Bakanlık boşanacak çiftlere 'ombudsmanlık' yapacak

Aile ve Sosyal Bakanı Fatma Şahin, ''Biz diyoruz ki boşanmak için başvuran ailelere bir terapi yapalım, bir ombudsmanlık hizmeti verelim'' dedi.

Bakanlık boşanacak çiftlere 'ombudsmanlık' yapacak
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.10.2012 - 08:38

Aile ve Sosyal Bakanı Fatma Şahin, konuk olduğu AA Editör Masası'nda soruları yanıtladı.

- Evliliklerin sağlıklı yürümesi için çeşitli çalışmalar yürütüyorsunuz. Evlilik öncesi, evlilik sırasında ve yeni başlatılan boşanma aşamasına gelmiş çiftlere yönelik eğitimleriniz var. Bu konuda bilgi verir misiniz?

Şahin: Aile Bakanlığıyız. Toplum algısında kadına yönelik şiddetle ilgili mücadele hep öne çıktığı için bizim büyük fotoğrafımızı göstermekte de zaman zaman zorluk çekiyoruz. Bundan dolayı da zaman zaman birtakım haksız eleştirilere de maruz kalıyoruz. Oysa biz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na baktığınız zaman 5 genel müdürlük, 32 daire başkanlığı var. Bu 5 genel müdürlükten biri Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Çok güçlü bir idari ve mali altyapıya kavuşturuldu. Bugün gördüğünüz birçok vakanın, toplumsal sorunun temelinde parçalanmış aileler var. Bizim 14 bin evladımız var kurumumuzda. Bunların yüzde 80'i parçalanmış aile. Aile parçalandığı zaman bunun topluma sosyal, ekonomik, psikolojik maliyeti çok daha fazla oluyor. Özellikle de çocuklar bakımından çok büyük sorun oluyor. O yüzden aileyi parçalamadan, dağıtmadan derli toplu götürmeyi çok önemsiyoruz. Hazırladığımız eğitim setlerinde de bunun altyapısını, hangi alanlarda aileler sorunlarla karşılaşıyor, bu sorunlara karşı birey, toplum, devlet ne yapacak bunları tek tek çalıştık. Burada en büyük gördüğümüz eksikliklerden biri evlilik öncesi eğitimdi. Bunu çok destekleyenler de var ''iki günlük eğitimden ne olur'' diyenler de var. Ama şöyle düşünmek lazım, bir araba kullanırken ehliyet alıyorsunuz. Evlilik ömür boyu karar verdiğiniz ve toplumu da direkt ilgilendiren, toplumun huzuru ve barışını doğrudan ilgilendiren çok önemli bir müessese. Aile toplumun temel taşı. Bu temel taşı oluştururken evlenmeye karar veren bireylerin bu kutsal yolculuğa çıkarken neler yaşayabileceğini baştan bilmesi ve yaşayacağı sorunları nasıl çözebileceğinin de eğitimini almasını çok önemsedik. 6 ay genel müdürlüğümüz, Belediyeler Birliği ile çalıştı. Ankara'daki ilçelerde pilot uygulamalar yaptık. Sağlıkla ilgili, ürüme sağlığıyla ilgili, evlenecek çiftlerin kafalarında çok ciddi soru işaretlerinin olduğunu ve eğitim bittikten sonra çok olumlu geribildirimler aldık.

 

'En büyük sorun iletişimsizlik'

En büyük sorun iletişimsizlik. İletişimle ilgili sorunu nasıl çözeceğini bilemiyorlar. Kadın ve erkek iki ayrı genetik yapıdan oluşmuş, yüce Mevlam yaratırken birbirinin tamamlayıcısı olarak yaratmış ama birbirinden farklı beyin kodu var, her yönden çok farklı. İki bireyin sağlıklı bir şekilde aileye dönüşebilmesi için iletişim kanallarının açık olması ve birbirini tanıması lazım. Sorunlarla karşılaştığı zaman ''Eyvah ben yanlış bir evlilik yaptım, ne oluyor'' dediğinde ''Bu herkesin başına gelebilir ben bunu yönetebilirim. En küçük bir olayda evliliğimi tartışmama gerek yok benim altyapım, kişiliğim, kimliğim bunu yönetebilecek durumda'' diyebilecek bu iletişim kanallarını açmaya çalışıyoruz. Hukuki bilgileri veriyoruz. Belediyeler Birliği ile bu çalışmayı tamamladık şu an eğitici eğitimlerini veriyoruz. Bütün Türkiye'de evlenmek için belediyelere müracaat eden çiftlerimize bakanlık olarak belediyelerle bu eğitimi veriyoruz. Bunun da çok önemli olduğunu düşünüyoruz yeterli değil ama önemli. Boşanmaların yüzde 39'u ilk beş yılda. Yani ilk 5 yılı geçirdikten sonra çiftler birbirine uyumlu oluyor. O yüzden ilk 5 yılda biz bu süreci sağlıklı bir şekilde yönetebilirsek, aile içi iletişimi artırabilirsek, birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlarsak inşallah bunu azaltacağız.

 

'Aile ombudsmanlığı'

Çok hızlı bir boşanma sistemimiz var. Özellikle anlaşmalı boşanmalarda geliyor, bir celsede boşanıyor ve gidiyor. Ama gördüğümüz bir şey var Türkiye'de ortalama yılda 500-600 bin evlilik var. Krizlerde bu azalıyor, boşanma sayısı artıyor. Ortalama 100 bin-120 bin boşanma var. İskandinav ülkelerine baktığınızda bu yüzde 60-70. Evliliklerinin yüzde 60-70'i boşanmayla sonuçlanıyor. Bizim en güçlü tarafımız ise aile olduğu çok net.
Bu 100 bin kişiden 80 bini ikinci defa evleniyor, 12 bini ise kendi eşiyle evleniyor. Bu bize enteresan bir şey söylüyor. Eşler çok hızlı bir şekilde boşanmayı bir çözüm olarak görüyor fakat boşandığı zaman her şeyin düzelmediğini, çok daha zorlandığını yaşadığı zaman yeniden eşiyle evlenme kararı alıyor. Ciddi bir sayı bu. Bu sayıyı görünce 'aile ombudsmanlığı' dediğimiz, bu kentleşme, göç olmadan önce küçük olaylarda bir aile büyüğü, kanaat önderi, bir öğretmen, bir imam gelir araya girerdi, ailenin içinde bir şey varsa bunu kendi içlerinde düzeltirdi. Gittikçe zorlaşan hayat şartlarında bu zor sağlanıyor. Biz diyoruz ki boşanmak için başvuran ailelere bir terapi yapalım, bir ombudsmanlık hizmeti verelim. İlla boşanacaklarsa da aile devam etmeyecekse de boşanmanın sağlıklı gitmesini, psikolojik olarak daha az yıpranmalarını sağlamak için bir çalışma başlattık. Burdur'da bir deneme yaptık, 25 ailenin 6'sı boşanmaktan vazgeçti. Bu ciddi bir sayı. Bunu evlilik öncesi eğitim gibi 5 ilde denemesini yapıyoruz. Boşanacaksa da aile devam etmiyorsa da çok sağlıklı, şiddetsiz, karşılıklı anlaşarak çocukları yıpratmadan, yakın çevreyi üzmeden, yormadan. Bu sistemi hayata geçiriyoruz.

 

'Toplum olarak çok az okuyoruz, çok seyrediyoruz'

- Boşanmayla ilgili eğitimler için çiftleri mahkemeler mi yönlendirecek yoksa Bakanlık mı bu görevi üstlenecek?

Şahin: Genç avukatlardan oluşan ''Hayat ve Hukuk'' diye bir sivil toplum kuruluşu var. Onların da önerdiği bir modeldi, onlarla da bu altyapıyı oluşturduk. Ama esas temel, yapmaya çalıştığımız şey Adalet Bakanlığı ile UYAP bağlantısıyla boşanmak için başvurduktan sonra bizim Bakanlık olarak bu çiftler üzerinde çalışmamızla başlayacak.

 

'Az okuyoruz, çok seyrediyoruz'

- Bir açıklamanızda boşanma nedenlerinin arasında görsel yayınların yanı sıra bilgi ve teknoloji çağının zararlı etkilerinin olduğunu belirtmiştiniz. Bu konu hakkında daha detaylı bilgi verebilir misiniz?

Şahin: Bilgi çağında yaşıyoruz. Artık bilgi, sermaye, insan, çok hızlı yer değiştiriyor. Böyle bir noktada algılar görsellikle oluşuyor. Bir de yaptığımız son araştırma da bunu gösteriyor biz toplum olarak çok az okuyoruz, çok seyrediyoruz. Günlük bir ailenin, bir ebeveynin, çocuğun ortalama televizyon izleme süresi 4-5 saati buluyor. ''Ne kadar okuyoruz'' derseniz çok az okuyoruz. Bunu tersini çevirmemiz lazım. Daha fazla okuyup, her şeyi seyretmeden medya okuryazarlığı dediğimiz lazım olanı seyretme veya seyrettiğin şeyi kendi içinde analizlerini yaparak seyretmeye devam etme veya devam etmeme üzerinde de çalışmalar yapıyoruz. Araştırmalardan çıkan sonuç şu; halkımızın yüzde 80'i ''Biz görsel yayınlardan memnun değiliz. Bizim aile değerlerimizi yıpratıyor, bize ait değerlerde ciddi yozlaşmalara neden olur'' diyor. Tamam memnun değilsiniz, ne kadar şikayet ediyorsunuz? Biliyorsunuz RTÜK gibi şikayet üzerine çalışan çok önemli kurumsal bir altyapımız var. Şikayet etme oranı yüzde 2,5. Yüzde 80 şikayet ediyor, şikayet ettiği filmi, diziyi ve yayını da izliyor. O zaman senaristler, yapımcılar diyor ki 'Ben bunun üzerinden yapımıma devam ediyorum. Bunun üzerinden süreklilik devam ediyor. Şikayet ediyorsa niye izliyor?' İşte bunun gibi kendi içimizde açmazlarımız var. Bir taraftan bilinç yükseltmek bir taraftan da daha iyi yayınları, toplumun değerlerini yok etmeyen, yozlaştırmayan, gençlerimizin yetişmelerine yardımcı olacak izlenebilirlik oranı yüksek yayınları da yapmak zorundayız.

'Sanal ortamdaki izdivaçların uzun soluklu olacağı kanaatinde değilim'

- İzdivaç programları televizyonlarda genişçe yer buluyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç bu programlarla ilgili, ''kadının kadına yaptığı en büyük zulüm'' tanımlaması yapmıştı. Aileler bu programlarla kuruluyor, Aile Bakanı olarak bunlara nasıl yaklaşıyorsunuz? Televizyon dizilerinin ve programlarıyla ilgili RTÜK ile yeni bir çalışma düşünülüyor mu?

Şahin: Kesinlikle sağlıklı bulmuyorum. Sayın Başbakan Yardımcımızın yorumuna da aynen katılıyorum. Bu tür sanal ortamdaki izdivaçların da çok uzun soluklu olacağı kanaatinde değilim. Sayın Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir yorum bile o yayına daha çok dikkati çekiyor. İzlemeyen varsa izliyor daha çok reytingi artıyor. Bu konuda yaptığımız yorumlara ''sansür, yasaklar yeniden mi gelecek'' şeklinde de bir yaklaşım oluyor. Bunun çözümü ne? Bunun çözümü halk. Halk bilinçlenecek. Gelişmiş ülkelerde, Avrupa Birliği ülkelerindeki yayınlara baktığınızda bizim yayınlarımızdan çok daha farklı yayınların yapıldığını görüyorsunuz. Bunu nasıl başarmışlar? Bu konuda çok ciddi inceleme yaptırdık. ABD ciddi bir etik kurulu oluşturmuş. Bunu devlet oluşturmamış, halk örgütlenmiş. Sivil toplum üzerinden büyük bir etik kurul oluşmuş. Şikayet edilen yayınlarla ilgili etik kurul bu yayınların devam etmesi durumunda yayınların beslendiği damar olan ''reklamı keseceğim'' demiş. Şikayet edilen diziye en çok reklamı verene de diyor ki ''Sen bu diziye reklam verdiğin sürece senin ürününü kullanmayacağım, tüketmeyeceğim''. Bu sistemi öyle güzel oturtmuşlar ki kendiliğinden yayın ortadan kalkıyor. Bizim de İstanbul'da 52 sivil toplum kuruluşunun birleştiği bir grup bu konuda bir çalışma başlattı. Bu konuda bir damla göle düştü. Bu dalganın büyümesi, bu rahatsızlığın birleşip toplumsal bir harekete dönüşmesi lazım ki hem RTÜK'ün eli güçlensin hem de ''Bu bizim şahsi görüşümüz değil, toplum böyle diyor ve bunun gereğini yapıyor'' diyeceğimiz bir toplumsal hareketle bu çalışmayı yürütmek istiyoruz. Biz kendi çalışmamızı yaptık. 5 ana başlıkta neler yapılması gerektiğini çalıştık. Bizim bakanlıkla, sivil toplum kuruluşlarının ilgili bütün birimlerin neler yapacağını çalıştık. Bunu inşallah götüreceğiz Sayın Başbakan Yardımcımıza. Burada Kültür ve Turizm Bakanlığı'na, Milli Eğitim Bakanlığı'na, Sağlık Bakanlığı'na, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na ve en önemlisi sivil topluma da iş düşüyor.

Boşanma sonrası eğitimi

- Kadın programlarının dışında internet haber siteleri var. Buralarda kadın çıplaklığıyla, cinselliğiyle çok istismar edilen bir figür konumunda. Aslında buraları birer haber sitesi. En çok kadını istismar eden bir haber sitesinin yayın yönetmeni de kadın. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bakan Şahin: Kabul edilebilir bir şey değil. Genellememek lazım kadın ve erkek diye. Kadınlar da kendi içinde, erkekler de kendi içinde farklı bir şeye sahip olabiliyorlar.

- Boşanan çiftler için de eğitim düzenlenmesi planlanıyor mu?

Bakan Şahin: Evlilik öncesi ve evlilik sırasındaki eğitim önemli. Evlilik sonrasındaki eğitim de önemli. Boşanma sonrası da önemli. Onun da öğretilmesi lazım. Biz hepsini kademe kademe çalışacağız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler