"7 kişiden birisi kronik böbrek hastası"

Türk Nefroloji Derneği yetkilileri, 14 Mart Dünya Böbrek Günü dolayısıyla ATO Congresium'da basın toplantısı düzenledi.

Dernek Genel Sekreteri Ateş, kronik böbrek hastalığının önemli bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini söyledi.

Dünyada erişkinlerin yüzde 10'unda böbrek hastalığı bulunduğunun tahmin edildiğini belirten Ateş, ''Derneğimizin gerçekleştirdiği araştırma, Türkiye'de erişkinlerin yüzde 15,7'sinde çeşitli evrelerde böbrek hastalığı bulunduğunu göstermiştir. Ülkemizde her 7 kişiden birisi kronik böbrek hastasıdır'' diye konuştu.

Kronik böbrek hastalığının sinsi ve sıklıkla seyreden bir sağlık problemi olduğuna vurgu yapan Ateş, düzenli tarama yapılmadığı takdirde erken evrelerde hastalığın teşhisinin zor olduğunu ifade etti.

Ateş, hastalığın ileri evredeki belirtileriyle ilgili şunları söyledi:

''Sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, göz etrafında ve bacaklarda şişlik, halsizlik, çok susama, iştahsızlık, kilo kaybı, kaşıntı, dikkat azalması, nefes darlığı gibi belirtiler görülebilir. Kan ve idrar testi gibi düşük maliyetli ve kolay testlerle rahatsızlık saptanabilir. Erken evrede saptandığında hem kronik böbrek hastalığına özgü genel önlemler hem de altta yatan veya hastalığa eşlik eden hastalıklara yönelik tedavi yaklaşımlarıyla ilerlemesi engellenebilir veya geciktirilebilir.''

''Diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış 60 bini aşkın hasta var''

Türk Nefroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy da kronik böbrek hastalığının ilerileyici olduğunu belirtti.

Son dönem böbrek yetmezliği gelişen hastaların yaşamını sürdürebilmesi için diyaliz ve böbrek nakli tedavilerinin uygulanması gerektiğini dile getiren Arınsoy, şöyle konuştu:

''Bu tedavilerin global maliyeti 1 trilyon doların üzerinde. Ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış 60 bini aşkın hasta bulunmakta ve sağlık bütçesinin yüzde 5'den fazlası bu hastalar için harcanmakta. Ayrıca kronik böbrek hastalarında ölüm ve maluliyet riskleri sağlıklı bireylerden 10-30 kat daha yüksek. Yüksek maluliyet oranları ve kötü yaşam kalitesi, bu hastaların aile ve sosyal yaşantılarını da olumsuz etkiliyor ve ekonomik üretkenliklerini engelliyor.''

Şeker ve yüksek tansiyon hastaları risk grubunda

Prof. Dr. Arınsoy, söz konusu hastalığın, düzenli egzersiz yapılması, sağlıklı beslenilmesi ve ideal vücut ağırlığının korunması, kullanılan tuz miktarının azaltılması, yeterli su içilmesi, sigaradan ve alkolden uzak durulması halinde büyük oranda kontrol edilebileceğini söyledi.
Hastalığın, sağlıklı yaşam tarzını benimseyenlerde de doğuştan gelen çeşitli sebeplerle ortaya çıkabildiğini belirten Arınsoy, ''Ayrıca nedenler arasında en yüksek risk barındıran hastalıklar sıralamasında şeker hastalığı ve tansiyon yüksekliği geliyor. Bunları kalp damar hastalıkları, obezite, yaşlılık ve ailede böbrek hastalığı takip ediyor'' dedi.