"Anayasa değişikliği kaçınılmazdır"

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, ''Türkiye'de anayasa değişikliğiyle başlayacak bir hukuki ve siyasi reform süreci kaçınılmazdır'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.01.2010 - 09:57

Saadet Partisi'nin, ''Farklı Çözüm'' başlıklı konferanslar dizisinin ''ekonomi'' başlıklı bu ayki konferansı, Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Kurtulmuş, konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin uzunca bir süreden beri pek çok konuyu tartıştığını ama bu anlamsız tartışmaların içinde ülkenin bir numaralı gündem maddesi olan ekonomi politikalarının üzerinde durulmadığını kaydetti.

Yurttaşın bir numaralı sorununun ekonomi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, dünyada, günümüzde yaşanan krizin sadece ekonomik kriz değil bir medeniyet krizi olduğunu, küreselleşmeyle dünya vatandaşlarının sınıflara ayrıldığını, bu sınıflamanın en altlarında ise 11 Eylül'den sonra Müslümanların ve 3. dünya ülkelerinin yer aldığını söyledi.

Türkiye'de uzunca bir süredir uygulanan ekonomi politikalarının da küreselleşmedeki adaletsizliğe hizmet ettiğini ve ülkeyi küresel aktörlerin denetimine soktuğunu savunan Kurtulmuş, ''12 Eylül ihtilali, 24 Ocak kararlarının mıntıka temizliğidir. Türkiye'deki küreselleşmeye karşı siyasal tavrın temizlenmesidir. Bunun için ikinci önemli adım da 28 Şubatta atılmış ve Refahyol'un iş başından uzaklaştırılmasından sonra Türkiye'de finans sistemi tamamen dışa bağımlı hale getirilmiştir'' dedi.

Türkiye'de farklı alanlarda üst kurullar oluşturularak, ekonominin Türk siyasi sisteminden küresel güçlerin eline geçirildiğini öne süren ve buna örnek olarak Tütün ve Alkollü Mamuller Piyasası Düzenleme Kurumunu gösteren Kurtulmuş, ''Bu kurumun oluşturulmasını sağlayan, Philip Morris'in Türkiye'deki satış temsilcileriydi. Hükümetin artık bütçe yapma yetkisi bile yoktur'' dedi.

Kurtulmuş, özelleştirmeyi de eleştirerek, özelleştirmenin ''küresel sistemin beylerinin Türkiye'yi kontrol mekanizması'' olarak ortaya atıldığını ve iktidarın güçlerinin de bunu yabancılara ''rüşvet aracı'' olarak kullandığını öne sürdü.

Türkiye'de gelirin büyük bölümünün rantiyeye gittiğini, buna karşın halkın büyük çoğunluğunun gelirin çok küçük bir kısmından yararlandığını söyleyen Kurtulmuş, ''Bu, Türkiye'de hep böyleydi. Aradaki fark, ciplere şimdi başörtülüler, sakallılar biniyor, önceden başkaları biniyordu'' dedi.

 

'Balyoz planı' iddiası

Kurtulmuş, konferans öncesi basın mensuplarının medyaya yansıyan ''Balyoz Güvenlik Harekat Planı'' iddialarına ilişkin sorularını da yanıtladı.

Bu tür haberlerin fevkalade ciddi, ürkütücü boyutlarda olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bu nedenle meselenin arkasında ne tür gerçekler varsa bunların ortaya çıkartılmasının, Türkiye demokrasisinin daha ileriye gitmesi bakımından, milletin zihninde birtakım şüphelerin uyanmaması bakımından en doğru yol olduğunu söyledi.

''Hem de böyle birtakım söylentilerin açıklıkla ortaya konulması, TSK üzerinde de birtakım şaibelerin, gölgelerin olmasını önleyecektir'' diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

''Ben bu konunun aydınlatılmasının, aslında hem demokrasiyi ilerleteceğini hem de TSK'nın üzerindeki bu örtülerin de kaldırılacağını düşünüyorum. Ümit ederiz ki bu konu bütünüyle aydınlatılabilir. Bunun için de bizim baştan beri söylediğimiz, Türkiye'de Anayasa değişikliğiyle başlayacak olan bir hukuki ve siyasi reform süreci kaçınılmazdır. Biz bunu 1,5 senedir söylüyoruz. Her olay da bunu teyit ediyor. Dolayısıyla Türkiye'de, evet bu bölgede güçlü, vatan savunması yapan bir TSK'ya ihtiyaç var, ancak bu TSK'nın hiçbir şekilde iç politikaya müdahil olmayacağı bir siyasal yapılanma şarttır.''

Kurtulmuş, ''Basına yansıyan bu planlar 28 şubat sürecine benziyor mu?'' sorusu üzerine de 28 Şubattaki kararların uygulamaya geçirildiğini söyledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
''Baştan beri söylüyorum, darbe var mı yok mu, ıslak imza mı kuru imza mı, falanca darbe teşebbüsü mü filanca darbe teşebbüsü mü, bunları bir tarafa bırakın. Türkiye'de 5 darbe var. 27 Mayıs var, 12 Mart var, 12 Eylül var, 28 Şubat var ve 27 Nisan var. Dolayısıyla Türkiye, zaten darbelerle önünün kesildiği bir ülke haline getirilmiş vaziyette. Bundan sonra asla darbe olmayacağına inanıyorum. Asla bu söylentilerin gerçek olmamasını temenni ediyorum. Dolayısıyla burada siyasetin vazifesi temenniden öte, parlamentodaki partilerin üzerine düşen sorumluluk, Türkiye'de ciddi bir anayasal ve siyasal reform sürecini başlatmak.
Bu olmadığı takdirde biz çok darbe teşebbüslerini konuşuruz. Onun için ben özellikle buradan polemik üretmek, buradan siyasi tartışma çıkarmak, buradan anlamsız kavgalar içine girmekten ziyade, evet Türkiye nasıl bir reform süreci başlatacaktır, bunu tartışmalıdır.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler