Arapça Dersine Hayır!

Arapça Dersine Hayır!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.01.2012 - 15:21

Arapça dersi ileri demokrasiden mollakrasiye geçiş sürecinde uygulanan bir yığın sinsi ve açık İslamcı yöntemlerden bir tanesidir. Arapça dersi bu kontekste demokrasi adına işlenen bir suçtur, hümanizma açısından ruhsal ölümdür.

Şu an MEB’in uygulamaya kalkıştığı anti-aydınlanmacı program pek de kimseyi rahatsız etmiyor. Neden bir karşı duruş yok? İlköğretim okullarında Arapça dersi uygulaması neden bu kadar kolay kabul görüyor? İnceleyebildiğim kadarıyla Emin Çölaşan ve Ataol Behramoğlu dışında kimseden bir reaksiyon gelmedi.

Durup dururken neden Arapça? Durup dururken mi, yoksa arka planda düzenlenen uzun süreli bir strateji gereği mi? Yoksa günümüzde yeşeren ve büyüyen bir Arap bilimi ve felsefesi mi dünyayı sarsmaktadır? Sanat ve aydınlanmayla örtüşemeyen bir din imparatorluğunun dilini bu ülkenin ilkokullarında öğretmenin anlamı nedir?

Herkesin bildiği gibi Arapçanın ilkokullara zorunlu ya da seçmeli ders olarak getirilmesinin tek nedeni geleceğin toplumunu İslamlaştırmaktır. Bunun arkasında iki güç var: Biri bu programı planlayıp sunan iktidar ve parayla donatılmış akademik destekleyicileri, diğeri de haklarında her gün yüzlerce keyfi karar alınıp verilebilen bilgisiz yığınlardır. Bilgisizliktir ki, bu iktidarı ayakta tutabiliyor ve zora dayalı İslamlaştırma buyruğuna hoş geldin diyebiliyor.

Daha önce din dersine odaklandığım bir yazımda, din kapsamında çocukların sistematik olarak düşüncesizliğe itildiğini ve bununla da geleceğin bilgisiz yığınlarının şimdiden hazırlandığını vurgulamıştım: “Din dersi tek yönlüdür, çocuğu sadece belli bir yöne çeker, bütün bir çocuk ruhunu bir noktaya indirger, bununla çocuğun düşün dünyasını yoksullaştırır, ruhsal algılama ufkunu daraltır. Din dersinin amacı çocuğu dindar yapmaktır. Bununla öğrenciyi saf bilgiden uzaklaştırır, bilgilenmekten soğutur ve giderek bilgisizleştirir. Türkiye’de din dersi, din dersi bile değil, reel İslam dersidir.” Din dersinin karakter yapısı tek taraflı oluşudur. Ülkemizde İslam odaklı, hatta İslamiyetin belli bir mezhebine dayalı din dersi geleceğin toplumunu tek tarafta sabitleştirmeye hazırlar. Bu, daha önce sinsi yöntemlerle uygulanırken bugün açıktan yapılabilecek kadar güç kazanmıştır.

Sabitleştirme politikasını amaçlayan siyasal erk Arapça dersini getirmekle amacını tam olarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Propagandanın son derecesi budur, daha ilerisi olamaz. Arapça kökenli olan din dersinin yanında bir de özel olarak din kökenli Arapça dersinin planlanması, geleceğin antidemokratik ve diktatör İslamcı toplumunu gerçekleştirecektir. Bu amacıyla siyasal erk çocuk haklarını zedeleyerek hümanizma karşıtı davranış sergilemektedir. Zaten ahlaksal açıdan uçurumda yaşayan Müslüman Türkiye, çoktandır diğer İslamcı ülkelerden farksızlaşmaya başladı. Bu gezegendeki İslam ülkelerinin hangi birinin üstün ahlaklı ve üstün bilgili olduğunu iddia edebiliriz? Bütün bu ülkelerin bilgisiz ve hâlâ arkaik ritüellerle bitkisel varlıklarını sürdürmeleri bir tesadüf değildir. İlkel kabile mantalitesini aşamayarak şeref-namus kompleksinde tıkanan bu ülkeler onura dair etiksel ve kültürel eser geliştirememişlerdir.

Hümanizmanın görevi uçuruma düşeni daha da derine itmek değil, çıkabilmesi için ona el uzatmaktır.

Bu nedenle söz konusu yazımda uçurumdan çıkabilmenin çeşitli yollarından birinin eğitim bilimleri olduğunu, dolayısıyla burada yapılması gereken acil değişimlerden birinin ilköğretim sistemi olduğuna dikkat çekerek, somut olarak da din dersinden daha çok felsefeye odaklanılmasını öneriyorum. Söz konusu yazımdan alıntı:

“Felsefe tüm bilimlerin kökeni ve temelidir. Felsefe her şeyi kapsadığı için, dinleri ve dinsel sorunları da içermektedir. Felsefe yaşamı yaşamaya değer kılar, yaşamın asıl kılavuzudur, çünkü insan düşünendir. Düşünmek ve düşündürmek felsefenin esas görevidir. Felsefe bütün dinleri kapsar, bununla da yetmez, dinsizliği, ateizmi, ezoterizmi, deizmi, bilinemezciliği, şüpheciliği, Zerdüştçülüğü ve diğerlerini. Ve felsefe ‘şu doğru şu yanlış’ demez, sadece bilgilendirir, bağımsız bilgi verir ki, doğru kararı birey kendisi verebilsin. Felsefe, inancı ve dini yok saymaz, ancak inancın ve dinin birçok olasılık arasında sadece birer olasılık olduklarını öğretir.”

Hümanizma ve aydınlanmanın etik anlayışına uygun olarak uzatılan bu el, bağnazlıktan arınmanın tek yoludur. Aksi takdirde demokrasinin tüm değer yargılarından vazgeçilerek çocuklarımız ve dolayısıyla geleceğin toplumu intihara sürüklenecektir.

Mevcut siyasal erkin ereği İslamcı yetiştirmektir. Bütün edimleri bunu gösteriyor. Polisi ve militarizmi arkasına alarak bütün bir toplumu işgal etmek onun ana hedefidir. Arapça dersi ileri demokrasiden mollakrasiye geçiş sürecinde uygulanan bir yığın sinsi ve açık İslamcı yöntemlerden bir tanesidir. Arapça dersi bu kontekste demokrasi adına işlenen bir suçtur, hümanizma açısından ruhsal ölümdür.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler