Bilgi çağında bilgiden yoksunluk

Bilgi çağı, bilgelik çağını getirmiyor, aksine cahil ve biatçı kitlelerin sesi daha çok çıkıyor.

Yayınlanma: 08.05.2022 - 13:11
Bilgi çağında bilgiden yoksunluk
Abone Ol google-news

İnsanlık bilgi çağını yaşıyor. Dijital teknolojilerin gelişmesiyle bilginin üretimi, dağıtımı, kullanımı  daha kolay hale geldi. Bir tıkla pek çok bilgiye ulaşabiliyor, sorularımıza yanıt bulabiliyoruz. Dünyanın neresinde olursak olalım, birbirimize bir tık mesafesindeyiz.  Covid salgınında da deneyimledik. Evimizden hiç çıkmadan pek çok işimizi halledebiliyoruz. Oturduğumuz yerden alış veriş yapabiliyor, istediğimiz hizmeti alabiliyoruz.  

Şimdilerde bir de metaverse konuşmaya başladık. Bunca bilgi akışı karşısında içerisinde bulunduğumuz evren dar geldi, başka evrenlere doğru yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Yakında belki de günlük yaşamda bizim için sıradanlaşan işleri robotlara bırakıp yeni evrenlerin keşfine çıkacağız, kim bilir? Bu evrende yapmamız gereken her şeyi yaptık nasılsa. 

Peki ama dünyaca bilgi çağına girdik mi gerçekten? Yeni bir çağa girebilmek için önceki çağları aşmış olmak gerekmiyor mu? Ya da bilgi çağına girebilmek için dünyadaki tüm insanların, bu çağın gereği olan bilgi teknolojilerine erişim olanağı ve bu teknolojileri kullanım yetisine sahip olması gerekmez mi? Dünyayı bir tarafa bırakalım, yalnızca ülkemiz genelinde bile gerçekten bilgi çağında olup olmadığımız konusu tartışmalı değil mi?

Bilgi çağındayız, ama ülkede hala okuryazar olmayan önemli oranda bir nüfus var. Dijital devrim gerçekleşti, ama Anadolu’da insanların önemli bir kısmı hala ilkel çağın koşullarından çıkabilmiş değil. Salgın döneminde okulların uzaktan eğitime geçmesiyle durumun ne denli vahim olduğunu gördük. İnternet erişimi olmadığı için yurdun pek çok yerinde öğrencilerin uzaktan eğitim olanaklarından yararlanamadığına tanık olduk.  

Çağın dışında kalmak ya da çağın getirilerinden yararlanamamak yalnızca kırsal kesimdekilere özgü de değil. Kentte yaşayan insanların da önemli bir kesiminin söz konusu teknolojik gelişmelerin dışında kaldığı bilinmekte. Kentte asgari ücretle geçimini sağlamaya çalışan insanların bir de dijital teknolojik olanaklardan yararlanmak üzere maddi kaynak ayırmalarını beklemek gerçekçi değil. Örneğin, Ramazan’da belediyelerin verdiği bir kap iftar yemeğini alabilmek için saatlerce ayakta sıra bekleyen yüzlerce insanın olduğu bir toplumda birilerinin istedikleri hizmeti bir tıkla alıyor olmaları gerçekten de yeni bir çağa girildiğinin göstergesi olabilir mi? Ya da parklarda, sokaklarda, duvar diplerinde yaşayan çok sayıda evsizin olduğu bir dünyada bilgi çağına girmişiz ne önemi var?

Bilgi çağına girmek, tüm insanlığın bilginin üretim, dağıtım ve kullanım alanında etkin olarak yer alabilmesi demektir. Teknolojik devrim ise insanlığın tümünün teknolojiye dokunabilmesi, onun olanaklarından yararlanabilmesi anlamına gelir. 

Bilgi çağına girmek, aynı zamanda bilgelik çağına da girmek demektir. Mademki bilgi odaklı bir süreçten söz ediliyor, o halde üretilen bilginin insanlığın tümüne ulaşabilmesi, insanlığın bilgilenmesi, cehaletten kurtulabilmesi gerekir. Dahası bilgilenen insanın hırslarından, ihtiraslarından, başka insanları sömürme dürtüsünden de arınabilecek olgunluğa erişmesi beklenir. 

Oysa içinde bulunduğumuz bilgi çağında dünya genelinde bilgiyle değil, cehaletle beslenen kitlelerin giderek büyüdüğü; hırs ve ihtirasla güçlerine güç katan kesimlerin kitleler üzerindeki sömürülerini yoğunlaştırdıkları bir dönem söz konusu. 

Diğer yandan bilgi çağı, bilginin yaygınlaşması, dolayısıyla da insanların bilinçlenmesi, aklın ve sağduyunun öne çıkması anlamına gelir. Oysa günümüzde dünya genelinde özgürlük ve demokrasi eğilimlerinin yerini biat ve diktatörleşme eğilimlerinin aldığı gözlenmektedir. 

İnsanların birbirlerine ve içinde yaşadıkları doğaya tahammüllerinin kalmadığı, tahakkümün yükselen değer haline geldiği bir dünyada bilgi çağından söz etmek de içerisinde bulunduğumuz dönemin tuhaf bir paradoksu olsa gerek.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler