Balyoz Planı davası temyiz duruşması (23.07.2013)

Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına devam edildi.

Balyoz Planı davası temyiz duruşması (23.07.2013)
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.07.2013 - 13:44

Sanıklar Süha Tanyeri, Dursun Çiçek, Nedim Ulusan, Ahmet Zeki Üçok, Çetin Doğan ve Ahmet Bertan Nogaylaroğlu'nun avukatı Hüseyin Ersöz, davaya konu delil niteliği taşıdığı kabul edilen CD'lerin görüntülerini ekrana yansıttı. 11 nolu CD'nin üzerindeki el yazısının, Süha Tanyeri'nin herhangi bir suç atfı yapılmayan not defterlerinden kopyalanarak CD üzerine eklendiğini savunan Ersöz, bu işlemin nasıl yapıldığını gösteren video izletti ve konu hakkındaki savunmasını destekleyen raporları okudu.

Mahkemenin bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırması gerektiğini dile getiren Ersöz, "Bir yerel mahkemede imza sahteciliği, el yazısı sahteciliğinin öne sürüldüğü durumda, bu konuyla ilgili savunma avukatları o mahkemeye 2 rapor sunuyorsa, mahkemenin yapacağı iş, bu bilimsel raporların teyidi için Adli Tıp Kurumuna tespit yaptırılmasıdır. Yapılmıyorsa bu konuda bir hukuka aykırılık olduğu, bunun da bozma gerekçesi oluşturduğu açıktır" diye konuştu.

Hüseyin Ersöz, dün duruşma sırasında oluşturduğu bir CD'nin içeriğini perdeye yansıtarak, CD'nin 14 Nisan 1996 tarihli olduğunu, CD içerisindeki bir klasörün oluşturulma tarihinin ise 20 Ocak 2012 Cuma olarak görüleceğini belirtti.

Ersöz, klasör içindeki Balyoz hareket planı isimli dosyanın oluşturulma tarihinin ise 20 Ocak 1999 olduğunu gösterdi. Hazırladığı belgelerin imza bölümlerini, Fransız General Charles De Gaulle, Winston Churcill gibi isimler tarafından imzalamış gibi hazırlandığını da gösteren Ersöz, hazırladığı bu CD'nin Balyoz davasındaki dokümanlarla bire bir örtüştüğünü savundu.

 

'Eski tarihli doküman üretilebiliyor'

Avukat Ersöz, "Demek ki, eski tarihli dokümanlar üretilebiliyor. Mahkemenin, bir bilirkişi incelemesi yapılması zorunluluğu enazından vicdanen yok mudur? 300 küsur kişinin yarglandığı, hala tutukluların bulunduğu, ağırlaştırılmış hapis cezalarının verildiği bir yargılama sürecinde bu göz önünde bulundurulamaz mı?" diye konuştu.

 

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığına Poshor'un atanması

Avukat Ersöz, 1. Ordu Plan Seminerine katılan Tanju Poshor'un, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı olarak atandığını hatırlatarak, şunları söyledi: "Seminerle ilgili bütün dokümanlar Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı olarak atanan Poshor tarafından hazırlanmıştır. Darbe Cumhurbaşkanına, Başbakana, yürütme erkine karşı yapılır. Hükümet, AK Parti veya diğer partiler davaya katılan sıfatında olmamıştır. Cumhurbaşkanının bilgisi olmaksızın bir kişinin muhafız alay komutanı olarak atanması söz konusu olmayacağına göre, böyle bir durumda iktidarın da yürütme erkinin de bu darbe planına inanmadığı açıktır. Kendisi eminim ki cumhurbaşkanlığı alay komutanlığında görev yapmak için yeterlidir, itirazım yoktur. Ama bu örnekleri vermek yapılan işerin ne kadar saçma, akıl ve mantıktan yoksun olduğunu ortaya koymak açısından önemlidir."

Sanık Örnek'in avukatı Dinçer Eskiyerli, mahkeme heyetinin bilgisi ve tecrübesi ışığında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi kararının bozulacağına olan inancını koruduğunu belirtti.

Davanın Türkiye Cumhuriyeti Devletinin omurgasının esaslı unsurlarından biri olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Türk milletini yakından ilgilendirdiğini savunan Eskiyerli, "Bu nedenle bu dava Türkiye Cumhuriyeti'nin görülmüş ve görülmekte olan en önemli davası özelliğini taşımakta ve diğer davalardan sadece dijital verilere dayandığı için ayrıcalık arzetmektedir" dedi.

Dijital verilerde birçok sahtecilik olduğunun ortaya konduğunu ileri süren Eskiyerli, Örnek'in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yaptığını, hükümetten ve devletten üstün hizmet nişanı aldığını anımsattı.

Anayasa'nın 148. maddesine göre, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanmasının öngörüldüğünü anlatan Eskiyerli, "İsnad edilen suçun müvekkilin göreviyle ilgili olduğunda şüphe yoktur. Bu suçtan yargılama yapma yetkisi Anayasa Mahkemesindedir" diye konuştu.

Anayasa değişikliğinden sonra buna benzer bir soruşturma evrakının o dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalpman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına hakkında açıldığını ve mahkemenin yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiğini dile getiren Eskiyerli, "Anayasanın açık hükmüne rağmen İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı reddetmiş ve görevsiz olduğu konuda bu davaya bakmayı sürdürmüştür. Hükmün bozulması zaruridir. Bizim için her mahkeme kutsaldır ancak bu kanun hükmü uygulanmamıştır. Bizim Anayasa Mahkemesinde yargılanmamız lazım" değerlendirmesinde bulundu.

Savunmanın lehine olan kısımların dosyadan çıkarıldığını, delil toplamaya yönelik taleplerin tamamının reddedildiğini savunan Eskiyerli, iddianamenin kurgusunda darbeyi engellediği ileri sürülen dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman'ın dinlenmemesini de eleştirdi.

Eskiyerli, "Darbeyi önlediği iddia edilen Özkök ve Yalman'ın darbeyi ne zaman ve nasıl engelledikleri bilinmemektedir. Bizim talebimize gerek yok, mahkemenin kendisinin çağırması lazım. Dönemin en önemli tanıkları onlar. Bu kişiler bu mahkemede nasıl dinlenmezler" diye konuştu.

 

'40 senedir avukatım böyle dava görmedim'

Son derece olumsuz koşullarda 2,5 sene dava süreci yaşandığını, sanıkların bu süreçte tutuklu kaldıklarını söyleyen Eskiyerli, "Ben 40 senedir avukatım böyle dava görmedim" dedi. Eskiyerli, "Müvekkilimin mahkumiyeti için hiçbir maddi delil yoktur. Ne evinde ne arabasında dijital verilere rastlanmış bir kişi değildir. 'Suga Planı' önümüze konuldu, bu planı siz mi yaptınız, yapmadınız mı diye. İmzasız bir belge, dijital veri. Onun dışında bizimle ilgili ses kaydı, hiçbir şey yok. Sadece suga isimli planın üzerinde Özden Örnek yazdığı için yargılanıyoruz. Aleyhimize tanık ifadesi de yok" açıklamasını yaptı.

Örnek'in, 5-7 Mart 2003 tarihindeki 1. Ordu seminerine katılmadığını, katılmasının da öngörülmediğini anlatan Eskiyerli, şunları kaydetti: "Müvekkilim hakkında ileri sürülen yegane deliller, imzasız, hangi bilgisayarda üretildiği belli olmayan, kendisiyle ilgisi bulunmayan dijital verilerdir. İddianame ve gerekçeli kararda denizci subaylarla ilgili tek delilin bu dijital veriler olduğu bilindiğinden, delil yetersizliğinin görüldüğü noktada seminerdeki konuşmalar ortaya atılmış ve değiştirilmeye çalışılmıştır. Seminerdeki konuşmalar, o kişileri bağlar. Seminerdeki bir konuşma nedeniyle müvekkilimin suçlanması mümkün değildir. Müvekkilimin suçluluğuna kanaat getirilebilmesi için bu dosyaların müvekkilim tarafından oluşturulduğunun kuşkudan uzak delillerle kanıtlanması gerekir. Biz aksini iddia etmeyeceğiz, iddia eden ispatlayacak. Bunun kesin delillerle ispatlanması halinde suçun unsurları ve seminer içeriği tartışılabilir. Aksi halde müvekkilimin suçsuzluğunun kabulü gerekir."

 

'Saçma yönü kısmi seferberlik'

İddianamenin kurgusuna göre Örnek'in Suga Planı doğrultusunda darbeye zemin hazırlamakla görevli olduğunun öne sürüldüğünü aktaran Eskiyerli, bunun için amacın Yunanistan ile çatışmaya varmayan gerginlik yaratarak kısmi seferberlik ilanı sağlamak olduğunu belirtti.

Dosyada bu konuda zaman çelişkileri bulunduğunu öne süren Eskiyerli, 1. Ordu Komutanlığı görevine geldiğinde 2003 Ağustos'unda emekli olacağını bilen Çetin Doğan'ın planı bu süreye göre ayarlaması gerektiğini savundu.

Planda öngörülen eylemlerin bu 5,5 ayda yetişemeyeceğini anlatan Eskiyerli, "Saçma yönü Ege'de gerginlik yaratılınca kısmi seferberlik neden ilan edilmesidir" dedi.

Kardak krizi gibi çeşitli örnekler veren Eskiyerli, "Suga Planı uydurmasının en saçma kısmı şudur, Yunanistan ile gerginliği artırıp seferberlik ilan ettirilmesi kolay bir iş değildir. Yunanistan ile birçok gerginlik yaşanmış ama seferberlik ilan edilmemiştir" diye konuştu.

Suga Planı'nın görev bölümüne göre alt birlikler kurulduğunu, bunlardan birinin de Ankara Birliği dile getiren Eskiyerli, birliğe verilen görevlerden birinin Ege adalarına yönelik faaliyetler, Yunan deniz ve hava unsurlarının takibi, Güney Ege'de operasyona hazır beklemek olduğunu dile getirdi.

Eskiyerli, "Ankara Birliği bu eylemleri gemileriyle mi yapacak, yazanlar hiç mi haritaya bakmamıştır? Bu hareketi Ankara'daki bir birliğinin yapması beklenseydi, gemilerini de Ankara'da parketmesi düşünülürdü" ifadesini kullandı.

Yerel mahkeme kararının yanlış olduğunu ve hukuki verilere dayanmadığını öne süren Eskiyerli, şöyle devam etti: "Mahkemenize inanmasaydım buraya gelmezdim. Bu kararın bozulacağına inanıyorum. Bu davanın bozulması lazım. Özellikle istediğim şu, uzun zamandan beri sıkıntılıyız. Bu iş şuna dönmeye başladı, artık ceza, tahammül sınırını aştı. Bu bakımdan tahliyemizi istiyoruz. Lütfen dosyayı bir an evvel inceleyin, eksillikleri lütfen bir an önce görün. Lütfen müvekkilleri ve diğerlerini tahliye edin. Bu davayı rahatlatın. Kararı bozun, gidelim yargılanalım ama bu şekilde kabulü mümkün değil."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler