4 yıl önce IŞİD saldırısında bacaklarını kaybeden Lisa Çalan: Bedenimi özgürce kullanmayı özledim

5 Haziran 2015'te, genel seçimden 2 gün önce Diyarbakır'daki HDP mitinginde düzenlenen ve IŞİD'ün üstlendiği saldırıda 5 kişi hayatını kaybetti. Lisa Çalan, saldırıda bacaklarını kaybetti. 4 yıldır yeniden ayağa kalkabilmek için çok sayıda ameliyat olan Çalan, hayatının değiştiği günü ve sonrasındaki süreci Hatice Kamer'e anlattı.

4 yıl önce IŞİD saldırısında bacaklarını kaybeden Lisa Çalan: Bedenimi özgürce kullanmayı özledim
Abone Ol google-news
BBC Türkçe
Yayınlanma: 05.06.2019 - 05:09

"En çok dans etmeyi özledim. Bedenimi özgürce kullanmayı; kaygısızca, özgürce, düşme korkusu yaşamadan, merdivenleri çıkmayı düşünmeden yürümeyi...Ayakta banyo yapmayı özledim."

Lisa Çalan, 5 Haziran 2015'te, genel seçimden 2 gün önce Diyarbakır'daki HDP mitinginde düzenlenen, 5 kişinin yaşamını yitrdiği ve IŞİD'ün üstlendiği saldırıda bacaklarını kaybetti.

Son 4 yılda bacaklarından defalarca ameliyat oldu Lisa. Bitmeyen ameliyatlar ve dinmeyen ağrıları yüzünden "sinema filmleri yapma" hayalini iyileşinceye kadar ertelediğini söylüyor.

Lisa 1,5 yıl önce protez bacaklara sahip olmak için Avustralya'da büyük bir operasyon geçirmiş ve kemiğe implant yerleştirilmiş. Türkiye'de bu implanta ve protez bacaklara sahip tek kişi. Türkiye'de, gelişen komplikasyonları tedavi edebilecek donanımda hastane ve doktorları bulma şansı neredeyse hiç yok. Avustralya'da ameliyatı yapan Iraklı doktor da iletişimi kesmiş.

Tedavisi çok maliyetli. Protezleri de arkadaşlarının başlattığı kampanya ile satın alabilmiş. Sonu gelmez ameliyatlar yüzünden hem maddi hem de manevi anlamda çok yıpranmış Lisa. Yeniden ağır bir ameliyatlar geçirmemeyi ümit ediyor.

Yılda birkaç defa ameliyat olduğu için iyileşmeyen yaraları var. Enfeksiyona çok dikkat etmesi gerekiyor. Bu yüzden her sabah ilk işi implant ve protezin hijyenik bakımını yapmak oluyor.

Devlet, basit bir sandalye ile evinde otur diyor

Lisa, tedavi sürecinde devletin hiçbir katkısının olmadığını söylüyor:

"Türkiye devletinde iki bacağın yoksa sen tekerlekli sandalyeye mahkumsun, yürüyemezsin. O yüzden devlet sana protez karşılamıyor, hatta iyi bir tekerlekli sandalye bile karşılamıyor. 'Basit bir sandalye ile evinde otur' diyor. Tek bacaklı isen şayet, 'Bir bacağın var, yürüyebilirsin' diyerek protez veriyor.

Lisa, patlamada ağır kusuru olduğun gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı hakkında tazminat davası açtı.

Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi geçen yıl bakanlığı "gerekli güvenlik önlemlerini almadığı" gerekçesiyle 1 milyon 356 bin maddi-manevi tazminat ödemeye mahkum etti.

Lisa, "Valilik de 'Benim ihmalim yok' diyerek tazminatın ödenmesini reddediyor, mahkemeler devam ediyor, üst mahkeme sonucunu bekliyorum" diyor. Tazminat parasıyla hayatını kolaylaştırmak ve tedavilerini daha iyi hastanelerde yapmak istediğini de ekliyor.

İlk anma programına bir çift ayakkabasını gönderdi

Lisa, 5 Haziran 2015'ten bu yana saldırının düzenlendiği İstasyon Meydanı'na bir daha hiç gitmedi. Meydandaki ilk anma programına da bir çift ayakkabısını gönderdi.

Dolabında duran 15 çift ayakkabısını bize gösteriyor Lisa, en sevdiği yeşil ayakkabısını alıyor eline ve iç geçirerek onu bir daha hiç giyemeyeceğini söylüyor. Daha sonra siyah renkli, yüksek topuklu bir başka ayakkabıyı gösteriyor.

"O gün mesela bu yüksek ayakkabım olsaydı ayağımda, belki bacaklarımı diz üstünden değil de diz altından kaybederdim..."

'Ya kendimi ölüme bırakacaktım ya da bu durumu kabul edip direnecektim'

Saldırıya dair her şey taze hafızasında. Patlamalar sonrası kendine gelince üzerinde cesetler olduğunu, eliyle onları üzerinden atarak doğrulduğunu ve ne olup bittiğini anlamadığını söylüyor.

İlk anda bacaklarının kırıldığını düşünmüş, sağ bacağını tutup kendine doğru çekmeye çalışınca eli boşluğa düşmüş. Bir kabusunun içinde olduğuna inanmak istemiş, gözünü açıp kapatınca geçmesi için dua etmiş. Bu sefer umutsuzca elini sol bacağına atınca yaşadığı şeyin kabus değil, gerçek olduğunu anlamış.

'Bacaklarımı bulmazsanız hastaneye gitmem'

"Ya kendimi ölüme bırakacaktım ya da bu durumu kabul edip direnecektim" diyor ve her iki eli üzerine doğrulup oturduğunu hatırlıyor:

"Kollarım yanmıştı, her yerde kan vardı. Çok kan kaybediyordum, yüzümün tanınmayacak durumda olduğunu düşündüm. Ellerimle çevremi kolaçan edip bacaklarımı aradım. O sırada çantamı gördüm. Yardım edenlere 'O çanta benim, bana verin' dedim. Ama aklımdan geçen şey şu: Kan kaybından gözlerim kararıyor. Olur da ölürsem ailem beni tanısın diye çantamı kucağıma aldım ve sımsıkı sarıldım.

"Bacaklarımı bulun dedim, Kürt inadı işte, 'Bacaklarımı bulmazsanız gitmem' dedim. 'Hastaneye gitmen gerekiyor' dediler. Ben de 'Hayır, bacaklarımı bulacaksınız, onlar olmadan hastaneye gitmeyeceğim' dedim. Bir ihtimal belki tekrar bacaklarımı yerine dikerler diye...Oradan bir arkadaş bana bacaklarımı getireceği sözünü verince ambulansa binmeyi kabul ettim."

'Bu toplum engellileriyle barışık değil'

Zamanla birçok engelli gibi tüm yaşam alanı evi olmaya başlamış Lisa'nın.

"Bu toplum engellileriyle barışık değil" diyerek sitem ediyor ve kent mimarisinin, şehir planının engellileri eve hapsettiğini anlatıyor.

Çok geniş bir çevresi olduğu ve arkadaşları sık sık evine ziyarete geldiği için engelli diğer insanlara göre şanslı olduğunu düşünüyor.

Ailesi ve arkadaşlarının desteğinden minnetle söz ediyor ama bağımsız ve kimseden yardım almadan yaşayabileceği bir hayat en büyük isteği.

"Tekerlekli sandalyeyse bile bunu kendi başıma yapabilmeyi istiyorum ama maalesef hiçbir zaman bu düşünülmemiş. Avrupa'da da durum farklı değil" diyor ve engellere karşı empati duygusunun olmadığını savunuyor:

"Basit gelecek ama dışarıya çıktığımda, sokağa çıkınca klozet tuvalet bulamıyorum mesela. Bu yüzden bir yerde iki saatten sonra evime dönmek zorunda kalıyorum. Bir bütün olarak sokaklar benim değil artık. Daha rahat edebilmek için evden çıkmıyorum, hayatım, yapabileceklerimin tamamı yarıdan fazlasına indi.

"Yardım almadan sokakta yürüyemiyorum, halk otobüslerini kullanamıyorum, çok basit gelecek ama hastaneye gittiğimizde asansör için kapıda beklemek zorunda kalıyorum bu yüzden sürekli kavga ediyorum insanlarla ve bu bunlar gerçekten çok yorucu..."

Dava sürüyor

5 Haziran 2015'teki saldırının failinin IŞİD üyesi Orhan Gönder olduğu tespit edildi.

Gönder, saldırıdan 2 gün sonra Gaziantep'te yakalandı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Orhan Gönder ile birlikte İsmail Korkmaz, Mustafa Kılınç, Burhan Gök ve "aranan teröristler" listesinde "kırmızı kategoride" yer alan İlhami Balı hakkında dava açtı.

Bali, bu saldırının yanısıra Suruç ve Ankara Garı'ndaki 2 intihar saldırısının talimatlarını veren kişi olarak biliniyor.

Sanıklar; "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "Nitelikli öldürme", "Nitelikli öldürmeye teşebbüs" ve "Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma" suçlarından yargılanıyor.

İddianamede, 5 sanık hakkında 5'er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 4 bin 101'er yıldan 6 bin 138'er yıla kadar hapis cezası istenmişti.


BBC Türkçe
Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler