Abdi İpekçi anıldı (01.02.2010)
Gazetecilikte etik ağırlıklı bir ekol yaratan Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979'da kurşunlara hedef oldu. Değerli gazeteci öldürülüşünün 29. yıldönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında anıldı...
1 Şubat 1979'da katledilen gazeteci Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, ölümünün 31. yılında Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında düzenlenen törenle anıldı.
Törende konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, sözlerine, ''Son dönemdeki gelişmeler nedeniyle bugün de 1 Şubat 1979 gününde olduğu gibi üzgünüz ve kızgınız'' diyerek başladı.
Abdi İpekçi'nin Türkiye'deki gazeteci örgütlenmesinin ve meslek ilkelerinin belirmesinin öncülerinden biri olduğunu hatırlatan Erinç, 24 Temmuz 1960'ta yürürlüğe giren Basın Meslek İlkeleri'nin oluşturulmasında başlıca rolü İpekçi'nin oynadığını, ayrıca bugün ''Türkiye Gazeteciler Sendikası'' olarak faaliyet gösteren meslekteki ilk sendikacılık oluşumunun ''İstanbul Gazeteciler Sendikası'' olarak kurulduğu dönemde bu sendikada görev aldığını ve ilk toplu iş sözleşmelerinin hazırlanmasında meslektaşlarına büyük katkılarda bulunduğunu söyledi.
Erinç, İpekçi'nin gazetecilik anlayışının, ''haberlerin duyulduğu gibi değil, kontrol edildikten sonra yayımlanması'' şeklinde olduğunu, bu nedenle pek çok haberi de atlamayı göze alabilecek seçkin bir gazetecilik anlayışına sahip bulunduğunu dile getirdi.
''Abdi Bey'in gazeteciliği bugün de bize örnek olmayı sürdürüyor'' diyen Erinç, o dönemin genç gazetecileri olan kendi kuşağına gazeteciliğin ciddi bir iş olduğunu ve kurallarına göre yapılması gerektiğini İpekçi'nin öğrettiğini anlattı. Orhan Erinç, ''Abdi Bey, ödün vermez gazeteciliği ve halkın bilgilenme hakkının kullanılması yolundaki çabaları nedeniyle 1 Şubat 1979'da öldürüldü. Aradan geçen 31 yılda Abdi Bey'in tetikçisinin yakalanmış olmasına karşın, arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmamasından yakınarak bugünlere ulaştık. Bugün de aynı şeyleri söylemek durumundayız'' diye konuştu.
Devleti yönetenlerin, zaman zaman cinayetin arkasındaki güçlerin bulunması için yeniden soruşturma açılabileceği yönünde açıklamalarda bulunduklarını, ancak bunun çok geç bir yaklaşım olduğunu söyleyen Erinç, sözlerine şöyle devam etti:
''Çünkü geçen yıl dosyası zaman aşımı nedeniyle kapatılmıştır. Bu acımıza, Abdi Bey'in katili olarak hüküm giymiş Ağca'nın 10 yıllık ceza süresinin ardından hapis cezasının sona ermesi eklenmiştir. Ancak bu sona eriş sürecinde, Türkiye'de şiddetin, adam öldürmenin kutsallaştırılmasına yönelik ve çıkar sağlama amacıyla yapıldığı anlaşılan bir girişimi buradan bir kez daha kınamak durumundayız.
İş adamlarına para kazandırma amacıyla, insanların kutsal duygularını da hareketlendiren girişimleri bir kez daha kınıyoruz. Abdi Bey, elbette cisim olarak aramızda değil ama biz onunla birlikte gazetecilik yapma olanağını bulmuş, onunla birlikte çalışmış gazeteciler olarak Abdi Bey'i hiç unutmadık. Abdi Bey'in aramızdan alınışının yarattığı kızgınlığı ve öfkeyi de gidermedik. Abdi Bey, bizim için eserleriyle, gazetecilik anlayışıyla hala yaşamaktadır. 'Gazeteci' Abdi Bey, bizler için yaşamakta ve bizlere örnek olmayı da sürdürmektedir.''
"Bizim mahkumiyetimiz sona ermedi"
Konuşmasına ''Bizim mahkumiyetimiz sona ermedi. Özgürleşemedik, buradayız'' diyerek başlayan İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet de bir yapım şirketinin Ağca'yı yarışma programına davet etmesi fikrine gönderme yaparak, şöyle konuştu:
''Suskunluk bozmak, feryat etmek, çığlık atmak için burada değilim. Öyle olsa, bir Hollywood filmine, bir Medyapım gösterisine benzerdi. Konuşmak için mahkum edildiğimiz bu yaşamın tanıklığını yapmak için buradayım. Parmaklıklar ardından geçen 30 yıllık çileli bir yaşantıyla, dışarıda katillerin arasında, katil izi sürerek geçen bir yaşantı arasında kıyaslama yapmak için burada değilim.
Belki bir an için yer değiştirmeyi teklif edebilirim. 'Ya, burada benim canını aldığım sizin babanız veya anneniz olsaydı, o zaman siz bana ne demek isterdiniz?' diye sorabilirim. Ama şimdi bunu da sormak istemiyoruz. Artık öyle bir yerdeyiz ki ancak 31 yıl öncesine gidersek hep birlikte özgürleşebileceğiz.''
İzet, o dönemin yöneticilerinin bu hafta İpekçi cinayetinin çözümünde başarısız olduklarını söylediklerini ve ''Bu bir başarısızlık değil, engelleme hikayesidir'' dediklerini hatırlatarak, bu türden engellemelerin yapıldığı kurumların itibarlarının zedelenmesinden artık kaygı duymamaları gerektiğini söyledi.
İzet, ''Eski dönem, yeni dönem bu karanlık cinayetler hakkında kim ne biliyorsa tanıklığını getirmek zorunda değil midir? Sormadıklarımız ve cevaplamadıklarımızla birlikte hepimiz ortak bir suçu paylaşmış sayılmaz mıyız? Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Genelkurmay Başkanı, birlik ve güvenliğimizden sorumlu bütün kurumların yöneticileri; acaba bu soruların cevabını hep birlikte, sakince arasak bulabilir miyiz?'' diye konuştu.
"Devlette süreklilik esastır"
İpekçi'nin çalışma arkadaşlarından Nail Güreli de İpekçi'nin katillerinin ve arkasındakilerin ortaya çıkarılmasını, ''devlette süreklilik esastır'' prensibine güvenerek yıllarca beklediklerini dile getirerek, ''Ama ne yazık ki görüyoruz ki devlette galiba ihmalkarlık süreklilik kazanıyor. Bu güne kadar, bu cinayet zaman aşımına uğrayıncaya kadar hiç bir şey yapılmadı. Bugün de üstüne üstlük nasıl bir değerler yozlaşması içinde olduğumuzu görerek üzülüyoruz'' dedi.
Derya Sazak da ''Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü dönem sonunda Türkiye'nin 12 Eylül Darbesi'ne sürüklendiğini'' ifade ederek, ''O darbeyle ilgili süreçlere ilişkin bugün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Bu 30 yıllık süreci, siyasi suikastlar, gazeteci, aydın cinayetleri bağlamında yeniden tartışmak gerekiyor. Onun için biz gazetecilere düşen görev de bu cinayetin arkasını bırakmamak'' dedi.
Sazak, bir gazetecinin, Ağca'nın tahliyesi sonrası basına masum olduğunu söylediğine yönelik sorusu üzerine, ''Sizlerin, Abdi İpekçi'nin meslektaşları olarak bu soruları bize yöneltmemeniz gerekir. Masumiyet lafı ne Ağca'nın ağzına yakışır ne de herhangi bir gazetecinin'' diyerek tepki gösterdi.
Sedat Ergin de son iki hafta içinde yapılan tartışmaların ve yapılan haberlerin İpekçi'nin ölümünden sonraki en önemli tartışmalar ve en anlamlı gazetecilik faaliyetleri olduğunu düşündüğünü belirterek, ''Aynen devam etmek gerekiyor. O dönemdeki yetkilileri açıklama yapmaya, soru işaretlerini gidermeye davet etmeye devam etmeliyiz. Türkiye, bu açık parantezle yaşayamaz'' diye konuştu.
CHP İl Başkanı Gürsel Tekin ise şu an bu cinayeti soruşturmaya gücü bulunan hükümetin sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Tekin, ''Eğer Türkiye'de bazı karanlık odaklar, faili meçhuller aydınlanmak isteniyorsa, öncelikli Abdi İpekçi ve ona benzer aydınların, Uğur Mumcu'ların cinayetlerinin çözülmesi gerekiyor'' dedi.
Törende, daha sonra Abdi İpekçi için dua okundu.
Törene, İpekçi'nin eşi Sibel İpekçi, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, gazeteciler, Doğan Heper, Mehmet Ali Birand, Yalvaç Ural'ın da aralarında bulunduğu dostları ve sevenleri katıldı.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt