'Bir rolde sevişirim' korkuları var
Ekin sevimli, şirin ve hafif uçarı, uslu kızı olarak zihinlerde yer alan bir oyuncu Ekin Türkmen. Haliyle bu durum onu da rahatsız ediyor, “Kimse büyümeme hazır değil. Bir sevişme sahnem olacak diye korkuyorlar” diyor ve bir başka noktaya dikkat çekiyor: “Zaten kadınlar erkek gibi ya da çocuk gibi görünmenin derdinde. Çünkü sosyal tacizden korkuyorlar. Üstlerinde baskı var. Kadın, kadın olduğunun farkına varınca ve kadınlığını gösterdiğinde olay değişiyor. Kadınlar kadar erkekler de kendileriyle bu anlamda barışık değil.”
Ekin Türkmen’i Osman Sınav’ın Ekmek Teknesi dizisinde tanıdık. Sonra “Acı Hayat”, “Kısmetim Otel”, “Menekşe ile Halil”de oynadı. Şu an “Küçük Kadınlar” ile ekranlarda. Beyazperdede ise “Keloğlan Karaprens’e Karşı” ve “Son Ders”te rol aldı.
Onu ayrıca Arçelik’in reklam filmlerinde de iki yıl boyunca gördük. Yani gözümüz epey aşina. Türkmen, İzmirli. İstanbul’a üniversite için geldikten hemen sonra Osman Sınav’ın Ekmek Teknesi için deneme çekimlerine katılmış ve kazanmış. Tecrübesizliğine ve toyluğuna inat bu işin altından kalkmayı becermesi de onun şansı. Türkmen’in oyunculuktaki derdi başka. Dizilerdeki alan ona dar geliyor. Zira hareket ve heyecan sınırlı. Tiyatro ise yaşıyor. Türkmen, “Tiyatroda insanlar gözlerini kaçırmadan sizi izliyorlar ve anında tepki veriyorlar. Tekrar şansınız yok. Yani tiyatronun öğreticiliği de sorumluluğu da farklı. Çünkü izleyici sizin için geliyor. Kanal değiştirme lüksü yok. Eğer iyi bir oyun çıkarmadıysanız suçluluktan ölebilirsiniz. Kötü oynadığınızda alkış alırsanız da mahcubiyetinizin altında kalırsınız” diyor. Sinemaya inancı dizilerden daha fazla. Oyunculuk tecrübesini en hızlı sinemanın kazandırdığını düşünüyor. Elbette üç yıl süren bir dizide oynamak rolün üstüne sinmesi demek. Türkmen, “Böyle olunca izleyici de oyuncuyu artık benzer rollerde görmek istiyor. Yapımcılar da böyle düşününce köşeye sıkışıyorsunuz. Bu oyuncu için büyük bir handikap” diyor, “Gençlere de daha fazla şans verilmesi gerekiyor. Çünkü gençler tüm mesailerini iyi olmak için emek vererek harcıyor.”
Evet, üstüne biçilen rol oyuncuyu sınırlıyor. Türkmen de evin sevimli, şirin ve hafif uçarı, uslu kızı olarak artık zihinlerde. Peki, bu onu rahatsız etmiyor mu? Hep böyle mi kalacak? Hiç kadın gibi olmayacak mı? O da bu durumdan mustarip. Türkmen, “Bir sevişme sahnem olacak diye korkuyorlar. Kimse büyümeme hazır değil. Elbette bu işimi iyi kıvırdığımın da bir kanıtı” diyor. İşin başka bir yönüne de dikkat çekiyor: “Zaten kadınlar erkek gibi ya da çocuk gibi görünmenin derdinde. Çünkü sosyal tacizden korkuyorlar. Üstlerinde baskı var. Kadın, kadın olduğunun farkına varınca ve kadınlığını gösterdiğinde olay değişiyor. Kadınlar kadar erkekler de kendileriyle bu anlamda barışık değil.”
Tiyatro için endişeliyim
Türkmen, artık daha “görünür” biri. Bu görünürlüğün getirdikleri kadar götürdükleri de olduğunu düşünüyor. “Çok meraklıyız. Her şeyi, her şekilde bilmenin peşinden gidiyoruz. Bu bana manasız geliyor” diye yakınıyor. Ama bu durumun faydalı olacağını düşündüğü için sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor. “Sosyal sorumluluk projelerinin yüzü olmaya çalışarak bu görünür olma halini doğru bir yere kanalize etmeye çalışıyorum” diyor. Milli Eğitim Bakanlığı desteğiyle altı okulda yapılan, öğrencilere su tasarrufunu anlatmayı amaçlayan bir projede de bu yüzden yer alıyor. Öğrenciler de kendi projeleriyle bu oluşuma katılacaklar. Sonunda da bir yarışma düzenlenecek. www. birdamlagelecek.com adresinden siz de bu projeye destek verebilirsiniz. Ayrıca bir arkadaşıyla kurduğu, fikir ürettiği bir de şirketi var. İsmi, “Fol ve Yumurta Fikir Müessesesi”. Farklı işlerin peşindeler. Şu an Gaziosmanpaşa’daki bir okula kütüphane kurmuşlar. Ama bir kargo sponsoru eksikleri var. Kütüphanenin maliyetini kendileri karşılamışlar. Gönüllüler ve desteklerle yollarına devam ediyorlar. Bu projenin adı da “Teneffüste Sanat”. Türkmen çalışmalarını, “Bunu başka okullara yaymanın peşindeyiz. Hepimiz bir kere de olsa demez miyiz bu yaşıma kadar bu kitabı nasıl okumadım diye? Ben çok söyledim. Bunu başkalarına erken zamanda söyletmek hissi şimdi beni heyecanlandırıyor” diye özetliyor. Biz de malum hep “mış” gibi yapmak sorunu var. Sorunlu değil, sorumlu olmayı da öğrenmemiz gerekli. İşte o da bunun farkında. Farkında olduğu bir başka şey de İstanbul’a hâlâ alışmadığı; “İzmir’de hayat sakindir. İzmirliler de öyle. Burada tempo çok yüksek, hareket kaçınılmaz. Ben gündüzlere kolay adapte olamıyorum. Gece çalışmayı ve hayatı gece yaşamayı daha çok seviyorum. Kışı da çekilmez. Ama buraya âşık olmak kolay, ayrılmak zor. Hep bir gitme isteği veriyor. Kaçmak ise mümkün değil”. Türkmen kaçacak mı kalacak mı göreceğiz. Zira sinemadan daha umutlu olsa da, tiyatro için endişeleri dinmiyor. İlerisi için hayali ise ortaoyunu geleneğini sürdüren bir tiyatro kurmak.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama