İnsanlık eski çağların izinde
Semavi dinler çağının öncesinde insanlığa yön veren ama sonrasında unutulun ayinler günümüzde büyük ilgi çekiyor. Peki neden?
Bir dönem saklanan, üstü örtülen, kapatılmaya çalışan uygulamalar (ritüeller). Bugünlerde çok daha fazla karşımıza çıkar oldu. Bunun nedenlerinden biri hem günümüzde her şeyin çok daha hızlı şekilde kitlelere ulaşması. Bir diğer sebebi de buna duyduğumuz gereksinim…
Burada bakmamız gereken biraz da bu gereksinimin nereden geldiği, çünkü popüler kültürde moda olan herhangi bir şeyle çok hızlıca kendimizi kandırabilir, iyi gelmeyen bir şey “iyi gelmiş” gibi yapabilir, tamamen ayak uydurmaya çalışabiliriz. Ya da ortaya bir bilinç koyarak gereksinimimizi gerçekten görür ve onun için gerekli adanmışlığı koymak adına sorumluluğumuzu kendimiz alabiliriz. Yol boyunca da kendimize karşı dürüst olarak ilerleyebiliriz. Bir şey, bir sürü kişiye iyi geliyor diye bize de iyi gelmek zorunda değil ve tersine hiç kimseye faydası olmamış bir şey bize pek çok fayda sağlayabilir.
Biz sosyal varlıklar olan memeli bir türüz. Ve sinir sistemimizin kendisini yeniden düzenlemek için en çok gereksinim duyduyu şeylerden biri de, bir diğeri. O yüzden birlikte yapılan müzik, çemberler, konuşmalar ya da dansların bize iyi gelmesi kadar doğal bir süreç olamaz. Ancak ritüelleri bir kolaylaştırıcı eşliğinde bir toplulukla yapabildiğimiz gibi tek başımıza da ritüeller yapabilir hatta kendi ritüellerimizi oluşturabiliriz. Yalnızca ikisinin üstümüzdeki etkisi birbirinden farklıdır. Geleneksel anlamda bakıldığında ritüel, birey ya da topluluklarla ilgili bazı değerlerin, uygun zamanlarda, simgesel ve pek değişmeyen ardışık davranış biçimleri ile tekrarlanması olarak tanımlanır. Özünde döngüseldir. Tıpkı doğa gibi ve başlangıcında da doğadan çokça esin aldığını ve onun ritmiyle bağlantıya geçmek için yapıldığını da gözlemleyebiliriz. Ekim ve hasat, bağ bozumu zamanında ritüeller yapılması gibi. Veya ay ve güneşin döngüleriyle uyumlu ritüeller. Bir de beklenmedik durumlar için yapılan döngüsel olmayan ritüeller vardır ki bunlar da yine doğada beklenmedik biçimde oluşan deprem, sel gibi durumlarla baş etmek için ortaya çıkmış.
Ve nesillerdir öyle ya da böyle yapılan bu ritüelleri, bedenlerimiz hatırlıyor. DNA’dan bize akan bilgi yalnız kaş göz değil. “Epigenetik”in bize sunduğu bilgiler ışığında, bedenlerimizin; atalarımızın sarsıntılarını da aynı fiziksel özellikleri gibi taşıyabildiğinin farkındayız. Aynı şekilde hem bedenimiz hem de bilinç dışımız simgeleri, eskiden beri sürekli yenilenen ritüelleri de bir şekilde hatırlıyor. Ancak hatırladığını bilmiyor olabilir. Bilmediğini sansın ne önemi var ki; Biz bilinmezliğe karşı büyük merak duyan bir türüz zaten. Eğer böyle olmasaydı bilim olmazdı ya da bugüne kadar yapılan çoğu şey yapılamamış olurdu. O yüzden şu an bilinmezlik bizi neden bu kadar korkutuyor? Bir buna bakmak gerek belki de.
SEZGİLER DIŞLANIYOR
Ne zaman bu kadar deneyimden kaçar hale geldik? Nerede aptalca bir şey yapmaktansa, yapmamaya karar verdik? Aptalca şeyler yapabiliriz, hatta yapmalıyız. Çünkü ancak bu şekilde gelişiyoruz. Peki ritüeller aptalca mı? Ya da biz onları neden aptalca görüyor olabiliriz. Çünkü çağdaş dünya inanılmaz derecede bilişsel ve akılcı değerleri sahipleniyor. Bunun dışında “daha bilinmez” diye tanımlanan mistik yanımız, kalp ve bedenle olan bağlantımız ve sezgilerimiz dışlanıyor. Ancak bu değerlerden hiç biri bir diğerinden üstün değil ve her biri onurlandırılmayı hak ediyor. Ruhumuzla ilgilenmek, niyetlerimiz için simgesel ritüeller düzenlemek, biraz durup sadece bakmak da en az niyetlerimize doğru hedef odaklı olmak ve kalkıp bir şeyler yapmak kadar değerli. Ancak düzen yalnızca bir tarafı kabul ettiği için bizim de diğer tarafa olan gereksinimimiz artıyor. Yaratıcılığımızla dans etmeye, daha şiirsel olmaya, doğayla olan güçlü bağlantımızı hatırlamaya, kırılganlıklarımızı onurlandırmaya, kimi zaman da sadece bırakmaya çok ihtiyacımız var. Tam da bu yüzden ritüeller daha görünür olmaya başladı. Çünkü su akar yolunu bulur. Hep buldu.
Her zaman bulacak. Ve konu ne olursa olsun olay sizsiniz, hep sizdiniz ve siz olacaksınız.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt