'Bankaların karından asla rahatsız olmayınız'

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince, bankacılık sektörünün karından rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledi.

'Bankaların karından asla rahatsız olmayınız'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.11.2010 - 08:41

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektöründe yaşanan güncel gelişmelerin değerlendirildiği basın toplantısında, banka komisyon ücretlerine ilişkin, bu konuda Türkiye Cumhuriyeti'nin serbest piyasa ekonomi uygulamaları doğrultusunda ödünç para verme işlemi yasasıyla birlikte 80'li yıllarda faiz komisyon tahditlerini kaldırdıklarını hatırlatarak, ''Eğer siz, bu ve benzer sektörlerde fiyatların devlet tarafından belirlenmesinden yanaysanız tavrınızı net olarak koyunuz. Kurallar buna göre saptanırsa bizim sektörümüzün de tarafları sermayedarları ve icracıları işlerini buna göre yapar'' dedi.

Rekabet Kurulu'nun, Bankalar Birliği'nin fiyat uygulamalarıyla ilgili tavır koymasını kesinlikle men ettiğini ve birliğe ''kendi aranızda tartışırsanız dahi ceza uygularım'' dediğini anlatan Özince, şöyle devam etti: ''Biz bankalar kimimiz, çeşitli konularda Rekabet Yasasını ihlal ettiğimiz düşüncesiyle değerlendirilmekteyiz. Bu kadar rekabetin yüksek olduğuna şahit olduğumuz, şikayet edilen masraflarda dahi bedavadan tutun, fahiş diye niteleyebildiğiniz çok yüksek oranlara denk geldiğini söylediğiniz ücretler uygulanageldiğine göre aslında önemli bir rekabet var. Faizde ve komisyonda bunu çok net olarak görüyoruz. Görüldüğü gibi ülkemizde bankacılık son derece sığ. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde dahi bankacılık ülkemizden kat be kat yüksek faturalarla vergi mükellefinin sırtına bindiği halde, vergi mükellefinin çok büyük bir kesiminin bankacılık sektörüyle ilgili problemi olmadığı halde, muhtelif azınlıkların sorunları genelin sorunlarıymış gibi gösteriliyor ki ben bunlara son derece karşıyım. 'Bankacılık sektörü reel sektörü finanse etmiyor' dendi, biz bunu rakamlarla kriz döneminde bile tersini ispat ettik. Biz keza rekabetin fiyatla olduğunu örneklerle gösteriyoruz. Bu ülkede 80 milyar dolar bir banka sermayesi birikmesi ve bunun önemli bir bölümünün de dışarıdan gelmesi bir mucizedir. Banka karının düşmekte olmasından gizli bir haz duymayalım. Hep beraber yaşadık gördük ki ülkemiz gibi gelişen bir ülkede, sadece bankacılık değil sermaye ile akıllıca yapılan her iş alanı karlı yürütülebiliyor.''

'Banka üste para bile veriyor'

Bankacıların bu kredileri, bu kadar yüksek oranlarla artırırken, karsız, ''sermayeyi kediye yükleyen'' firmalarla iş yapmadığının altını çizen Özince, ''Bunun için mi Türkiye cumhuriyetine bu kadar ilgi var. Ülkemiz büyüme potansiyeli nedeniyle çok cazip bir durumda. Bunun Türk müesseselerinin cevaplayabilmesinden rahatsız olmayalım'' dedi. Türkiye'de her zaman alternatif bulunduğunu ifade eden Özince, ''Paranızı isterseniz taksiye biner götürürsünüz, isterseniz devletin sübvanse ettiği birtakım aracılıklarla gönderirsiniz. Türkiye'de her zaman imkan var. Kaldı ki böyle çok halkçıl bir söylemmiş gibi ifade edilen 'tüketici', 'vatandaş' söylemi...Banka-müşteri ilişkisinde karşılıklı sadakatle değerlendirilecek olursa, banka kendisine sadık müşterisine zaten çeşitli sadakat programlarıyla üste para bile veriyor'' diye konuştu.

Türkiye'de milyonlarca adette küçük sermayedarın gelir beklentisiyle bankalara hissedar olduğunun, bankaların çok büyük bölümünün borsaya açık bulunduğunun dikkate alınması gerektiğini ifade eden Özince, banka karlarının yıllardır dağıtılmadığını, BDDK tarafından olağanın üzerinde sermaye oranlarıyla bünyede tutulma kriteri getirildiğini anlattı. Özince, ''Bundan rahatsız olunmaması gerekir. Biz bu ezberi bozamazsak o zaman samimi davranalım ve diyelim ki serbest piyasa uygulaması, İstanbul finans merkezi gibi şeylere girmeyelim'' dedi.

Tüketici olarak fiyatların gelir seviyesine göre yüksek olduğunu düşündüğünü ifade eden Özince, ''Bana göre enerji de pahalı, emlak da pahalı, süt de pahalı...Pahalı olmasın. Nasıl pahalı olmasın? Bizim sektörümüzdeki gibi rekabet olsun'' dedi. Bugün bankacılığın 0,45'ten uzun vadeli kredi verdiği bir dönemde bunun biraz geçmişine bakıldığında gelecekle ilgili kaygının bu olmaması gerektiğini anlatan Özince, bu konudaki ezberin bozulması gerektiğini kaydetti.

'Milletçe popülist davranmak eğilimindeyiz'

Özince, bankaların büyümek istediğini ifade ederek, şunları söyledi: ''Büyüdükleri zaman karlılığı bulup bulamayacakları kesin değil. Çünkü biz milletçe, şahsımda da var, popülist davranmak eğilimindeyiz. Yani biz bir korumacılık arzusundayız. Biz istiyoruz ki devlet araya girsin, devlet düdüğü çalsın, icap ettiği yerde top kaleye girerken durdursun...Müdahil olsun devlet...Ama serbest piyasa ekonomisi bu değil. Gelişen ülkeler arasında serbest piyasa ekonomisini en iyi beceren, bu nedenle kendi müteşebbisini de yaratan biziz. Bankacılık sektöründe hatalı uygulamalar olduğunda ne sizlerin, ne de birlik olarak bizlerin müdahale etmesine gerek duyulmayacak kadar da net bir hukuk mekanizması olduğuna inanıyoruz. Başka konulara bakmamız gerekiyor. Bu ülkede binilip gidilen taksi neden bu ülkenin markasını taşımıyor? Yarın bu ülkeden bu fabrika gider mi buna bakmalıyız. Yoksa kalkıp da havale komisyonuyla bilmem neyle...Ki bu taksi örneği 35 yıl önce de verilirdi, şimdi de veriliyor. Türk bankacılığı burada değil. Bankaların karından asla rahatsız olmayınız''.

'Bütün bankalar kar etmiyor'

Bütün bankaların kar etmediğinin altını çizen Özince, şöyle devam etti: ''Biz alnımızın akıyla ayakta kalanlar, vergi mükellefine ve kendi sermayedarımıza yük olmayanlarız. İstihdamı artıranlarız, vasıflı insanları artıranlarız. Katma değer yaratanlarız. Biz bu hizmeti yavaş yavaş yurtdışına götürmeye başladık. Bizim fiyatlarımız yurtdışında da kabul ediliyor. Bu da bir karar hadisesidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti arzu ederse serbest piyasa ekonomisiyle ilgili kuralları değiştirebilir. Hakikaten domatesi 6 liraya yememek eğer bir vatandaşlık hakkıysa biz oturup karar verip deriz ki 'tamam, fiyat hususu devletin saptayacağı bir iştir', bu da bir yöntemdir. Fakat sanıyorum halkın esas istediği bu değil. Halk liberal anlayışı menfaatine görüyor. Halkın çok büyük bir çoğunluğunun bankacılık sistemiyle ilgili ben yakınma içinde olduğunu düşünmüyorum. Münferit bazı ürünlerden, işlerden, bazı üyelerde belli konularda şikayetler olabilir. Ama bunların alternatifi her zaman vardır. Bir müşteri banka ilişkisine aslında müdahale etmek istemek birçok yönden de haksızlıktır.''

Promosyon uygulamalarının, vatandaşın yararına gibi düşünüldüğünü ifade eden Özince, ''Hayır, inanın sizin de yararınıza değil. Yani örneğin ben 10 lira maaş alıyorumdur, beyefendi 15 lira alıyordur. Siz ikisine de adam başı 50 kuruş promosyon verirseniz birisinin hakkını yiyorsun'' dedi. Kendilerine ulaştırılan müşteri şikayetlerini irdelediklerini ve hukukun yanı sıra ilgili bankaların uygulamalarına aykırı bir şey varsa bunu mutlaka düzelttirdiklerini anlatan Özince, üstlerinde BDDK'nın olduğunu, mahkemelerin bulunduğunu hatırlattı.

Burada bir çaresizlik olmadığını, bankaların müşterilerin cebinden zorla bir şey alamayacağını söyleyen Özince, herşeylerinin kayıtlı olduğunu söyledi. Özince, ''Biz tefeci değiliz. Fırsatı görüp de 'gönderiyor musun kardeşim, yüzde 40 verirsen gönderirim, yoksa göndermem, sen bilirsin...' öyle bir şey yok. Bizim sektörümüz öyle çalışmıyor. Bizde çare çok'' dedi.

 

'Bu ilk kez karşılaştığımız bir şey değil'

Özince, İran'a yaptırımlara ilişkin sorular üzerine, BM üyesi tüm ülkeler gibi Türkiye'nin ve bankacılık sektörü üyelerinin de BM kararları doğrultusunda hareket edeceğini söyledi. Özince, ''Unutmayalım ki bu ilk kez karşılaştığımız bir şey değil. Geçtiğimiz dönemde Türkiye'nin çok ciddi dış ilişkisi içinde olduğu Libya uzun yıllar ambargo kapsamında kalmıştı, Irak keza...Şu andaki durumun kanımca çok abartılacak durumu yok'' dedi.
Türk Bankacılık sektörünün ve Türkiye'nin bu gibi konularda hatalı uygulamalarla dikkatleri çekmediğini belirten Özince, Türkiye'de bankacılık sektörünün sadece ulusal değil uluslararası kurallara göre de uygun bir yönetim tarzı benimsediğini, bütün bunların ciddi şekilde denetlenmeyle de görüldüğünü anlattı.

Özince, Türk bankalarının bugün uluslararası kurallara uyum, karbon salınımıyla ilgili konulara varıncaya kadar sosyal konularla ilgili dahi bir duyarlılık içinde olduğunu vurguladı. Bankacılık sektörünün sığ olduğu, gelişme potansiyeli gösterdiği bir ortamda bankaların zaten her türlü riski koklaya koklaya en uygun alanlarda aldığını dile getiren Özince, Türkiye'de dikkatli bir bankacılık yapıldığının altını çizdi.

Özince, Türkiye ile İran'ın iki büyük komşu ülke olmasına rağmen iki ülkenin dış ticaretinin son derece zayıf olduğuna dikkati çekti. İran ambargosunda, Türkiye'de müessesesi olan İran ana sermayeli Bank Mellat'ın küçük bir banka olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti: ''Dolayısıyla İran'ın endişe edilen konulardaki ticaretinin Türkiye ile ilgisinin olmadığı çok net görülüyor. Biz bunu rakamlarla, soranlara söyledik. Lakin Amerika devletinin bu konuda muhtemelen biraz daha siyasi nedenlerden ortaya çıkan aşırı bir hassasiyeti kanaatimce var. Verileri söyledim, Türkiye'nin İran ile ciddi, ele gelir bir ilişkisi yok, bankalarımızın da dolayısıyla İran kuruluşlarıyla ciddi bir ilişkisi yok, Bank Mellat dahil...Konu daha ziyade siyasi yönden değerlendiriyor. Biraz da ABD'deki ara seçimlerin bunda rol oynadığını düşünüyorum. Burada Amerikan tarafının özellikle son seçim sonrasında daha da artacağı anlaşılan hassasiyetler doğrultusunda biraz BM kararlarının ötesine geçen bir caydırıcı tavır izleme çabası olduğu görülüyor. Ama bu Türkiye'nin İran ile olan uluslararası ilişkisini, Türk bankalarının da buna uluslararası kurallara uygun şekilde gerektiğinde aracılık etmesini engelleyecek boyutta değil. Ne sektör genelinde ne sektör üyelerinin bir tanesi özelinde dikkat çekici bir rakam, dikkat çekici bir mal grubu izlenmiyor.''

Ersin Özince, Türkiye'nin Rusya ve Çin gibi bazı büyük ülkelerin yanı sıra İran ile de her iki ülkenin yerel para birimleriyle ticaret anlaşmaları yaptığını hatırlatarak, ''Ancak bu konuda da değil İran, çok daha ciddi bir ilişki içinde olduğumuz Rusya ile yapılan anlaşmanın dahi öyle fevkalade ciddi boyutlarda bir iş hacmi taşımadığını görüyoruz'' dedi. Kendileriyle görüşme arzu eden ABD tarafını muhatapları olmamasına rağmen reddetmediklerini ifade eden Özince, devletin de bilgisi dahilinde kendileriyle görüştüklerini anlattı.

Özince, bu somut durumu rakamlarla anlattıklarını, Türkiye'de bankacılık işlemlerinin ne kadar iyi denetlendiğini kimseye kanıtlama gibi bir mecburiyetleri olmadığının altını çizerek, ''Ama tabii ki bankalarımız her konuda olduğu gibi işlerini en sorunsuz tarzda götürmeyi muhtemelen tercih edeceklerdir. Benim kişisel kanaatim; Türkiye'nin uluslararası kurallara uygun, her türlü ticari fırsatı değerlendirmesi gerektiği'' dedi.

Dünyada bu tarz şeylerin olağan ziyaretler olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Özince, şunları kaydetti: ''Öncelikle burada ABD tarafına ne istediklerini sorduk onların da aslında siyasal anlamda bazı beklentileri olduğu izlenimini edindik. Açık söylemek gerekirse şöyle bir uygulama beklentisi var; BM üyesi ülkeler BM kararını bir şekilde kendi ülkelerinde duyurmuşlar. Bunu bir düzenlemeye konu etmişler. Türkiye'nin de böyle bir düzenleme yapmasını istiyorlar. İkincisi de benim kanaatim; burada Türkiye daha serbest duracakmış gibi eğilimde zannedildiği için adeta kendi siyasi çevrelerinde 'biz Türklere gerekli siyasi ikazı yaptık' tarzında birşey... Bunun bizim açımızdan bir kıymeti yok. Türkiye Cumhuriyeti'nin de İran ticaretinde üstüne alınacağı birşey olduğunu düşünmüyorum. Bizim bu konuda bir sorunumuz yok.'' Özince, görüşme sonrası Bankalar Birliği olarak açıklama ihtiyacı duymadıklarını, konunun basına yansıdığını, ABD tarafının basına verdiğini anlattı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler