Olaylar Ve Görüşler

Finlandiya ve İsveç’e NATO dersleri - Prof. Dr. Celal ŞENGÖR

02 Haziran 2022 Perşembe

Yakın zamanda Teksas’ta meydana gelen felaket, bana Amerika’nın dış politikasını hatırlattı: Özgürlük dağıtacağım diye dost-düşman insanların yaşam haklarına saldıran bir ülke! Silah taşıma özgürlüğünü savunacağım diye her yıl onlarca masum insanın katline rıza göstermek herhalde akıllıca bir tutum değildir. Türkiye, kendisine gösterilen düşmanca tavır nedeniyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkarım diyor. Haksız değil, ama o ülkeler uğruna da dünyamızın emniyeti açısından da onların NATO üyeliğine karşı çıkılmalı. 

Kendi ülkemizden örnekler verebiliriz: Türkiye 18 Şubat 1952’de o zamanki Stalinist Sovyet tehdidi nedeniyle NATO’ya katılmıştır. NATO’ya katılım ordumuzun modernleşmesi için son derece yararlı olmuştur ellili yıllarda. Türkiye o sayede bir nebze daha Batı’ya da açılmıştır.  Ancak NATO üyeliği iki olumsuzluğu da beraberinde getirmiştir: Birincisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yı da etkisi altına alan Amerikan yaşam tarzı hayranlığıdır. Coca-Cola, fast-food, rock-and-roll, lüks otomobiller, yaşam tarzımıza girmiş, kitabın yerini giderek televizyon almış, insanımız yüzeyselleşmiş, harcama delisi olmuştur. İkinci olumsuzluk ülkemizin bağımsızlığını kaybedişidir. 

GÜLEN’E ABD KORUMASI

Ortadoğu’da ABD dış politikası, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki İngiliz dış politikasının devamıdır: Amaç Ortadoğu’da kolay kontrol edilebilir despotları destekleyerek, buradan en çok kazancı elde etmektir. (Kendisiyle yaptığım sohbet esnasında Edinburg Dükü müteveffa Prens Philip, Birinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasındaki Britanya dış siyasetinin Ortadoğu’da pek çok olumsuzluğu yarattığını açık yüreklilikle dile getirmişti.) Ortadoğu halkını bastırmanın kolay yolu Müslümanlığı bahane etmek, onu meşgul etmenin yolu da Musevi-Müslüman düşmanlığını körüklemektir. Türkiye demokratik kurumları, güçlü ordusu ve ulusal bilinciyle bu her iki yöntem için de bir engel oluşturmaktadır. Dolayısıyla Ortadoğu’da (ve hatta Balkanlarda) ABD ile Türkiye’nin çıkarları çatışmaktadır. Açık açık Türkiye düşmanı olan, Türkiye’deki suç organizasyonuna katılan Gülen’in, ABD tarafından ısrarla korunması, bu gerçeğin görülmesini engelleme arzusunun bir sonucudur. Dolayısıyla ABD-Türkiye ilişkilerinde gözetilmesi gereken en önemli prensip, ABD’nin Türkiye’nin gücünü eritmesine engel olmaktır. ABD, Türkiye ile dost olabileceğini, bunun kendi yararına olduğunu, ancak dostluğun, bir tarafın diğerine boyun eğmesi demek olmayacağını anlamalıdır. ABD ile dostluk, mesela bir Rusya veya Çin düşmanlığını zorunlu kılmamalıdır. 

İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’nin yakın tarihinden çıkaracakları dersler vardır. Bu derslerin en önemlisi NATO’dan ve ABD dış siyasetinden  uzak durmaktır. İsmet Paşa’nın bir zamanlar dediği gibi, güçlü devletlerle dostluk, vahşi bir ayıyla yatağa girmeye benzer. Yumuşak kürklü, sıcak vücutlu sevimli ayının, sizi ne zaman yemek isteyeceğini kestirmek kolay olmaz. Türkiye ayı ısırıklarından epey zarar görmüştür. Dostumuz olmalarını istediğimiz İsveç ve Finlandiya aynı hatayı yapmamalıdır. Yaptıkları takdirde,  bunun sırf kendilerine değil, tüm dünyaya ağır zararlar vereceğinden emin olabilirler.

PROF. DR. CELAL ŞENGÖR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları