Bakın Meclis'in ödül verdiği dernek neler yazmış!
Meclis'in birkaç gün önce "Üstün Hizmet Madalyası" verdiği derneğin sitesinde CHP için şöyle deniliyor: "'Yarab! Bu zalim CHP'nin burnunu yerde süründür. İki yakasını bir araya getirme. Asla abad etme.' Bir velinin bedduasını alan bir zihniyetin iktidar olmasını nasıl beklenir?"
TBMM Başkanı Köksal Toptan, 26 Haziran günü TBMM Üstün Hizmet Ödüllerini kazananları açıkladı. Açıklamada, 2009 Yılı Üstün Hizmet Ödülü'ne 160 kişi, dernek ve vakfın aday gösterildiğini, TBMM Başkanlık Divanı'nın yaptığı değerlendirme sonucunda altısı dernek ve vakıf, 62'si şahıs olmak üzere toplam 68 sivil toplum örgütü ve şahsa ödül verilmesi kararı alındığını bildirdi.
Toptan ödüller konusunda, "Gösterdikleri özverili, başarılı ve yararlı çalışmalarıyla ülkemize önemli katkılarda bulunan değerli kişi ve kurumlara verilen bu ödüller, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin milletimiz adına teşekkürüdür. Yine bu anlamlı ödüller, ülkemize eğitim, sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda hizmet eden fedakar insanlarımıza gönül borcunun, minnet duygularının bir ifadesidir. Milletimizi temsil eden Yüce Meclisimiz, bu ödülleri halkımız adına büyük bir gururla vermektedir" ifadelerini kullandı. Meclis bu yıl "Üstün Hizmet" madalyasını Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, Kadın ve Gençlik Platformu Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği, Durmazlar Makine San.Tic.A.Ş., Yaran Kültürünü Yaşatma Derneği, Zihinsel Engelli Çocukları Koruma Okullarını ve Yaşam Evlerini Yaptırma ve Yaşatma Derneği'ne verdi.
Osmanlı meclisi daha iyiydi
Türkiye Yazarlar Birliği 30 yıl önce kuruldu. Kurucu Başkanlığını D.Mehmet Doğan'ın yaptığı Türkiye Yazarlar Birliği ideolojik bir fikir örgütü olarak çalışmalarını sürdürdü. TBMM'nin belli bir siyasi görüş yönünde çalışmalar yürüten Türkiye Yazarlar Birliği'ne hangi ölçülere göre ödül verdiği tartışılırken, kurumun internet sitesinde yer verilen "seçmece" makalelerde derneğe üye yazarların iddialı değerlendirmeleri dikkat çekti.
Osmanlı Meclisi'nin TBMM'den daha iyi olduğunu savunan M.Çetin Baydar adlı yazar, Türkiye Yazarlar Birliği'nin internet sitesindeki makalesinde şöyle dedi:
"Diktatörlük, bir devrimi korumak için kurulmaz; bir diktatörlük kurmak için devrim yapılır" George Orwell . Hukukun üstünlüğü açısından bakılacak olursa, 1908 yılında ilân edilen Meşruti Yönetim, halk irâdesini, 1923 sonrasına nispetle daha çok yansıtmaktaydı. Halkoyu ile seçilmiş bir meclis, bu mecliste temsil edilen farklı siyasi görüşler ve bu görüşleri çatısı altında barındıran partiler, Osmanlı Meclis-i Meb'usânı'ndaki çok sesliliği besliyordu. Osmanlı Padişahları, Kanun-i Esâsi gereği meşrûtî birer hükümdardı. Yasama, yürütme ve yargı konusundaki Padişah Yetkileri, bugünkü Cumhurbaşkanlığı yetkileri kadar bile değildi.
1923 Cumhuriyeti'nin, hangi ölçüde 'Cumhurun Sesi' olduğu, bu yönetim tarzında, tepe noktaya kimlerin tırmanabildiği keyfiyetinde aranabilir. "SEÇ! SENİ SEÇECEK OLANI" İŞTE SANA "CUMHURUN SESİ!" Mustafa Kemal'in bu formülü Cumhuriyeti ilan edecek meclisi oluşturacaktı. Formül ancak tek bir fire vererek başarıya ulaşacaktır . Fire: KADİRBEYOĞLU ZEKİ BEY'DİR."
"Öğrenci andı" sökülüp atılması gereken ayrık otu"
TYB sitesindeki yazılardan biri de okullarda sabahları öğrenciler tarafından okunan "Öğrenci Andı"na değiniyor. Ahmet Fidan adlı bir kişi, "Türküm, doğruyum, çalışkanım, İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!" şeklindeki Öğrenci Andı için "Öğrenci andı, eğitimin içinde mini bir teferruattır. Ayıklanması gereken ayrık otudur" değerlendirmesini yapıyor.
Gösterdiği "özverili, başarılı ve yararlı çalışmalarıyla" Türkiye'ye önemli katkılarda bulunduğu için TBMM Başkanlık Divanı'nın madalya verdiği Türkiye Yazarlar Birliği'nin www.tyb.org.tr adresindeki internet sitesinde, derneğe üye olan ve ideolojik yönleriyle bilinen kimi yazarların çeşitli vesilelerle kaleme aldıkları kültür ve siyaset hayatına ilişkin makalelerden seçmeler yayınlanıyor. Yazarların farklı makalelerinin başlıkları ve görüşlerinden bir bölümü şöyle:
"Dansöz iğrenç sapıklık, kadınlar çalışmasın"
Ahmet Fidan:
-Çıplaklık İlericilik mi İlkellik mi?: Yaz geldi. Çıplaklık sokakta başladı, plajlarda sürecek. Olaylara şaşı bakılması artık vakayı adiyeden sayılıyor. Çıplaklık medenilik, ilericilik; giyinmek, örtünmek gericilik, çağ dışılık olarak niteleniyor. Dansöz oynatmak veya çıplaklık ilericiliğin, çağdaşlığın, hatta Atatürkçülüğün simgelerinden biri haline geldi. Çıplaklık veya dansöz oynatmak, kadının aşağılandığı bir davranış biçimidir. Ha çölde bedevi çadırında ha tv ekranında aralarında asla seviye farkı bulunmamaktadır. Son derece iğrenç bir sapıklık türüdür.
- Ankara'da Hayat: Çalışan erkeklere göre çalışan hanımlar iki katı yıpranmakta ve yorulmaktadırlar. İşyerinde amirlerinin, evde beylerinin baskısı ve büyütmek istedikleri çocuklarının eğitimi ile bizzat yakından ilgilenme duygusu zayıf ve nahif hanımlarımızı hem ruhen hem fiziki olarak yıpratmaktadır. Hanımların çalışma hayatında yer alması bu şartlarda kendileri için bir itibardan ziyade bir bakıma zillettir.
- Seçimleri Doğru Okumak: Bugünlerde Merhum Ali Ulvi Kurucu'nun hatıralarını okuyorum. O hatıralar aynı zamanda CHP nin bu ülkede sergilediği zulmün, dayatmanın belgesi niteliğindedir. A. Ulvi Kurucu Bey'in amcası meşhur veli Hacıveyiszade CHP zulmü karşısında şu bedduayı yapmıştır: "Yarab! Bu zalim chp'nin burnunu yerde süründür. İki yakasını bir araya getirme. Asla abad etme." Bir velinin bedduasını alan bir zihniyetin iktidar olmasını nasıl beklenir?
- Bir Taş, Beş Kuş: Davos bir kez daha tarihe ev sahipliği yaptı. Olayın aktörü değil, kahramanı şimdiden belli olmuştur. Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan. Panel'de Yahudi Cumhurbaşkanı Perez, hiç ummadığı kadar okkalı bir tokat yedi. Sersemledi. Sendeledi. Tayip Erdoğan, Davos'ta bir taşla belki daha fazla ama beş kuş vurdu. Konuya dair yapılan değerlendirmelerde, özellikle yerli basında çıkan aleyhteki haber ve yorumlar Yahudi Perez'e moral sağlamaya yönelik. O bakımdan doğru ve isabetli olma ihtimali binde bir bile değil. Panel Yönetici Ermeni asıllı gazeteciye anlayacağı dilden harika bir ders vermiştir. Aynı zamanda panelle Türkiye üzerinde kurulmak istenen Ermeni-Yahudi oyununu bozmuştur.
- Diyanet İşleri ve Hurafe: Ben Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlayıp mücadele etmek için sıraladığı hurafelerine asla bir itirazım yok. Bana göre liste noksan olmuş. Listeyi uzatmak ta mümkün. Bu listede heykellere çelenk koyma hurafesine yer verilmemiş. Saygı duruşu hurafesi de toplumda yaygın şekilde yer almasına rağmen Diyanet İşleri yetkilileri görmezden gelmişler. Kitap ve sünnette yeri olmadığına göre bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı hurafenin kendisi olabilir mi?
- Başörtüsü Düşmanlığı mı: Beni Kaynuka Savaşı sonrasında Yahudiler Medine'den çıkarılarak kuzeye sürülmüşlerdir. Türkiye'de halen sürmekte olan başörtüsü mücadelesinde taraf olanların kin, husumet ve dayatmalarının temelinde Beni Kaynuka'nın intikamı yahut rövanşı mı yatıyor? Soru nasıl cevaplandırılırsa cevaplandırılsın bugünkü olayların temelinde Beni Kaynuka'nın rövanşı yatmaktadır.
"Yeni feylozofumuz Şaşar Kemal"
D. Mehmet Doğan:
-Şaşar Kemal Yeni Feylozofumuz: Teşekkür faslından sonra çok büyük şeyler söyleyecekmiş edasıyla yumurtladığı hikmetler salonda başlangıçta hâkim olan "Yazar Kemal" imajını "Şaşar Kemal"e dönüşmüştür! Yaşar (pardon Şaşar) Kemal, hazuruna yazarlık ötesi feylesofane fikrlerini kağıttan okuyarak savurturmaya başlamıştır. Bu atış sırasında bütün dünyanın eğitim sisteminin kötülüğü öncülünün arkasından köy enstitülerinin harikalığını ilân etmiştir!.. Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülünü alan "Şaşar Kemal", bunca kitap yazmışlığın belirtilerini üstünde taşıyan bir şehirli kimliği ortaya koyamadı, ne yazık ki.
- 19 Mayıs'ın "millî bayram", bilhassa "gençlik bayramı" olması için ikna edici dayanaklar olmadığını daha önce yazmıştık. Çünkü bu gün, kutlanması gereken bir zaferin, büyük bir başarının yıldönümü değildir. Bir harekatın başlaması söz konusuysa, neden başlangıç 19 Mayıs olsun? Mustafa Kemal Paşa kendi başına, hiç bir emir ve buyruk tanımadan Samsun'a çıkmış olsaydı, 19 Mayıs'ı bayram ilân etmek kendi mantığı içinde doğru bulunabilirdi. Eğer Millî Mücadele'ye başlangıç için Mustafa Kemal Paşa eksenli bir tarih belirlemek gerekiyorsa, bu 30 Nisan olabilir. Çünkü o gün Sultan Vahidetdin'in Fahrî Yaveri Mustafa Kemal Paşa'yı 9. Ordu müfettişliğine tayin ettiğine dair iradesi çıkmıştır. 29 Mayıs Gençlik Bayramı kutlu olsun!
-Manzara, evveliyatını ve zamirini araştırmayanlar için yürek yakıcı idi. Yaşlı ve hasta bir kadının evini polisler didik didik ediyordu. Gazeteler, hayatını eğitime ve bilhassa genç kızların eğitimine adamış hasta ve yaşlı bir kadının böyle bir muameleye tâbi tutulmasına sütunlarında geniş geniş yer verdiler. O an sandım ki, Vatikan, bu hasta ve yaşlı hanımı azize ilân etmemek için kendini zor tutuyor. "Azize Türkan/Sent Turkan" kulağa âhenkli gelmiyor mu? Soyadını da eklerseniz daha da âhenkli oluyor sanki! Üsküp'te doğmuş Rahibe Teraza'dan sonra, İstanbul'da tevellüd etmiş Türkan kadın...
-28 Şubat'ın Yıldönümü: Turgut Özal, seksen öncesinin 12 Eylül darbecilerince yasaklanmış siyasî yapıların mağduriyet merkezli çıkışlarını, yasakları kaldırarak dengelemek istedi. Böylece, siyasî ortam 12 Eylülcülerin çerçevesininin tamamen dışına çıktı. Eski dönemin mağduru Demirel Doğru Yol Partisi ve Erbakan Refah Partisi ile sahnede yerini aldı.
-Yeni Ergenekonlaşmalar Beklenebilir mi: Osmanlı Devleti yıkıldı, onun bıraktığı boşluk batının gücüyle ve ideolojik yapılarıyla doldurulmak istendi. Doğu Batı çatışmasının sıcak çatışmalar açısından geçiş alanı Türkiye idi. Türkiye Devleti, doğu ve batı arasında bir ara alan olarak tasarlandı. Kendi gücü ve çevresi (hinterlandı) olmayan, batının uzantısı bir yapı. 20. Yüzyılın başında çizilen bu çerçeve, batılıların Ortadoğu'yu kontrol için İsrail Devleti'ne yol açmalarıyla tamamlanmıştır.
Sana selam olsun 31 Mart
M.Çetin Baydar:
-31 Mart'ın 100. Yıldönümü: Osmanlı sonrası Rejiminin bir asra yaklaşan uygulaması "İçerde tehlikeli gelişmeler var" diyerek, askeri darbeler planlamak, memleket evlatlarını birbirine kırdırmak, kriz yönetimi geliştirebilmek için yeri geldiğinde kendi safındaki ünlü şahsiyetleri ortadan kaldırmak; TBMM'yi kapatmak, Başbakan ve Bakan asmak, faili meçhul listelerini kabartan katliamlar yapmak olmuştur. "MÜRTECİ" diye suçlanan milletimiz! Zulme karşı bugün (13 Nisan 2009) bir asrı tamamlayan direnişin için sana, hem selâm, hem de helâl olsun!
-Omuzumda Hemençe: Fatih Sultan Mehmet zamanında Trabzonun mülhakatı olarak fethedilen Çaykara'nın nasıl bir Rum kültür dokusu taşıdığına dikkat çekmek isterim. Velhasılı, bu Rum kültür dokusundan çok geçmeksizin hafız, vaiz, müfti, mütefekkir bir iman kadrosunun fışkırmış olmasını adım adım izlemek için Ali Kemal Saran'ın kitabını satır satır okumak gerekiyor.
- Monşerliğin Tarihi: 1. Laikçidirler. Diğer deyişle İslam karşıtlıklarını laik maskeyle gizleyenlerdir. 2. Ekseriyeti Mason ve dışa bağımlıdır 3.Yine ekseriyeti dış coğrafyalardan Anadolu'ya gelmiştir. 4.Düzenin ekonomik güç odaklarına yazarlık, danışmanlık, mümessillik, mebusluk ilh.. yaparak refah içinde yüzmektedirler. Islahat fikri taraftarı ikinci grup münevverler ise İslami itikat ve amellerine ek olarak teknoloji ile gelen imkanları inançları doğrultusunda süzerek iktibas ederler.
- İran Şahı İçin Binbirgece Masalları: Orgeneral anlatır: Atatürk beni çağırıp: «- Bu gece Beylerbeyi Sarayında Şehinşah'a hususi bir ziyafet veriyoruz hariçten kimse bulunmayacaktır, kendileri mihmandarlardan yalnız senden başka kimse'nin bulunmasını istemiyorlar O da yalnız bir nedimini getirecektir, Ali Sait Paşaya haber gönderdim Şehinşahın bütün maiyeti ile mihmandarlara ve hariciye memurlarına Park Otelde bir yemek verecektir sen oraya gitme bizimle gel ve kimseye de birşey söyleme..». iki genç kız havuza atladılar sularla oynamaya ve dans etmeye başladılar. Bu sırada «Ş» adındaki çıplak genç artist Şahın önüne yaklaştı elleri önünde başı eğik havuzun kenarında ve ayakta dikildi. Şehinşah kızın başını okşayarak, «- Çok maharetlisiniz, genç ve güzelsiniz, Allah bağışlasın haydi kızım içeri girin de giyinin üşürsünüz...» Şehinşah'ın o geceki durumu, ağırlığı, meclisin neşesini bozmaksızın hiçbir hafiflik göstermemesi dikkati çekiyordu. Gece yarısına doğru Dolmabahçe ye dönmeli arzusunda bulundular hep birlikte kalktık gene motora binerek saraya gittik. "Binbir gece" masallarını "bin ikinci" gece yapamadık vesselam... 2.FAHRETTİN ALTAY'A GÖRE İZMİR SÜİKASTİ DAVASINDA MAHKEME REİSİ ALİ ÇETİNKAYA'YA BİZZAT ATATÜRK TALİMAT VERİYORDU.
M.Çetin Baydar: Eski Türk'e karşı Jöntürk: İngilizler önce Mustafa Kemal'e bir milli kahraman hüviyeti kazandırmak için Anadolu'ya Yunan Ordusunu çıkardılar. 1960 Askeri darbesi her ne kadar CHP'nin geri gelişi olarak yorumlansa da gerçekte bu tarih, Orduyu idare edecek subayların artık ABD'ye gönderilmesi, orada yetiştirilip, silahlı gücün ABD'den kontrolünün sağlanması esaslı olmuştur. Zaten 27 Mayıs darbesini yapan subaylar da başta Alparslan Türkeş olmak üzere Nato subaylarıydı. Velhasılı ABD günümüz Jöntürk cephesinin silahlı gücünü kemâliyle idâre ediyor. Yazımıza ibretlik bir çerçeve ile son noktayı koyalım: Genelkurmay Bakanı Org. İlker Başbuğ'un "mükemmel" olarak nitelediği ABD ile istihbarat paylaşımını ABD'nin Ankara Büyükelçisi Wilson da doğruladı.
M.Çetin Baydar: Heykellere Söylenen Yalanlara Dair: Kültürel geçmişimizde Heykel yok. Dolayısıyla ahalinin heykel dikme diye bir derdi de bulunmuyor. Bizde Heykelcilik sistemin nimetlerinden beslenenlerin nerdeyse virdi ve de zikri halindedir. Heykellerin tarihle tetabuku aranmaz. Hatta temsil ettikleri zata (Ki bizde heykellerin yüzde 99'u M.Kemal'e aittir) benzemez. Mesala Mithatpaşadaki heykelle, az ilerisindeki zafer heykeli aynı kişinin midir, ancak karine yoluyla belirlersiniz. Değerli Ahmet Fidan'ın dediği gibi Nevşehir vilayet binası önündeki heykelin altında duran at mıdır başka bir şey midir şaşırırsınız. Bizde heykeller emir komuta zinciri ile dikildiğinden Heykel yontanlara da Tarih önünde yalan söyletmek kolaylaşır.
M.Çetin Baydar: Kur'an'da Mel'e (Kanaat Önderleri) Kavramı: SONUÇ Ataizm, laiklik perdesi altında dinsizlik, dindar görünerek dindarları iğfal eden münafıklık, günümüz Melelerinin siyasi san'atı haline gelmiştir. Bu kabil toplum öncülerinin (Melelerin)içinde, bir tek yoksul insan bulunmaz, hepsi korumaya çalıştıkları sistemden beslenirler, daha doğrusu bu beslenme devam etsin diye sistemi korurlar.
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan'dan flaş 'ortak alfabe' açıklaması
- Çok konuşulacak 'Berat Albayrak' iddiası
- Birinci girdiği mülakatta elendi: İntihar etti!
- 'Dilruba'dan Özgür Özel'e yanıt: 'Yuh, yalana gel'
- Özel’den, Dervişoğlu’na ‘otobüs' yanıtı
- Donald Trump'tan zafer konuşması!
- 'Bu bizim hayalimizdi'
- Nurseli İdiz aylık kazancını açıkladı!
- Özgür Özel'den canlı yayında kayyum tepkisi!
- Belediyelerden hastane adımı