102. madde tahliyelerinde 'af' tartışması

Tutukluluk sürelerini kısaltan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102. maddesinin yürürlüğe girmesiyle mahkemelerce verilen tahliye kararları "af" tartışmalarını da beraberinde getirdi. Hukukçular konuya ilişkin farklı görüşleri savunuyor.

102. madde tahliyelerinde 'af' tartışması
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 06.01.2011 - 09:53

CMK'nin tutukluluk sürelerini sınırlayan 102. maddesinin yılın son günü yürürlüğe girmesiyle tahliyelerin başlaması yeni "af" tartışmalarını da beraberinde getirdi. Bazı hukukçular, yargının yavaş işlemesi nedeniyle ağır cezalık suçlarda 5 yılı dolduran tutukluların tahliyesinin, "af" niteliği kazandığını savunuyor. Konuyu değerlendiren hukukçuların, görüşleri şöyle:
 

"Olaylar 'af'ı getiriyor"

Anayasa Hukuku Profesörü Mümtaz Soysal, "Olaylar 'affı' getiriyor. Geniş bir çerçeveden baktığımızda af gibi gözüküyor. Nasıl bir sonuç doğuracağını göreceğiz. Bana göre tahliye edilen kişilerin elektronik kelepçeyle denetlenmesi gerekirdi. Ağır suçlular kaçarlarsa fiili af olur. Yanlış bir olay böylece başka bir yanlışı doğurur. Bundan sonra mahkemeler kararlarını en kısa sürede vereceklerdir" dedi.

Gerçeker: Af denilemez

Yagıtay Başkanı Hasan Gerçeker de yaptığı açıklamada, düzenlemenin "af" olarak yorumlanamayacağını savunurken, kararının kesin hükmü kaldırmadığını belirtiyor.

 

"Ayrı bir hukuki işlem"

Adana Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner de "af" tartışmasını değerlendirirken, "Ortada sadece tahliyeler var. Davalar sona ermiş değil. Bu nedenle aftan söz edilemez. Af ayrı bir hukuki işlemdir, bir tutuklunun tutukluluk süresini aştığı için salıverilmesi ayrı bir işlemdir. Af olarak kesinlikle değerlendirilemez" dedi.
 

"Af kapsamında değil"

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk ise tahliyelerin yasal bir düzenleme sonucu gerçekleştirildiği ve genel çerçevede bakıldığında "af" kapsamında olamayacağını savundu.

"Uygulanış şekliyle af olarak algılanıyor"

Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden de, yasanın kabul ediliş şekliyle "af" niteliğinde olmadığını fakat, yasanın uygulanış şekliyle "af" gibi algılandığını savundu.
Özden, "Yasa herkesi her zaman kapsayacaktır. Bu nedenle 'af' gibidir. Siyasal bakımdan 'af' olarak tartışılabilir. İktidar kendisinin düzenlediği bir kuralı yargının uygulamasını mı hazmedemiyor? Hizbullahçılar dışarıda, fakat onuruyla çalışan gazeteciler içeride. Bu şekilde toplumun adalete güven duygusu da tehlikeye giriyor. Bence bütün suç, yasa koyucu ve görevini zamanında yerine getirmeyen hukukçulardadır" dedi.

"Af'a benzer bir tarafı yok"

Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk de tahliyelerin "af" kapsamında algılanmaması gerektiğini savunanlardan. Türk'ün açıklaması şöyle:
"Af'a benzer bir tarafı yok. Tutuklama bir tedbirdir. Tutukluluk süresi sona eren kimse beraat etmiş olmuyor. Yani tutukluluk sürekleri yanlış yorumlanıyor. Ağır cezayı gerektiren işlerde 2 artı 3 böylece 5 yıl olarak yorumlanıyor. Özel yetkili mahkemelerde bu 10 yıla çıkıyor. Benim yorumum ağır ceza mahkemelerinde görev alanına giren işlerde uzatmayla birlikte tutukluluk süresi 3 yılı geçemez. Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren işlerde ise toplam 6 yılı geçemez. Fakat Yargıtay bunu 10 yıl olarak değerlendirdi. Bence kanunun ifadesi başarılı değil. Uzatma süresi ifadesi yanlış anlaşılıyor. Tekrarlıyorum, bu süreyi dolduranlar beraat etmiş olmuyor. Bu bir tedbirdir. Maalesef çok kolay tutuklama kararı veriliyor. Aslında tutuklama hem Anayasamıza göre hem de CMK'ya göre bir suç işlendiği konusunda ciddi bir belirti olacak ve failin kaçma olasılığı olacak. Bu durumda tutuklama kararı verilebilir. Sonuçta davalar devam edecek."

"Bakan haklı"

Türk, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in "hakim ve savcılar fişleniyor" açıklamasını da değerlendirirken, "Hakim ve savcılar mesleği kılığıyla kıyafetiyle, davranışlarıyla de temsil etmelidir. Saygınlığını gölgeleyebilecek kılık kıyafette olmaması gerekir. Bu özel bir uygulama değil. Sayın Bakanı haksız görmüyorum" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler