Barış Doster

Enflasyon hastalığından nasıl kurtuluruz?

04 Aralık 2021 Cumartesi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kasım ayında tüketici fiyatlarının aylık yüzde 3.51 arttığını açıkladı. Böylece enflasyon, yıllık yüzde 21.31’e yükseldi. TÜİK’e giden CHP Genel Başkanı ve beraberindeki heyete de daha önce istedikleri randevuyu vermeyen TÜİK, kapıları açmadı. Ana muhalefet partisine randevu vermeyen, ardından kuruma gelince de binaya sokmayan TÜİK’in bu tavrının izah edilebilir yanı yok. Sırf bu görüntü bile kurumun açıkladığı rakamlara, istatistiklere yönelik tepkinin, haksız olmadığının kanıtı.  

Vatandaşın çarşıda, pazarda hele de gıda fiyatlarında yaşadığı enflasyonun, TÜİK’in açıkladığının iki üç katı olduğu biliniyor. TÜİK’in enflasyon hesaplama yöntemi ve veri sepeti üzerine de çok yazıldı çizildi. Fakat burada sorun çok daha derin, yapısal. Kurumun işlevi, görevi, geleneği, kadroları yanında, siyaset, ekonomi ve bilim dünyası açısından önemi biliniyor. O nedenle de kurumun; nesnellik, bilimsellik, yansızlık ve güvenilirlik konusunda çok hassas olması gerekiyor.  

Gelelim asıl konumuza, hayat pahalılığına. Sıklıkla vurguladığımız gibi bu konuda kolay çözüm yok. Çünkü Türkiye üretimden koptu. Üretmiyor. Tüketiyor. İhracat yaparken bile, ithalata bağımlı. Sektör bazında değişmekle birlikte, kimi sektörlerde, örneğin 100 TL’lik ihracat yapmak için 65 TL’lik, kimi sektörlerde 85 TL’lik ithalat yapmak zorunda. Turgut Özal’dan beri uygulanan ekonomi politikaları, üretimi değil tüketimi, ihracatı değil, ithalatı öncelediği; nitelikli emeği değil ucuz emeği, tasarrufu değil savurganlığı, yerli malını değil yabancı malları özendirdiği için ekonomik bunalımı aşamıyoruz.  

Dahası var. Alınan dış borçlar, toplanan vergiler, özelleştirmelerle elde edilen gelirler de yatırıma, üretime, istihdama, ihracata dönüşmedi. Bu kaynaklar; doğru, planlı, etkin, verimli kullanılmadığından yapısal sorunlarımız çözülmedi. Türkiye’nin dış borçları katlandı. Dış kaynak gereksinimi devam etti.  

TARİHTEN DERS ALMAYINCA…  

Ekonomik sorunları ilk kez yaşamıyor Türkiye. İkinci Dünya Savaşı sonrası seçtiği yanlış yolun sonuçlarına katlanıyor uzun yıllardır. Çünkü ders almıyor. Ders almayınca da aynı yanlışları yapıyor. Hatta bu yanlışlarda ısrar ediyor. Oysa büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet öncesindeki hatalardan gereken dersleri çıkararak kurmuştu Türkiye Cumhuriyeti’ni. Osmanlı Devleti’nin çöküş nedenlerini saptamış, gereken önlemleri almıştı.  

Örneğin yerli malı kullanan, bunu halka öneren Osmanlı Padişahı III. Selim’in, Osmanlı sanayisini geliştirmeye çalışan II. Mahmut’un çabalarını, zorluklarını incelemişti Atatürk. Milli sanayiyi, milli burjuvaziyi, milli ekonomiyi güçlendirmek isteyen İttihatçıların amaçlarını, açmazlarını saptamıştı. Gelişmiş ülkelerin, ulusal sanayilerini güçlendirdiklerini, ulus devletin, diğer yönleri yanında, ulusal pazarı, ulusal ekonomiyi savunan devlet olduğunu kavramıştı. Adımlarını buna göre attı. Planlı sanayileşmeyi, bütüncül kalkınmayı, tasarrufu, denk bütçeyi, nitelikli işgücünü hedefledi. Başardı da. Bu sayede Cumhuriyet; sadece Kurtuluş Savaşı’yla değil, ekonomik modeliyle de ezilen dünyaya, Gazi’nin sözleriyle “mazlum milletlere” örnek oldu, ilham verdi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları