Barış; Daimi Bir Çabayı Gerektirir!
Büyük yazar Victor Hugo, “Barış her şeyi hazmeden bir mutluluktur” der. Evet, insan olarak daimi bir onuru ve mutluluğu hak ettiğimizi idrak ettiğimizde, dünya bambaşka bir yer olacak, insan tükenmez bir rengahenkle geleceğe tacını şimdiden takacaktır! O zaman ne savaşlar olacak ne de ona karşı barış gününe ihtiyaç duyulacaktır. Çünkü insanın bizatihi kendisi barış olacaktır...
Barışa evrensel bir çığlık ve ufuk için ancak 2. Dünya Savaşı’nın sona erdirilmesindeki simgesellikle birlikte start verildi. 2. Savaş’ın kıyıcılığının, dehşetinin ve vahşetinin dünyayı yok edecek bir kimyanın tutuşturucusu olduğunun kaygısı, barışın daimi ve sürekli bir talep haline gelmesine yol açtı...
Barışı istemek, savaşa uzak durmak şiarını sahipleniyorsak o zaman insanın yıkıma götüren güdülerini de iyi kavramamız gerekir...
Çünkü savaş dürtüsünün kökleşmesini; insanın kapitalizmle daha da şımarıklaşan saldırganlığında, kuşaktan kuşağa aktarılmasında, geleneklerin birer kodu gibi algılanmasında insanın kapitalizmle bağdaşık modern tarihinde aramak gerekir...
Kapitalizmin amacı
Kapitalizmin insanı unufak eden, kırsal yaşamı öğüten, insanları şehirlere karın tokluğuna taşıyan, curcunalı ve kontrolsüz başlangıç evresinin bilimin gelişimindeki şaşaalı dönemlerle birlikte sürmesi bir paradoks gibi görünebilir...
Kapitalizmin sınır tanımaz cevvaliyetinin haşin sömürü metotlarıyla hız kazanmasının şafağını, Kopernik’in, insanın ebedi uykusunu kaçıran büyük keşfini birlikte hatırlayabiliriz...
Dünyayı evrenin merkezinden alaşağı edip onun yerine Güneş’i koyan o günün koşullarının bu keşfinin ürkütücü gelip, insanların güvendiği dinsel dağlara kar yağdırması anlamına gelmez mi?
Evrenin merkezinde olmadığını anlayıp ruhsal güvensizliğe düşen insanın, kapitalizmin ‘modern’, insanı her türden değerden sıyırmaya amade ve ‘kara yürekli’ yazgısının peşine düşmesi başka nasıl açıklanabilir ki?
Barış cesaret ister
Barış daima cesaret gerektiren bir uğraştır... Shakespeare, “Haksız bir dava için dövüşmek hakiki bir cesaret sayılmaz” der...
Her savaş özünde haksız bir davayı çağrıştırır. Çünkü insanı öldürmeye davetiye çıkaran hiçbir şey haklı sayılamaz ve cesurca bir eylem olarak addedilemez... Barış için her an uğraş vermek ve insanı söz aracılığıyla, ikna metotlarıyla var etmek gerekir...
İnsanın kültürel ve zihinsel düzleminde genleşmesi, onu sözü çoğalan bir varlık haline getirdikçe, içimizde tarihin getirdiği alışkanlıkların ve akışkanlıkların birikimi ve irini de kendiliğinden ve yavaş yavaş boşalacaktır...
Hayata ve dünyaya baktığımız pencereyi büyüttüğümüzde, “düşman” tabiriyle nitelenecek şeylerin artık mümkün olduğunca hedef tahtasından uzaklaştığı, düşmanın belirsizleştiği ama buna karşın savaşın da türevleriyle çoğalıp, kılık ve kimlik değiştirdiğini daha iyi görebiliyoruz...
Biyolojik, kimyasal ve nükleer tehditlerin güncelliğinin ötesinde, ekolojik dengenin de bir savaş ritmi takınan insan tarafından bozulması bildik savaş ritüellerinin ve retoriklerinin de yer ve yön değiştirmesi anlamına gelmektedir...
Yoksulluğu çoğaltır
Dahası, yerel savaşçıkların sürgit devam ettiği, uzay ve siber savaşlarının bir oyun havasında köşe kapmacaya dönüştüğü yerde, barışı kalıcılaştırmak için daha kuşaklar boyu yol almak gerektiği gerçeğini de unutmamalıyız.
Ama önemli olan, barışın en büyük anlamıyla korkusuz, engelsiz ve şiddetsiz bir süreç olarak geri döndürülemezliğidir. Bunu her gün daha çok hissettikçe, umudumuz yeşerir. Goethe, “Kim ki her gün savaşa gider yaşam ve özgürlük için yalnız odur bunları hak eden” der... Goethe’nin vurgusu yaşam ve özgürlük için her gün uğraş vermeyi önceler ve bildik savaş yollarını dıştalar...
Özgürlük sorununun yakıcı bir biçimde devamı, ezilen kesimlerin farklı gerekçeler ve kümeler adı altında yaşadıkları, barışın şemsiyesini tam olarak açmanın önünde hâlâ çok ciddi engeller olduğunu ve çok uzun bir yol kat etmemiz gerektiğini gösteriyor...
Savaşlar sadece acıları katmerleştiren, yoksulluğu çoğaltan, öfkeyi büyüten ve insanlar arsında kalın bölmeler oluşturan kocaman birer yalandır. Hem de onca insanı cepheden cepheye, kırımdan kırıma sürükleyip yok ederek...
Paul Eluard, Savaşta Ölenler adlı şiirinde savaşın hayatını elinden aldığı bir askerin haykırışını şu sarsıcı dizelerde anlatır: Her yer tıklım tıklım ölü / Acı boğacak beni boğacak beni / Otlar yalnızlıktan kupkuru / Ama suçlu ben değilim ben değilim / Katillerle bir olmadım olmayacağım da / Özgür kalacağım işte böyle bir başıma / Ve insanoğluna bundan sonra da / Ne ölüm dokuncak ne dirim.
Güvercin ve gagasında bir defne dalı, barışa yetmez. Hepimiz birer güvercine ve ağızlarımızda defne dalına dönüştükçe, savaşın korkunç heyulası da o denli üstümüzden geçip gidecektir...
İnsanca tutunmak
Büyük düşünür Buda gençliğinde hayatın geçiciliğini anlamıştı.. Hastalık, yaşlılık, acı ve ölümü dört bela olarak adlandırmıştı... Bugün bu belalara, savaşın türevlerini, yoksulluğu, çevresel kirlenmeyi, azınlıklar ve göçmen sorunlarını, Kuzey- Güney sorununu, ırkçılığı vb. ekleyebiliriz...
Bu dünyaya üzgünce tutunmaya gerek kalmadan özgürce ve insanca tutunmak mümkün...
Her türden şiddete katıksız ve tavizsiz bir biçimde karşı durduğumuzda, büyük savaşların gündelik şiddet görüngülerinin rafineleştirilmiş hali olduğunu daha iyi kavradığımızda, barışa bir adım daha yaklaşmış, savaşa ise bir adım daha mesafeli durmuş oluruz...
Büyük yazar Victor Hugo, “Barış her şeyi hazmeden bir mutluluktur” der. Evet, insan olarak daimi bir onuru ve mutluluğu hak ettiğimizi idrak ettiğimizde, dünya bambaşka bir yer olacak, insan tükenmez bir rengahenkle geleceğe tacını şimdiden takacaktır!
O zaman ne savaşlar olacak ne de ona karşı barış gününe ihtiyaç duyulacaktır. Çünkü insanın bizatihi kendisi barış olacaktır...
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi