130 yılı aşkın usta çırak ilişkisi
İstanbul’un en köklü lokantalarından biri olan ve 1888 yılından bu yana Beyoğlu’nda hizmet veren Hacı Abdullah lokantası usta çırak ilişkisini geçmişten günümüze devam ettiriyor. Osmanlı Türk mutfağının unutulmaması için çaba gösteren lokantanın tarihi dokusu ise en çok turistler tarafından ilgi görüyor. Çalışanlarından kasabına kadar eski geleneğin devam ettirildiğini anlatan işletme sahibi Turgut Gülen ise insan sağlığı için Osmanlı Türk mutfağından vazgeçilmemesi gerektiğini söylüyor.
Beyoğlu Taksim’de her gün önünden geçtiğimiz yüzlerce işyerinden biri de tarihi Hacı Abdullah lokantası. Sultan İkinci Aldülhamit Han’ın beraatıyla 1888 yılında kurulan Abdullah Efendi Lokantası sahip olduğu geleneğini bozmadan 130 yıldır hizmet vermeye devam ediyor. Lokanta Karaköy’deki yerinden sonra 1915 yılında İstiklal Caddesi’ndeki Rumeli Han’a taşınarak 30 yıl boyunca hizmet vermiş. Ardından eski adı Bursa Sokak ve Ahududu Sokak, yeni adıyla Sadri Alışık Sokağında 25 yıl hizmet verdikten sonra 1958 yılında Ağa Camii yanındaki Sakızağacı Caddesi’ne taşınarak tek şube olarak hizmet vermeyi sürdürüyor. Hacı Abdullah lokantasının dört büyük ortaklarından biri olan Hacı Mehmet Bollu’nun en büyük oğlu olan ve aynı zamanda işletmenin sahipliğini yapan Turgut Gülen çalışanlarında eski olduğunu belirterek,“Aşçımız yaklaşık 30 yıldır bizimle. Öncesinde de babası bizlerle çalışıyordu. Tezgahtarlarımız ve garsonlarımız da aynı şekilde 25-30 yıldır bizimle. Onların bilgi ve becerileri, sunmuş olduğumuz yemek kültürümüzü babalarımızdan öğrendiğimiz tecrübeler ile devam ettirme hassasiyetini gösteriyoruz. Bizim amacımız buranın anılarını değiştirmemek” dedi. Müşterilerin ilgisinin eskisi kadar yoğun olmadığını söyleyen Gülen, “Taksim’in son zamanlarda itibarının sarsılması bizim müşterilerimizi de etkiledi. Ağırlıklı olarak yurtdışından misafirlerimiz geliyor. Onlara tarihi dokuyu ve Osmanlı otantikliğini yaşatmak bizim için bir zevk” diye konuştu.
‘OSMANLI TÜRK MUTFAĞI BİTİRİLİYOR’
Yemeklerde kullandıkları ürünlerin hepsini özenle seçtiklerini kaydeden Turgut Gülen, “Kuzu etimiz Balıkesir’den geliyor. Kokusu olmaz. Dana etimizi de Çanakkale’den alıyoruz. 30 yıldır aynı kasabı kullanıyoruz. Yemek kalitemizi en üst düzeyde tutmaya özen gösteriyoruz. Piyasaya göre fiyatlarımız düşük kalıyor. Aksi takdirde bu yadigarı koruyamayız” dedi. Osmanlı-Türk mutfağını yaşatmaya çalışan bir kaç işletmeden biri olduklarını anlatan Gülen, “Osmanlı Türk mutfağı günümüzde bitirilmeye doğru gidiyor. Yeni nesil uzak. Bunun nedeni hem kendi kuşağımdan hem de eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Özellikle üniversite öğrencilerinin yemek saatleri çok kısıtlı. Okul kantinlerinden hazır ve hızlı tüketilebilen gıdaları tercih ediyorlar. Eğitim kurumlarında Osmanlı Türk mutfağının geliştirilmesi üzerine çalışmalar yapılmalı. Öğrencilere bu konuyla ilgili dersler verilmesi lazım. Osmanlı Türk mutfağının günümüzde yaşatılmasını sağlık açısından da önemsiyorum. Türk mutfağına Osmanlı mutfağına sahip çıkarak sağlıklı nesiller yetiştirebiliriz. Eskiden insanların kilo problemi ya da yeme düzeninden kaynaklı sağlık problemleri yoktu. Annelerimizin, babaannelerimizin yaptığı yemek lezzetinin kaybetmeyelim ki sağlıklı olalım. Onun içinde Osmanlı Türk mutfağından vazgeçmemek lazım” ifadelerini kullandı.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza