Barış Doster

Ukrayna gerilimi, Türkiye ve Rusya

22 Ocak 2022 Cumartesi

Dış politikada gündemde Ukrayna var. ABD ve Rusya, sürekli bu konuyu konuşuyorlar, sonuç alamayacaklarını bile bile. Son olarak Türkiye de Rusya ve Ukrayna’yı, Türkiye’de müzakere yapmaya davet etti. Rusya öneriyi önemsedi, peşinen reddetmedi. Konuyu tüm yönleriyle tartışmakta yarar var. 

Birincisi, uluslararası bir sorunda arabulucu olmanın temel bazı şartları vardır. Sorun yaşayan tarafların hepsiyle iletişim ve işbirliğine sahip olmak gerekir. Güvenilir ve nesnel bir arabulucu olduğunuzu sadece sorun yaşayan taraflara değil, dünyaya da kabul ettirmek gerekir. Müzakere masasında buluşturduğunuz taraflardan biri, masadan kalkmak istediğinde, onu masada tutacak diplomatik, politik, ekonomik araçlara sahip olmanız gerekir. Ukrayna ve Rusya’yı buluşturmak isteyen Türkiye, acaba bu koşulların hepsine sahip mi?  

İkincisi, Rusya; Türkiye’nin Ukrayna’ya İHA ve SİHA satmasından da Türkiye’nin, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını tanımayışından da rahatsız. O nedenle Türkiye’yi, bu konuda tarafsız bir arabulucu olarak görmeyebilir. Bu da müzakere sürecini en başından sakatlar. İlerleme sağlanmasını engeller. 

Üçüncüsü, Rusya’nın Türkiye üzerinde nüfuzu güçlü. Üç büyük dış ticaret ortağımız arasında. En büyük doğalgaz tedarikçimiz. İlk nükleer santralımızı yapıyor. Ülkemize en çok turist yollayan ülkelerden. S-400 hava savunma sistemi satarak ulusal savunmamız, milli güvenliğimiz üzerinde de etkisini artırdı.  

ABD’NİN YAYILMACI POLİTİKASI  

Dördüncüsü, Türkiye; Suriye konusunda, Rusya ve İran’la birlikte Astana Platformu’nun üyesi. Suriye’de Rusya’nın ağırlığının farkında. Libya’da da Rusya’yla karşıt pozisyonda. Dağlık Karabağ konusunda, Rusya’nın gücünü kabul ediyor. Ermenistan’la başlayan müzakerelerin ilk turu Rusya’da yapıldı. Kazakistan’da Rusya’nın ağırlığı herkesin malumu.  

Beşincisi, Türkiye; Ukrayna meselesinde bu öneriyi getirirken bunu Türkiye nam ve hesabına mı yaptı? Yoksa NATO üyesi olarak, ABD ve Atlantik blokunu temsilen mi? Türkiye’nin Irak ve Suriye politikaları, Ankara adına değil, Washington adına hangi sözlerin verildiğinin, hangi adımların atıldığının, hangi vaatlerde bulunulduğunun örnekleriyle dolu. Rusya, bunu bilmiyor mu? 

Altıncısı, ABD; Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO’ya almak istiyor. Türkiye, buna karşı çıkmıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusunda yalpalıyor iktidar. Montrö’yü açıktan eleştiriyor. Kanal İstanbul projesi vasıtasıyla devre dışı bırakmaya çalışıyor. Montrö’yü sahiplenenlerin başına gelenler (104 amiral) biliniyor. Bu şartlar altında, Türkiye’nin ev sahipliğindeki müzakereler, sonuç verir mi?  

Yedincisi, Rusya; Ukrayna’daki gerilimi, Rusya - Ukrayna çatışması olarak görmüyor. Ukrayna’nın kendi sorunu olarak görüyor. ABD’nin, Ukrayna üzerinden Rusya’yı kuşatmaya çalıştığını biliyor. Gürcistan’la 2008’de savaşan, Ukrayna’yla yaşadığı gerilim sonrası 2014’te Kırım’ı topraklarına katan Rusya, NATO’nun “açık kapı siyaseti” adı altında, Rusya sınırlarına yönelik genişlemesine karşı çıkıyor. ABD’nin Rusya’yı Baltık Denizi’nden, Doğu Avrupa’dan, Balkanlar’dan, Kafkasya’dan, Orta Asya’dan, Karadeniz’den, Ege Denizi’nden, Akdeniz’den çevrelediği bir süreçte, Rusya’nın Ukrayna konusunda geri adım atması olası mı?  

Kısacası Türkiye; Ukrayna konusunda dikkatli olmalı, Rusya’yla dengeleri gözetmeli, ABD’nin tuzağına düşmemeli, muhtemel riskleri düşünmeli.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları