'90 kuşağı'yla iyi anlaşırdı'
Mazlum Çimen, 20 yıl önce Sivas'ta öldürülen babası Alevi-Bektaşi halk ozanı Nesimi Çimen'i anlattı.
“Nedir Alevi-Sünni / Nedir Yahudi / Nedir bu gâvur-Müslüman / Nedir Bedevi / Her doğuş masumdur, bura bir insan evi / Herkesi kardeş görüp gülmeliyim yine.”
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yakılanlardan Alevi-Bektaşi halk ozanı Nesimi Çimen’e ait bu sözler. Sivas katliamı sonrası doğan bugünkü 90 kuşağı özgürlük için, Nesimi Çimen’in söz ettiği “insan evi” için Gezi Parkı direnişindeler... Bu nedenle, Mazlum Çimen de Sivas katliamın 20. yılında, 90 kuşağı için babası Nesimi Çimen’i anlattı.
“Nesimi Çimen bugün yaşasaydı Gezi Parkı’nda curasıyla ‘Barış Güvercini’ni söylerdi” diyerek söze başlayan Mazlum Çimen 90 kuşağıyla Nesimi Çimen’i şöyle benzetiyor:
“Nesimi, arkadaş gibi bir babadır. Benim yaşamımdaki en iyi dostumdu. Nesimi 90 kuşağıyla çok iyi anlaşırdı; çünkü bugün 90 kuşağı bir anda alana çıkıp ortalığı tersyüz etti. Nesimi’yle 90 kuşağı bu anlamda bağdaşıyor; çünkü o da böyle tersyüz eden bir adamdı. Nesimi kalaycılıktan gelen, 45 yaşından sonra ilkokul diploması alan bir ozandır. Kalaycılıktan gelen bir ozanın oğlu bale okuyor, torunu piyanist oluyor, devrimci bir değişim bu.”
Biz, Nesimi’yi Alevi dedesi olarak biliyoruz, ama Mazlum Çimen babasının hiçbir zaman dedelik yapmadığını söylüyor: “Bizim ailemizde dedelik babamda takıldı. Nesimi, babadan oğula geçen dedeliği kurumsallaşma olarak görüyordu. Sevgi ve saygının hazır değil, insanın kendi ürettiğiyle olmasını savunurdu.”
2 Temmuz’da babasının öldürüldüğünü öğrendiğinde neler hissettiğinden söz açıldığında, “O gün hissettiğimle bugün hissettiğim arasında çok büyük bir uçurum yok” diyor. “Biraz dinginleşme var. İçimize düşen o hicranın dinginleşmesi var. TV’de ‘Sivas’ta çıkan olaylarda Madımak Oteli ateşe verildi. Ölü ve yaralı var’ diyerek anons yapılıyordu. İlk belirlenen isimler TV ekranından geçmeye başladı. Sıralamaya baktığımda 4. isim babamdı. Daha beter şunu gördüm: Listedeki çoğu kişiyi tanıyordum, bu daha da vahim bir şey. Peş peşe verilen isimleri gördükçe babamı unutmaya başladım... O gün sabah olmadı...”
Nesimi Çimen’in dillere destan curasına gelince, “Curanın icrası Nesimi’den sonra durmuştur” diyor Mazlum Çimen. “Cura Nesimi’dir, Nesimi de cura. Cura, Nesimi’nin vatanıdır; doğumu, ölümü, sevdası, aşkıdır... Babamla ben curayla çalıp söylerdik. Bizim çaldığımız tınıyı hâlâ çalabilen yok. Bizim aramızdaki uyumlu çalma histen kaynaklıydı.”
Mazlum Çimen, sohbeti, babasına yazdığı “Gittin Gideli” parçasını hatırlatarak bitiriyor: “Öyle ağırım ki kendime / Sen benden gittin gideli / Terim küs olmuş tenime / Sen benden gittin gideli.”
Bilinmeyen Nesimi Çimen
‘Aşkı olmayanın dini imanı olmaz’
* Tez canlı, güler yüzlü, dostluk ilişkileri sıcak, hazırcevaptı.
* En sevdiği yemek salataydı. Onun yaptığı salataya, dostları “Nesimi salatası” adını vermişti. Meşhur olan bu salatanın acayip bir lezzeti vardı. Sac ekmeği açardı, turşu yapardı. İyi bir aşçıydı.
* Babam ve annem rakıyı çay bardağında, sek içerdi. Her kadehte el göğse gider, birbirlerini öper, niyaz ederlerdi.
* Nesimi, başka bir yerde kalmazdı. Sabah 5 de olsa eve gelirdi.
* Babamın güne başlamasından nefret ederdik çünkü güne cura çalarak başlardı.
* Hep şalvar giyerdi.
* Karpuzu aşırı severdi, taneyle almaz, at arabasıyla satılan karpuzların hepsini alırdı.
* Babam aşka tapardı. Aşkı olmayanın dini imanı olmaz, yaşamı algılamanız için aşkı algılamanız lazım derdi.
* Biri içeri girdiği zaman, çocuk, genç, yaşlı fark etmez ayağa kalkardı.
Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok Akatlı 'o an'ı anlattı
‘Dipsiz kara kuyuyu gördüm’
2 Temmuz 1993 günü babamın Sivas’a gittiğini bilmiyordum. Babam Güneydoğu’da öğretmenlik yaptığı yıllar boyunca hasretini çektiği, benim de doğup büyüdüğüm Ankara’da, bense artık İstanbul’da yaşıyordum. Bir iki günlüğüne gittiği kültür şenliğini bana haber verme gereğini bile duymamış, o kadar doğal. Katıldığı sayısız festival, şenlik, panelden biri daha... Öyle olmadı!
Yobaz bir güruhun saldırısını akşam saatlerinde isimler haberlere düşmeye başladığında öğrendim. Büyük bir karanlığa düştüm. Dipsiz kör bir karanlık. Hiç haber alamadan saatlerce bulabildiğiniz numaraları aramak. İz sürmek. Zifiri karanlık ve ilk kez girdiğiniz bir odada duvarları yoklayarak yön bulmaya çalışmak. Babamı bulduk, sevinemedik bile, büyük kötülük canlarımızı, çocuklarımızı almıştı. Babamın bilinci kapalıydı.
1 hafta her gün, her saat başı arandım. “Yaşıyor mu?” sorusunu haber atlamamak için bana yöneltmeyi uygun bulan basın mensupları çok değil 1 yıl sonra birer birer yok oldular. 20 yıldır sadece her 1 Temmuz günü telefonum sayısız kez çalar.
Tarifi dahi imkânsız bir kötülüğün ardından sadece bir gün akla gelip hissettiklerimi anlatmaya, ses duyurmaya çalışırım.
Sürdürülebilir karanlık nasıl tarif edilebilir ki? Ben de beceremem. Ama denerim. 20 yıldır elbet çok mutlu günlerim oldu. Bu mutlu günlerin dahi hesabını sormaya cüret edenlerle de karşılaştım. Ensemden kötülüğün soğuk nefesi, kalbimden o karanlık hiç eksik olmadı.
Behçet Aysan'ın kızı Eren Aysan 'o an'ı anlattı
‘Sessizlik deldi geçti bedenimi’
Akşam teyzemlerdeyiz. Televizyonda “Sivas’ta olaylar” başlığı. Önce “22 yaralı var” denildi. Babamın hemen geleceğini düşündüm. Saat on, haberlerinden sonra altyazılar geçmeye başladı. Otel yandı bitti, kül oldu, işte şu kadar ölü...
Ne yapacağımızı bilmez bir haldeydik. Önce bir bahçeye gittik annemle. Çok gördüğüm, babamla annemin hep götürdüğü, adı çiçek ismi olan bir yere. Boşuna geliyordu bana yaşadıklarımız. Babam ölmezdi ki... Peki, niye tanıdığım yüzlerde hep gözyaşı vardı?
Sonra babamın muayenehanesine vardık. Ve gece 24.00 haberlerinde dönemin İçişleri Bakanı Gazioğlu’nun açıklaması... “Ölenlerden ilk 8 kişinin kimlik tespiti yapıldı, isimlerini sayayım.” Babam dördüncü isim. Sessizlik deldi geçti bedenimi, hiçbir kıpırtı hatırlamıyorum.
Spiker, “Sayın Bakanım, ölenler arasında Behçet Aysan gibi yazarlarımız, sanatçılarımız var mı?” diye soruyor, bakan birkaç dakikalık susuştan sonra “Evet” yanıtını veriyor. Ben daha çok korkuyorum. Sonra adımdan bir fazlasını hatırlamıyorum, annem beni eve götürmüş olmalı.
Sabaha kadar mavi odamda bekledim, babamı. Gelecek ve ben afacan bir mutlulukla koşacağım yanına. Hem niye ölsün ki! Yok, bunlar yalan. Gün ışımaya başladığında aklıma, çeşmi bülbül geldi. Nasıl da büyük bir yanılsama içine düştüğüm, alırken kendimi bir aynada kocaman gördüğüm çeşmi bülbül. Oysa deneyimmiş bizi olgunlaştıran. Gazetelerdeki “deneyimli overlokçu, ya da ütücü aranıyor” ilanlarının bile sırrı bir tek kelimede bütünleşiyormuş.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi