"Afet yönetimi iflas etti"
TMMOB Mimarlar Odası "Van Depremi Hasar Tespit Raporu"nu tamamladı.
TMMOB Mimarlar Odası "Van Depremi Hasar Tespit Raporu"nu tamamladı. Raporda, Van'da meydana gelen depremlerde toplam 644 kişinin hayatını kaybettiği, 252 kişinin de sağ kurtarıldığı anımsatıldı.
Bölgede halen devam eden deprem koşulları, kentsel ve kırsal yapı stokunun aldığı orta ve ağır dereceli hasarlar ve iklim koşulları nedeniyle ortak yemekhane, sağlık ocağı, mobil tuvalet, banyo gibi donanımları olan geçici barınma alanlarına "acil" ihtiyaç olduğu belirtilirken, "Aksi takdirde özellikle yaşlı ve çocuk ölümleri ile salgın hastalıkların önüne geçmek olanaksız hale gelecektir" denildi.
"Yıkımın nedeni deprem değil"
Raporda, afet yönetimi ile ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapma ve koordinasyon sağlama ilkesini esas alan, merkezî, bölgesel ve yerel düzeylerde görev, yetki ve sorumlulukların açıklıkla belirlendiği, bilgi ve teknolojiye ulaşma ve etkin kullanma kapasitesine sahip bilgili, eğitimli ve deneyimli personellerden oluşan "özerk ve etkin" yeni bir kurumsal yapılanmaya gerek olduğu belirtildi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne bağlı odalar tarafından Van, Erciş ve köylerinde yapılan inceleme ve tespitler sonucunda yaşanan yıkımın ve can kayıplarının nedeninin deprem değil; planlama, mimarlık-mühendislik bilim ve teknik gereklerini yerine getirmeyen planlama, yapılaşma üretim ve denetim sistemi ve özellikle kırsal bölgelerde yaşanan toplumsal yoksulluk ve yoksunluk olduğunun bir kez daha ortaya çıktığı vurgulanan raporda, "Özellikle deprem bölgesinde okullar, hastaneler, yurt ve lojman gibi kamu yapılarında ve kırsal bölgelerde yaşanan yıkım ve hasarlar, planlama ve yapı üretim ve denetim sistemimizin acilen gözden geçirilmesini olmazsa olmaz bir önkoşul olarak dayatmaktadır" denildi.
"Kentleri bir rant alanı olarak gören yaklaşımlar sona erdirilmeli"
Raporda, depreme karşı yapılması gerekenler konusunda şu önerilerde bulunuldu:
"Afet yönetimi ile ilgili bütün kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapma ve koordinasyon sağlama ilkesini esas alan çağdaş ve bilimsel ilkelere uygun bir afet yönetim sistemi kurulmalıdır.
2011 yılında açıklanabilen 'Ulusal Afet Yönetimi Stratejisi ve Eylem Planı' bilimin rehberliğinde kamu ve toplum yararı ve toplumsal katılım esas alınarak yeniden gözden geçirilmeli ve derhal uygulanmaya başlanmalıdır.
Sağlıklı ve güvenli yapı üretim ve denetim sürecini ticari bir alan olarak sermayeye teslim eden mevcut yapı denetim sistemi ve bu sistemi daha da etkisiz hale getirerek ülkemizde var olan yerleşmelerin yüzde 70'ini oluşturan, nüfusu 5 bin kişinin altında olan belediyelerdeki yapılaşmayı yapı denetimi kapsamı dışına çıkaran 648 sayılı KHK derhal iptal edilmelidir.
Kır, kent, nüfus, kamu yapıları ve yerel ve merkezî kamu idareleri tarafından üretilen yapı ayrımı gibi ayrıcalıklar tanınmaksızın planlamadan başlayarak yapı üretim sürecinin tümünü içeren sağlıklı ve güvenilir bir kamusal ve toplumsal denetim sistemi gerçekleştirilmelidir.
Anayasa ve ilgili yasalara da aykırı olarak çıkarılan toplumsal ve kamusal denetimin vazgeçilemez unsurları olan meslek odaları ve yerel yönetimleri işlevsiz ve yetkisiz hale getirerek denetimsiz ve kontrolsüz yapılaşmanın önünü açan 644, 648 vb. sayılı KHK'ler ve benzeri yasal düzenlemeler acilen iptal edilmelidir.
Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir yaşam alanlarına ulaşılması için doğal varlıkları, ekolojik, tarihî, kültürel, toplumsal değerleri koruyan, yaşatan, geliştiren kamu ve toplum yararını esas alan bütüncül planlama yaklaşımı benimsenmeli, kısa vadeli ekonomik ve siyasal çıkarlar uğruna kentlerimizi bir rant alanı olarak gören parçacıl ve projeci planlama yaklaşımları sona erdirilmelidir.
Öncelikle deprem bölgelerinden başlayarak çevre düzeni ve il gelişim planlarında
kentsel riskler ve afet riskleri belirlenmeli ve azaltılması yönünde acil önlemler alınmalı ve bu önlemlere göre bütün çevre, nazım ve uygulama imar planları düzeltilmelidir ve bu önlemlerden asla ödün verilmemelidir.
Okul, hastane, yurt yapıları gibi kamusal ve toplumsal amaçla kullanılan yapılar başta olmak üzere Türkiye bina envanteri acil olarak çıkarılmalı ve binaların hasar görebilirlik tespitleri bilimsel yöntemlerle kamu kurum ve kuruluşları eliyle yapılmalı ve rant alanı haline getirilmemelidir."
"Toplum katılımı şart"
Bu düzenlemeler yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlar ise raporda şöyle sıralandı:
"Karar süreçlerinde bilimin rehberliğinde kamu ve toplum yararının esas alınması ve toplum katılımının şart olması, kentsel dönüşüm adı altında yeni yağma uygulamaları yerine, afetlere karşı kentlerimizin ve kırsal yerleşmelerimizin güçlendirilerek sağlıklılaştırılmasının sağlanması, yapılaşma ile ilgili mevzuatımızın, kır ve kent ayrımı gözetmeksizin bir bütünsellik içerisinde yeniden ele alınması, ivedi gereksinimimiz olan yaşam çevrelerimizin sağlıklı ve güvenli hale getirilmesi, yapı stokumuzun iyileştirilmesi, kamu yönetiminin afet olgusunu bütünsel olarak görmesi ve bu doğrultuda ele alması, yapı denetim sisteminin, kamusal bir hizmet olarak ele alınması ve her tür ticari kaygıdan uzak yeniden örgütlenmesi, yaşam alanlarımızın pazarlanacak bir meta olarak görülmemesi, afetlere yönelik planlama süreçlerinin, yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması hedefi ile ele alınması, sağlıksız ve güvensiz yerleşmelerde yaşamanın kader olmadığının toplumsal bir bilinç haline gelmesi gerekliliği kabulü ile çalışmaların yaşama geçirilmesi zorunluluğu vardır."
Raporda, "Ancak öncelikle bilinmelidir ki, 'sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkı' toplumsal bir talep haline gelmedikçe, ülkemizde deprem ve doğa olaylarının yol açtığı yıkımlar ve felaketler kaçınılmaz olacaktır" ifadesine yer verildi.
"60 bin yapının yalnızca yüzde 15'i ruhsatlı"
Van merkezinin geçerli imar planının son olarak 1994 yılında düzenlendiği kaydedilen raporda şu bilgilere yer verildi:
"Ancak imar planına aykırı yapılan binaların sayısı oldukça fazladır. 1994 yılında hazırlanan imar planı, 2000 yılından sonraki aşırı nüfus artışını öngörmediğinden mevzi imar planları ve plan değişiklikleri çerçevesinde sürekli müdahaleye uğradığı anlaşılmaktadır. Bu durum Van'daki zemin koşullarına uygun olmayan bir yapılaşmanın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Benzer nedenlerden dolayı Van'da yer alan yaklaşık 60 bin yapının yalnızca yüzde 15'i ruhsatlıdır. Depremde en çok hasarın yaşandığı toplam 160 bin nüfusu barındıran Erciş İlçesinde ise sadece 500 ruhsatlı yapı mevcuttur ve bunun yalnızca 150 tanesinde mimar imzası bulunmaktadır."
Raporda, bu nedenle TMMOB Mimarlar Odası Van Şubesi Başkanlığı tarafından Van idare mahkemeleri nezdinde ve Erzurum idare mahkemeleri nezdinde bugüne kadar il ve ilçe belediyelerince düzenlenen ve mimar imzası bulunmayan yapı ruhsatları hakkında otuz üç iptal davası açıldığına dikkat çekildi.
Hasar sebebi: Ekonomik koşullardan kaynaklanan bakımsızlık
Rapora göre, kent genelinde hasarlar zemin ve 1. katlarda bulunurken maksimum 4-5 kat olması gereken yapıların 7-8 katlı olarak inşa edilmesi, yapıların yükünün de artması sebebiyle zemin-yapı ilişkisi olumsuz etkilenerek, hasarların önemli bir şekilde artmasına neden oldu.
Erciş'teki hasarlı yapıların incelenmesinde, hasar nedenleri olarak, "yapıların çoğunlukla kaçak olması, kaçak olmayanlarda da denetim eksikliği ortaya çıkması, afet verilerini dikkate almayan imar planlarıyla uygulama yapılması ve uygulamaların plan tadilatlarıyla sürdürülmesi, sismik yükleri dikkate almayan mimari tasarımların yapılması" gibi durumlar dikkat çekti.
Köy yapılarında meydan gelen hasarların nedenleri ise ağırlıklı olarak şunlar:
"Yığma yapılarda kullanılması gereken detay ve standartların kullanılmamış olması, taş ve kerpiç duvar kalınlıklarının, yüksekliğine bağlı olarak yeterli olmaması, ağır tavan uygulamaları, uygun olmayan yapı malzemesi ve bağlayıcı harcın kullanılması, işçililikte gerekli titizliğin gösterilmemesi ve eğitim eksikliği, ekonomik koşullardan kaynaklanan bakımsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır."
"Afet yönetiminin iflas ettiği açıkça görülmekte"
Raporun sonuç bölümünde ise, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Van'da yaptığımız gözlem ve tespit çalışmaları ışığında; ülkemizde daha önce yaşanan depremlerin ve yıkımlarının kamu yönetimlerinde ciddi bir zihniyet ve yapısal dönüşüm sağlanmasına neden olmadığı; Van depremi sonrasında ise; aynı hataların katlanarak devam ettirildiği, kamu yönetimlerince deprem olgusunun bir bütünsellik içerisinde ele alınarak, kentlerimizin afetlere karşı hazırlanması ve ortaya çıkabilecek zararların en aza indirilebilmesi için yeni yöntemler geliştirilemediği, hatta 'kentsel dönüşüm' adı altında bu tarihsel ve toplumsal sorumluluğun tavsandığı, ranta dönüştürüldüğü ve hatta afet yönetiminin iflas ettiği açıkça görülmektedir."
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev