'Bilgiyi toplumdan saklamamız isteniyor'

PKK’nin üst yapılanması olduğu iddia edilen KCK’nin (Koma Civaken Kurdistan-Kürdistan Halklar Topluluğu) basın komitesini oluşturdukları iddiasıyla açılan davanın dün 13. duruşması yapıldı.İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ndeki küçük salonda görülen davanın dünkü oturmunu açan Başkan Ali Alçık, İstanbul Kürt Enstitüsü’nden gelen 2 tercümanın kimlik tespitini yaptı. Farklı lehçelerde tercüman olmadığı için kimlik tespiti yapılamayan tutuklu ve tutuksuz sanıkların kimlik tespiti Zazaca tercüman aracılığıyla tamamlandı.

Tutuklu sanık Dicle Haber Ajansı (DİHA) editörü Ertuş Bozkurt, tüm sanıklar adına yaptığı savunmasını sürdürdü.Ertuş, muhalif basının, toplumun ezilen kesimlerinin sesi olduğunu belirterek “İktidar ve sermayenin yanında topluma karşı saf tutan ana akım medyaya karşı, muhalif alternatif medya dili, tüm ezilen, sisteme muhalif kesimlerin yanında yer alır, bunların sesinin duyulması çabasını verir” diye konuştu.
 

Halk gazeteciliği

Ertuş “Yaptığımız yayıncılığın iktidara ve egemen küresel tekel medyasına karşı halk gazeteciliği olduğunu, haberlerimizi toplayan iddia makamının iddianamesi kanıtlıyor” diye konuştu.Ertuş Bozkurt “İddia makamı ayrıca bizden ‘normal’ gazeteci olmayı yani anaakım medya gibi iktidardan bilgi alıp yaymak yerine bilgiyi toplumdan saklamamızı istemektedir” dedi.Bozkurt şöyle konuştu: “Bize ‘neden iktidarı, devleti eleştirdiniz’ diye soran savcılara ve yargıçlara başka bir iletişim bilimcisi Muhlmann’ın ‘Gazeteci kamusal alanın dingin düzeninin saf sularında yüzen bir zabit katibi değildir’ sözlerini salık veriyoruz.”

Dünyaca ünlü iletişim bilimci Naom Chomsky’nin “Sorun medyayı devletin ve kudretli kişilerin kısıtlamalarından kurtarma sorunudur” sözlerine gönderme yapan Ertuş şöyle devam etti: “Chomsky sanki iddia makamının bize yönelik ithamlarına cevap verircesine ‘medya-devlet-şirket  bağının gereksinmelerine uyum sağlamaya yönelik teşvik eden faktörler var’ diyerek yargının da içinde bulunduğu bir dizi baskı aygıtına işaret ediyor. “

Türk basın tarihi

Türk basın tarihinde iktidar ilişkilerine değinen Bozkurt “Basın faaliyetlerinde iktidarlar kendine hizmet eden her türlü yaklaşımı, yandaşlarına ‘şefkat, ekonomik çıkar, zevkü sefa’ bahşederken, karşıtlarına ise en hafifinden, ‘terörizm, devlet ve hükümet karşıtlığı’ şuçlamalarıyla en ağır ceza, baskı ve zulmü reva görmüştür. Bu iddianamenin mantığına bakmak bile bu yaklaşımı açık seçik görmek için yeterlidir” diye konuştu.

Erken söylemek

Bozkurt, suç delili olarak gösterilen haber ve yazılarında, Abdullah Öcalan ile diyalog çağrısının yer aldığını anlatarak “Bizim suçumuz, barışın ve demokrasinin olmazsa olmaz kuralı olan diyalog ve müzakere yolunu insanların daha da fazla ölmesine fırsat vermemek için erken söylemek olamaz” dedi.

Bozkurt, sürece ilişkin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına dikkat çekerek “Sadece bunlar bile bizim hakkımızda açılan davaların çöktüğünü, otomatik olarak düştüğünü ilan eder niteliktedir” dedi.

Bozkurt savunmasını “Bu davada mahkeme heyeti de vereceği kararla, genelde barış ve çözüm, hak ve özgürlükler, özelde ise düşünceyi ifade ve basın özgürlüğü mücadelesindeki yerini de tayin edecektir” sözleriyle tamamladı.

Bozkurt ayrıca 24 Nisan tarihine dikkat çekerek “Ermeni katliamının yıl dönümü. Bu acıyı paylaşıyoruz” dedi.

Bozkurt’a, savunmasını tamamlamasının ardından Başkan Ali Alçık’ın delillerin içeriklerini açıklamadan, delil numarasını belirterek sorular yöneltmesine avukatlar itiraz etti. Avukat Osman Ergin “Usule göre delil içerikleri teker teker okunur ve sanığa sorulur” diyerek delillerin okunmasını istedi. Başkan Alçık, delillerin iddianamede okunduğunu bir kez daha okunmayacağını söyleyerek Avukat Osman Ergin ve diğer avukatların talebini reddetti.