"ABD, Irak konusunda Türkiye'ye ihtiyaç duyabilir"
Dışişleri Bakanı Ali Babacan gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Babacan, ABD'nin, Irak'tan askerlerini çekerken Türkiye'ye ihtiyaç duyabileceklerini Ankara'ya bildirdiğini; Türkiye, Afganistan ve Pakistan arasında üçlü bir zirve tarihi üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ABD'nin, "Irak'tan askerlerini çekerken Türkiye'ye genel anlamda ihtiyaç duyabileceğini", aylar önce Ankara'ya bildirdiğini söyledi. Babacan, ABD'nin Irak'tan askerlerini çekerken Türkiye güzergahını kullanıp kullanmayacağı sorusunu yanıtlarken, Amerikalıların öncelikle, hangi güzergahtan, ne kadar asker, mühimmat, silah, araç-gereç geçireceklerine dair kendi planlarını yapmaları gerektiğini belirtti.
Amerikalıların bunu henüz yapmadığını ifade eden Babacan, "Ancak bize aylar önce genel anlamda böyle bir ihtiyaçları olabileceğinden bahsettiler. 'Daha somut planlar oluştuktan sonra size bunu da veririz ama Türkiye üzerinden böyle bir şeye ihtiyaç olabilecek gibi görünüyor' diye bize çok genel bir çerçevesini söylediler" diye konuştu.
Babacan, şöyle devam etti:
"Burada ne önemli? Öncelikle eğer kendi yapacakları planlama çerçevesinde Türkiye güzergahını kullanmaları gerekirse, ki bir miktar gerekecek gibi görünüyor, ne geçecektir? Silah mı? mühimmat mı? Patlayıcı mı? Tank mı? Zırhlı araç mı? Bunun nevini önce konuşmamız lazım. Sonra miktarı ne olacak? Ne kadarlık zaman dili içinde geçecek? Rotası ne olacak? Türkiye'den geçiyor ama nereye geçiyor?"
Babacan, ABD'nin tüm bunlarla ilgili kendi planlarını yaptığında Ankara'yı bildireceğini ve ardından Türkiye olarak bir iç değerlendirme yapılacağını, eğer varsa sakıncalı bulunan noktaların Amerikalılara aktarılacağını kaydetti. Dışişleri Bakanı Babacan, bu konunun 2003 yılındaki tezkere dönemine benzemediğini de vurgulayarak, bugün hangi ülke üzerinden olursa olsun Amerikan askeri varlığının Irak'tan çekilmesine Irak halkının büyük destek verdiğini, bunun bir an önce olmasını istediğini belirtti.
Bu süreçte Türkiye'nin yardımcı olması için Irak'tan kendilerine sinyal geldiğini de bildiren Babacan, "Dolayısıyla Irak halkı bu işe olumlu bakıyor, ama buna rağmen biz tabii kendi şartlarımıza bakacağız" dedi.
Obama'nın ziyareti, Türkiye'nin etkisinin büyük bir sonucu
ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'ye yapacağı ziyarete ilişkin soru üzerine de Babacan, Obama'nın Kuzey Amerika dışındaki ilk ikili ziyaretini Türkiye'ye yapacağına dikkati çekerek, bunun Türkiye'nin hem kendi bölgesinde hem de dünyadaki etkinliğinin ve pozitif etkisinin bir sonucu olduğunu kaydetti.
Babacan, Türkiye ile ABD'nin ortak noktasının, küresel sorumluluk hissi ve küresel sorumluluk duygusu olduğunu belirterek, "Bu şu demek; 'dünyanın hangi köşesinde ne oluyorsa olsun, bana ne dememek. İlgilenmek, kaygılanmak ve nasıl yardımcı olabilirizin endişesi içine düşmek" diye konuştu.
Mesafenin çok uzak olmasına rağmen, tsunami felaketinde Ace'ye giden ilk birkaç liderden birinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu hatırlatan Babacan, "Ya da Afrika'da herhangi bir ülkede bir karışıklık çıktığında bunun kaygısını yaşamak ve nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünmek. Şu anda Türkiye'de bu var, belki eskiden yoktu" dedi.
ABD, Rusya, Çin, İngiltere gibi sadece birkaç ülkenin bu niteliği taşıdığına dikkati çeken Babacan, "Dünyanın neresinde ne olursa olsun o ülkeler ilgilenir, 'bana ne' demez. Ama şimdi Türkiye de artık küresel kaygı taşıyan ülkeler sınıfına girmiş oldu" dedi.
Obama ile görüşmelerin gündeminin ne olacağına dair soruya da Babacan, Amerikan yönetiminin uluslararası alandaki gündeminin en üst sıralarında Afganistan-Pakistan konusunun olduğunu, Orta Doğu'daki gelişmeler, İran konusu, Kafkaslar, Balkanlar, Kıbrıs, Ermenistan, Irak gibi konuların da temaslarda ele alınacağını bildirdi.
Babacan, 16-17 Nisan'da Erivan'da düzenlenecek Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİ) Dışişleri Bakanları toplantısına katılıp katılmayacağı sorusu üzerine, aynı tarihlerde Japonya'da Pakistan ile ilgili çok önemli bir toplantıya da davetli olduğunu, tarih yaklaşınca duruma bakacaklarını, ancak şu anda Ermenistan'ı ziyaret etmeyle ilgili bir çekincesinin olmadığını belirtti.
Ermenistan ile görüşmelerin başlamasından beri 1,5 yılı aşkın bir süre geçtiğine dikkati çeken Babacan, sürecin iyi gittiğini, normalleşmeyi hedeflediklerini ve o hedefe doğru da güzel mesafeler kaydederek ilerlediklerini ifade etti. Ermeniler ve Azerilerin de kendi aralarında bir süreç yaşadığını, AGİT Minsk grubunun eşbaşkanlarının her iki başkentte daha 1 hafta önce temaslarda bulunduğunu söyleyen Babacan, kendisinin de gerek Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan gerekse Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yakın tarihlerde görüşmeler yaptığını hatırlattı.
Babacan, Azerbaycan-Ermenistan sürecinde de iyi şeyler olduğunu, ancak Türkiye-Ermenistan sürecinin daha iyi gittiğini bildirerek, "Azerbaycan'ın yüzde 20'si işgal altında, bu çok daha karışık bir konu. Bizim Ermenistan ile konularımız daha sade" dedi. Babacan, dolayısıyla Türkiye-Ermenistan sürecinin daha hızlı gitmesi ve diğer sürecin arkadan gelmesinin normal olduğunu ifade etti.
TRT 6'ya dair bir soruyu da yanıtlayan Babacan, TRT 6'nın olumlu bir adım olduğunu, bunu sadece Kürtçe yayınla sınırlı düşünmemek ve başka dillere de mutlaka açmak gerektiğini belirtti. Bu işi yapanın sadece devlet kanalı olmasının da şart olmadığını, özel kanalların da yapabileceğini söyleyen Babacan, TRT 6'nın iyi bir örnek ve iyi bir başlangıç olduğunu, güzel sonuçlar aldıklarını kaydetti.
Dışişleri Bakanı Babacan, Türk televizyonlarının Arap dünyası ve İran olmak üzere bölgedeki etkisinin sandıklarından çok daha fazla olduğunu da vurguladı.
Babacan, Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü zirvesinin yakın bir zamanda yapılmasının planlandığını ve bu zirvede güvenlik ve istihbarat ağırlıklı bir çalışmanın yapılacağını, Pakistan ve Türkiye'nin çok özel ilişkileri olan iki ülke olduğunu belirtti ve Pakistan'ın son yıllarda hem ekonomik, hem de güvenlikle ilgili artan sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu kaydetti.
Afganistan ve Pakistan'ın terör anlamında tek bir bölge olarak algılanmaya başlanmasının kendilerini son derece kaygılandırdığını ifade eden Babacan, Pakistan'ın iç siyasi gelişmelerinin yakından takip edildiğini kaydetti.
Afganistan
Bakan Babacan, Afganistan'la ilgili bir soru üzerine ise, Afganistan'daki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nün (ISAF) hem asker sayısının hem de teçhizat, donanımla ilgili sayısının artmasıyla ilgili NATO'da genel bir çağrı olduğunu belirtti. Ancak bugüne kadar Türkiye'den bir talep olmadığını vurgulayan Babacan, Afganistan'ın güvenliği için askeri unsurları önemsediklerini, gerekli olduğunu ancak yeterli olmadığını, "Afganistan'da çözüm bir siyasi çözüm olacaktır. Afgan halkının kalbini, gönlünü kazanmadıktan sonra, Afgan halkı kendi kafasında ikna olmadıktan sonra Afganistan'da herhangi bir çözümün mümkün olabileceğini zannetmiyorum" dedi.
"Manipülasyon kolay olabiliyor"
Bakan Babacan, Afganistan'ın zor dönemlerden geçtiğini anımsatarak, ülkede güvenlik konusunun çok sıkıntılı olduğunu ve Afgan halkının çok zor şartlar altında yaşadığını, Türkiye'nin topyekün bu ülkenin kalkınması ve insani sorunların aşılması için yardım ettiğini söyledi.
Diğer ülkelerin Afganistan'a yardım edip etmediklerinin sorulması üzerine de Babacan, "Bizim dışımızdaki ülkelerin Afganistan kültürüne, toplumuna bizim kadar nüfuz etmeleri çok kolay değil" dedi. Türkiye'nin Kabil'deki askeri birliğinin kapısının açık olduğunu, her gün 100-150 hastanın askeri birlikte tedavi gördüğünü kaydetti. Babacan, halkla kucaklaşmanın, halkın güveninin kazanmanın önemine değinerek, Afganistan'ın bazı bölgelerinde yabancı askeri unsurların işgal gücü olarak algılandığını belirtti. Afganistan'da okuma-yazma oranının sadece yüzde 30 olduğunu vurgulayan Babacan, "Okuma bilmeyen ama güçlü dini duygulara sahip bir toplumda da, manipülasyon kolay olabiliyor. Dolayısıyla bütün bunlara dikkat etmek gerekiyor" dedi.
Talabani'nin Türkiye ziyareti ve Irak
ABD askeri kuvvetlerinin Irak'tan yavaş yavaş çekilmeye başladığını hatırlatan Babacan, bu çekilmenin sakin bir şekilde olmasının önem taşıdığını ve Türkiye'nin de bununla ilgili önemli çalışmaları ve her iki tarafla da yoğun temasın olduğunu kaydetti. Güvenlik açısından Irak'ın kendi ayakları üzerinde duran bir ülke haline gelmesinin önemine değinen Babacan, bununla ilgili Türkiye'nin desteği olduğunu, özellikle polis ve askeri eğitim konusunda Irak'a destek verdiğini kaydetti.
Irak'ta bir kısmı yapılan ve bir kısmı yapılacak olan yerel seçimlerin ve genel seçimlerin önemini vurgulayan Babacan, Irak'ın birliğini ve beraberliğini isteyen partilerin aldıkları oyların, ayrılıkçı partilerin aldığı oylardan çok fazla olduğunu belirtti.
Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin bu yıl içerisinde uygulayacağı politikaların önemli olacağını söyleyen Babacan, şöyle konuştu:
"Irak hükümeti eğer bu yıl boyunca, kucaklayıcı, katılımcı, Sünni, Şii, Kürt, Arap ayırımı yapmadan bir çizgi izlerse ve bununla ilgili reformları yaparsa, o zaman biz Irak'ta bu yıl sonunda yapılacak seçimlerde çok daha rahat bir tablo görürüz ve Irak demokrasisinin bu sınavdan başarıyla geçtiğini görürüz. Ama öte yandan, merkezde belirli bir mezhebi, etnik kökeni savunan bir yaklaşım, Irak için hayırlı sonuçlar getirmeyecektir."
Irak Cumhurbaşkanı Talabani'nin Türkiye'ye çok sık gidip geldiğini belirten Babacan, Cumhurbaşkanı Gül'ün de yakında Irak ziyaretinin gerçekleşeceğini kaydetti. Türkiye'nin, Irak Cumhurbaşkanıyla, Başbakanla, hükümetin pek çok üyesiyle ilişkilerinin çok iyi noktada olduğunu söyleyen Babacan, "Irak yönetimi bir bakıma Türkiye'yi Irak'ta bir dengeleyici güç olarak görüyor. Türkiye'nin şimdiye kadarki yaklaşımı hiçbir zaman ayrılıkçı olmamıştır. Türkiye hiçbir zaman Irak'ta belli bir etnik kökeni, mezhebi desteklememiştir. Irak'ın tümünü kucaklamıştır. Bütün gruplarla temas halindeyiz" diye konuştu.
Babacan, Irak'ın kuzeyinde bulunan hem iktidar yanlısı hem muhalif Kürt grupların, sessiz bir şekilde ağırlıklı olarak İstanbul'a geldiklerini ve bu gruplarla görüşmeler yapıldığını belirtti. Herkese aynı prensiplerin söylendiğini, aynı tavsiyelerde bulunulduğunu kaydeden Babacan, herkese "birlik, beraberlik, bütünlük, demokrasi mesajı verildiğini" bildirdi.
Terörle mücadele
Terör örgütü PKK ile mücadeleye ilişkin bir soru üzerine de Babacan, terör örgütü PKK ile mücadelede 1-1,5 yıldır işlerin çok değiştiğini söyledi. Babacan sadece uygulanan stratejide değil, devletin birimleri arasında da farklı bir iletişimin şu anda söz konusu olduğunu kaydetti. Askeri enstrümanların devrede olduğunu ancak diğer yandan ekonomik, sosyo-kültürel enstrümanların ve diplomasinin de devrede olmasının önemine değinen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetimle kurmuş olduğumuz direkt irtibatın tek amacı terörle mücadele değil. Eğer biz şu anda Mesud Barzani ile Neçirvan Barzani ile görüşüyorsak, bu sadece terör odaklı değil, bu görüşmelerin çok önemli bir başka gündem maddesi de Irak'ın iç huzuru, iç sükuneti. Irak'ta bir Kürt-Arap çatışmasını, Sünni-Şii çatışmasını önleyebilmek ve ABD'nin de yavaş yavaş çekilmesiyle beraber oluşacak bir boşluğun, istenmeyen bir şekilde dolmasını önlemek."
Bu temaslardan karşılıklı olarak memnun olunduğunu kaydeden Babacan, bu temasların terörle mücadelede olumlu bazı sonuçlarının da görülmeye başlandığını ifade etti.
"PKK ile mücadelede İran önemli bir ülke"
Bakan Babacan, terörle mücadelenin çok boyutlu bir mücadele olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin bunu, hem Irak'la, hem ABD ile, hem de İran'la konuştuğunu kaydetti. Terör örgütü PKK ile mücadelede İran'ın da önemli bir ülke olduğunu belirten Babacan, ABD'nin PJAK'ı terör örgütü olarak ilan etmesinin olumlu bir gelişme olduğunu aynı zamanda da İran'a önemli bir mesaj olduğunu söyledi.
Hep "teröristin iyisinin kötüsünün olmayacağını" söylediklerini kaydeden Babacan, buna karşın problemleri çözmek için kaynağına inmek gerektiğini vurguladı. Bu çerçevede iki ayda bir yapılan MGK toplantılarının ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan güvenlik zirvelerinin önemine değinen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu toplantılardan çok verim aldık. Kurumların birbirini daha iyi anlamaları için çok verim aldık. Bütün kurumların desteğiyle işler yürüyor. İçişleri Bakanlığımızın içerisinde yeni bir yapılanma da var, bu da güzel bir adım olacak. Irak'ta artık PKK'nin varlığı bir anakronizm (tarihsel uyumsuzluk), yani bugünün Irak'ı ve Türkiye'sinde artık bu örgüt garip bir görüntü oluşturuyor ve bu örgüt ne elde etmek istiyor, ne yapmak istiyorlar dediğinizde, bir karşılığı kalmamış."
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza