Avrupalı liderlere esneklik tavsiyesi

Düşünce kuruluşu Rand Corporation uzmanlarının Avrupalı liderlere yaptığı öneride, Türkiye'nin kaygılarına yönelik daha büyük esneklik göstermeleri tavsiye edildi.

Avrupalı liderlere esneklik tavsiyesi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.08.2009 - 06:38

Düşünce kuruluşu Rand Corporation uzmanlarından, önde gelen birçok üniversitenin öğretim üyesi ve ABD hükümeti güvenlik eski danışmanlarından F.Stephen Larrabee Avrupalı liderlerin, Türkiye'nin Kıbrıs ile ilgili kaygıları karşısında daha esnek olmaları ve Kıbrıs sorununun çözümünde ilerleme sağlamak için Rumlar üzerinde daha büyük bir kurumsal baskı kurmaları gerektiğini belirtti. AB ve NATO'nun daha yakın işbirliği yapması önündeki en büyük engelin, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda ortaya koyduğu çekinceler ve AB üyeliği için istediği ödünler olduğu öne sürüldü.

AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP)'nın onuncu yılı dolayısıyla, uzmanlara Avrupa'nın uzun vadeli güvenlik ve savunma hedeflerinin tanımlandığı ve bunların güncel ve uzun vadeli siyasete nasıl aktarılacağı konusunu inceleyen bir derleme hazırlattı. Değişik güvenlik ve strateji uzmanlarının yazılarından derlenen "Avrupa Savunması'nın 2020 Yılı Hedefleri (What Ambitions for European Defence in 2020)" başlıklı yayının kimi bölümlerinde Türkiye'nin Avrupa güvenliği için önemine değinildi.

 

"Esnek olun"

Düşünce kuruluşu Rand Corporation uzmanlarından, Columbia, Cornell, New York, George Town, George Washington üniversiteleri öğretim üyesi ve ABD hükümeti güvenlik eski danışmanlarından, yazar F.Stephen Larrabee derlemeye bir makale yazdı. Larrabee, makalesinin "Kriz Yönetimi" bölümünde, AB'nin NATO'nun sahip olmadığı ve barış operasyonlarının "yeniden inşa-istikrar" dönemlerinde gerek duyulan kimi sivil yeteneklere sahip olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:

"NATO'ya siyasal ve finansal katkılar yapmaktansa, kimi durumlarda NATO, AB'nin varlıklarından yararlanabilme yeteneğine sahip olmalıdır. Böylece gelecekte NATO ve AB arasında gerçekleşecek yakın işbirliği ve eşgüdüm, krizin etkin yönetimi için artan öneme sahip olacaktır. Fransa'nın İttifak'ın askeri kanadına dönüşü bu işbirliğini rahatlatmış, geçmişte NATO ve AB arasında kriz yönetiminde işbirliğini engelleyen rekabet ve yarışma duygusunu azaltmış olmalıdır. Bununla birlikte halen NATO-Avrupa Birliği arasındaki yakın işbirliğini bloke eden ana engel Türkiye'dir. Ankara, AB ve NATO yetkililerini kızdıran -AB üzerinde Kıbrıs ve kendi AB üyelik anlaşmasıyla ilgili ödünde bulunmasına yönelik baskı - taktiğiyle NATO'yla yakın işbirliğini engellemiş bulunmaktadır. Kriz yönetiminin niteliğini yükseltmek için daha sıkı bir AB-NATO işbirliğinin önemi karşısında, Türk itirazlarının üstesinden gelmek için daha büyük çaba sarfedilmesi gerekmektedir. Ancak bu bürokratik düzeyde çözümlenebilecek bir konu değildir, özellikle Amerikan Başkanından gelecek olan yüksek düzeyde bir siyasi aracılık gerektirmektedir. Ayrıca bu, Avrupalı liderlerin Türkiye'nin kaygılarına yönelik daha büyük esneklik göstermelerini ve Kıbrıslı Rumlar üzerinde, Kıbrıs sorununun çözümünde ilerleme sağlamak için daha büyük bir kurumsal baskı kurmalarını da gerektirmektedir."

 

Kuralı reel gücün sahibi koyar

AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Alvaro de Vasconcelos, "Kuralı 'Reel Gücün Sahibi' Koyar" başlıklı bölümde ise AB'nin kriz yönetimlerinde büyük rol alabileceğini, bunun demokrasi, barış, kalkınma gibi Avrupa standardı büyük hedefler için kullanılabileceğini belirtti. Vasconcelos, "Birlik entegrasyonu desteklemek için Avrupa Konseyi tarafından alınan kararlar çerçevesinde Balkanlar ve Türkiye'ye doğru genişlemektedir. Balkanları 'Avrupa'ya uzanan yol' haline getirmek ve demokratikleşmeyi pekiştirmek, AGSP'nin hukukun üstünlüğü görevi ve istikrar olmadan var olamayacaktır ve bu şu anda Kosovo ve Bosna için kesinlikle geçerlidir. Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ve Avrupa Savunma Ajansı (EDA) gibi kurumlarla güçlü biçimde bağı bulunması gerekmektedir" dedi.

Vasconcelos ayrıca, "Yapılacak ilk ve önde gelen şey, aday ülkeler ve AB'ye komşu ülkelerle daha derin bir işbirliği aramaktır. Özellikle Türkiye Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası ve tüm AB ajanslarıyla tamamen ortak olmalıdır" ifadesini kullandı.
AB'nin Avro-Akdeniz dünyasıyla bağları dolayısıyla küresel sorumluluğu bulunduğuna değinen Vasconcelos, "İran dahil Orta Doğu ülkelerinin Avrupa'nın komşuları arasında yer aldığını, Türkiye'nin aday üye, Kıbrıs'ın tam üye olduğunu söylemek yeterlidir ve Avrupa Birliği'nin karşı karşıya olduğu zorlukların, gerçekten dünya düzeniyle ilgili küresel zorluklar olduğuna ilişkin bundan öte çok az kanıta ihtiyaç vardır. AB kendi uluslar arası ajandasını tatminkar şekilde uygulayabilmek için Amerika Birleşik Devletleri ve diğer büyük güçlerle tam angajman içinde olmalıdır. Ve AB dünya düzeninde söz sahibi olmak istiyorsa aynı zamanda diğer küresel oyuncularla bağlarını güçlendirmelidir. Bu, sonuçta zorunlu olarak güvenlik sağlayıcı bir özelliği de içeren küresel bir rolü gerektirmektedir"
görüşünü savundu.

AB'nin NATO dışındaki ana ortağının ABD, Hindistan, Çin, Afrika Birliği, Latin Amerika hatta BM'ye kayıtlı büyük ülkeler koalisyonu olabildiğini belirten Vasconcelos, "Gelecek yıllarda AB, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası görevlerini, diğer uluslar arası aktörlerin işbirliğiyle nasıl geliştireceğini öğrenme ihtiyacıyla karşılaşacaktır. Bu daha şimdiden belli bir dereceye kadar Rusya, Kanada, ABD, Norveç ve Türkiye'yle yapılmaktadır. AB'nin tüm uluslar arası kurumlarda tek sesle konuşma yeteneği, onun çok kutupluluğa yol açan sıra dışı değişimlere hakim olmasında ön koşul olacaktır" dedi.

Finlandiya eski Dışişleri Bakanı, Avrupa Parlamentosu Üyesi ve yazar Alexander Stubb ise Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nın en çekici karakteristiklerinden biri açıklığı olduğunu bildirdi. Stubb, bugün ABD, Türkiye ve Norveç'in de aralarında bulunduğu ülkelerden çok sayıda personelin AB sivil kriz yönetim görevlerinde çalıştığını, Rusya'yı da içeren uzun bir ülkeler listesinin AB'nin askeri operasyonlarına katıldığını kaydetti.
AB Konseyi Genel Sekreteri ve Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana yazdığı "Önsöz"de, AB'nin birçok stratejik ortaklığa sahip olduğunu belirtti. Solana, "Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası, bunun önemli bir unsurudur, Kanada, Norveç, Rusya, Türkiye ve ABD gibi ülkelerin tümü görevlerimize katkıda bulunmaktadır. Bu, etkinliklerimiz üzerindeki konsensusun genişlemesi açısından değer taşımaktadır. Ayrıca BM, NATO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği gibi partner örgütlerle etkileşimimiz de hayati öneme sahiptir" dedi.

 

AGSP nedir?

Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası, AB'nin Ortak Dışişleri ve Savunma Politikası'nın bir parçası olarak kabul ediliyor. AGSP Avrupa'nın dış politikasına askeri açıdan yön veriyor ve diğer politikalara göre yeni bir oluşum olarak tanınıyor.

Eski Yugoslavya'da Müslümanların katledilmesine seyirci kalınması ve sonuçta olayın ABD müdahalesiyle sona ermesi karşısında AB, kendi çevresindeki olaylara müdahale için askeri güç oluşturmayı kararlaştırdı. 1999 Helsinki Zirvesi'nde de Acil Müdahale Gücü kurulması yanı sıra güvenlik ve savunma konusunda ortak Avrupa politikasını güçlendirme kararı alındı. Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası kapsamında AB'nin düzenleyeceği operasyonlarda NATO'nun planlama ve lojistik olanaklarının kullanılması benimsendi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler