Alın Teriyle Yazılan Destan

Alın Teriyle Yazılan Destan
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.04.2013 - 06:18

Yeryüzünü, “İkinci Dünya Savaşı”nın alazları sarmıştı. Ulusal gelirimizin tümüne yakını, askersel giderlere ayrılmıştı. Vurguncuların acımasızlıkları iyice artmıştı. Yaşamsal nesneler, karanlık koruncaklara (depo) saklanmıştı. Tencereler aşsız, pencereler camsız, koşum hayvanları nalsız, bebekler zıbınsız, sayrılar emsiz (ilaç) kalmıştı.

Türkiye Cumhuriyeti 17 yaşına basmıştı. Devlet Baba, binlerce köye uğrama olanağı bulamamıştı. Milyonlarca köylü yoksul, bilisiz ve yazgıcıydı. Yiyecekleri, yavan bulgur aşı ve kuru bazlamaydı. Tarım gereçleri, ağzı körelmiş orak, dişi kırılmış kazma, ilkel karasabandı. Taşıtları, Hititlerden kalma kağnıydı. Duygularını dile getiren ezgi, ağıt ve bozlaktı. Nüfusumuzun yüzde 85’i köylüydü. Köylerin üzerine, zifiri bir karanlık çullanmıştı. Köylüler bilisizlikten, köyler karanlıktan kurtarılmazsa, gönence ve erince kavuşmamız olanaksızdı. Bu yalın gerçek, yıllarca sonra algılanmıştı. Ot bitmeyen bozkırlarda, ıssız yaylalarda Köy Enstitüleri açılmıştı. Uzun süre, yöneticiler, öğretmenler, öğrenciler, ustabaşılar çadırlarda barınmışlardı. Köy Enstitüleri, benzeri olmayan eğitim ve öğretim kurumlarıydı. Yöneticileri, öğretmenleri, ustabaşıları yetkin, özverili, sevecen, insancıl, gözüpek devrimcilerdi. Öğrencileri, yoksulluğun sıkmacında (pres) ezilmiş, acıların harlı ateşinde pişmiş, dirençli köy çocuklarıydı. Uygulanan eğitim ve öğretim dizgesi, yerli, özgün, kılgın, köktenci, bölüşümcü ve özgürlükçüydü.
Deneme evresinde olan eğitim ve öğretim dizgesi (sistem), beklentiyi gerçekleştirmişti. Köy çocuklarının yetilerini, yeteneklerini, gizilgüçlerini devinime geçirmişti. Bu eşsiz güç, ot bitmeyen bozkırları, ıssız yaylaları canlandırmıştı. Sökülen çadırların yerlerinde, çağcıl yapılar yükseltmişti. Çıplak toprağa, yemyeşil bir giysi giydirmişti.
Abartmıyorum: Köy Enstitülerinde çalışmak, okumak, bir değer üretmek tapınçtı. Sözlüklerden,
“kaytarmak”, “savsaklamak”, “usanmak”, “yorulmak” sözcükleri çıkarılmıştı. Gece gündüzle, kış yazla birleştirilmişti. Yıl boyunca tarlalarda, işliklerde, dersliklerde, eğitim ve öğretim yapılmıştı. Alın teriyle, kafa ve kol gücünün destanı yazılmıştı.
Unutulmasın diye yineliyorum: Köy Enstitülerinin açılması, eğitim tarihimizin en köklü bir atılımıydı. Çünkü Köy Enstitüleri, “Devlet Baba”ya yük olmadan, iyeliklerindeki kıraç toprakları derinlemesine işlemişlerdi. İşledikleri topraklara, nitelikli fidanlar dikmişler ve tohumlar ekilmişti. Dikilen fidanlar ve ekilen tohumlar, binbir özenle büyütülmüştü. Aracılardan (kabzımal) bir tadımlık meyve ve göveri (zerzavat) alınmamıştı. Kirazı dalından, salatalığı (hıyar) kökeninden kopararak yemenin mutluluğu yaşanmıştı. Her deyirgi süremi (hasat mevsimi), “emek ve üretim bayramı” olarak kutlanmıştı.
İşliklerde, “iş” sözcüğü gerçek anlamına kavuşmuştu. İş giysileri, kıvanç duyularak giyilmişti. Körükler, türkü söyleyerek çekilmişti. Balyozlar, örslerin üstüne yıldırım hızıyla indirilmişti. Ateş kusan demirler, evire çevire dövülmüştü. Hızarlar, testereler coşkuyla dişenmişti. Tomruklar boy boy doğranmış, kalaslar ince ince dilinmişti. Her yer, üretimi artıracak, yaşamı kolaylaştıracak araç ve gereçlerle donatılmıştı. Öğrencilerin bileklerine, altın bilezikler takılmıştı.
Tarihsel \tgerçekler
Dersliklerde, insan olmanın ve insanca yaşamanın kuralları kavratılmıştı. Usa vurulan zincirler kırılmıştı. Öğrencilerin beyinleri, boşinanlardan (hurafe), yürekleri yoz duygulardan arındırılmıştı. Bilinçleri ve istençleri (irade) kılağılanmıştı. Yargılama, sorgulama, kuşku duyma, düş kurma, hak arama yetilerine kanat takılmıştı. Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın evreleri,
Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin önemi, tümce tümce anlatılmıştı. Bilimsel ve tarihsel gerçekler anlaklara kazınmıştı.
Yasak sözcüğü yasaklanmıştı
Yineliyorum: Köy Enstitülerinde, “yasak” sözcüğü yasaklanmıştı. Özgür düşünce zindandan çıkarılmıştı. İnaksal (dogmatik) düşünce çöp sepetine atılmıştı. Her konunun korkusuzca irdeleneceği ve tartışılacağı bir ortam yaratılmıştı. Öğrencilere, bilinçli bir okuma alışkanlığı kazandırılmıştı. Kitap; hava, su, ekmekle özleştirilmişti. Toplumsal, sanatsal, bilimsel içerikli kitapların, azık çıkınlarına girmesi gerçekleştirilmişti.
“Alın Teriyle Yazılan Destan”ı, özet olarak anlattım. Anlattıklarımın kesinkes doğru olduğuna Köy Enstitülerinin yıkıntılarının başında ağlaşan ulu çınar ağaçları tanıktır!..

Mahmut YAĞMUR/Köy Enstitülü Eğitimci, Yazar


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon