"AKP sadece bizi değil Türkiye'yi aldattı"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasına ilişkin düzenleme ile AKP'nin CHP'yi aldattığını ifade ederek, "Bu tablonun önemli tarafı şu; öneriyi Adalet Bakanlığı yapıyor. Bu iktidar CHP milletvekillerini aldatmıyor, tüm Türkiye'yi aldatıyor." dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.06.2009 - 10:57

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis Grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Baykal, iktidarın 7 yıldır iş başında olduğunu, istediği insanı cumhurbaşkanı seçtiğini ve tek parti iktidarı olduğuna dikkat çekerek, "Meclis Başkanı onların kararlaştırdığı insan. Dünya ekonomik konjonktürü son 7 yılda fevkalade uygun geçti. Böyle bir dönemde iktidarda 7 yıldır olan iktidar var, ama devlet geleneğini ortaya koyamamış deneyimsiz toplum gibi en yaşamsal konuları karara bağlayamamış görüntü içinde. Kurumlara arası ilişki, hukuk işleyişi, TSK konumu, yargı konumu; bunlar sanki bu ülkede yerine oturmamış gibi Türkiye temel ihtilafların yaşandığı ülke haline dönüştü. Böyle bir iktidarın varlığına rağmen dönüştü diye düşünüyorum, ama böyle bir iktidarın var oluşundan dönüşmüştür dersek daha doğru olur" diye konuştu. Bu ana kadar Türkiye'nin temel dayanakları etrafında bir kafa karışıklığın Türkiye'de yaşanmadığını ifade eden Baykal, güç ve yüksek oy oranının "birilerini" yeni arayışlara, yeni maceralara davet ettiğini savundu. Baykal, "Kendisine verilen alan yetmiyor. O, siyaset alanını elinde olduğunu düşündüğü yetki ve güç doğrultusunda çevresini yıkıp kırarak, çiğneyerek, ezerek bir mutlak hegemonya haline dönüştürme haline geliyor. Oraya girmese de işine baksa, ekonomik konulara baksa çok daha doğru olurdu" dedi.


"Başbakanı savcılığın kararı üzdü"

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın sahte belge peşine düştüğünü ve Türkiye'nin ekonomik durumunu gösteren belgeyi takip etmesi gerektiğini söyledi. İrtica ile mücadele belgesine dikkat çeken Baykal, ortaya atılan iddianın mantık dışı olduğunu ve belgenin sahte olduğunun belirgin olduğunu savundu. Söz konusu belgenin TSK'nin belge üretme tekniğine aykırı olduğunu ve bir cemaat ile AKP iktidarını 4 sayfalık belge ile bitirme çabasını içinde barındırdığına değinerek, "Başbakan, işi gücü bırakıyor muteber belge olarak görerek hükümler vermeye, siyasi tartışma açmaya başlıyor. Sabırlı olmak lazım. Böyle garip özellikler taşıyan iddialar karşısında daha dikkatli, önünü arkasını görmeyi bekleyerek bakmak lazım. Biri belgeyi yayınlıyor, ertesi gün başbakanın ağzında. Ardından ilgili kurumlar bakıyor ve geçerli olduğuna dair bit tespit yapılmadı ve emare yoktur, geçerliliği yoktur diyor. Buna rağmen buna sahip çıkan Başbakan, onun geçerli olmaması yanlış bir şey gibi onu üzecek bir şey gibi keşke doğru olsa diye düşünerek, doğru olduğunu kanıtlama gayreti içinde ortaya attığı iddiaları daha düşük perdeden de olsa sürdürme içine giriyor. Bu da; olayı belge olayı olmaktan çıkıp, Türkiye'nin iç dengeleri ile ilgili hesaplaşma konusu olarak düşünüldüğü ya da oraya dönüştürüldüğü kanaatini ortaya çıkarıyor. Asker savcılık karanını içine sindiremiyor. Güvenilmeyen kanaattir diyor. Bunu derken bu Savcılığın parçası olduğu sisteme itham yaptığının farkında mı, değil midir?" diye konuştu.


"Bu komployu hazırlayanları kimler koruyor"

Belgenin gerçek olmaması halinde öneminin devam ettiğini ifade eden Baykal, "Anlamı belge olmaktan çıkıp, komplo dayanağı şekline dönüyor. Bu komplo ise oradan bakmak lazım" dedi. Ortada belgenin fotokopisi olduğunun aslının bulunmadığını kaydeden Baykal, "Fotokopiyi yakaladığın insan aslını bulunduruyorsa çıkar. Bulundurmuyorsa nerede. Başbakanın sahip çıktığı belgenin anlamı bu olabilir, bundan öte bir anlam taşımıyor olabilir. Böyle olmadığına yönelik ciddi tespit yapılmalıdır. Bir komplo varsa bu komployu kimler yapıyor, nereden yapıyor? Bulundukları yerlere nasıl, kimler yuvalandırdı. Kimler kollamakta, kimler çalışmalarına sahip çıkmakta?" dedi.


"AKP, vur-kaçla sonuç almaya çalışıyor"

Söz konusu belgenin hemen ardından yeni bir manzara ile karşı karşıya kalındığını söyleyen Baykal, "Netleşmeden; bölünme kendisin göstermeye başlamışken, ceza kanununda askerin sivil yargıda yargılanması komisyonda geldi, şekillendi ve Parlamentonun tatile gireceği son günü, son saatlerinde, Meclis tatile girmeden önce bu konu ile ilgili Genel Kurul müzakerelerine geçildi. O çerçevede birden bire dediler ki; 2 önerge var bu önergeler üzerinde mutabakat sağlayalım. Önergelerden biri sivil şahısların askeri mahkemede yargılanmasını engellemeye yönelik. Bu düzenlemeye CHP olarak destek veriyoruz. Bizim anlayışımız. Bu konu ilgili mercilerle konuşulmuş. AB'nin belli kararları var tereddüt yok. Bunu öngören önerge ve 'elbette' denilerek kabul ediliyor. Bir önerge var daha deniliyor. Bir dil düzenlemesi sağlamaya yönelik düzenleme. Müzakerenin son saatleri parlamentonun tatile girmesinin son saatleri ve bir olup bitti ile Meclisten bir önerge geçiliyor" dedi.

Söz konusu düzenlemenin Meclis'ten geçmesinin ardından "kıyamet koptuğunu" ve asıl durumun ortaya çıktığını ifade eden Baykal, dil düzenlemesi olarak geçilen önergenin, aslında asker kişilerin, askeri nitelikli mahallerde işlenmiş suçlarının da ağır cezalık olması halinde sivil mahkemelerde görüşülmesini öngördüğünün ortaya çıktığını anlattı. Baykal, şunları söyledi:
"Türkiye'de yargı sistemi bakımından olağanüstü sonuç doğuracak düzenleme. Peki bu düzenleme komisyonda tartışıldı mı? Komisyon; anladı, kavradı, inceledi, değerlendirilip karar bağlandı mı? Hayır. Komisyonda bu yapılmadı, buna fırsat verildi mi? Devlet kurumlarına bunla ilgili bilgi verildi mi? Verilmedi. Fevkalade önemli düzenleme yapacaksınız ve devlet kurumlarını hiçbirine bilgi vermeyeceksiniz ve TBMM'de yetkili organlarına imkan ve zaman tanıyarak değerlendirme şansı tanımayacaksınız ve gece yarısı bir önerge ile kamufle edilmiş, laf cambazlığı ile aniden bir kişinin bile söz söylemesine fırsat vermeden, bu oylama tarzı, bir milletvekilinin söz almasına imkan vermiyor. Öyle bir şeyle karar alacaksınız. Meclis Başkanı'nın haberi yok, Komisyonun haberi yok, ilgili mercilerin haberi yok. Bir tek kişinin konuşmasına tüzüksel olanak yok. Bir karar alacaksınız ve Türkiye'deki temel düzenlemeyi köklü şekilde kimseye hissettirmeden değiştirivereceksiniz. Olayın bu olduğunu görelim. Bu temel bir mesele. Ülkenin kaderi ile ilgili mesele. Saklayarak, yanlış yönlendirerek karar bağlamanın iftihar edilecek bir durumu yoktur. Bu kutlama konusu olamaz. AKP grubunun geçmişte de neler yaptığını biliyoruz. 2003 yılında AKP'li milletvekilleri sahte oy kullandı. Böyle faaliyetler içine girmişler. Bu olayda bizim de kabahatimiz var. Nedir kabahat; Meclis'in tatile girme kararı alınmış ve çıkarılacak kararlar üzerinde mutabakat sağlanmış, centilmen anlaşması yapılmış. Bir iyi niyetli mutabakat sağlandı, ama siz karşınızdaki insanların o mutabakata centilmen gibi uyacağı güveni gösterirseniz, yanlış yapmış olursunuz. Çünkü onların ne zaman ne yapacağı mümkün değil. Birileri 'atlattım' diyor ve birileri de aldattı diye alkış tutuyor. Bu tablonun önemli tarafı şu; öneriyi Adalet Bakanlığı yapıyor. Bu iktidar, CHP milletvekillerini aldatmak için Türkiye'yi aldattı. Yapmaya çalıştığı işi sahiplenecek, savunacak, önceden ilan ederek 'bunu yapacağız, birlikte yapalım' diyecek özgüvende değil. Vur-kaçla sonuç almaya çalışıyor. Söyle açıkça, 'askeri yargı ile sivil yargı arasındaki görev bölümünü yeniden yapılandıracağız' de. Ama demiyor."


"Siz sivil mahkemeyi bağımsız yargıdan çıkardınız"

Askeri yargı alanına net şekilde giren bazı davaların askeri yargıdan alınıp sivil yargıya verilmesi çalışmasının "gizli gizli sonuç alma" çabası olduğunun altını çizen Baykal, "Bu, yaptığı işi ilan etmeye cesaret edemeden gizlice kendi amacına hizmet edecek şekilde arayışı" dedi. Sivillerin askeri yargıda yargılanmaması için atılan adım doğru bulduklarını anlatan Baykal, "Ama askerlerin askeri mahalde ve askerlerle birlikte askeri nitelikte suçlarının bir kısmını onların elinden alıp başka özel mahkemelere verme arayışının altına ne yatıyor. Askeri ve sivil yargı yerine, bağımsız yargı olarak konuşmak lazım. Siz sivil yargıyı bağımsız yargıdan çıkarırsanız. 'Sivil mahkemeye verdim' diyerek bağımsız yargıya verdim diyemezsiniz" dedi.


"Nitelikli yalancılık yaparak sonuç almaya çalışıyorlar"

DGM'lerin isimlerinin değiştirildiğini ve özel yetkili olan bu mahkemelerin örneği görülmeyen kararlar aldığını kaydeden Baykal, Ergenekon davasına bakan nöbetçi hakimin "üzerimde kurumsal baskı var" dediğini de anımsattı. Baykal, "Bundan sonra o mahkemelerde ya da benzer başka mahkemelerde işlemiyor, işlemeyecek. O kurumsal baskı sadece o hakime mi yapıldı. O hakime kurumsal baskı geliyorsa başka hakime gelemez mi? Sivil mahkeme işte. Öyle bir askeri mahkeme olur ki; kendi komutanını mahkum eder, öyle bir sivil mahkeme olur ki; kurumsal baskı altında ezilir perişan olur. Olayın neden bu taraflarına bakmıyoruz da sivil-asker diye kaba tartışmalara giriyoruz. Neden gizli gizli aldatarak sonuç almaya çalışıyorsunuz. Nitelikli dolandırıcılık vardı Almanya'da, şimdi nitelikli yalancılık yaparak sonuç almaya çalışıyorlar" diye konuştu.


"Senin güvensizliğin askere mi?"

İktidarın, Türkiye'de yargı kurumunun içini boşaltmayı "demokrasi görevi" olarak gördüğünü söyleyen Baykal, "O mahkemelerin zaafları olabilir, sivil mahkemelerin de olabilir. O zaaflar üzerinde durulsun. Bir genel düzenleme yapmakla yetinmiyor, bir madde ile 'şu anda yürütülmekte olan soruşturmalarda da bu ilke uygulanır' diyorsanız; Türkiye'de aklı başında herkes 'bu falan davayı kendi ellerine almak' der. Geçici maddeyi koymuşlar, soruşturma, kovuşturma aşması da buna tabi olarak girer diyor. Bu madde, askeri yargının hangi şartları işleyeceğine ayrıntılı bir şekilde ortaya koydu. Bu önerge ile getirilen düzenleme anayasal düzenlemenin tamamen dışında. Bir önerge ile 4 dakika içinde kimse konuşmadan, kimse bilgi sahibi olmadan, karambol içinde boşlukta kalacak. Olayın bir tarafı bu. Bu heyecanınız nerden kanyaklı" dedi. İktidarın askeri yargının alacağı kararlarla ilgili bir tereddüttü neden taşıdığının da sorgulanması gerektiğini vurgulayan Baykal, "O tereddüt, askeri mahkemeye mi yöneliktir, yoksa askeri mahkemenin ötesinde bu askeri mahkemeye yansıdığını düşündüğün bir anlayışla hesaplaşmak mı istiyorsunuz. Ne adına hesaplaşmak istiyorsunuz? 'Kurumlar arası tam güven vardır' diyor. Peki kardeşim ne uğraşıyorsun o zaman gece yarısı kanunları ile yıllardan beri askeri yargı içinde olan somut konuları, onların elinden kapıp kendi eline almak isteyişinin anlamı ne. Senin askeri yargıya, TSK'ye güvenin var mı, yok mu" dedi.


"Halkımız siyasetçinin askere karışmasından hoşlanmaz"

AKP'nin askere karıştığını ifade eden Baykal, "Halkımız, milletimiz; askerin siyasete bulaşmasından kesinlikle hoşlanmaz, ama bizim milletimiz; siyasetçinin de askerin işine karışmasını sevmez. Ama bakıyoruz siyasetçi askerine de işine, yargının da işine, medyaya da karışıyor. Darbe lafından geçilmiyor. Allah aşkına darbe ortamı var mı? En uzak ortam" diye konuştu. Darbenin şu anki dönemde söz konusu olmadığını kaydeden Baykal, iktidarın darbe sözünü istismar etmeye, darbe üzerinden siyaset yapmaya çalıştığının altını çizdi. Başbakanın "açık darbe edebiyatı" ile siyaset götürmeye çalıştığını savunan Baykal, "Herkesi darbeci ilan ediyorlar. Dışardan darbecileri saydılar şimdi içerdekilere geldi. Bunları da kendileri tayin ediyorlar. Bu Türkiye'ye yarar getirmez, iktidarın bu anlayışı hızla bırakması lazım. Hiçbir somut olay olmadığı halde iktidar tedirgin, kuşkulu ve devletin kurumlarını sürekli olarak rahatsız eden tavır içinde. Yargıyı çok tehlikeli biçimde tartışma konusu yapıyor. Yargıda yaşanan olaylar acı olaylardır. Şimdi, iş oradan farklı zeminlere çekilmeye başlandı. Bu iktidara da, Türkiye'ye de yarar getirmeyecek tablodur" diye konuştu.


"Erdoğan, artık hakimliğe terfi etti"

Başbakan Erdoğan'ın bu tür konulara olağanüstü özensiz olarak girdiğini söyleyen Baykal, mahkemenin karar almasına karşın "Ergenekon terör örgütü" dediğini anımsattı. Söz konusu ifadenin savcının sözü olduğunu anlatan Baykal, "Hakimin karar almış olmasına rağmen, Ergenekon terör örgütün diye konuşmaya devam ediyor. Başbakana savcı diyorduk. Artık Başbakan savcılıktan hakimliğe terfi etti. Mahkeme adına o davanın karanını hükme bağladı. Sivil olsa ne yazar, asker olsa ne yazar. Başbakan almış kararı" diye konuştu.


"Bakarsınız cumhurbaşkanı takdirini kullanır"

Başbakanın ilk olarak kendisinin yargıya hesap vermesi gerektiğini söyleyen Baykal, Erdoğan'ı dokunulmazlığın arkasına saklanmakla suçladı. Başbakanın CHP'ye yönelik "Mahkeme kapılarında dolaşıyorlar" dediğini kaydeden Baykal, "Doğru hakikaten biz mahkeme kapılarında dolaşıyoruz. Başbakan da dolaşıyor. Onu hapse at, buna tazminat diyerek şahsi aylarlar için mahkeme kapılarında. Biz milletin hakkı için dolaşıyoruz. Türkiye'nin hukukunu korumak için dolaşıyoruz" dedi. "Çıkan yasa ile ilgili ne olacak" sorusunun herkesin kafasında olduğunu söyleyen Baykal, "Bakalım önümüzdeki birkaç saat içinde Cumhurbaşkanı da bu yasanın hiç uygun olmadığını anlama noktasına gelebilir. Cumhurbaşkanı da birden birde bu olmaz diye tespit yapma aşamasına gelebilir" dedi.

Cumhurbaşkanın Mayın yasası ile ilgili kullanmadığı takdirini bu düzenleme için kullanabileceğini vurgulayan Baykal, ya Cumhurbaşkanı ya da Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu "gece yarısı baskınını" engelleyeceğine inandığının altını çizdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler