Abinin peşinden bir ömür

Türkiye’nin en uzun süre hapis yatan siyasi tutsaklarından biri olan Hasan Gülbar yeniden cezaevine girdi. Can yoldaşı, kardeşi Sema Gülbahar ‘Bu hukuksuzluk son bulmalı’ diyor.

Abinin peşinden bir ömür
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.10.2014 - 13:22

Sema Gülbahar, abisi Hasan Gülbahar’ı ilk kez cezaevinde gördüğünde 12 yaşındaydı.  30 yıl boyunca abisinin özgürlük umudunun peşinden koştu, 30 yıl sonra abisine kavuştu. Ancak devlet Hasan Gülbahar’a ‘Yanlış yapmışız. 5,5 yıl daha yatacaksın’ dedi. Biri hapishanelerde, biri hapishane kapılarında umut büyüten iki kardeş için, yabancısı olmadıkları bir sayfa yeniden açıldı.
 
 Hasan Gülbar,  1981 yılında, 20 yaşında girdiği cezaevinden 11  yıl sonra, 31 yaşında çıkmış, 34 yaşında bir kez daha hapse atılmıştı. 2013 yılında cezaevinden çıktığında yaşı 52’ye ulaşan Gülbahar  bu sürenin 30 yılını cezaevinde geçirmişti. Gecikmiş de olsa yeni bir hayat kuracağına dair umutları çok sürmedi Hasan Gülbahar’ın.  4. Yargı Paketi’nde yer alan yasal düzenlemeler gereğince serbest bırakılan Gülbahar, aynı yasa maddelerini daha farklı yorumlayan bir başka mahkemenin kararıyla 17 aylık özgürlüğün ardından yeniden tutuklandı. Devlet, hayatının 30 yılını cezaevinde geçiren 53 yaşındaki bir adama, ‘Yetmedi, 5,5 yıl daha yatacaksın, yeni hayatına 58 yaşında başlayacaksın’ diyordu.

Bu öykü aslında sadece Hasan Gülbahar’ın değil,  7 kardeşin, oğlu ilk hapse girdiğinde 55 yaşında, şimdilerde 85 yaşında olan bir annenin ve 12 yaşından 46 yaşına kadar tutsak ağabeyinin peşinden 6 ilde 6 cezaevi dolaşan en küçük kardeşin, Sema Gülbahar’ın öyküsü…

Sema Gülbahar 12 yaşındayken, 1981 yılında, askeri darbeden hemen sonra tutuklanmış Hasan Gülbahar. Mersinli birçok sosyalist/devrimci gibi Hasan Gülbahar’ı da bir süre ‘çıkarma filosunda’ tutmuş askeri yönetim.  Bir süre Mersin Cezaevi’nde tutulduktan sonra Malatya Cezaevi’ne gönderilmiş Hasan Gülbahar, TİKKO davasından müebbet hapis cezası almış, 1991 yılında şartlı tahliye ile salıverilmiş. 1995 yılında İzmit’te yeniden tutuklanmış ve 18 yıl sürecek cezaevi turu başlamış; Kocaeli, Kayseri, Ermenek, Kandıra, Bafra…

1981-2013 yılları arasında sadece 3 yıl dışarıda kalan Hasan Gülbar darbe sonrasının cezaevlerine de tanık olmuş, tek tip elbise dayatmalarına da, açlık grevlerine de, 2000 yılındaki Hayata Dönüş operasyonuna da, F tipi hapishanelere de, tecritlere de…

‘O kapının önünde olmak’
 
Coşkulu bir hayranlıkla sevdiği abisini ilk kez 12 yaşındayken cezaevinde gören Sema Gülbahar da abisiyle birlikte yaşamış o sancılı yılları, birlikte büyütmüşler umudu, direnişi, vefayı; biri içeride, biri dışarıda, biri kapının ardında, biri kapının önünde, biri 19 yıl kesintisiz yatarak, biri 19 yıl boyunca görüş günlerini bekleyerek...

“Ben ‘O kapının önünde olmak’ diye bir başlık attım kafamda. Ama öyküyü yazamadım yıllardır” diyor Sema Gülbahar. Gözleri dolarak, uzaklara dalarak, belki geride kalan 30 yılın her bir ayrıntısını düşünerek devam ediyor:

“O kapının önünde olmak, görüşmeci olmak çok zordu. Şiddet yaşanıyor, sözlü taciz yaşanıyor, keyfi uygulamalar yaşanıyor. Her hapishanede farklı bir şeyler görüyorsun. Hasan’ın Malatya’da yattığı dönemde daha çocuktum. Çok zordu süreç. 7 dakikalık görüşler yapılırdı. 8 kişi Mersin’den Malatya’ya 10 saat yol gider, bazen görüş yapamadan dönerdik. Çocuktum ama annemin yaşadığı sıkıntıları görürdüm. Tek tip elbise dayatması olduğunda bize görüş verilmedi. Açlık grevlerinde de görüşememiştik. Hasan 1995’te yeniden tutuklandığında annem yaşlıydı. En çok ben ilgilendim Hasan’la. Ermenek’te her hafta görüşüne giderdim. 2000 yılında Hayata Dönüş operasyonundan sonra hapishanelerde her şey değişti. Gardiyanların bize bakışları bile değişti. Hapishane kapılarında, yollarda çok şey öğreniyorsun. Dostunu öğreniyorsun.”
 
53 yaşında ama oğlum gibi
 
“Hasan’ın çocuğu olmadı” diyor Sema Gülbhar yaşadıklarını anlatırken. “Yari bile olmadı.” Abisinden, yaşı 53’e varmış bir erkekten söz eder gibi değil de, çocuğundan söz eder gibi devam ediyor:
“Benim çocukluğumdan beri Hasan’la farklı bir bağım var. Küçüklük fotoğraflarımızda hep Hasan’ın yanındayım, Hasan’ın kucağındayım. Onun hapiste olduğu zamanlarda, toplu fotoğraf çektireceğimiz zaman Hasan’ın fotoğrafını alırdım kucağıma. O da bizimle olsun isterdim. Şimdilerde 20 yaşında olan bir oğlum var. Ama Hasan benim 53 yaşındaki oğlum gibi. Bir gün açık görüşte ona da söyledim. Elini sıktım, ‘seni gardaşım gibi seviyorum’ dedim. ‘Oğlum gibi, yarim gibi…’”
 
Ne kadar yatacağını söyleyemedim anneme
 
Sema Gülbahar, 30 yılı bulan ‘mahpusluk’ sürecinde bir yandan abisi Hasan’ın can yoldaşı, arkadaşı, annesi olmuş, bir yandan yaşlı annesinin avutucusu olmuş. İçerdekine umut aşılırken, dışarıdakine yalanlar söylemiş. Şöyle anlatıyor yaşadıklarını:

“Ben annemi yıllarca kandırdım. Hasan 1995’te 18 yıl ceza aldı. Eski cezanın infazı yandığı için 30 yıl yatması gerekiyordu. Bunu anneme söyleyemezdim. ‘18 yıl aldı ama daha da düşecek’ dedim. Annem 2 kez felç geçirdi. Sonra Hasan’ın cezası 18 yıldan 12 yıla düştü. 12 yıl geçti, Hasan çıkmadı. ‘İçerde ceza almış anne’, ‘içerde akıllı durmuyor anne’, ‘bir şeyler olmuş ceza almış anne’ diye kandırdım hep. ‘Akıllanmıyor bu oğlan’ derdi annem. Sabahları Hasan’ın fotoğrafına bakar ‘günaydın oğlum’ derdi. Gece uyumadan önce ‘iyi geceler oğlum’ derdi. Bir gün yaylaya çıkmıştık. Annem hastalandı, aniden döndük Mersin’e. Baktım annem ağlıyor. ‘Ne oldu’ dedim. ‘Hasan orada yalnız kaldı’ dedi. ‘Nerede kaldı’ dedim, ‘fotoğrafı orada kaldı’ dedi. Gittim aldım fotoğrafı, anneme getirdim. Hasan’ı görünce çocuk gibi sevindi. Dedim ki ‘ben orada yalnız bırakır mıyım gardaşımı.’ Çok genç kaybettik. Hâlâ da kaybediyoruz. Ben o ölen gençleri düşünürken, Kobani’de insanlar ölürken Hasan’ın içerde geçirdiği 30 yılı anlatmaya utanıyorum. Ama 30 yıl az değil ki. Hasan içeride büyüdü. Dile kolay 30 yıl diyorlar insanlar. Dile bile kolay değil. On yıl, on beş yıl, yirmi yıl, otuz yıl. Dile bile kolay değil.”

Sema Gülbar, Hasan Gülbahar, anneleri Dursun Gülbahar, kardeşleri, dostları, 2013 yılının Mayıs ayında gelen tahliye haberiyle yeni bir hayata başlamışlar. Tahliye olduktan sonra bir iş bulmuş Hasan Gülbahar kendine. Psikoloji okumak istiyormuş, eğitimine devam etmek için açık liseye kaydolmuş. İnsan Hakları Derneği’nde gönüllü olarak çalışmaya başlamış hasta tutsaklar için. 17 ay sürmüş bu sevinç ve umut. Hasan’ı 5,5 yıl daha yatması için tutukladıklarında Emniyet’ten aramış annesini. Bir yalan da o söyleyivermiş: 2-3 ay yatıp çıkacağım. 

Diyememiş 5,5 yıl daha yatacağını…
 
Ve fotoğraflar, anılar…
 
Her şeye rağmen umudunu kaybetmemiş Sema Gülbahar. “Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız” diyor. “Tahliye kararını bozan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi mahkeme de tahliye kararı veren Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi mahkeme değil mi? Bu hukuksuzluk bir an evvel bitmeli. 3-5 yıl yatmamış ki bu adam 30 yıl yatmış. Gerekirse yine kampanyalar yapacağız Hasan için. Bu haksızlığa son vereceğiz.”

Aslında anlatacak çok şeyi var Sema Gülbahar’ın. Benim soracak çok sorum var. Saatlerce konuşsak bitmeyecek bir umut, direniş, vefa, adalet arayışı onların ki… Ama bitiriyoruz aniden. Fotoğrafları soruyorum, ‘getirdiniz mi birkaç fotoğraf.’ Çantasından bir naylon torba çıkarıyor, içinde fotoğraflar. 1985, 1988, 1998, 2000’ler… “Bu fotoğraf” diyor, “Bafra’da çekildi. Jübile fotoğrafımız olsun demiştik. Bu fotoğraf çekildikten bir ay sonra çıktı. Oysa şimdi her şey en başa dönecek gibi!”

Bir de kartpostal hazırlamış Hasan Gülbahar kendi ellerliyle. Nazım’ın bir şiirini yazmış. “Bunu da mutlaka yayınlamalısın” diyor Sema Gülbahar, “Hasan’ı anlatıyor bu şiir. Onun hayata bakışını anlatıyor.” Nazım’ın deyimiyle, ‘sol memesinin altındaki cevahiri söndürmemiş’ bir adamın en iyi şekilde anlatılmasını istiyor belli ki…

Fotoğrafları seçtikten sonra gazetenin kapısına çıkıyoruz Sema Gülbahar’ın da fotoğrafını çekmek için. Çantasına uzanıyor eli, Hasan’ın bir fotoğrafını alıyor, göğsüne koyuyor, “Çek” diyor, “Hasanla birlikte çek beni…”   1980’li yıllarda, abisini Malatya Cezaevi’nde bırakıp Mersin’e dönen, ailenin özel günlerinde,  abisinin fotoğrafını göğsüne dayayıp fotoğraf çekinen 12 yaşındaki kız çocuğu gibi… 

Haber: Abidin Yağmur
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler