Algı Duvarını Yıkmak
ABD seçim kampanyalarının en önemli sloganı “Algı gerçektir”. Ancak sadece ABD’de değil, bugün bütün dünyada, politik aktörlerin öncelikli işi kamuoyu algısını oluşturmak, yönetmek ve bunu devam ettirmek. Zira karşı karşıya kalınan algı politik hareketlerin geleceğini de belirliyor.
CHP olarak bizim de karşı karşıya olduğumuz bir algı var. Bundan bir süre önce yurtiçi ve yurtdışında CHP statükocu, değişime karşı bir parti olarak algılanıyordu. Ancak son yıllarda partinin her düzeyinde yaptığımız temaslar sonucunda hem CHP algısını gerçekle örtüştürmeye başladık hem de AB’nin algı kapılarını Türkiye’nin gerçeklerine açtık. Bu dönemde AB Komisyonu İlerleme Raporu ve Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen Türkiye raporu bizim eleştirilerimizle paralel olarak ortaya çıktı, Avrupa İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in insan hakları raporu CHP’nin endişelerini kısmen yansıtmakta.
Algı duvarı sadece AB çevrelerinde yıkılmadı. Bir zamanlar AKP’nin “CHP çıkarılsın da ben üye olayım” dediği Sosyalist Enternasyonal, Kosta Rika’dan “Ya Basta (Yeter) Erdoğan” mesajı gönderdi; tam 11 bin 500 km öteden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik fezlekeyi kınadı, yargının yürütme tarafından ele geçirildiğini ifade etti. PES ve Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokratlar Grubu güçlü mesajlarıyla hem CHP’nin özgürlük mücadelesine sahip çıktıklarını açıkladılar hem de AKP’yi demokrasiye saygılı olmaya çağırdılar.
Yani AKP tarafından örülen algı duvarı, Berlin Duvarı gibi yıkılıyor. Ancak bu sonucu Türkiye’de de almamız gerekir. Haziran 2011’de yapılan seçimlerde AKP yüzde 49 oranında bir oy aldı. Bugün yapılan kamuoyu araştırmalarında görüyoruz ki:
• Halkın yüzde 52’si Türkiye hakkında iyimser,
• Yüzde 70’i Türkiye’nin uluslararası itibarının artacağına inanıyor,
• Yüzde 56’sı adaletin daha iyi işleyeceğini,
• Yüzde 51’i ekonomik refahın artacağını düşünüyor.
Halkımızın yarısından fazlasının ortada bunca sorun varken böyle düşünmesi nasıl açıklanabilir? Aklımıza hemen Nazi Propaganda Bakanı Goebbels’in bir sözü geliyor “Medya iktidarın klavyesidir ve propaganda da tuşlarıdır.” Hükümetin basın üzerinde kurduğu baskı, temel gerçeklerin bile halka doğru yansımasını engelliyor. Ancak sorun yalnızca basında değil. Bizim anlamamız gereken, bu algının var olduğu ve bu algıyla mücadele ederek, alternatifleri ortaya koyarak, algı yönetim sürecine dahil olmamız gerektiği. Bunun için de önümüzde önemli bir fırsat var. 25 ay sonra yeni bir seçim yarışı başlıyor ve bu yarışa esasında AKP her alanda dökülerek giriyor. Demokratik yaşam bütünüyle paralize olmuş durumda. Basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri hürriyeti, yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmış. Hapisteki yüzden fazla gazeteciden oluşan basın özgürlüğü karnesinin yanına, hapisteki milletvekillerinden oluşan siyasal tablo eklenince Türkiye’de demokratik yaşam hakkında olumlu bir şey söylemek mümkün değil. Güçler ayrılığı ilkesi KHK’ler ile by-pass edilmiş, kurumlar arası ilişki felç edilmiş; öyle ki devletin güvenlik kurumları alenen halkın önüne çıkıyor, birbirleriyle kavga ediyor. Dahası ekonomi de hiç iyi gitmiyor. Dünyanın en çok cari açık veren 3 ülkesinden biri olmamızın yanı sıra, çift haneli enflasyon rakamları, daralan sektörlerin yaratacağı potansiyel işsizlik artışı, yüksek faiz oranları da alarm zillerini çalmakta.
Yani halkımızın sorunları üstü örtülemez bir hale geliyor. Bu sorunlar yumağında, gerçekle algıyı örtüştürmek için bir fırsat var. 2009 yılında ekonomi daraldığı zaman AKP oylarının düşüş yaşadığını ve yüzde 40’ın altına doğru indiğini biliyoruz. Aynısı bir daha olabilir. 2012 yılında AKP’nin gerilediğine şahit olabiliriz.
CHP olarak bu süreçte yapmamız gereken birçok şey var. Algıyla gerçeği yaklaştırmak için halkımıza güven vermemiz lazım. 26 Şubat’ta yapılacak tüzük kurultayı partinin demokratikleşmesi, kurumsallaşması, yönetim ve iletişim tekniklerinin geliştirilmesi açısından da bir fırsat. Bu süreç sonunda, örgütlerini ve temsilcilerini objektif ölçütlerle değerlendirebilen, her organın görev ve sorumluluğunu açıkça belirlemiş, çağdaş yönetim ve iletişim tekniklerini kullanan daha kurumsal bir parti olabilirsek, halka güven verme noktasında önemli bir adım atacağız. Ancak halkımızla bütünleşmek için güven vermek de yetmiyor. Bir de umut vermemiz lazım. Bunun için de bizim birlik ve beraberliğimizi gösterdiğimiz 22 Mayıs 2010 ruhuna yeniden sahip çıkmamız gerekiyor. Parti içerisinde taraflaşarak, birbirimizle mücadele ederken, AKP’nin Türkiye’nin bütün temellerini değiştirdiğini, son derece baskıcı, faşizan bir rejimin temellerini attığını görüyoruz. Artık kaybedecek vaktimiz yok, çünkü Türkiye’nin kaybedecek vakti yok. Pozitif ve ilerici projelerle öne çıkmamız, gündemi takip eden değil gündemi yaratan olmamız gerekiyor. Karşımızdaki parti 10 yıllık kariyeriyle Türkiye’deki hiçbir sorunu çözemeyeceğini gösterdi, artık kazanma ve hizmet sırası bizde.
Algılar gerçek olmayabilir. Ancak insanlar algılarına göre hareket eder. CHP olarak en önemli sorunumuz bize ve Türkiye’ye dair üretilen algı duvarı. O algı duvarının çalışmayla, azimle, işin peşini bırakmadan yıkılabildiğini gördük. Bu yurtiçinde de gerçekleşebilir. Yapmamız gereken güven ve umut verecek, kurumsal, proje üreten, herkesi kucaklayan, değerlerine sahip çıkan bir anlayışı daha güçlü olarak ortaya koymak. Bunu yapmak için de Cumhuriyeti yoktan var eden, dünyanın en önemli tehdidi karşısında “Yeni bir dünya kurulur Türkiye de orada yerini alır” diye konum alan, Türkiye’ye hem demokrasiyi hem de sosyal demokrasiyi getiren bir hareketten daha iyisi bulunamaz. “CHP başarır, başaracak, çünkü tarih bize gösteriyor ki bu parti hiç yenilmedi.”
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Colani’nin arabası
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması