"Aşk acıtır ama hayat kalıcıdır"
Altın Palmiye yarışındaki Çinli yönetmen Jia Zhangke ile konuştuk.
Kırık bir aşk hikâyesinin izinde yine Çin toplumunun devasa değişimini de resmeden Jia Zhangke Altın Palmiye için yarışan “Ash is Purest White/Jiang Hu Er Nv” filminde melankoliyi bildik kara mizahıyla hafiflemiş. “Still Life”la Venedik’te Altın Aslan ödülü kazanan, Cannes’ın da gediklisi olan yönetmen, arada kendini tekrar ediyor hissiyatı yüklese de başrol oyuncusu şahane Zhao Tao’nun da katkısıyla kadının hayatta kalma mücadelesini yüceltiyor, sosyal gerçekçi tavrıyla melodramını sevdiriyor. Bu yıl birlikte yarıştığı Nuri Bilge Ceylan sinemasına hayranlığından söz açan ve “Şiirsel görüntülerin ardından sızdırdığı keskin insanlık hallerine hayranım, müthiş bir çelişkiyi vermeyi başarıyor” diyen Çin sinemasının son dönem en önemli yönetmeniyle Cannes’da konuştuk.
-Küreselleşme ve Çin’in inanılmaz değişimi üzerinden anlattığınız insan hikâyelerine baktığımızda melankoli yakamıza yapışıyor ama bizi mizahla yatıştırıyorsunuz. Peki bu gidişat nereye?
Uzun ince bir yoldayız. Maalesef gelişim iyi bir şey olduğu kadar tahrip edici etkisinin ve zararları da ortada. Doğayı ve hayatı altüst ediyoruz. Bu ne demek, insan ruhunda müthiş yaralar açıyoruz, demek. Böyle söyleyince aşırı duygusal geliyor ama doğrusu bu ve bizi daha da kolay şeylerin beklediğini düşünmüyorum.
-Film bir kadının her şeye rağmen aşkının peşinde gitmesi ve ayakta kalma çabasını anlatıyor. Nasıl başladı proje?
Eski fimlerinden kalan bazı görüntüleri izlerken oluştu ve Zhao Tao’nun bu filmdeki karakteri ortaya çıktı. Narin bir kadının küçük mafya âleminde günlük rızkını kazanması, sevgilisiyle normal bir hayat kurmak istemesi öyküsü gelişerek, böyle yıllara uzanan bir hikâye oluştu. Yani kırılgan gibi görünen ancak gayet sağlam birr kadının ayakta kalabileceğinin, araerkil düzende yer bulabileceğinin filmi. İdeal bir ortam ve yerde değil belki ama dünyanın hali de zaten ortada. Aşk acıtır ama hayat kalıcıdır.
‘Yıkım er geç olur’...
-Zhao Tao’nun babası aracılığıyla modernleşen Çin’in küreselleşmesiyle yıkılan sosyal devlet, kapanan madenler gibi işçinin durumu ve yerlerinden olan insanlar var yine filminizde.
Bu kadar büyümeye karşılık mutlaka bunlar olacaktır, kaçınılmaz. Sosyal devlet vatandaşını ihmal ederse, yıkım er geç geri dönülemez hale gelir.
-2001 yılında başlayan filminiz günümüze kadar gelirken bir zaman tünelinden geçiyor gibi hissediyoruz. Filmde çok doğal görünüyor ama galiba ardında müthiş bir maliyet ve yapım süreci var değil mi?
Evet, en pahalı filmim. Genelde minimal bütçelerle çekiyorum. Ama bu zaman tünelinde gezinme durumu nedeniyle biraz para harcamak gerekti. Aradan geçen 17 yılda muazzam bir değişim yaşanmış, sadece cep telefonlarının akıllı olmasından bahsetmiyorum. Devasa Çin’in bir ucunu diğerine bağlayan trenlerden, barajlara ve gökdelenlere, müthiş bir değişim yaşandı. Tüm bunları arka planda doğal olarak göstermek istedim, seyircinin gözüne sokmak değil ama yine de milyonlarca insanın yaşadığı değişimin yansımaları için dekor ve setlerin yapımına çok çaba harcadık, binlerce kilometre yol yaptık.
‘Sanat pek karmaşık’
-Filmin başlarında otobüste yolculuk yapan sıradan insan yüzlerini izliyoruz, sinemanızın alameti farikası diyebilir miyiz buna?
Elbette! Yapmak istediğim sinema, göstermekle ilgilendiğim şeyler bunlar, doğal insan yüzleri. Elbette kurmaca bir sanattır, her şeyin hayatın bir parçası olarak doğal görünmesi için uğraşıyoruz ama aynı zamanda bu gerçekliği bozacak resmin görünmeyen parçasını ortaya çıkarmak için de çabalıyoruz. Sanat pek karmaşık iş! (Kahkahalar
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!