Baykal, Anayasa paketini değerlendirdi

CHP lideri Deniz Baykal Anayasa paketiyle ilgili olarak "'Kürt açılımı' diye başlayan süreçte alt yapısının olmadığı, gözükmüş ve proje ellerinde kalmıştı. 'Ermeni açılımı'nda aynı tabloyu, fiyaskoyu yaşadık. Şimdi Anayasa değişikliğinde de aynı noktaya gelmek üzeredir, gelmektedir, gelecektir" dedi.

Baykal, Anayasa paketini değerlendirdi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.03.2010 - 10:11

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Siirt'e giderek, Kültür Merkezi'nde düzenlenen il kongresinde yaptığı konuşmada, kongre bahanesiyle Siirtlilerle kucaklaşmaya geldiğini söyledi.

Türkiye'nin seçime doğru gittiğini, bu seçimde Türkiye'nin önemli kararlar alacağını bildiren Baykal, seçimin, bir değişimin kapısının açılacağı, bir yenilenmenin ortaya çıkacağı bir seçim olacağını bildirdi.

Yerel seçimde köklü bir değişimin harekete geçtiğinin görüldüğünü ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
''AKP'nin elindeki çok önemli kaleler düştü. AKP 8.5 puan oy kaybetti, bu hızlanarak devam ediyor. Önümüzdeki seçim yeni iktidarın ortaya çıkacağını gösteriyor, gidişat budur. Türkiye, artık bugüne kadar izlenen politikaları sürdürerek ileri gidemez. Yeni bir anlayışa ve değişikliğe ihtiyaç var. 8 yıldır bu iktidar iş başında. Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerin almış olduğu borcun iki katından fazlasını bunlar 8 yılda aldılar. Gelmiş geçmiş hükümetler ellerinden geldiği kadar yollar yaptılar, fabrikalar açtılar. Bunlar, 80 yılda yapılanları 8 yılda sattılar. Onun parasını da yediler, harcadılar. Bu kadar büyük kaynak kullanıldı. Türkiye'de göç yaşanıyor, esnaf perişan. Prim borçlarına gücü yetmiyor, ödeyemiyor. Vatandaş banka borcunu ödeyemez durumda. İki yaka bir araya gelemiyor. Dünyanın en pahalı mazotunu çiftçi kullanıyor. Gençlerimiz iş bulamıyor. 200 bin öğretmen elinde diploma tayin bekliyor. 200 bin öğretmeni de öğrenciler bekliyor. Bunlar yanlış işler, bunlar Türkiye'nin gerçek işleri.

Birilerinin bir eli balda bir eli yağda. Dolar milyoneri bakımından Türkiye rekor kırıyor. AKP iktidarına sırtını dayamış insanlar. 'Onların çocukları ve akrabalarından sıkıntı yaşayan var' diye bilir misiniz? Bakan çocuğu ve yeğeni olduğu için KPSS'ye girmeden kurumda en yüksek maaşını alabiliyor. Bu gidişin sonu Türkiye için daha iyi diyebilir misiniz? Dört fabrikadan biri kapandı, işsizlikte de dünya rekoru kırıyoruz. Tekel'in satışı iyi mi oldu? Orada işçi olan kazandı mı? Oraya tütün sağlayan Batmanlı, Siirtli çiftçi kazandı mı? Dışardan yabancı tütünü getirip, yabancı sigara üretenler kazandı. Bu iyi bir ekonomi gidişatı değildir. Değişim bu açıdan da gerekiyor. İlk seçimde yepyeni bir ufuk açılacaktır.''
 

"Bütün kimlikler eşittir"

Genel Başkan Baykal, insanların etnik kökeni ne olursa olsun barış içinde bir arada yaşadığını belirterek, insanların, kardeşçe birbirine karşı karşıtlık duygusuna kendisini kaptırmadan, birbirine sevgi duyduğu bir anlayış içinde yaşaması gerektiğine inandıklarını söyledi.

Hiçbir zaman ayrımcılığa alet olmadıklarını, ayrımcılığı teşvik etmediklerini ve kimseyi dışlamadıklarını dile getiren Baykal, şöyle devam etti:
''(Ben varım kimse yok) diyenin peşinden gitmedik. 'Sen varsın o da var, hep beraber varız, hep birlikteyiz' dedik. Türkiye'de herkesin kendi kimliği var, kimlik insanın şerefidir, onurudur. Bütün kimlikler eşittir. Hiçbir kimlik diğerinin üzerinde ve altında değildir. Her birisi saygıyı hak eder. Bizim dinimizde insanları köküne, kökenine göre ayırmak var mı? Böyle bir şey hiçbir zaman olmadı. Bugünün anlayışı gerektirdiği için değil, İslamiyet'in çıkışından beri 'o Arap'tır üstündür, o Türk'tür altındadır, bu Kürt'tür yanındadır' böyle bir şey oldu mu? Hepsi eşit, hepsi kardeş. Herkesin kimliğine saygı duyuyoruz.

Devlet bir kimliğin siyasetini yapmaz, yapmamalıdır. Arap da Kürt de kardeştir, kardeş de kalacaktır. Bunlar içinde ayrım yapmak kimseye yarar getirmez. Hepimiz kardeşiz, eşitiz. Burada hepimize yer var. Kimse hiçbir yerde kimseye karşı ayrımcılık düşüncesini aklından dahi geçirmemelidir. Bizi birbirimizinden ayırmak isteyenlerin tuzağına biz düşmedik, siz de düşmüyorsunuz, Türkiye'de o tuzağa düşmeyecektir. Hep beraberiz. Hepimiz bu milletin bir evladıyız. Eşit vatandaş olarak bir aradayız. Hepimizin bir kimliği var ama hepimiz bu Türkiye'nin bir vatandaşıyız. Herkesi eşit ve kardeş görüyoruz. Bizim anlayışımız bu. Büyük toplumun eşit parçalarıyız. Antalya'da senin, Eruh da senin. Bütün Türkiye'ye aynı tapu ile sahibiz. 72 milyon adet tapu var. Her birimizin cebinde aynı tapu var. Bu tapu da bütün Türkiye'nin sınırlarını kapsıyor. Ayrışmaktan kimseye hayır, yarar gelmez. Ne refah ne eğitim ne kalkınma ne demokrasi, eşitlik, barış gelir. Hepsi tehlikeye girer. Biz bu inançtayız. Gelin ele verelim.''


"Ayrışma ikna ile olmuyor, silahla, terörle olur"

Baykal, anlayışlarında etnik ayrımcılık ve dışlama olmadığını kaydederek, şunları söyledi:
''Ama kimliğe saygı var, demokrasi var, eşitlik var, özgürlük var, terör hiç yok. Terör yanlış. Ayrışma ikna ile olmuyor, silahla, terörle olur. Yapılması gereken şey, terörü kaldıralım, silahı kaldıralım. Masanın üstünde silah durmasın. Masanın üstünde silah durduğu anda barış olmuyor, kalkınma olmuyor. Terör kalktığı zaman bilin Türkiye'de asıl kardeşlik o zaman başlar. En güzel kardeşlik, en güzel demokrasi, en güzel hukukun üstünlüğü, terör ve silah ülke gündeminden kalktığı anda gerçekleşir. Biz bunu ön görüyoruz.''

 


''Ne oldu Kürt açılımı?"

Baykal, Kültür Merkezi'nde düzenlenen partisinin Siirt İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Irak'a yabancı güçlerin müdahale ettiğini belirterek, bu nedenle Irak'taki insanların birbirine düştüğünü söyledi.

Irak'ta 1 milyon Müslüman evladının göz göre göre birbirine kırdırıldığını, bunun altında etnik ayrışmanın yattığını kaydeden Baykal, şöyle dedi:
''Eğer insanları birbirine düşürmeye başlarsak 'sen osun sen busun' diye, neyse ne sana ne kardeşim ne kurcalıyorsun? Herkes anadilini konuşsun, anadilinde yayın yapsın, anadilini istediği gibi kullansın başımızla beraber ama ben devlet olarak sürekli 'Sen şusun sen şusun' diye ayrıştırırsam onları birbirine karşı husumete yönlendirirsem bundan ülke zarar görür. Şimdi Türkiye bu yöne gidiyor. Ne oldu Kürt açılımı? Neredeyse geldi döndü Yeşilçam açılımına geldi. Yeşilçam'a gelmeden önce bir Hollywood'a gittiler. Biliyorsunuz Kevin Costner diye bir artist var. Ondan güç alarak, bize bu iyi bir şey dedirtecekler. Bunların hiç birisi işlemez. Büyük paralar verildi.

Şimdi etnik iş yanlış, 'Ermeni açılımı' dediler, yanlış. Durduk yerde tarihi olayı kaşıdın. Ermeni açılımı yapacağım... Biz düşman değiliz zaten. Tarihteki acıları biliyoruz. Şimdi kimseyle düşmanlığımız yok. Sovyetler Birliği'nden Ermenistan ayrılınca onu ilk tanıyanların başında Türkiye var ama Ermenistan Azerbaycan'ı işgal edince sınırı kapattık. Şimdi Ermenistan ile dost olacak diye Azerbaycan ile karşı karşıya geldik. Doğal gaza zam yapıldı, ekonomik beledini ödedik. Yanlış işler bunlar. Bu iktidar iyi hazırlanmamış, alt yapısı oluşturulmamış. Sağdan soldan kendisine 'şöyle yap iyi olur, şöyle yap iyi olur' denilen istikametlere sürüklendi. Kürt ve Ermeni açılımları Türkiye'nin başına dert açtı, Türkiye'yi sıkıntıya soktu. Yanlış bir politika uyguladığı ortaya çıktı. Yapılacak iş açıktır. Hepimiz kardeşiz, bin yıldır buradayız. Daha binlerce yıl beraber yaşayacağız. Kimse bizi birbirimizden ayıramaz.''
Bölgede yaşayan insanların sorunları ve sıkıntılarının bulunduğunu, bunların başında eğitim ve ekonomik sıkıntının geldiğini kaydeden Baykal, bu bölgedeki insanlara geçim kapısı sağlayacaklarını, bunun sağlanmaması durumunda huzur olmayacağını bildirdi.

Bunun yeşil kart dağıtarak sağlanamayacağını ifade eden Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''AKP diyor ki 'Güneydoğu'da açılan fabrikalar zarar ediyor, ben onları kapatırım'. Şimdi zarar ediyor diye fabrika kapatırsan kara geçeceğini mi sanıyorsun. Kapatmada kar var mı? Tam tersine daha büyük zarar var. Senin bakman gerek kar-zarar hesabı, muhasebe hesabı değil. Onları başı dik şekilde yaşatacak ortamı yaratacaksın. 1950, 60 ve 70'li yıllarda Türkiye'nin batısında devletin kurduğu fabrikalar zarar etmiyor muydu? Onlar ede ede Türkiye'yi kalkındırdı. Belli noktaya getirerek, daha farklı yapıya geçirdi. Burada aynısını niye yapmıyorsun? Burada iş yeri, fabrika açacağız, kar etse de zarar etse de açacağız. Birinci temel mesele bu. İkincisi GAP'ı tamamlayacağız. Sulama için gereken ihaleleri biran önce tamamlayacaksın. En temel işlerin başında GAP'ı bitirmek gerekiyor. CHP bunu noktalayacaktır. CHP iktidarında geri kalmış bu coğrafyamızda en kaliteli kolej, Anadolu lisesi ve fen liseleri düzeyinde okulların açılmasını sağlayacağız.''


Deniz Feneri Derneği davası

Toplusal barışı sağlayacaklarını, yaşanan olumsuzluklara karşı el birliğiyle mücadele vereceklerini ifade eden Baykal, son günlerde Deniz Feneri davasının tekrar gündeme geldiğini söyledi.

Bir yıl geçmesine rağmen halen iddianamenin yazılmadığını dile getiren Baykal, şöyle konuştu:
''İddianame yok ortada. Almanlar dayanamadılar, buradaki insanlar için ikinci iddianameyi hazırladılar ve şimdi yargılayacaklar. İfadesini almaları lazım bu kişilerin. Bize yazıyorlar 'Sen ifadesini al bana gönder' diyor ve şu soruları sor diyor. Bizimki diyor ki 'Hayır benim işim değil sormam'. O zaman diyor ki 'Ben savcımı göndereyim ifadesini alsın'. Ona da izin verilmiyor. Bu insanları niye himaye ediyor bu iktidar? Bunun altında ne yatıyor? Sana ne kardeşim kim suç işlediyse hesabını versin. Milletvekillerinin dokunulmazlığı var mı değil mi? Milletvekilleri suç işlediğinde el koyamıyor, mahkemeye çıkaramıyor, Meclis'in izin vermesi lazım ama Meclis izin vermiyor''

Milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasını istediğini ancak kabul edilmediğini dile getiren Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''(Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal'ın dokunulmazlığını kaldıralım var mısın?) diyorum ona da gelmiyor. Şimdi bakınız mahkeme karşısında boynu eğik bir siyasi kadro var. Mahkeme karşısında hesabını verememiş, hesabını vermekte sıkıntısı olan bir siyasi kadro var. Meclis'te 550 milletvekili var, 600'ün üzerinde dosya var. Son günlerde Anayasa değişikliği tartışması yaşanıyor. Bunun altında ne yatıyor? Bu yargı ile ilgili, mahkemelerle ilgili Anayasa düzenlemesinin altında bu konuştuğumuz manzara yatıyor. Şimdi AKP şu hesabı yapıyor: 8 yıldır iktidardayım, iktidarda durumu idare ettik. Şimdi yavaş yavaş bize yol gözüküyor, seçim geliyor, millet desteğini çekmeye başladı. Onlar da görüyorlar ki Abbas yolcudur yolcu. Bunu gördüler yarın iktidardan düştüğünde ne olacak o doysalar.


Şimdi bakın getirdikleri Anayasa değişikliğinin bir özelliğini söyleyeyim. Anayasa Mahkemesi bir ceza mahkemesi haline dönüşebiliyor. Şimdi getirdikleri, yeni Anayasa Mahkemesinin yapısı şu üye sayısını arttıralım. İyi peki yapalım. Bu 19 üyeyi nasıl seçelim. Şimdi getirilen değişiklik diyor ki bunun 16'sını Cumhurbaşkanı tayin etsin. Hangi Cumhurbaşkanı? AKP'nin 3 temel kurucu çekirdeğinin mensubundan birisi. Cumhurbaşkanı 16 tane üye tayin edecek. Peki Cumhurbaşkanı'nın tayin edeceği görevlinin, memleketin AKP anlayışını bir araya bırakıp memleket için doğrusunu yapacağı güvenini aldınız mı? YÖK nasıl oluştu, rektörler nasıl oluştu görüyorsunuz. Şimdi Anayasa Mahkemesinin 19 üyesinden 16'sı AKP yandaşlarından oluşacak, YÖK, RTÜK gibi olacak. Sonra onun karşısına yüce divan olarak çıkacaklar ve burada hukuk olacak. Anayasa Mahkemesi, AKP mahkemesine dönüşecek. Anayasa, yargıyı AKP yargısına dönüştürecek. Yol gözüktü, gideceksek bu Anayasa Mahkemesini sağlama almamız lazım diyorlar. HSYK tartışması da budur.''

Cami, kışla ve yargıya siyaset sokulamayacağını, bunun kutsal temel anlayışlar olduğunu belirten Baykal, camiye siyaset sokmayacaklarını, caminin, inançların mukaddes buluşma yeri olduğunu söyledi.

''Elbette siyasetçi gelecek ama protokolle gelmeyecek, camide protokol olmayacak herkes orada Müslüman, eşit, protokol uygulaması olmayacak. Etrafında korumalarla falan gelmeyeceksin. Kendini Allah'ın evinde hissedeceksin. Camiye siyaset girmeyecek, siyasetçi insan olarak oraya girecek. İkincisi kışlaya siyaset sokmayacağız. Kışlada siyasetin yeri yok, olmaz'' diyen Baykal, TSK'nin de milletin olduğunu vurguladı.

Siyaseti mahkemeye de sokmayacaklarını belirten Baykal, şöyle dedi:
''Mahkeme de kutsal. Mahkeme de adaletin, hakkın gereğinin yapılacağı yer. Orada kimsenin rütbesi, makamı, parası, pulu, mevkisi hiçbir önem taşımaz. Oraya herkes gelecek ve adaletin karşısında hepimizin boynu bükük olacak ama kendimize göre mahkeme kurarsak, adaleti çığırından çıkararak siyasileştirerek kendi siyasi adaletini millete dayatmaya kalkarsan bu bizi birbirimize düşürür. Şimdi bu yanlışlar yapılıyor. Aman bunlara izin vermeyin. Önümüzdeki seçim var ve CHP iktidarı var.''

 

Baykal, Anayasa paketini değerlendirdi

CHP lideri Baykal, Siirt'e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Başbakan'ın HSYK üyelerine yönelik eleştirileri vardı, 'İstifa etsinler parti kursunlar' diye. Ayrıca, sizin de hazırladığınız bir taslak metin olduğu kamuoyuna yansımış durumda, bu taslak metni iktidarla paylaşmayı düşünüyor musunuz?'' sorusunu Baykal, şöyle yanıtladı:
''Anayasa tartışmaları etrafında, yeni yeni tartışmalar çıkıyor. Bunu dikkatle izliyorum. Tartışmaların bir kısmı polemik, önümüzdeki konunun iç yüzünün ortaya çıkmasına yardımcı olacak nitelikte tartışmalar değil. Bu bakımdan onlara katkı yapmayı düşünmüyorum. Başbakan'ın üslubunu biliyoruz, olayı saptırmaya, siyasi polemiğe çekmeye yönelik bir yaklaşımı var. Ancak Türkiye'nin önünde çok ciddi bir konu var, Anayasa değişiliği konusu. Nasıl gelişmekte olduğunu izlemek, değerlendirmek hepimizin temel görevidir. Bu açıdan baktığımızda gördüğümüz şudur: Bu taslağın açıklandığı günden şu ana kadar geçen süre içinde bazı önemli noktalar aydınlanmaya başlamıştır. Birinci temel nokta AKP bu girişiminde yalnız kalmıştır.''

AKP, Anayasa değişikliği projesini kendi siyasi parti mutfağının bir iç işi gibi düşünüyor. Bunun yanlış olduğunu başından beri söylüyorduk. Anayasa değişikliği konusunu, kimseyle istişare etmeden, kimsenin katkısını talep etmeden, hiçbir müzakere şansını Türkiye'ye, Türkiye'deki hiçbir kesime tanımadan, kapalı kapılar arkasında, kendi partisinin bir iç işi gibi düşünerek, bir emrivaki yaptı. Arkasından da bu değişikliği toplumun değişik kesimlerine kabul ettirme gayreti içine girdi. Çeşitli temaslar yaptı. Şu ana kadar yaptığı temasların ve görüşmelerin ortaya koyduğu gerçek şudur: AKP'li iş adamları dışında hiçbir toplum kesimi bu Anayasa değikliğini benimsememiştir. Bu anayasa değişikliğine toplumun hiçbir kesiminden bir sahiplenme, bir destek ortaya çıkmamıştır. Bu fevkalade önemlidir.

Türkiye'nin demokratik olgunluğu bakımından, bir korku imparatorluğunun Türkiye'ye hakim kılınmak istendiği bu ortamda dahi böyle bir Anayasa değişikliğine, görüşülen toplum kesimlerinin mesafeli bir duruşla değerlendirmiş olmasını çok önemli sayıyorum. Herkes mutabakat talep etmiştir. Bu, bu olmadı demektir. Ayrıca bu yapılan tasarının demokratik hukuk düzenine ne kadar ters düşeceği de açıkça ifade edilmiştir. Kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracağı, yargı bağımsızlığını tahrip edeceği çok açık bir bir biçimde ifade edilmiştir. Velhasıl bu kısa süre içerisinde dahi AKP'nin bu Anayasa değişikliği projesinin iç yüzü, toplum tarafından doğru bir biçimde algılanmıştır. Bunu çok önemli bir kazanım olarak görüyorum.''

"Siyasi desteği dibe vurmaya başlamış...''

Deniz Baykal, ''bundan önceki açılımlarda da böyle bir serüvenin yaşandığını'' savunarak, şunları kaydetti:
''Önce 'Kürt açılımı' diye başlayan süreçte de toplumda büyük bir heyecanlanma, hatta iyi niyetle sahip çıkma gayreti kendisini göstermişti ama kısa bir süre sonra alt yapısının olmadığı, iyi hazırlanmadığı, yanlış çıkış noktalarına dayandığı gözükmüş ve proje ellerinde kalmıştı. 'Ermeni açılımı'nda aynı tabloyu, fiyaskoyu yaşadık. Şimdi Anayasa değişikliğinde de aynı noktaya gelmek üzeredir, gelmektedir, gelecektir. Bunu çok açıkça görüyorum. Türkiye bu değişiklik projesinin iç yüzünü anlamıştır ve bunu reddetme duygusu içine girmiştir.

Bunun haklı nedenleri vardı. Anayasa gibi tüm toplumu, milleti, hatta ülkenin yarınlarını ilgilendiren bir konuda AKP'nin siyasi desteği artık dibe vurmaya başlamış, seçimde sağladığı çoğunluğu hiçbir şekilde bir daha sağlaması mümkün olmayan, bir siyasi parti olarak tek başına, kimse ile istişare etmeden, iş birliği yapmadan, bir dayatmayla Anayasa değişikliğine kalkışması prensip olarak doğru olmadı. Üstelik getirilen değikliklerin iç yüzünün de demokratik birikimine, hukuk devleti anlayışına, bağımsız bir yargı talebine, ihtiyacına ciddi cevap vermediği görülmüştür. AKP bu değişilikle kendi özel anlayışını, devlete, topluma millet dayatma girişimi içinde suçüstü olmuştur. Getirilen değikliğin, Türkiye'nin ihtiyacından değil, bir siyasi parti olarak AKP'nin kendine özel ihtiyaçlarından kaynaklandığı ortaya çıkmıştır. Bu Anayasa değişikliğinin bir AKP projesi olduğu net bir şekilde görülmüştür. Bağımsız yargıyı AKP vesayetine almaya yönelik bir AKP yargısını Türkiye'de oluşturmaya yönelik bir proje olduğu çok açık bir biçimde görülmüştür.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler