Belge, Hukuk ve Siyaset...
Fotokopi-belge artık çok ünlü... Siyasal tarihimizde de kuşkusuz eşsiz yerini alacaktır. İleride gerek siyasal tarihçiler, gerekse hukukçular bu belge üzerinde yazacaklar, Türk siyasal yaşamının bugünleriyle ilgili çıkarımlar yapacaklardır...
Albay Çiçek’in imzasını taşıdığı iddia edilen ve Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu olan Av. Serdar Öztürk’ün yazıhanesinde bulunduğu açıklanan belge ortaya çıktığı günlerde Türk siyaset kurumunun sorumlu kişilerinin açıklamalarını anımsayalım.
Başbakan Erdoğan; “Bu belge gerçekse çok vahimdir, gerçek değilse daha vahimdir” dedi. Bu yargısı çok doğruydu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: “Bu olay siyasal tarihimiz için bir skandaldır. Belgenin aslı ortaya çıkarılmalıdır, eğer belge gerçek değilse daha da vahimdir, bunu yapanlar hemen bulunmalıdır.”
Kâğıt parçası
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de aynı doğrultuda konuştu ve “belge sahte ise de, gerçek ise de siyasal yaşamımız için çok kötüdür” derken 9. Cumhurbaşkanı Demirel de “Eğer belge gerçek değilse o zaman konuşma sırası bize gelecek” dedi... Ama o günden bu güne o derece hızlı gelişmeler olduki, belge unutuldu...
Belgenin Taraf gazetesinde yayımlandığı 12 Haziran 2009 tarihinden bugüne dek süren gelişmelere kısaca bakalım:
1. Belgenin gerçek olduğu kanıtlanamadı.
2. Belgenin hazırlanan bir metnin fotokopisi olduğu, altındaki imzanın “ıslak” imza olmadığı anlaşıldı.
3. Genelkurmay Askeri Savcılığı’nca yapılan ve 12 gün süren araştırmadan sonra belgenin gerçek olmadığı, altındaki imzanın “foto-shop” tekniğiyle bu belgeye monte edildiği tespit edildi.
4. Bu nedenle, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ yaptığı basın toplantısında, bu metnin hukuken bir kâğıt parçası olduğunu belirterek, “Aslını bulup çıkarmak görevlilere düşer” dedi.
“Belgeyi” kim yazdı
5. Ergenekon davasını yürüten savcılık, Albay Çiçek dahil 9. subayı saatlerce sorguladı. 8 albay serbest bırakıldı. Albay Çiçek tutuklanması için mahkemeye sevk edildi... Ancak bu istemin sözü edilen belgeye değil, Albay Çiçek’in örgüt üyesi olmasına dayandığı belirtildi.
Bunun anlamı nedir? Savcılık Albay Çiçek’i sözü edilen belge nedeniyle değil, örgüt üyeliği sebep gösterilerek mahkemeye göndermiştir. Bu durum: Ergenekon savcılığının da belgenin aslını bulamadığını gösterir.
Albay Çiçek bir yargıcın kararı ile “örgüt üyeliği” nedeniyle tutuklandı, ancak mahkeme heyetine Ceza Usul Yasası’na dayanılarak yapılan yasal itiraz, üç kişilik mahkeme heyeti tarafından incelendi ve Albay Çiçek serbest bırakıldı.
Bütün bunlar tamam... Ama bu belgeyi kim yazdı, henüz bilinmiyor... Türkiye ekonomik yönden, 64 yıldır en zor günlerini yaşarken haksız olarak gündemin birinci maddesini oluşturan, kamuoyunu meşgul eden, hatta Türk siyasal yaşamını karıştıran bu belgenin aslı bulunmayacak mı?
Belgenin aslını bulmak sorumluluğu kime aittir?.. Hukuken bu belgenin aslını bulmak savcıya ya da mahkemeye aittir, ancak savcı, bu belgenin “asıl mı” yoksa “sahte mi” olduğunun incelenmesini emniyet birimlerinden sorarak bir sonuca ulaşacaktır.
Belgenin altındaki imzanın “foto-shop”la yazıya sonradan eklenip eklenmediğini Adli Tıp, TÜBİTAK gibi teknik kurumlardan sorarak, incelenmesini isteyecektir. Tüm bu kurumlar, zaten kendilerine sorulan bu sorulara yanıt vermişler ve belgenin gerçek olduğunu saptayamamışlardır.
Şimdi Türkiye Devleti, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir durumla karşı karşıyadır.
Ortaya bir yazılı kâğıt atılıyor, Türk Silahlı Kuvvetleri darbe yapma hazırlıkları ile itham ediliyor, bütün gazeteler ve TV’ler bununla meşgul oluyorlar, sonunda belgenin aslı bulunamıyor.
Böyle bir belge “Vahimdir, ama bu belge sahte ise daha da vahimdir” diyen Başbakan, siyasal sorumluluk yönünden bu konuyu açıklığa kavuşturmakla birinci derecede sorumlu ve yükümlüdür.
İşte bu nedenle İlhan Selçuk Pencere’sindeki “Fotokopi Belgenin Aslını Bulun” yazısında, belgenin aslı bulunmazsa “Hepiniz fotokopi sahtekârlığının altında kalacaksınız” dedi. (3.7.2009).
Sorumluluk iktidarın
Bu belge ile ilgili “Belge ve Siyasal Yönleri” adlı yazımızda (24.06.2009), “Bu belgenin hedefi nedir” sorusunu sormuş ve belgenin üç kesimi hedef aldığını bunların da 1. TSK, 2. AKP hükümeti, 3. Gülen cemaati olduğunu belirtmiştik.
Bu durumda belgenin aslı bulunmadığına ve belgedeki imzanın Albay Çiçek’in “ıslak” imzası olduğu ispat edilemediğine göre TSK’ye yapılan saldırılar boşlukta kalmıştır.
Şimdi belgenin aslını ya da sahte belgeyi üretenleri ortaya çıkarmak siyasal iktidara kalıyor. Yoksa bugünkü siyasal iktidar bu yükün altında yıllar boyu ezilecektir.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt