Arınç'tan çarpıcı şehit yorumu

Bülent Arınç, Tokat'ta terör saldırısı sonucu yedi askerin şehit olmasıyla ilgili, ''Türkiye'de daha çok ses getirecek, milliyetçi duyguları daha fazla körükleyecek, özellikle bu söylem içerisinde siyaset yapan partilerin işini biraz daha kolaylaştıracak bir eylemi çok akıllıca planlamış olabilirler'' dedi.

Arınç'tan çarpıcı şehit yorumu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.12.2009 - 14:54

Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Habertürk televizyonun canlı yayınında soruları yanıtladı.
''Bayramdan sonra ne ben kalacağım, ne Danıştay'' sözlerinin anımsatılması üzerine Arınç, ''AK Parti'deki bayramlaşma sırasında gazetecilerin ısrarlı sorularına karşı gündemle ilgili böyle bir söz sarf etmiştim. Sonradan onun ne anlama geldiğini daha sonraki bir programda açıkladım, gazeteler de bunu yazdılar'' diye konuştu.

''Gazetecilerin ısrarından kurtulmak için ayaküstü söylenmiş bir söz'' diyen Arınç, şöyle konuştu:
''Yoksa şu anda da görüyoruz ki Danıştay da yerinde, ben de yerimdeyim. Hatta Danıştay'ın yeni hizmet binasının temelini de Pazartesi günü atacağız. Danıştay'dan ilgili bir bakan olarak da kurumun önemli görevler yaptığını biliyorum, ama bu demek değildir ki YÖK'ün düzenlendiği yeni katsayıyla ilgili verilen kararı da elbette eleştiriyorum, eleştireceğim. Bunu çok hukuki bulmadığımı da ifade etmiştim. Danıştay'ın kararları tartışılabilir, bunun ne anlama geldiği söylenebilir, ama bir kurum olarak Danıştay'ın kalkmasını istemek ya da hasım olmak mümkün değil.''

Arınç, ''Gündemin en önemli konusu kuşkusuz Tokat'ta verdiğimiz yedi şehit, ama bunun da ötesinde toplumda elle tutulur hale gelmiş bir gerilimden bahsediliyor. Bir ayaklanmanın, kalkışmanın provası olarak görülüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna da şu yanıtı verdi:
''Hayır, kesinlikle bu boyutta değil. Sizin söylediğiniz gibi göstermeye kalkan hem bazı siyasetçiler, hem bazı televizyon ekranları var, hem de bazı köşe yazarları var. Bir bayan köşe yazarını bir gazetede okudum, fevkalade üzüldüm. 'Türkiye teröre teslim oldu, Başbakan ABD'de' sanıyorum başlık böyleydi. Bu hanımefendinin yaşı 30 yılı bilmeye müsait. Bu 30 yılda Türkiye ne baskınlar gördü. İnsanların elimizden kayıp gittiğini gördük, çok şehitler verdik. Hafızası unutmadıysa 1-2 sene önce Dağlıca ve Aktütün baskınları var. Bunların hiç birisinde Türkiye teslim olmadı teröre de bugün mü teslim olacak? Bu büyük bir gaflettir. Onun da ötesinde maalesef ideolojik açıdan hükümeti yıpratmak için atılmış başlıklardır. Türkiye ne geçmişte teröre teslim oldu, ne de bugün teslim olmuş vaziyettedir. Bu olaylar geçmişten bugüne yaşanmış olaylardır, ama herkesi elini başının arasına alıp şunu düşünmesi lazım; son altı aydır şehit cenazeleri gelmemişti, böylesine büyük olaylar yaşanmamıştı.

Asıl sorulması gereken 'Niçin şimdi?' Bunun üzerine her şey konuşabilir, her şey söylenebilir, ama Sayın Bahçeli ile Baykal'ın Meclis'teki grup toplantılarındaki ses tonlarıyla veya söylemek istedikleriyle veya 'kan gövdeyi götürüyor' havasıyla tekrar tekrar ekranlara bir kişinin yaptığı çatışma fotoğraflarını koymak suretiyle böyle bir hava vermek Türkiye'ye yazık etmek olur. Türkiye teröre teslim olmadı, hiç bir zaman da teslim olmayacak. Şu anda hükümetimiz, güvenlik güçlerimiz, meclisimiz görevinin başında. İnşallah son yapılan katliamın hesabını bunu yapan alçaklardan en kısa zamanda soracağız.''

''Üstlenen bir örgüt bulunmamaktadır"

Tokat saldırısı hakkında, ''Kesinlikle çok büyük bir olay olmadığını'' yorumunu yapan Arınç, ''Çok acı bir olay var, ama geçmişte yaşadığımız olayların bir devamı gözüyle bakacak olursak bundan daha ağırlarını, daha gözyaşı döktüklerimizi biliyorum. Bu da onlardan bir tanesidir, mevzi bir olaydır. Şu ana kadar üstlenmiş bir örgüt bulunmamaktadır'' dedi.

Güvenlik güçlerinin bölgede arama-tarama çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Arınç, olayın sisli bir havada pusu kurularak işlendiğini, olaydan kısa bir süre sonra oradan geçen bir vasıta tarafından fark edildiğini anımsattı. Arınç, ''Dolayısıyla olayı işleyenler, failler mutlaka bir yerlere saklanmak, gizlenmek durumunda kalmışlardır. Ümitle ifade ediyorum ki şu anda Başbakan Vekili olarak, bunun faillerini en kısa zamanda yakalayacağız. Bu hain provokasyonu, hain saldırıyı en kısa zamanda tüm bağlantılarıyla ortaya çıkaracağız'' diye konuştu.

Türkiye'de sorunun çözümü konusunda atılan adımlar bulunduğu, adımların muhalefetin itirazlarıyla karşılaştığını ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''Ancak, Türkiye genelinde büyük bir memnuniyetin olduğunu ifade etmeliyim. 'Şu bölgede bu kadar, bu bölgede bu kadar' diye anketler farklı sonuçlar gösterebilir, ama Türkiye'de 'demokratik açılım' dediğimiz şey, insanların feryatlarına karşılık vermektir. Bu feryatlar şöyle, bugün şehit cenazelerinde söylenen sözler şöyle; 'Artık yeter, akan kanlar dursun', 'Artık yeter gözyaşları dursun, ülkeye huzur gelsin', 'Bunun için ne gerekiyorsa hükümet yapsın.' Biz bu sese kulak verdik ve kapsamlı bir çalışma yaptık. Demokratik açılımın tüm Türkiye'ye huzur ve güven verdiğini ifade etmeliyim. Eğer bu, başarıya ulaşacak olursa iki şey olacaktı; bir, terörü sonlandırmak mümkün olabilecekti. Artık silahla eylem yapılamaz hale gelecekti. İkincisi, demokratikleşme noktasında ciddi adımlar atacaktık. Bu da ülkedeki kardeşlik ve huzur projesini gerçekleştirmeye yarayacaktı. Şu anda da yürürlükte bazı çalışmalar var. Bir kısmı yürürlüğe konuyor. Bir kısmının Meclis'te ya da bakanlıklarda çalışmaları bitmek üzere.''

''Taşeron örgüt de, taşeron eylemci de kullanılmış olabilir"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Barack Obama ile görüştüğünü hatırlatan Arınç, ''2-3 sene evvel Bush ile başlayan işbirliği Obama döneminde artarak devam edecek'' dedi.

Arınç, şöyle devam etti: ''Orada varılan en önemli karar da artık PKK veya teröre karşı ABD, Türkiye'nin yanındadır, dostudur, arkadaşıdır ve her türlü desteği sağlayacaktır. Bir mesaj... Sen öyle zannediyorsun ama aslında böyle. İkincisi artık Öcalan ile bağlantılı olarak başlayan sokak gösterileri ve çocukların taş atması, 'işte efendim içerisi şu kadar küçüldü' havaları. Bir taraftan DTP ile kapatma davasının Anayasa Mahkemesi'nde görüşülecek olması, bir taraftan İmralı'yla, Öcalan ile, DTP ile şununla, bununla bağlantılı gerilim politikası.

Bunun içerisinde seçilen yer çok önemli, yapılan işler de... Tokat, vatansever, yurtsever insanlarımızın yoğun olarak bulunduğu bir vatan köşesi. Yani Mersin'den de farkı yok, Manisa'dan da farkı yok. Şehidi en çok illerimizin başında gelmektedir, ama bunun tam aksini ben Şırnak için söylemeliyim. Şırnak da şehidi en çok gelen illerimizin içerisinde yer almaktadır. Şüphesiz, partilerin aldıkları neticelerle, oylarla bağlantılı olarak bir takım yorumlar yapılıyor. Özellikle, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin dışında bir yerde eylem yapmanın bir hesaba dayandığını az çok düşünebiliyorum. Henüz tam pazılları bir araya getirip tam bir tablo çıkarmış noktada değilim, ama bu işle ilgili olanları bir araya getirdiğimde Türkiye'de daha çok ses getirecek, milliyetçi duyguları daha fazla körükleyecek özellikle bu söylem içerisinde siyaset yapan partilerin işini biraz daha kolaylaştıracak bir eylemi çok akıllıca planlamış olabilirler.''

''Sayın Başbakan ABD'den, ''taşeronu kim ona bakmak lazım'' diye bir ifade kullandı. Sizin düşünceniz nedir?'' sorusuna Arınç, ''Türkiye'de ismi bilinen örgütler var. Bu örgütleri sevk eden iç ve dış mihraklar var. Bu örgütlere görev verip, eylemde bulunmasını sağlayan, bizim de bildiğimiz kadarıyla bazı noktalar'' yanıtını verdi.
Arınç, şunları kaydetti:
''Dolayısıyla, taşeron örgüt de, taşeron eylemci de kullanılmış olabiliyor. Özellikle, Türkiye'de son zamanlarda pek çok bilgi ve belgede henüz bir yargı sonucuna ulaşmamış olmakla birlikte kısmen teyit edilen, kısmen inkar edilen pek çok konuşma, pek çok bağlantı Türkiye'de yapılan eylemlerin belli örgütlere izafe edilmesinde biraz daha dikkatli olmamızı gerekiyor.

Üniversite yıllarında 68 kuşağının içinde bulduk kendimizi. O zaman siyasal tarafından bir çocuk öldürülse mutlaka bunun faili sağcılardan, bu taraftan hukuk yurdundan birisinin canına kastedilse bunun faili mutlaka solculardan bilinirdi. Hatta Dikimevi'ndeki Site yurduyla diğer yurtlar arasında önceden planlamış mutlaka 'oradan ya buradan' ayrımı yapıldı. 12 Eylül sonrası ortaya çıkan pek çok bilgi ve belgeler, şu anda da bir vesileyle ortaya çıkan pek çok bilgiler belli bir merkezden belli eylemlerin tam tersi şekilde yaptırıldığını, Türkiye'nin karıştırılmak istendiğini hattı bazı örgütlerin kurulmasının, örgütlerin başında bulunan insanların da belli istihbarat örgütleriyle çok içli dışlı olduklarını bir şekilde karşımıza getiriyor. Daha fazlasını davalar bittikten sonra konuşuruz.''

 

"Terör örgütlerinin birinci gıdası propagandadır"

Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Terör örgütlerinin birinci gıdası propagandadır. Bu propagandayı artıracak, haklı kılacak yayınlar yapmamalıyız. Biz de siyasetçiler olarak konuşmalarımızda bunlara destek vermemeliyiz'' dedi.
Arınç, Habertürk televizyonunun canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
''Son yaşanan gelişmelerin ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yurtdışı ziyaretlerini keserek yurda dönmesi gerektiği yönünde görüşler olduğunun'' hatırlatılması üzerine Arınç, bunun yanlış bir yaklaşım olduğunu söyledi.
Bülent Arınç şöyle devam etti:
''Dün, sayın liderleri ben de dinledim, çok ağır ifadelerle hükümete hücum ediliyor. 'Hıyanet' sözünü kullanıyor bu 'hıyanet' sözü belki Türkiye'de 72 milyonda bir kaç kişinin ağzına yakışabilir ama deneyimli bir siyasetçinin, bir ana muhalefet partisinin liderinin ağzına hiç yakışmıyor. Bunu defalarca söyledim ama bunu hükümeti en çok yıpratma konusunda en çok elverişli bir kelime olarak bunu Sayın Baykal fütursuzca kullanıyor. Aynı sözü kendisine karşı kullananlar da çıkabilir, kusura bakmasın. Bu söze biz müstahak değiliz, o da müstahak değil. O da vatanını seven bir siyasetçi. Bizim bu eylemlere hak verdirecek hiç bir işimiz yok. Biz Türkiye'nin huzurunu, birlik ve beraberliğini, bütünlüğünü öngören bir sürecin içerisinde vazifemizi yapmaya çalışıyoruz. 'İhanet' kolay affedilecek ve hazmedilecek bir söz değildir. Ne Sayın Bahçeli'ye ne Sayın Baykal'a bu tür ithamları ben doğrusu yakıştıramıyorum.''

Başbakan'ın ziyaretini kesmesini istemeyi popülist bir yaklaşım olarak değerlendiren Arınç, hükümetin başbakan vekili, bakanları, güvenlik güçleri ve bürokratları ile işin başında olduğunu, hiçbir eksiğin bulunmadığını söyledi. Arınç, ''Bu ne zaman görülmüştür ki Sayın Başbakan dışarı çıktı, 'gel bakalım içeriye' denilsin? Böyle bir olay ilk defa mı yaşanıyor Türkiye'de?'' diye sordu.

Bu görüşü ifade edenlerin olayın psikolojik yönünü de düşünmeleri gerektiğini anlatan Arınç, örgütlerin tek amacının toplumda korku yaratmak ve bedava propaganda yapmak olduğunu kaydetti. Arınç, '' Böyle bir eylem olacak Türkiye'de, biz her şeye hakimiz ama Başbakan da bütün programını keserek gelecek. Vallahi zil takıp oynarlar, 'gördünüz mü başbakanı bile Amerika'dan getirdiysek ses getiren bir eylem yaptık' diyebilirler'' şeklinde konuştu.

''Başbakan dönsün'' diyenlerin bunun toplumdaki karşılığının, ''Türkiye bu durumdayken Başbakan orada gönlünü eğlendiriyor'' şeklinde olmasını beklediklerini, ancak böyle olmadığını bildiren Bülent Arınç, ''Doğrusu gönlünü eğlendirmiyor. Amerika'da yaptığı çok önemli çalışmalar var, Meksika'ya da 10 sene sonra ikinci bir ziyareti bu vesileyle gerçekleştirmek istiyor. Türkiye'de her şey elimizde, hiç kimsenin endişesi olmasın'' dedi.

"Bu kadar benzerlik mümkün olabilir mi?"

Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, son gelişmelerin ardından bazı DTP sözcülerinin, ''Açılım artık fiilen bitti'', Genel Başkan Ahmet Türk'ün de dünkü grup toplantısında, ''Biz parlamenter açıdan gerekli bütün desteği verdik, ona rağmen olmadı'' ifadesini kullandığı belirtilerek, ''DTP'den gerekli desteği aldığınıza inanıyor musunuz ve açılım çalışmaları gerçekten bitti mi?'' diye sorulması üzerine, bir siyasetçi olarak baktığında ''söylemlerde garip benzerlikler gördüğünü'' söyledi.

''Demokratik Açılım'' çalışmalarına CHP ve MHP'nin başından bu yana açık bir şekilde karşı durduklarını anımsatan Arınç, ''Şu anda geldiğimiz noktaya bakıyoruz, DTP de buna karşı, şu anda geldiğimiz noktaya bakıyoruz İmralı da buna karşı, şu anda geldiğimiz noktaya bakıyoruz PKK da buna karşı, eğer bu eylemle bir bağlantısı tespit edilebilirse... Bu kadar benzerlik mümkün olabilir mi? Ben MHP'de veya CHP'de siyaset yapan bir insan olsam 'biz kimlerle bir araya geldik, kimlerle aynı çizgiye düştük, ne maksatla ve ne için?' diye düşünmem gerekir. Yani bu kadar bir beraberlik söz konusu olmaması lazım'' diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bir süre önce yaptığı bir konuşmada, ''Gerekirse biz de dağa çıkarız, 30 sene sürdü bu mücadele, 50 sene de biz sürdürürüz'' dediğini öne süren Arınç, kendi mensuplarını sokağa çıkmamaları yönünde sürekli ikaz eden bir lider olarak gördüğü Bahçeli'nin ''Dağa çıkarız'' sözünü garipsediğini kaydetti.
''Bir de baktık ki ondan 4 ay sonra Emine Ayna 'biz de dağa çıkabiliriz' diyor. Bir dağ beraberliği, böyle şey mümkün olabilir mi? Bir gariplik yok mu bu işte? Ben bunu garipsediğimi ifade etmek istiyorum'' diyen Arınç, özellikle CHP ve MHP'nin geçmişteki sözleriyle bugünkü yaklaşımlarının birbiriyle çeliştiğini savundu. Arınç, ''Doğrudan ilgili gördüklerini zannettiğimiz DTP, şunlar, şunlar, şunlar onlar da şu anda 'biz karşıyız' noktasına geliyorlar hatta Emine Ayna denen kadıncağız diyeceğim çünkü çok garip konuşmalar yapıyor, halbuki ben ona bir hanımefendi gözüyle bakmak istiyordum... 'Bizim için açılım bitmiştir' diyor, bu sözü söylerken de kahkahalarla gülüyor. Garip bir şey. O zaman ben 'yaptığımız iş doğrudur' diye inanıyorum'' şeklinde konuştu.

''Halk desteği giderek kopuyor"

Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Terör örgütü elebaşının cezasının affedilmesi ya da yeniden düzenlenmesinin söz konusu olup olmadığına'' ilişkin soru üzerine de bu talebi zaman zaman dile getiren sayısı çok da az olsa bir grup olabileceğini, 72 milyon insan içinden bunu dile getirenlerin çıkabileceğini, ancak hükümetin bu konuyu dikkate almadığını, kesinlikle böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Bu talebin konuşulmasını bile arzu etmediklerini, kendilerine de böyle bir talebin gelmediğini anlatan Arınç, ''(Demokratik Açılım) içerisinde de böyle bir konu söz konusu değil'' dedi. Arınç, DTP'nin de kendilerine böyle bir talepte bulunmadığını bildirdi.

''Sokak eylemleri ve bunlara ilişkin DTP'nin açıklamaları'' konusundaki soruyu da yanıtlayan Arınç, ''DTP'nin homojen bir parti olmadığını, içinde 'Demokratik Açılım'a ihtiyaç duyan iyi niyetli insanların yanı sıra bir taraftan da İmralı ve terör örgütüyle bağlantılı olduğunu herkesin gözüne sokmaya çalışanlar bulunduğunu'' söyledi.

Başta sürece destek veren DTP'nin şimdi ise ''bittiği'' yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Bülent Arınç, ancak hükümetin ''Demokratik Açılım''dan ne MHP'nin ne de DTP'nin tavrına bakarak vazgeçmesinin söz konusu olmadığını kaydetti.

Medya'nın sokak eylemlerini yansıtırken hassas davranmasını da isteyen Arınç, ''Bütün şehir bu eylemleri yapıyor'' gibi bir yaklaşım içinde olmanın yanlış olduğunu söyledi. Bu eylemlerin küçük bir grup tarafından yapıldığını, halk desteğinin giderek koptuğuna dikkati çeken Arınç, ''Terör örgütlerinin birinci gıdası propagandadır. Bu propagandayı artıracak, haklı kılacak yayınlar yapmamalıyız. Biz de siyasetçiler olarak konuşmalarımızda bunlara destek vermemeliyiz'' dedi.

Güvenlik güçlerinin olaylara duyarlılıkla yaklaştığını vurgulayan Arınç, ''Diyarbakır'da olaylarda hayatını kaybeden üniversite öğrencisinin ölümüne'' ilişkin olarak da ölümden kim sorumluysa cezasını çekeceğini bildirdi.

Bülent Arınç, hem Diyarbakır'daki olaylarda yaşamını kaybeden üniversite öğrencisi hem de İstanbul'da molotof kokteyli atılan otobüste hayatını kaybeden genç kız için büyük üzüntü duyduğunu ifade ederek, eylemlerde çocukların kullanılmasından da büyük üzüntü duyduğunu anlattı.

Başbakan Vekili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Bu çocukları kötü emelleri için kullananlara yazıklar olsun'' dedi. Arınç, halka sirayet etmeyen, aralarında yetişkinler olsa da büyük ölçüde çocuklara taş attırılarak yapılan bir eylem türü olduğunu kaydederek, ''Biz meseleye hakimiz. Bu gösterilere kesinlikle müsaade edilmeyecektir ve artacağını da tahmin etmiyorum'' diye konuştu.


''Sağda AKP siyaseti yönlendiriyor"

Bülent Arınç, ''Sağda yeni birlik arayışları var. Yeni Demokrat Parti bir çatı parti halinde çalışıyor. 'AK Parti içinde demokratik açılım çalışmalarından rahatsız olan milletvekillerden transferler yaşanabileceği' söyleniyor. Böyle bir şey olur mu?'' sorusuna ''Bunu bilemem ama bunlar özellikle ara dönemlerde veya kritik dönemlerde ortaya çıkarılmış siyasi mühendislik projeleridir. Biz bunlara alışkınız'' karşılığını verdi.
Arınç, şöyle konuştu:
''İlk milletvekili olduğum Refahyol dönemini biliyorum. Refahyol döneminde Refah Partisinden sadece bir istifa olmuştur ama Doğru Yol Partisinden 45 kişi istifa etmiştir. Bu istifaları koordine eden, yönlendiren, bir şemsiye partisi kurduran da Sayın Cindoruk'tur. Demek ki o zaman hünerini şimdi de sergilemek istiyor ama Sayın Cindoruk'un meclis başkanlığı dönemi hariç siyasette, siyasi partiler içerisinde, siyaset kurumu içerisindeki yerini dikkate aldığımızda bu çabaların çok ciddi olmadığını düşünüyorum.

CHP içinde sıkıntılar var. Sarıgül hareketi, 10 Aralık hareketi, şu hareketi, bu hareketi... DSP içerisinde sıkıntılar var. Hanımefendi bu yaşa geldikten sonra yeni bir parti kurma ihtiyacını gördü. O şimdi DSP'nin zaten küçülmüş olan gücünü biraz daha küçültmeye çalışacak. ANAP zaten hayatiyetine son vermek istiyordu onu Demokrat Parti ile birleştirdiler. Şimdi ona başka katkılar sağlamaya çalışacaklardır. CHP için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. CHP tabanında yeni bir parti ihtiyacının diğerlerine göre daha fazla olduğunu düşünüyorum. Lider arayışı var. Sayın Baykal ile başa çıkacak birini bulmaya çalışıyorlar. Bu, Anadolu'da bir hazır hareket gibi görünüyor. Bu yönetici seviyesinde bir gündeme güven verecek bir listeyle, kadroyla çıkarlarsa sol da bir güçlü hareket olabilir ama sağ dediğiniz şeyde zaten muhafazakar, demokrat kimliğiyle AK Parti bütün siyaseti hemen hemen yönlendiren bir kurum olarak ortaya çıkıyor.''
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler