Başbakan'dan Putin'e çağrı

Başbakan Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin'in, "Ben Esad'ın avukatı değilim" sözlerini hatırlatarak, "Madem avukatı değilsek o müvekkili bırakmak lazım" dedi.

Başbakan'dan Putin'e çağrı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.05.2013 - 08:39

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, SETA tarafından Washington'da Mayflower Otel'de düzenlenen konferansta "21. Yüzyılda Küresel Düzen ve Adalet" başlıklı sunum yaptı

 "Siyasetten ekonomiye, hukuktan küresel düzene kadar her alanda adalet ilkesini gözetmeyen bir dünyanın insanlığa barış, huzur, mutluluk getirmesi mümkün değildir" diyen Erdoğan, dünyada 1 milyardan fazla insanın günde 1 doların altında gelirle yaşadığına işaret etti. Erdoğan adaletsizliğin en büyük kurbanının da çocuklar olduğunu söyledi. Erdoğan, Darfur, Somali ve Filistin'de gözlediği durumları anlattı.

Sosyal adaletsizliğin temelinde farklı olana karşı haksız muamelenin yattığını söyleyen Erdoğan, "İslamafobia"ya değindi. Konuşmasında Martin Luther King'den alıntılar da yapan Erdoğan, "Bir yerdeki adaletsizlik, diğer yerlerdeki adalete yönelmiş bir tehdittir" dedi.

'Hamas dahil Filistinlilerin olmadığı masadan barış çıkmaz'

Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulmadan Ortadoğu'da sadece sözden ibaret bir barış olacağını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Filistin topraklarındaki işgalin sona ermesi adaletin bir gereğidir. Filistin halkının özgür ve onurlu yaşam talebi adaletin bir şartıdır. Bu adalet ilkesini hayata geçirmeden barıştan, uzlaşıdan, refahtan bahsetmek mümkün değildir. Bunun için Filistin'de işgal ve ablukanın derhal sona ermesi ve 1967 sınırları üzerinde iki devletli çözümün hayata geçirilmesi gerekmektedir. Biz Türkiye olarak bunu destekliyoruz. Fakat işgal devam ettiği sürece, yerleşimci işgalciler yayılmaya devam ettiği sürece iki devletli çözümü hayata geçirmek mümkün olmayacaktır. Burada şunu vurgulamak durumundayım; Filistin ittifakı süreci bütün Filistinli tarafları ve grupları kucaklamalıdır. Hamas dahil Filistinli bütün grupların bulunmadığı bir masadan barış çıkmaz. Bunu bir defa böyle bilmemiz lazım."

'ABD ile güçlü dayanışma içindeyiz'

aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington'daki temasları kapsamında Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği Rezidansı'nda düzenlenen resepsiyonda, başkent ve çevresindeki Türk toplumu ve temsilcileriyle bir araya geldi. Resepsiyona, bazı Müslüman toplum temsilcileri de katıldı.

Türkiye-ABD ilişkilerinde özellikle AK Parti iktidarının bu döneminin çok daha farklı bir görüntü çizdiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bölgede, Türkiye NATO ülkesi olarak zaten askeri alandaki dayanışmamızın gerçekçi, en güçlü ifadesidir. Siyasi nokta da aynı şekilde. Tüm uluslararası ilişkilerde yine böyle bir dayanışmamızın olduğu ülkeyle ekonomik ilişkiler noktasında ise 10,5 yıl önce aramızdaki ekonomik ilişkilerin 8 milyar dolar olduğunu ve bugün ise geldiğimiz noktada 20 milyar dolara ulaştığını söylersem, nereden nereye geldiğimizi görme bakımından çok önemli olduğunu ifade etmem lazım. Peki bu yeterli mi? Tabii ki yeterli değil. Türkiye gibi, Amerika gibi iki önemli ülkenin böyle nüfus olarak baktığımızda yaklaşık 460 milyonluk nüfusun dış ticaret hacminin 20 milyar dolarda olmaması gerekir. Çok daha ileri durumda olması arzumuzdur."

'İsrail işgal, abluka, baskıya son vermeli'

Erdoğan, Filistin'de önce gruplar arasında "milli uzlaşı"nın sağlanmasının sonra da seçimlere gidilmesinin gerektiğini belirtti ve İsrail "zindanlarındaki" 5 bine yakın Filistinli tutuklunun serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Bu tutuklar arasında 10, 20 hatta 30 yıldır hapis yatan insanlar var. İsrail artık işgal, abluka, baskı, korku ve hapis politikalarına son vermelidir" diye konuştu.

'İsrail, Filistinlilere insanca muameleyi bilmeli'


Türkiye-İsrail arasında yürütülen sürece de değinen Başbakan Erdoğan, "Ama bu başlayan bir süreçtir. Henüz daha yolun başındayız. Daha ortasına, sonuna gelmedik. Biliyorsunuz bizim burada 3 önemli başlığımız vardır; bunun birincisi özürdü, bu halloldu. İkincisi tazminattı. Bu henüz görüşülüyor. Üçüncüsü ise Filistin'e uygulanan ablukanın kalkması olayıdır. Bunlar olmadıktan sonra bu adım atılmaz" diye konuştu.

Erdoğan, "İsrail gerçekten barış istiyorsa önce Filistinlilere insanca muamele etmeyi bilmelidir" dedi.

'Futbol maçı seyreder gibi tribünde mi duracaktık?'

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin dış politikasının merkezinde adalet ilkesi ve insanın bulunduğuna dikkati çekerek, "Suriye'de 100 bine yakın insan hayatını kaybetti. Zalim bir diktatör Suriye'de kendi halkına karşı hemen hemen her gün katliam üzerine katliam yapıyor. Ne yapacaktık futbol maçı seyreder gibi tribünde mi duracaktık, yani oradan bunu izleyerek bizler de tribünden alkış mı tutacaktık?" diye konuştu.

'Uluslararası kurumların aciziyeti utanç verici'


Suriye'de yaşanan olaylar karşısında uluslararası kurum ve kuruluşların acziyetinin insanlık adına utanç verici bir durum olduğunu söyleyen Başbakan
Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Suriye'de yaşananlara sessiz kaldığını belirtti. Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin yapısını da eleştirerek, mevcut üye yapısı ve veto sistemiyle de Suriye veyahut başka bir trajediye 'dur' demesinin mümkün görünmediğini belirtti.

Suriye'de sivillerin ve bebeklerin öldürüldüğünü söyleyen Erdoğan, dünyanın Banyas'ta yaşanan katliama duyarsız kaldığını ifade etti.

Sunumunun ardından, katılımcılardan gelen soruları da yanıtlayan Erdoğan, Suriye'de hakim olanın rejim değil, muhalifler olduğunu ileri sürdü. Erdoğan, şöyle konuştu:

"Suriye'de aslında rejim hakim değil. Şu anda hakimiyet muhalif güçlerdedir. Rejimin hakimiyeti şuradan geliyor, elinde kullanmış olduğu füzeleri var, uçaklarla bombardıman yapıyor, tanklarla, toplarla halkının üzerine gidiyor. Artık 100 bine doğru ölüm sayısı gidiyor ama kara hakimiyetindeki muhaliflerin durumu farklı. Şu ana kadar 283 füze attılar, bu NATO kayıtlarında mevcut. Ayrıca 'sarin' denilen bir kimyasal silahı da kullanıyorlar ve bütün bunların yanında, bunlara rağmen fedaican eden bir Suriye halkı var. Biz, tabi Suriye'de rejimin karşısındayız, Suriye halkının bizler yanındayız, onlarla bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu mücadelede destek veren ülkeler var, bu destek bundan sonraki süreçte daha da fazlasıyla artacaktır. Dün akşam yaptığımız görüşmelerde de bu işin olumlu yaklaşımlarını Sayın Başkan'dan da aldım. Askeri noktadaki müdahale ayrı bir konu. Burada 2. Cenevre Süreci diye ifade edebileceğimiz süreç var ki bu sürece Rusya ve Çin'i dahil edebilme sürecidir. Temennim o ki Rusya ve Çin sürece dahil edilebilirse o zaman daimi ülkelerin bütünü de burayla ilgili alınabilecek bir kararı çok daha rahat alabileceklerdir. Alınabilecek buradaki böyle bir karar süreci çok daha hızlandıracaktır, çünkü bu süreçte aslında hepsi de Esad'sız bir geçiş sürecinden bahsediyorlar."

'Avukatı değilse, Putin o müvekkili bıraksın'


Başbakan Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İstanbul ziyareti sırasında düzenlenen basın toplantısında, "Ben Esad'ın avukatı değilim,
Suriye'nin avukatı değilim, olanlardan memnun de değilim" dediğini hatırlatarak, "Sayın Putin'den daha başka şeyler bekliyorum. Madem avukatı değilsek o müvekkili bırakmak lazım. Atılması gereken adım neyse bu adımın atılması gerekir"
yorumunu yaptı.

ABD seyahatinin ardından başta Rusya olmak üzere bölge ülkelerini ziyaret edeceğini bildiren Başbakan Erdoğan, Suudi Arabistan, Katar ve Körfez ülkelerinin tamamına gitmeyi öngördüğünü, sürece çok daha etkin bir şekilde devam edeceğini belirtti.

Erdoğan, İsrail-Filistin barış sürecine Türkiye'nin katkısı, Gazze ve Batı Şeria'ya ziyareti ile ilgili bir soru üzerine de "Bizim gönlümüzde Hamas da El Fetih de hepsi bizim kardeşlerimizdir. Bunları birini bir kenara birini bir diğer kenara koyamayız" şeklinde konuştu.

Hamas'ın seçimleri kazanmasının ardından koyulan bariyerleri "güdümlü demokrasi" olarak nitelendiren Erdoğan, "Biz ileri demokrasiyi mi konuşuyoruz, gerçek manada bağımsız bir demokrasiyi mi konuşuyoruz, yoksa 'ben ne kadar istersem o kadar demokrasi' mantığını mı konuşuyoruz? 'Ben ne kadar istersem o kadar demokrasi' olmaz. 'Ben ne kadar verirsem o kadar yersin' olmaz" dedi.

'Öyle bir an var ki, savaş ve adalet adeta eş anlamlı'


Toplantıda Erdoğan'a, "Savaş karşıtı olduğunuz sonucunu çıkarabiliriz miyiz?" şeklinde de bir soru yöneltildi. "Öncelikle şunda hiç tereddütümüz, şüphemiz yoktur, Allah'ın adaleti kesindir. Orada tereddüt söz konusu değildir. O er geç tecelli eder ama onu biz bilemeyiz" diyen Erdoğan, bunun nerede, nasıl ve ne zaman olacağının bilinemeyeceğini ama muhakkak tecelli ettiğini söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslam dünyasının temsilcileri, Hristiyan dünyasının temsilcileri, Musevilerin temsilcileri bir araya gelmelidir. Tüm insanlığa ortak mesajlarını vermelidirler. Bu Suriye'deki katliama karşı nasıl tavır alınması gerekir. Ben savaşa karşıyım, savaşa duyarlılığı olan hiçbir insan tabi ki kabullenemez, kabul edemez. Ama öyle bir an vardır ki o işte son kelimenin, cümlenin demiyorum, kelimenin yapılacağı andır ki işte orada savaş ve adalet ikisi adeta eş anlamlıdır. İşte onun karar anı çok önemlidir. Bu konuda da buraya gelmeden din adamları eğer bu işi müşterek olarak büyütür de sınır aşan din adamları burada hakikaten ortaya çıkarlarsa inanıyorum ki orada farklı bir netice oluşabilir, ona göre de bunun adımları atılabilir. Siyasiler bana göre onlardan sonradır. Onlar yeter ki o zemini hazırlamış olsunlar."

'Interesting cevaplar veremedik galiba'

Sürenin dolduğunun belirtilmesi üzerine Erdoğan'ın, "Interesting cevaplar veremedik galiba" diye espri yapması salonda gülüşmelere yol açtı.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler