Baykal gündemi değerlendirdi (11.03.2010)
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Gerçekten Genelkurmay'da böyle bir eylem planı, (irticayla mücadele eylem planı) yani sabotajları, hukuk dışı tertipleri ön gören, amacı da meşru hükümeti yıkmak olan bir eylem planının resmen hazırlandığı ortaya çıkarsa bu olağanüstü önemli bir olaydır'' dedi.
Baykal, CNN Türk'teki ''Ankara Kulisi'' programına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
''Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, Albay Dursun Çiçek'in hazırladığı iddia edilen belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu söylediği veya onun tarafından yapıldığını kabul ettiği gibi bir beyanınız oldu, bu sizin bir bilginize mi dayanıyor yoksa bir yorum mu?'' sorusuna Baykal, ''Bunun gerçekçi bir yorum olduğundan kuşku duymuyorum. Çünkü askeri savcılığın yaptığı değerlendirmeler, Dursun Çiçek'le ilgili tutuklama talebi de bir veri olarak ortada'' yanıtını verdi.
Konuyla ilgili savcılığın tutuklama talebini askeri mahkemenin geri çevirdiğini, sorunun da buradan kaynaklandığını ifade eden Baykal, şunları kaydetti:
''İrticayla mücadele eylem planı olarak nitelenen ve birbiri ardına son zamanlarda ortaya atılan büyük iddiaların bir anlamda temelini oluşturan ana iddia, hem Genelkurmayın içinde hazırlanmış olması, hem Hükümete ve irticaya karşı bir eylem planını öngörüyor olması, kapsamlı ayrıntılı bir plan olması, sonra bu planın 'fotokopiydi, orijinaldi' tartışmasına, orijinal iddiasıyla dört buçuk ay sonra yeni bir belgenin, 'içeriden tanıklık yapmaya da hazırım' diyen birisinin mektuba koyup İstanbul'a savcılığa göndermesiyle ortaya çıkması, bütün dikkatleri bu olaya çekti. Bu olay büyük bir olaydır. Gerçekten, Genelkurmayda böyle bir eylem planı yani sabotajları, hukuk dışı tertipleri ön gören, amacı da meşru hükümeti yıkmak olan bir eylem planının resmen hazırlandığı ortaya çıkarsa bu olağanüstü önemli bir olaydır.''
Belgenin gerçek olup olmadığıyla ilgili bir sürecin yaşandığını ve bunun çeşitli aşamalardan geçtiğini anlatan Baykal, ''Ne incelendi? Kimler inceledi. İnceleme sonucunda varılan kanaat nedir? Ve o kanaat gerçeği ortaya koyma bakımından ne derece önemlidir? Bu bir bilim'' dedi.
''Parmak izi incelemesi şart"
''Adli Tıp zaten güvenmezlik içeriyordu ama Jandarma kriminal raporu da yetersiz olabilir. Çünkü bu siyasi pazarlıkla ayarlanmıştır, bunu mu diyorsunuz?'' sorusuna Baykal, şu cevabı verdi:
''Buradaki bütün mesele şu grafolojik incelemeyle matematiksel gerçeği ortaya koymak kolayca mümkün değildir. İmza incelemesi ile yazı incelemesinde, 'evet, bu bunundur' diye matematiksel bir kesinlikle hüküm vermek mümkün değildir. Matematiksel kesinlikte hüküm vermeye yardımcı olacak yöntem parmak izidir. İmza benzetilebilir, nitekim orada 'aynısı' denilmiyor. 'Benzer olduğu' falan 'kanaatine varılmıştır' diyor. Hep esnek ifadeler. Matematiksellik yok. Burada matematiksel kesinlikle bize yardımcı olabilecek yöntem parmak izi incelemesidir. İmza sahibi olduğu iddia edilen kişi diyor ki 'Bu benim imzaladığım bir kağıt değildir, bu benim imzam değildir. Eğer bunu ben imzaladıysam o kağıdın üzerinde benim parmak izim olması lazım.' Kendilerine tut diye verdikleri zaman tutmuyor, eldivenle tutuyor.
Hala bu inceleme ne İstanbul'da Adli Tıpta ne de Ankara'da jandarmada yapılmıştır. Umut ediyorum önümüzdeki günlerde yapılacaktır. Buraya geldikten sonra bunun yapılmamasını anlayışla karşılamak mümkün değildir. Nitekim İstanbul'daki mahkemede yani Ergenekon davasına bakan sivil hakimlerin bulunduğu mahkemede jandarma raporuna ve askeri savcılığın talebine rağmen Ankara'daki Askeri mahkemedeki hakimler de 'olmaz kardeşim, bunu söyleyemezsiniz' dedi. Mahkeme şu anda bunun geçerli olduğu kanaatine varabilmiş değildir.''
''Çankaya bunun konuşulacağı zemin mi?"
''Tereddüt varsa niye bakmıyorsunuz şu parmak izine? Niye bakmıyorsunuz mürekkep yaşına? Siz Hammurabi belgesindeki yazının yaşını çıkarmayı başarıyorsunuz da şu Genelkurmayda hazırlandığı iddia edilen kağıttan belgenin yaşını çıkaramıyor musunuz?'' diyen Baykal, olayla ilgili kendi vicdanının tatmin olmadığını söyledi.
Baykal, şunları söyledi:
''Bu noktada eğer silahlı kuvvetlerin komuta kademelerinden birileri 'evet anlaşılıyor bu yapmış' diyorsa bu kanaati temellendirmek durumundadır. Mahkeme nezdinde bu temellendirilmiş değildir. Belki umut ediyorum bir süre sonra diyecektir ki 'yapmış kardeşim işte parmak izleri de var'. Bu çıkmadan niye böyle bir kabule silahlı kuvvetler gitti? Sorguladığım nokta bu. Ben tatmin olmamışım. Resmi açıklama yapıldığı zaman böyle hassas bir konuda, bütün medya, herkes 'kabul etti silahlı kuvvetler' diyor.
Öyle yorumlanacağı biliniyor mu, niye böyle yorumlanacak bir açıklama yapılıyor? Mahkemede yürüyen bir süreç var. Bu süreci beklemeden bu angajman kamuoyuna neden yapılıyor. Çankaya da bu kabul ifade ediliyor mu, edilmiyor mu? Ediliyorsa niye ediliyor? Çankaya bunun konuşulacağı zemin mi?
Bizim daha olgunlaşmamış, konunun yeterince aydınlatılamadığı bu noktada Dursun Çiçek'ın bu işin içinde olduğu izlenimini verecek bir kabulü, bir kurumsal kabulün, ifadenin ortaya çıkması sorgulanması gereken bir konudur.''
''Kurumsal zafiyet olarak tespit ediyorum"
Baykal, 1. Ordu Komutanlığı'nda 2003 yılında yapıldığı söylenen tatbikatla ilgili bir binbaşının bilirkişi raporunu kamuoyunun bilgisine sunduğunu ve bu raporun açıklanmasının çok önemli olduğunu belirterek, ''Yani silahlı kuvvetlerin kendisinin 2003'teki bu olayla ilgili bir sorumluluk paylaştırma gayreti içine girmiş olduğunu, bu bilirkişi raporu için de söylüyorum ortaya çıkmış olması çok düşündürücüdür. Suç var mı yok mu bunu bilmiyoruz, inceleyip görürler. Fakat 'bilinsin ki bir yetki tecavüzü var burada' denilmiş olmasını ben bir kurumsal zafiyet olarak tespit ediyorum'' dedi.
Deniz Baykal, şöyle devam etti:
''Çiçek'in sorumluluğuyla ilgili kabul yönündeki açıklama askeri savcılığın değerlendirmesi, hem de bilirkişi raporu ile 1. Ordudaki tatbikat hakkındaki değerlendirme, bu kabullerin, ordu komutanlarının, kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay 2. Başkanı'nın tahliyesiyle eş zamanlı gerçekleşmiş olması dikkat çekici.
Bütün bunların tümünün Çankaya'daki zirvenin ve arkasından kutlama yemeğinin ertesinde saatlerle ölçülecek bir zaman diliminde cereyan etmiş olması, üzerinde durulması gereken bir noktadır. Türkiye'de hukukun, siyasetle, güçle ilişkisi konusunda çok ibret verici örnekleri yaşamakta olduğumuzu görüyorum. Daha önce de gördük. Çeşitli vesilelerle gördük. Ergenekon'da da gördük. Bu süreçte de görüyoruz. Artık Türkiye'de bağımsız bir yargının bu tip hassas konularda kendi sorumluluğunu üstlenerek kamuoyunu tatmin edici güven verici bir çalışmayla, hükümler verdiği inancı çok ciddi şekilde sarsılmıştır.''
"Kaygı verici bir anlayıştır"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''dış politikada soykırım iddiası tehlikesini dikkate alarak politik tercihler yapılmayacağının güven verici şekilde ortaya konulması gerektiğini'' belirterek, ''Bu baskıyla dış politika yapacağımız kanaati yabancılarda ortaya çıkarsa bunun üstesinden gelemeyiz'' dedi.
İsveç Parlamentosunda Ermeni soykırımı iddialarının bir oy farkla kabul edilmesini ve bunun ardından yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Baykal, konunun Türk kamuoyuna çok geç intikal ettirildiğini belirterek, ''Konu çok daha önce kamuoyuyla paylaşılmış olsaydı, herhalde oylamadaki bir kişilik farkı ortadan kaldırmak mümkün olabilirdi'' dedi.
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin kararına da değinen Baykal, bu kararın sadece 1915 tarihiyle ilgili olmadığını, 1915-1923 arası dönemi soykırım iddiaları için mesnet yaptığını anlattı.
Baykal, ''Bu şekilde ilk kez Cumhuriyet dönemi de yani Atatürk dönemi de bu iddiaların kapsamı içine alınmıştır. Bu çok büyük bir haksızlıktır. Hem tarihi bir haksızlıktır hem siyasi açıdan vahim bir anlayış, kaygı verici bir anlayıştır'' diye konuştu.
Konunun Amerikan Kongresinde bu şekilde ele alınmasının bir tarihi gerçeğe yönelik ahlaki tavır oluşturma anlayışının ötesinde Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik siyasi bir karalama, suçlama anlayışını ortaya koyduğunu vurgulayan Baykal, durumu fevkalade vahim, yanlış bir olay olarak niteledi.
Amerikan Kongresinin 1894'ten itibaren Ermenilere karşı Türkiye'de mezalim uygulandığını ifade ederek kararlar çıkardığını anlatan Baykal, 116 yıldır Amerikan Kongresinden Türkiye'ye yönelik defalarca böyle karar girişimleri olduğunu söyledi.
Baykal, ''Bu, tarihe karşı saygı anlayışıyla ilgisi olmayan bir iştir. Bu siyasi bir olaydır. Türkiye'nin bunu böyle görmesi lazım. Hiçbir zaman dış politikada soykırım iddiası tehlikesini dikkate alarak politik tercihler yapmayacağımızı güven verici şekilde ortaya koymamız lazım. Bu baskıyla dış politika yapacağımız kanaati yabancılarda ortaya çıkarsa bunun üstesinden gelemeyiz'' görüşünü dile getirdi.
Bu çerçevede Ermenistan ile imzalanan protokolün yanlış olduğunu da ifade eden Baykal, ''Protokol, Azerbaycan ile ilişkilerimizi zedelemiştir, Ermenistan, Amerika ile ilişkilerimize yardımcı olamamıştır. Maalesef oralarda da bu kararlar çıktı. Bu protokolü artık uygulama zemini kalmamıştır. Zannediyorum hükümet, 24 Nisana kadar protokolü çekmeye cesaret edemeyecek. Sadece birtakım yüksek tehdit olasılıkları etrafında siyaset götürecek ama bu protokol politikası yanlış bir politikadır'' diye konuştu.
''İhbarcıların üzerine gidilmesi çok önemli"
İçinde silahlı kuvvetlere ait mühimmat bulunan bir kamyonun polis tarafından durdurulması ve konuyla ilgili savcılığın açıklaması hatırlatılarak, ''Bu tür olayların yaşanması gelinen nokta bakımından neler düşündürüyor?'' şeklindeki soru üzerine Baykal, bu tip konularda ihbarcıların üzerine gidilmesinin çok önemli olduğunu, bu konuda ihbarı yapanın sevkıyatı ayrıntılarıyla bildiğinin anlaşıldığını söyledi.
Bu ayrıntıları bilen birinin bunun rutin bir uygulama olduğunu da bilmesi gerektiğini ifade eden Baykal, ''Ya bunu da bilerek ve yahut bunu bir gündem belirlemek üzere TSK'ya karşı kampanyanın bir parçası olarak kullanmayı amaçlıyor. Ya da başka bir ince hesap varsa onun ortaya çıkması lazım'' dedi.
Bugüne kadar pek çok yanlış ihbar ortaya çıktığını belirten Baykal, ''Amerika'dan ihbar yapıldı. Başbakan Yardımcısına suikast iddiası boş çıktı. İhbarı yapan kimdi peki araştırıldı mı? Hayır. Aynı şekilde hakim, 'takip ediliyorum' diye çıktı, o kozmik patatesler dediğimiz olay... Günlerce bütün Türkiye ayağa kaldırıldı. Genelkurmay Özel Harp Seferberlik Dairesi'nde günlerce araştırmalar yapıldı, hiçbir şey çıkmadı'' diye konuştu.
Baykal, ''bunların, bir suçlama, bir karalama ihtiyacını, bir merkezden koordine edilen böyle bir planlamanın yürütüldüğü kanaatini getirdiğini'' ifade ederek, şunları söyledi:
''Bavullarla belge geliyor. Nereden geliyor? Gelenlerin bir kısmı çarpıtılmış, tahrip edilmiş, eklenmiş ama neyse ne... Bir kısmı da doğru, doğru da neyi ifade ediyor, neyi amaçlıyor? Böyle bir faaliyetin sistematik bir şekilde kurumsal olarak iktidarın himayesi ve desteği olmadan götürülmesi mümkün mü? Günümüzde artık bunlar siyasi mücadelenin bir yöntem olarak kullanılıyor. Biz de bunlara muhatap olduk zamanında. Benim hakkımda da zamanında uluslararası iftira belgeleri, belli yabancı ülke kuruluşlarının orada görev yapan insanların adını içeren, onların yazışma formatını kullanan resmi belgelerle bana yönelik suçlamalar yapıldı. Türkiye'de böyle bir saldırının hedefidir. Elbette bütün hukuksuzluklar araştırılmalıdır ama toplumda böyle bir kendi kendisine suçlama yönelten, kendine güvenmeyen, kendi kurumlarını tahrip eden bir noktaya ülkenin sürüklenmesinin demokrasi arayışıyla, sivilleşmeyle alakası yok. Maalesef Türkiye'de meydan boş bırakılmıştır. İçeriden, dışarıdan birilerinin katkısıyla böyle bir tezgah götürülüyor.''
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt