Bir yıldır adaleti arıyor

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından tam bir yıldır adaleti bekliyor. Benzer dava ve soruşturmalarda bazı şüphelilerin"delilleri karartma" ya da "kaçma" şüpheleri olmadığı için serbest bırakılmalarına karşın Balbay'ın hâlâ tutuklu olması hukukçuların eleştirisine neden oldu.

Bir yıldır adaleti arıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.03.2010 - 07:20

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmasının ardından tam bir yıldır adaleti bekliyor. 1 Temmuz 2008’de gözaltına alınan Balbay, mahkemece serbest bırakıldıktan 8 ay sonra 5 Mart’ta savcıların talimatıyla yeniden gözaltına alınmıştı. Balbay, 6 Mart’ta tutuklandı. Yasalara aykırı biçimde cezaevinde yaklaşık 1.5 ay boyunca fiili tecrit uygulanan Balbay’ın tutukluluğunun tedbirin ötesinde cezaya dönüştüğü konusunda gazeteciler, hukukçular ve siyasetçiler görüş birliğine vardılar.

12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bir gecekonduda bulunduğu belirtilen el bombaları nedeniyle başlatılan Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Balbay, gözaltında tutulduğu 1 gün de dahil edildiğinde bugün cezaevindeki birinci yılını doldurdu. Balbay, 1 Temmuz 2008 tarihinde yapılan operasyonla gözaltına alınmıştı. Evinde ve gazetedeki odasında yapılan aramalarda bilgisayarlarla birlikte, haber metinlerine, kitaplarında kullandığı belgelere, ajandalarına el konulmuştu. Savcılığın tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiği Balbay’ı nöbetçi mahkeme serbest bırakmıştı.

Uykusuz sorguya alındı


Ancak Balbay, aradan geçen 8 aydan sonra savcılığın yeni bir talimatıyla ek ifadesine başvurulmak üzere 5 Mart sabahı evinden apar topar gözaltına alındı. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar tarafından sorgulanan Balbay’ın, 23 saat gözaltında tutulduğu ve 10 saat boyunca ifade vermesine bağlı uykusuzluk ve yorgunluk nedeniyle sorguya ara verilme istemi yerinde görülmedi. Uykusuz ve yorgun olmasına karşın sorgusuna devam edilen Balbay’ın avukatlarının, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yasak sorgu usullerini düzenleyen maddesinde şüphelinin yorulmasının da yasak sorgu usulü sayıldığı uyarısı dikkate alınmadı. Yasada, yorgun halde ifade verilmiş olsa bile bunun delil sayılamayacağı hükmü yer alıyor.

Tüm bu yasa kurallarına karşın sorgusu yapılan Balbay, 6 Mart günü de tutuklandı. Mahkeme, Balbay’ı gazetecilik faaliyeti kapsamındaki çalışmaları ve notlarından hareketle “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla tutukladı. Gerekçe olarak ise tutuklama tarihinden 8 ay önce de gözaltına alınıp bırakılmasına karşın hiçbir yere kaçmayan ve tüm “delilleri” toplanan Balbay’ın “atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığı, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin” gösterilmesi dikkat çekti. Avukatların tutukluluğa yaptığı itirazlar ise her keresinde reddedildi.

Balbay, kendisinin ev ve gazetedeki odasında yapılan aramalarda bulunan bir kısım belgelerden yararlanarak yıllar önce “İran Raporu”, “Suriye Raporu”, “Devlet ve İslam” ve “Irak Bataklığında Türk-Amerikan İlişkileri” adlı kitapları yazdığını, bunu kitaplarının önsözünde de açık olarak belirttiğini ifade etti. Balbay, bu kitapların yayımlandığı zaman ve her baskısının ilgili basın savcılıklarına sunulduğunu, dolayısıyla bu kitaplarında da yer verdiği belgelerin kendisinde bulunmasının suç oluşturmaması gerektiğini kaydetti.

Tutukluluğunun yaklaşık 1.5 aylık süresinde hücre cezasına çarptırılmış bir mahkûm gibi muameleye tabi tutularak fiili tecrit uygulamasına gidildi. Balbay, havalandırmaya bile tek başına çıkarıldı. Balbay’ın geçmiş yıllarda aldığı ve bilgisayarına kaydedip sildiği notların elektronik ortamda geri getirilerek ve kurgusu değiştirilerek “servis” edilmesi de tartışmalara neden oldu. Balbay, neredeyse her duruşmada kendisinin bir günlüğü olmadığını, kimi notlarının montaj yapılarak bir araya getirilip işlenerek, özel bir metin oluşturulduğunu vurguladı. Balbay, “Öyle yorumlar ve işlemeler yapılmış ki, bazı notlarımı ben de tanıyamadım” demişti.

Savcıların iddianame dışına çıkarak Balbay’ın “darbe çalışmalarında yer aldığı” yönündeki iddiaları üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, “Darbe planları ile ilgili tahkikat bile yok, var mı?” diye müdahale etmişti.

Balbay içerde komutanlar dışarda

Savunmasında, gazetecilik mesleği dışında hiçbir işe ve olaya bulaşmadığının altını çizen Balbay’ın, “Hilmi Özkök’ün bu davadaki konumu ne? Tanık... Ben ona göre daha ileri bir durumda mıyım? Ben en zorlama olarak tanık olabilirim. Özkök nerede, ben neredeyim?” açıklaması kamuoyunda ses getirdi. Aralık ayında da eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’in de aralarında bulunduğu kuvvet komutanları sorgulandı, daha sonra serbest bırakıldılar. Balbay’ın avukatlarının tutukluluğa yaptığı itirazlar ise her keresinde Şengün’ün tahliye yönündeki oyuna karşın oy çokluğuyla reddedildi. Balbay’ın “delilleri karartma” ya da “kaçma” şüphesi bulunmamasına karşın 1 yıldır tutuklu olması her kesim tarafından eleştiriliyor. Emekli kuvvet komutanlarının “delilleri karartma” ya da “kaçma” şüpheleri olmadığı için serbest bırakılmalarına karşın Balbay’ın hâlâ tutuklu olması da bir başka eleştiri konusu.

Tutukluluk infaza dönüştü

Basın meslek örgütleri, Mustafa Balbayın tam bir yıldır tutuklu olarak yargılanmasına tepki gösterdiler.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Balbayın tutukluluk süresinin bir yıla ulaşmasının Türkiyedeki yargılama kurallarının yeniden tartışılması gerektiğini ortaya koyduğunu söyledi. Erinç, Gazetecilik faaliyetlerinden yola çıkılarak yargılanan gazeteciler Balbayla sınırlı da değil. Ne yazık ki insan hakları ve adil yargılama alanlarında reformlar yapıldığı iddialarına karşın hapislerde çürütmegeleneğinin değişmediğini ortaya koyan örnekler giderek artıyor. Yapılan açıklamalar, cezaevlerinde bulunan kişilerin yarısından fazlasının tutuklu olduklarını ortaya koyuyor. Hukukçular, bu gerçeğin tutuklamanın cezalandırmaya dönüştüğünü gösterdiğini, bunun da adil yargılamailkesine aykırı olduğunu vurguluyorlar. Bu yorum, doğal olarak Balbay ile öteki meslektaşlarımızı da kapsıyor. Bir gazeteci için özel yaşamı bir yana, bir yıldır mesleğini yapamamakta olmak, dayanılması kolay olmayan bir durumdur. Son günlerde tutuklamanın yaygın bir uygulama olmadığının özel örnekleri yaşanırken durumu benzer kişilerin tutukluluklarının sürmesini anlamak daha da zorlaşmaktadır dedi.

Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi ise Meslektaşlarımızın özgürlüklerinin haklı veya haksız olduğunu bilemediğimiz bir süreç içinde kısıtlanmış olmasından çok üzüntülüyüz. Balbayın tutukluluğunun bir yılı bulmuş olması, kanaatimizce maruz kaldığı haksızlığın boyutunu da ortaya koymaktadırdedi.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay da Balbayın artık sanık olmaktan çıkarılarak cezası kesilmiş bir hükümlü durumuna sokulduğunun altını çizdi. Aynı durumda olan gazetecilerin de tutuksuz yargılanabilecekken aylardır cezaevlerinde mağdur duruma sokulduklarına işaret eden Abakay, Bu durum açık şekilde hukuksuzluktur, haksızlıktır. Mağduriyeti kim ödeyecektir?

Avrupa Gazeteciler Birliği Türkiye Temsilciliği, Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği, Profesyonel Haber Kameramanları Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, TGC Ankara Temsilciliği, Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneğinden oluşan G-9 Gazeteciler Platformu da Balbayın tutukluluk süreciyle ilgili ortak tavır belirledi. Yapılan yazılı açıklamada, darbe iddiasıyla yürütülen Ergenekon sürecinin baştan itibaren darbe dönemi uygulamalarını andıran özellikler taşıdığı vurgulandı.

 

Siyasiler

Baykal: Yapılanlar basın özgürlüğüne darbe

Ergenekon davasının önde gelen mağdurları arasında Mustafa Balbay var. Bir gazetecilik görevi yapan insanın böylesine bir davanın sanığı konumuna getirilmesi ve bir yıldır tutuklu kalması, sadece hukuka değil, basın özgürlüğü anlayışına da çok ağır bir darbe vurmuştur. Bu dönemde acı çeken, haksız suçlanan, insan hakları ihlal edilen, uluslararası yargı standartları yok sayılarak suçlanan pek çok kişi var. Ama Mustafa Balbayın hem gazeteci kimliği, hem ilkeli siyasi duruşu dikkate alındığı zaman ona yaşatılanların sıradan bir adli hata olarak anlaşılamayacağı açıkça görülüyor. Mustafa Balbay bu acı dönemi sadece kendisi değil; aynı zamanda yalnız bıraktığı eşi, daha 9 aylıkken bıraktığı oğlu ve o cezaevine girdiğinde 8 yaşında olan kızıyla birlikte tüm ailesi, dostları, Cumhuriyet okurları, insan haklarını, demokratik ilkeleri, hukukun üstünlüğü anlayışını önemseyen bütün dürüst, namuslu insanlarla da paylaşmıştır. Bu acıyı hep beraber yaşadık. Umarım güzel günleri de hep beraber yaşarız.

 

Türker: Kendisinden ülke adına özür diliyorum

Sayın Balbay’ın şu ana kadar devam eden tutukluluk halinin gerekçesini oluşturacak bir yasal dayanaktan söz etmek mümkün değil. Her şey gözler önünde oluyor. Türkiye’de bugüne kadar basın özgürlüğünün sınırları içinde fikir adamı olarak, gazeteci olarak çalışmalarıyla tanınan ve herhangi bir örgütle ilgisi olmadığı bütün yazılarının içeriğinden anlaşılan Sayın Balbay’ın uğradığı haksızlığı sindirmek mümkün değildir. Özellikle Türkiye’de “daha fazla demokrasi” diye herkesin söylem geliştirdiği bu süreçte demokrasiden uzaklaşılarak fikir özgürlüğüne kelepçe vurulması ve bu kelepçenin de Sayın Mustafa Balbay’ın şahsında somutlanması, Türkiye’nin geleceği açısından bizlerin karamsar olmasını ve bu ortamı hazırlayan yönetimin değiştirilmesi gereğini açıkça ortaya koymaktadır. Kendisine yapılan bu haksızlıktan dolayı ülke adına, bu ülkenin bir vatandaşı olarak özür diliyorum.


Oktay Vural (MHP Grup Başkanvekili): Hemen adalet

Biz elbette yargı süreciyle ilgili yorum yapmıyoruz. Baştan beri tutukluluk sürecinin cezaya dönüştürülmemesi gerektiğini söylüyoruz. Onun için de bir an önce adaletin tecelli etmesi, insanların hürriyetini bağlayacak kararlar alınırken dikkatli olunması gerekir. İddiaların bir an önce aydınlatılmasını ve Balbay’ın da okurlarıyla buluşmasını arzu ediyoruz.

 

Melike E. Özdemir

Hukuk adına yüz karası bir durum

Her türlü hukuk kuralları çiğnenerek cezaevinde tutulan Balbayın neden tutuklandığını bugün çok daha iyi anlıyoruz. Eğer Balbay dışarıda olsaydı, yaşanan bu hukuksuzluğu kamuoyuna o kendine has etkili kalemiyle anlatacak ve kamuoyunu da bilgilendirmiş olacaktır. O nedenle tutukluluğu devam ettiriliyor. İşte bu tabloyu okurla paylaşmasını engellemek adına Balbay cezaevinde tutuluyor. Balbay kaçma ve delilleri karartma ihtimali gerekçe gösterilerek tutuluyor. Oysa Balbay, bırakın kaçma ihtimalini, kovsalar bile bu ülkeden gitmeyecek bir yurtsever, Atatürkçüdür. Sırf bu gerekçeyle bir yıldan bu yana evinden, yaşamından koparılması kabul edilebilir değil. Hukuk adına yüz karası bir durum. Balbay, hem kaçmayacak, hem de susmayacak bir yürek olduğu için bugün cezaevinde.

 

Hukukçular

Kılıç: Sonra pardon denmez

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç: Hiçbir şey söylenmeden aylardır içeride yatanlar var. Bu eleştirilerde ciddi haklılık payı olanlar var. Hepimiz için gerekli olan hukukta önemli olan, tutuklamanın cezalandırılma aracı olarak kullanılmamasıdır. Eğer, delil karartma ve kaçma gibi bir durum söz konusu değil, kişinin durumu sarih ise içeride aylarca sadece tutuklu olarak kimseyi tutamazsınız. Sonra da pardon diyemezsiniz. Eğer siz bu tutuklamayı bir gerekçe göstermeden cezalandırma gibi uzatırsanız insan hakları ihlalinde bulunursunuz.

 

Batum: Balbay neden tutuklu

Hukukçu Prof. Dr. Süheyl Batum, yasadaki istisnai durumların varlığı halinde insanların tutuklanabileceğini vurgulayarak, Nedir bunlar? Makul şüphe, kaçma tehlikesi, delillerin karartılması şüphesi. Şimdi, günlüklerde yazılı olan görüşmeleri sözüm ona izledi, not aldı diye Balbayın kaçacağı, delilleri karartma tehlikesi bulunduğu nasıl söylenebilir? Zaten bizim söylediğimiz, neden askerlerin tutuklanmadığı değil, Balbayın neden tutuklu bulunduğudur dedi.

 

Türk: Dava kısa sürede sonuçlansın

Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk de Balbay hakkında yargılamanın başlamış olması, kısa sürede sonuca varılması umudunu güçlendirmektedir. Ama bu beklentinin somutlaştırılması gerekir. Aksi takdirde daha hüküm verilmeden, bir kimsenin verilebilecek hükmü peşin olarak çekmesi gibi bir durum ortaya çıkabilir. Sonuçta beraatle, aklanma ile sonuçlanırsa, o takdirde hiç hak etmediği halde aylarca tutuklu kalmış olur. Çelişkiye meydan vermemek için davanın olabildiğince kısa sürede sonuçlanması gerekir yorumunu yapmıştı.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler