Türkiye Şarkısı: Sezen Aksu

20 Ocak 2022 Perşembe

“Tez zamanda geberesin!”

Kısa ve net! En azından lafı dolandırmamış! Bu yukarıdaki gibi “nezih”, hoş, akıllı, şefkat, bilgi dolu ve de belden aşağı vuran iletiler telefonunuza ve bilgisayarınıza doluştuğunda siz ne yaparsınız?  

Ben önce şaşırdım! Bu ülkede hâlâ şaşabilmeme şaşıyorum. Sonra gülmeye başladım. A canım kardeşim, bu iş senin söylemenle olmuyor.. ve şarkı söylemeye başladım (Hair müzikalinin “Günaydın günışığı” şarkısını). 

Gebermemi istetecek kadar ne mi yaptım? iki, üç cümleyle Sezen Aksu’ya destek çıktım. 

“Sezen Aksu’ya linç girişimi, ayırımcı, kışkırtıcı, kin ve öfke kusan politikaların sonucudur! Bir şarkı sözüne gösterilen ‘hassasiyet’ keşke öldürülen çocuklara, kadınlara, yokluğa, yolsuzluğa, yoksulluğa, haksızlığa gösterilse! Ne vicdan kaldı ne haysiyet! Yazıklar olsun!”

BEŞ YIL GECİKMELİ ÖFKE 

Sezen Aksu’ya linç girişiminde bulunanlara en güzel yanıtı, yine bu toplum verdi. “Sokaktaki adam”dan sanatçısına (Zülfü Livaneli, Mustafa Sandal ve niceleri) sonsuz teşekkürler!..  

O güruh, beş yıl önceki şarkıya bugün neden tepki gösterdi? Bahçeli’nin topa girmesinden hilafet çağrısı yapan imamlara, fırsat bu fırsat Diyanet’in işgüzarlığına, nedir bu şiddet? Bırakalım bunu tepemizdekiler yanıtlasın! Duyduğunu, okuduğunu anlamayan cahillere de Allah akıl fikir versin! 

Bu kadar da zorlama bir tartışma olmaz ki! 21. yüzyılda kimileri deli saçması tartışmalarla milleti bölmeye, ayrıştırmaya devam etsin, biz işimize bakalım! Sezen Aksu bir Türkiye şarkısıdır. Şarkılarıyla milleti ayırmak, bölmek bir yana, birleştirir, bütünleştirir. Gülümser, ülke Akdeniz olur.

Bir çift sözüm de bu saçma sapan “cambaza bak” olayını millete duyururken yapılan tehdidi, uygulanan şiddeti, verilen gözdağını görmezden gelen medyaya! Ayıptır beyler! Gazeteciyseniz, gazeteciliğinizi yapın! 

AZRA ERHAT’A SAYGISIZLIK 

Haberi duyduğumda bir kez daha kahroldum: Şu Anadolu topraklarının en muhteşem kadınlarından biri, Azra Erhat’ın, Üsküdar Bülbülderesi’ndeki mezarı, vandallar tarafından kırılıp dökülmüştü! Bu memlekette bırakın yaşayanlara, ölülere bile tahammülleri yok. Hele hele çağdaş ve evrensel değerleri savunanlara, hiç yok! 

Sevgili Azra Erhat’ın lahdinde Füreya’nın kuşlarından biri yer alır. Şimdi o sanat eseri de paramparça! Ve bu ne ilk ne de son! 

Aysel Tuğluk’un annesinin naaşını mezardan çıkarmışlardı. Ruhi Su’nun ve Can Yücel’in mezarları yıkılıp parçalanmıştı! Yarabbi nasıl bir millete dönüştük şu son 20 yılda! Azra Erhat’a saygısızlık, bu ülkeye, bu millete, Anadolu’ya saygısızlıktır! 

‘NÂZIM ÖLMEDİ Kİ GÖMELİM!’ 

Geçen hafta Nâzım Hikmet’in doğumunun 120. yılını kutlarken mezarının Türkiye’ye getirilmesinden söz edenler oldu! SAKIN HA! 

 Bırakın Nâzım Hikmet, Moskova’da o güzelim Novodeviçi Mezarlığı’nda, Andolu’dan götürüp bıraktığımız toprakta, bir yanında Gogol, Tolstoy, Çehov, bir yanında Stanislavski, Bulgakov, Einsenstein, karşısında Prokofiev, Şostakoviç, Mayakovski’yle rahat etsin. O, yüreğimizde. Anadolu’da biz onu her çınar ağacının altında anabiliriz. Vandallara fırsat vermemiş oluruz! Elbet bir gün bu pisliklerden kurtulacak bu ülke! 

“Görkemli Hatıralar”da bunları söyleme fırsatım olmadı. Ama programın tek şair katılımcısı ve bence en değerli saptamaları yapan, şiir üzerine en çok kafa yoran, en önemli katılımcısı Haydar Ergülen konuya son noktayı koydu. Hislerime tercüman oldu!..

Konuşmalarına Dostoyevski ve Gogol’e atıfta bulunarak Cumhuriyet sonrası her akımdan, tüm şairler için “Hepimiz, Nâzım Hikmet’in paltosundan çıktık” dedikten sonra, mezar konusunu şöyle bitirdi Haydar Ergülen: “Ne konuşuyoruz: Nâzım ölmedi ki gömelim!” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları