Bir yarenlik öyküsü
Selen Uçer için Sundance yeni yönetmenlerin, yeni projelerin ve uluslararası filmlerin kalbi. İstemediği bir çocukla hayatta tek başına kalan bir kadının hikâyesine odaklanan film, Uçer'e göre iki insanın yarenlik ederek birbirlerine tutunmasını anlatıyor.
“Sundance yeni yönetmenlerin, yeni projelerin ve uluslararası filmlerin kalbi. Sundance’te başrol oyuncusu olarak bulunmak hayatta insanın bir kez başına gelir. ABD’de oyunculuk okumuş biri olarak benim için orada bulunmak çok anlamlı” diyor Raşit Çelikezer’in “Can” filmiyle Sundance Film Festivali’ne konuk olan Selen Uçer.
Festivalden “Jüri Özel Ödülü”yle dönen filmin en büyük taşıyıcılarından olan Selen Uçer’in oyunculuğu son Antalya Film Festivali’nde de çok konuşulmuş, adı en güçlü kadın oyuncu adayları arasında geçmişti. Koca rolünde Serdar Orçin ve çocuk oyuncu olarak Yusuf Berkan Demirbağ’ın eşlik ettiği film, 16 Mart’ta gösterime girecek.
Evlat edinme, kadınlık - erkeklik meseleleri, hayatta bir başına mücadele etme üzerine kurulu bir film olan “Can”, kısır kocasının ısrarıyla evlat edindikleri çocukla bir başına bırakılan ve bu yalnızlıkla hayata karşı sertleşen bir kadının etrafında dönüyor. Filmdeki altı yıllık süreçte vücudunda, konuşmasında yarattığı dönüşümü izlerken oyunculuk adına fazlaca yol kat ettiğine tanıklık etttiğimiz Uçer’le “Can”ı ve Ayşe’yi konuştuk.
- Türk sinemasında çok da değinilmeyen bir konusu var “Can”ın: Evlat edinme. Sadece bu noktadan mı bakmak lazım filme?
Ben daha çok, çocuk sahibi olamamış bir çift, kısırlık gibi meselelerin dışında toplumun kadın ve erkeğe verdiği roller üzerinden bakıyorum filme. Bu filmin esas hikâyesi eğitimsiz, taşralı bir kadın ve erkeğin büyük şehirde aile kurmaya çalışırken arada kalmaları üzerine kurulu. Kendi eğitimleri ve hayat anlayışları onlara birtakım zorunluluklar getiriyor.
- Altı yıllık bir sürece yayılıyor film. Siz bu süreçte nasıl bir değişim yaşadınız?
Ayşe hikâyenin başında yumuşak, eşini seven, naif bir kadın. Ailesine ters düşerek birisiyle evlenmiş ve kendine şehirde yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Ayşe de mutlu olacaklarını zannediyor ama kocasının evi terk etmesinden sonra hayatı yavaş yavaş sertleşmeye başlıyor. Ve tek başına istemediği bir çocukla büyük bir değişim geçiriyor.
- Büyük şehirde evlat edindiği bir çocukla tek başına kalmış, şefkatli anne tipinden çok uzak bir karakter Ayşe. Bu, bizdeki anne imgesini de pek karşılamıyor.
Anne olmakla ilgili hep yumuşak bir taraftan bahsedilir. Oysa bu hikâye, bu durumu tersten anlatıyor. Anne-çocuk ilişkisi kutsal değil. Bu filmde de Ayşe başka kayıpların suçunu çocuğa yüklüyor. Ancak 6 sene sonrasında bağ kurabiliyor Can’la. Ayşe herkes tarafından terk edildiğinde, bakıyor ki yanında sadece 6 yaşında bir çocuk var. Birbirlerine yarenlik ederek bağlanıyor bu iki insan birbirine.
- Film için melodram diyebilir miyiz?
Hayatta da böyle ağır ve trajik olaylar yaşanıyor. Biz de kahramanlar aracılığıyla değil gerçek insanlarla bu hikâyeyi anlatmaya çalıştık. Sinemanın o doğal ve minumum olma zorunluluğunu seviyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!