Ankara'da Yargıçlar Var
Almanya’da toprağı elinden zorla alınmak istenen köylünün hak tanımazlara verdiği yanıt ünlüdür: “Alamazsınız, çünkü Berlin’de yargıçlar var.” Köylü haklı çıkmış ve Berlin’deki yargıçlar köylünün toprağı üzerindeki hakkını korumuştur.
Anayasa değişikliği tartışmalarının ve yapılmak istenen sözde yargı reformunun Ankara’da yoğun biçimde yaşandığı günümüzde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 4/C maddesi kapsamında çalıştırılan bir işçinin açtığı davada 4/C diye adlandırılan işçilerle ilgili özlük hakları düzenlemesinin tamamen Bakanlar Kurulu’na bırakılmasının anayasanın temel ilkelerine aykırı olduğuna karar vermiş ve 4/C’nin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurma kararı almıştır. Bu karar Ankara’da 78 gün boyunca hükümetin 4/C kapsamında istihdam kararını protesto eden TEKEL işçilerini de yakından ilgilendirmektedir. TEKEL işçileri de Ankara’da yargıçlar olduğuna inanmaktadır.
Bu bağlamda 78 gün süren ve Türk işçi hareketi için unutulmayacak derslerle dolu TEKEL direnişi üzerinde bir kez daha durmak istiyoruz. AKP hükümetinin özelleştirme politikasının yanlışlarını çalışanlara ödetme çabalarına karşın işçilerin özverili davranışı ve zulmün önünde dik duruşu, işçi sendikalarımız için ders konusu olacak kadar önemli sonuçlar ortaya koymuştur. TEKEL direnişi sona ermemiştir. Sendika, direnişin işçilerin hakları teslim edilinceye kadar sürmesine karar vermiştir...
AKP hükümeti TEKEL özelleştirmesinde çok önemli yanlışlar yapmıştır. 4857 sayılı İş Yasası’nın 6. maddesi işyeri devirlerinin çalışan işçilerle birlikte yapılmasını öngördüğü halde, AKP hükümeti yasanın bu temel hükmünü ihlal ederek işletmeleri çıplak devretmiş ve iş sözleşmelerini feshettiği işçilere kazanılmış hakları ile birlikte yeni sürekli iş olanağı sağlayamamıştır. AKP 4 Şubat 2004 tarihinde 15759 sayılı kendi içinde tutarsız bir Bakanlar Kurulu kararı ile işçileri bir mali yılda on bir ayı geçmeyecek şekilde geçici personel olarak istihdam etmek istemiş ve 16. maddesinde sanki bu istihdam, işçiler emeklilik hakkını kazanıncaya kadar sürecekmiş gibi, yenilenme garantisi olmayan belirli süreli bir çalışmayı sanki süresiz olacakmış gibi sunmaya çalışmıştır. Hükümet işçilere yaklaşımında 657 sayılı yasanın işçilere belirsiz süreli ve 4857 sayılı yasaya tabi istihdam olanağı sağlayan 4/D maddesinden hiç söz etmemiştir. Özetle AKP hükümeti kendi hatası sonucu işsiz bıraktığı işçilere belirsiz süreli daimi kadrolu iş vermek zorundadır. Bu zorunluluk TC’nin onayladığı uluslararası sözleşmelerden kaynaklanmaktadır. ILO’nun istihdam politikasına ilişkin 122 sayılı sözleşmesi 1 ve 3. maddelerinde ILO üyesi ülkelerin tam ve verimli istihdama yönelik aktif bir politikayı amaç edineceği ve tam istihdam politikalarının belirlenmesinde işçi ve işveren örgütlerine danışılacağı kabul edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. maddesinde herkesin çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı olduğu vurgulanmaktadır. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın 1. Bölümü herkesin özgürce edinebileceği bir işle yaşamını sağlama hakkından söz etmektedir. Hükümetin 4/C uygulaması güvencesiz istihdam yarattığından tüm bu sözleşmeleri ve anayasamızın 49. maddesinde belirlenen çalışma hakkını ihlal eder niteliktedir.
İstidam ve özelleştirmeler konusu tüm sendikaları yakından ilgilendirmelidir. TEKEL direnişi sırasında sendikaların çok ciddi ve bağışlanamaz yanlışları olmuştur. Türk-İş’e üye sendikaların bazı yöneticileri, Türk-İş önünde direnen TEKEL işçilerini “Bunların burada işi ne?” diye sorgulayabilmiştir. Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun aldığı eylem kararlarının uygulanma aşamasına gelindiğinde şubelerine, “Bu bizim eylemimiz değil, katılmayın” diye talimat vermiş sendika yöneticilerinin bu tavrı, işçi sendikacılığımızın yüz karası olarak uzun yıllar hatırlanacaktır. Bu direniş nedeni ile yapılan eylemler şunu çok açık olarak ortaya koymuştur ki konfederasyonlara bağlı sendikalarda ve özellikle Memur-Sen ve Hak-İş konfederasyonlarında sendikal sorumluluk ve sendikal disiplin diye bir kavram, bir anlayış gelişmemiştir. Yapılan Sıhhiye mitingine sendika üyelerinden çok daha fazla halk katılmıştır. Uygulanan genel eylem başarısızdır ve hiçbir etkisi olmamıştır. Trenler, uçaklar, otobüsler çalışmış, hiçbir kurumda toplumu etkileyecek bir eylem sergilenememiştir. Bu başarısızlık Türk-İş ve diğer konfederasyonların duruşu konusunda ciddi kuşkular yaratmıştır.
TEKEL direnişi bir turnusol kâğıdı gibi hükümetin ve sendikaların yaptığı çok ciddi yanlışları yüze çıkarmıştır. Bu direniş ne hükümetin ne de işçi sendikalarının derslerine iyi çalışmadıklarını ortaya koymuştr.
Unutulmamalıdır ki devlet yurttaşlarının mutluluğu için vardır, yoksa onlara eziyet etmek için değil. Sendikalar bir tek işçinin bile haksızlığa uğraması durumunda birbirine sarılarak ayağa kalkmak ve dik durmak zorundadır. Genel grevin anayasanın 90. maddesi gereği artık yasak olmadığını ve nasıl uygulanacağı konusunda Yunan sendikalarından ders almaları gerektiğini sendikacılarımız artık bilmelidir. İşçi sendikaları gölgelere saklanarak, hükümete sığınarak özgür sendikacılık yapamayacaklarını anlamak zorundadır.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Colani’nin arabası
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'