AKP Dönemi Yargısı CHP'nin Sabrını Sınıyor
AKP Dönemi Yargısı CHP’nin Sabrını Sınıyor
Muhalefetin iktidarı yıpratmasının dava konusu olduğu ülkeye ve rejime hangi sıfat verilir? Hadi bir de kopya verelim: Demokrasi, iktidarı yıpratma hak ve özgürlüğünün olduğu rejimdir.
Prof. Dr. Oğuz OYAN CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili
Önce Odatv iddianamesinin 120. sayfasında ismim geçirildi. Üstelik davayla ilgisi olmayanların isimleri verilmeden xxx boşluğuyla geçilirken, benim ismim üç yerde açıkça yazılmaktaydı. Konu, Odatv ve medya üzerindeki baskılar üzerine bir araştırma önergesi vermem üzerine bir telefon görüşmesiydi. Milletvekili olarak basın özgürlüğünü savunmak ne zamandan beri örgütlü suç çetesi işlemi görüyordu?
4 Ekim’de aldığım bir telefonla bu defa Odatv’ye yazdığım iki ekonomik analizin “AKP’yi yıpratmaya yönelik yayınlar” bağlamında iddianameye eklenmiş olduğunu öğrendim. Benimle ilgili bir suç duyurusu bulunmuyordu ama yazılarım başkalarını suçlamak için suç delili oluyordu. Bu nasıl bir hukuk anlayışıydı?
Geçen yılki yazılarıma tekrar merakla baktım. “40 Milyar Dolar Nereye Gitti?” başlıklı 6.6.2010 tarihli yazımda, İşsizlik Sigortası Fonu’nun işsizlere yönelik olarak kullanılmadığı ve bunun fonun kurulduğu Haziran 2000’den beri geçerli olduğu, AKP döneminde de fonun Hazine’nin kolay bir borçlanma kaynağı olarak kullanılması yanında, bütçenin finansmanına (hatta memur maaş ödemelerine) işsizlerden daha fazla kaynak ayrıldığı ortaya konulmaktaydı.
Şimdi bu yazıyı iddianameye kanıt olarak ekleyen pek değerli savcılara şunu da itiraf edeyim ki, İşsizlik Sigortası’nın akıl hocası da benim! Değerli meslektaşım Prof. Nami Çağan Çalışma Bakanı (30.6.1997- 25.2.1999) iken, kendisine, Zorunlu Tasarruf kesintilerinin İşsizlik Sigortası Fonu kesintilerine dönüştürülmesiyle bu sigorta dalına kolay bir geçiş yapılabileceğini anlatmıştım.
Sayın Çağan kapsamlı bir kanun taslağı hazırladı ancak bu geçiş izleyen hükümet ve bakan dönemine kaldı. Kuşkusuz, işsizleri bahane edip Hazine’yi fonlayan bu model bizim öngördüğümüz model değildi. O nedenle de ilk günden itibaren bu düzenlemeye karşı hep eleştirel konumda olduk. Ama demek ki sayın savcılara (ve iddianamenin diğer oluşturucusu Emniyet güçlerine) uygulamadaki model tartışılamaz derecede doğru görünüyormuş. Ne diyelim, belki de bunun “Hazine bizim maaşları ödeyemez duruma düşmesin” gibi özel bir kaygı zemini de vardır!
Kur savaşları
“AKP Kendi Kalemize Gol Atıyor” başlıklı 23.10.2010 tarihli diğer makalede ise dünyada geçen yılki “kur savaşlarında” bize benzer ülkeler kendi paralarının aşırı değerlenmesini önlemeye çalışırken Türkiye’nin tam tersini yaptığına dikkat çekilmekteydi. Sıcak paraya ve ithalata bağımlı bir ekonomik büyümenin sonucu olan bu tercih, dış açık ve borçları sürekli büyüten aşırı kırılgan bir ekonomik yapı oluşturuyordu. Peki, AKP hükümeti yüksek değerli TL’yi savunarak neden kendi kalemize gol atıyordu?
Odatv iddianamesini hazırlayanlar bu teknik tartışmayı iktidarı yıpratma kampanyasının bir parçası olarak görmüşler. Ama bilmedikleri bir şey var: İzleyen tarih diliminde, Kasım 2010’dan itibaren TL yabancı paralar karşısında sürekli değer yitirmeye başladı. (Acaba iktidar bizi duyduğu için mi yoksa akıllar başa geldiği için mi?) Bu değer yitimi Temmuz 2011 sonrasında kontrol altında da tutulamadı, çünkü ekonominin kırılganlığı sahneye çıkmıştı.
Şimdi sayın savcıların iktisat bilgilerinin sınırlarını gördük. Ama daha vahimi “hukuk” anlayışları. Sorgulamayı ve bağımsız düşünmeyi öğrenen özgür ruhlu öğrenciler yetiştirmek için çeyrek yüzyılını harcayan bir öğretim üyesi olarak söz konusu dayanaksız iddianamenin beni büyük hayal kırıklığına uğrattığını ifade etmem gerekir.
Üstelik işin şekli içeriğinden daha vahim. Benim yazılarım ve bazı CHP milletvekillerinin Meclis kürsüsünde yaptıkları konuşmalar nasıl iddianameye eklenebilmiştir? Bu savcılara, muhalefetin görevinin iktidarı yıpratmak olduğunu hatırlatacak bir merci acaba yok mudur? Buradan HSYK’ye ve Adalet Bakanı’na suç duyurusunda bulunuyorum. AKP dönemi yargısı CHP’nin sabrını ve tepkisini sınıyor olabilir. Şimdi iktidarın “ileri demokrasisini” sınamak da bize düşüyor. Deniz Feneri savcılarını düzmece bir suç duyurusuyla görevden alanlar bakalım bu savcılara yönelik suç duyurumuzu işleme koyacaklar mı?
Ve final sorusu: Muhalefetin iktidarı yıpratmasının dava konusu olduğu ülkeye ve rejime hangi sıfat verilir? Hadi bir de kopya verelim: Demokrasi, iktidarı yıpratma hak ve özgürlüğünün olduğu rejimdir.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması