Avrupa'da ırkçılık çanları
Küresel ekonomik kriz Avrupa kıtasındaki ırkçı eğilimleri tehlikeli düzeyde arttırıyor.
Fransa'nın Toulouse kentinde bir Musevi okulunun önünde üçü çocuk dört kişinin öldürülmesi dikkatleri bir kez daha Avrupa'da yükselen ırkçılığa yöneltti. Dünya medyası saldırının Neo-Nazi çeteler tarafından gerçekleştirdiği varsayımını yürüttüğü sıralarda El-Kaide'ye yakın olduğu ileri sürülen bir Fransız vatandaşı şüpheli olarak gösterildi. Ardındaki ideoloji ne olursa olsun bu saldırının hedef aldığı kitle bakımından ırkçı bir saldırı olduğunu söylemek mümkün.
21 Mart yani dün “Irkçı Ayrımcılığın Yok Edilmesi için Uluslar arası Gün” idi. 21 Mart 1960 tarihinde Güney Afrika'da ırkçı yasaları barışçı bir biçimde protesto eden 69 siyah göstericinin öldürülmesinin ardından bu tarih Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası bir gün olarak ilan edilmişti.
Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmek için Avrupa çapında faaliyet gösteren Irkçılığa Karşı Avrupa Ağı (European Network Against Racism-ENAR) isimli kuruluşun 21 Mart günü dolayısıyla yayınladığı rapor Avrupa'da çok tehlikeli bir eğilimin arttığını ortaya koyuyor.
Rapora göre ekonomik kriz Avrupa'daki göçmenleri, etnik azınlıkları iş ve diğer sosyal konularda son derece olumsuz etkilediği gibi toplumun genelinde korku yaratarak ırkçı davranışları tetikliyor. Böyle bir ortamda örneğin İngiltere, Danimarka, Macaristan, Yunanistan ve Polonya gibi ülkelerde Neo-Nazi ve buna benzer grupların yarattığı şiddet oranında artış var.
Rapora göre Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu ayrımcılık karşıtı yasaları uyarlamasına karşın bu yasalar gerçekte uygulanmıyor. AB ülkelerinin çoğunda ülke sınırlarının kontrolünde artış ve daha sıkı göçmen politikalarına doğru bir gidişat var.
Öte yandan ırkçılık Avrupa'daki siyasi partiler düzeyinde de daha ciddi karşılık bulmaya başladı. Seçim kampanyalarında göç, İslam, eşcinsellik gibi konuların yanısıra Müslüman, Musevi ve Roman toplulukların aleyhine bir söylem kullanan aşırı sağ partiler aynı zamanda AB karşıtlığını teşvik ediyorlar. İtalya'da Kuzey Ligi, Hollanda'da Özgürlük Partisi, Fransa'da Milli Cephe gibi partiler Avrupa'yı vuran ekonomik krizi kullanarak destekçilerini ciddi oranda arttırıyorlar.
1930'lu ve 40'lı yıllardaki ekonomik bunalım Avrupa ülkelerinde milliyetçi ve korumacı akımları yaratmış, sonunda da büyük insanlık dramlarıyla biten faşist politikaların önünü açmıştı. Nitekim AB'nin temelleri soykırım gibi trajediler ve büyük savaşları önlemek amacıyla İkinci Dünya Savaşı'nın ardından atılmıştı.
Bu seferki ekonomik krizde aynı hatalara düşülmemesi ve nefret politikalarını işletenlerin acilen engellenmesi, hem Avrupa kıtası hem de bundan doğrudan etkilenecek Türkiye için son derece zorunlu.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt