Bitki genleri koruma altında
Dünyanın 3. büyük bitki gen kaynakları bankası, bugün Türkiye'de açılıyor. Toplam 250 bin tür kaynak kapasiteli bankada, sadece bitki kaynakları değil, tarımsal üretimde kullanılan bakteri ve mantarlara ilişkin genler de koruma altına alınacak.
Ankara-Yenimahalle'de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kampüsünde yaptırılan banka, hem bitki hem de bakteri ve mantar kaynaklarını birlikte koruması açısından, dünyadaki önemli gen merkezlerinden biri durumunda bulunuyor.
Türkiye'nin kendi imkanları ile 8 ayda yaptığı ve 2 milyon liraya mal edilen bankada, sadece Türkiye'de bulunan bitki gen kaynakları değil, uluslararası anlaşmalar ile diğer ülkelerden sağlanacak gen kaynakları da saklanacak.
Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayri Duman, bitki çeşitliliğinin gelecek nesillere aktarılması açısından bitki gen kaynakları bankalarının açılmasının çok önemli olduğunu vurgularken, özellikle yurtdışından getirilen hibrit çeşitlerin yerli tohumların yok olmasına neden olduğuna işaret etti ve gelecekte ortaya çıkacak ihtiyaç durumları için yerli gen kaynaklarının korunması gerektiğine dikkat çekti.
Gen bankalarının, herhangi bir ülkenin, Türkiye gibi biyolojik çeşitliliği zengin ülkelerin doğal kaynaklarının gelecek kuşaklara aktarılmasında en önemli işlevi gördüğünü belirten Prof. Dr. Duman, şöyle devam etti:
''Geç kalınmış bir uygulama. İzmir Menemen'de bir bitki gen bankası var ve 50 bin civarında materyal korunuyor. Ancak, deprem, sel gibi doğal afetler ve yangın nedeniyle gen kaynaklarının çiftçi korumaya alınması, farklı yerlerde korunması çok önemli. Yüzyılların birikimi bir anda yok olabilir. Bu açıdan Ankara'da bu çapta bir gen bankası oluşturulması çok önemli. Gen kaynaklarının korunmasında bublikasyon sağlanacak.
Son yıllarda şehirleşme, artan turizm faaliyetleri, yapılaşma, sanayileşme birçok doğal biyolojik çeşitlilikte kayba neden oluyor. Özellikle kültür bitkilerinde önemli kayıplar var. Yeni gelen hibrit çeşitler nedeniyle birçok yerel çeşit ekilmiyor, ortadan kalkıyor. Bunların mutlaka korunması gerekiyor. Hibrit çeşitlerde ilerde parazit, hastalık çıkabilir. O zaman yerel çeşitlerimizi kullanmamız gerekebilir. Bunların korunması lazım.''
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neşet Arslan da bir ülkenin gen kaynaklarının, (tarlada, ormanda, oluşturulacak arbeeratumlarda) olmak üzere yerinde veya bu imkanın olmaması halinde gen bankalarında korunabileceğini belirterek, gen kaynaklarının özellikle kaybolmaya yüz tutmuş doğal ortamında yaşama imkanı bulamayan bitkiler açısından çok önemli olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin bitki florası açısından çok zengin olduğuna işaret eden Prof. Arslan, yeni çeşitlerin ortaya çıkması nedeniyle kaybolan türlerin korunması açısından gen bankalarının çok önemli bir işlev gördüğünü kaydetti.
Kestane, fındık gibi nemini kaybedince filizlenmesinde sorun yaşanan bitkilerin gen bankalarında korunamadığını, bu nedenle bu türlerin arberatumlarda, doğal ortamlarında korunmasının büyük önem taşığını vurgulayan Prof. Dr. Neşet Arslan, Türkiye'de birçok bitkinin korunması için özel araştırma enstitüleri kurulduğunu hatırlattı.
Türkiye'de pek çok gen kaynağını kaybedildiği yönünde inanış olmasına karşın, güncel üretimden kalkan birçok çeşidin bu araştırma enstitülerinde bulunduğunu vurgulayan Arslan, ''Bahçe kültürleri, bağcılık, narenciye, fındık araştırma enstitüleri çok iyi araştırmalar yapıyor. Bunlar korunuyor ama bunların kullanıcılara verilmesi konusunda bazı sorunlar yaşanıyor. Ancak yabani türlerin kayıt altına alınmasında hala büyük eksiklikler var'' dedi.
Kaynaklarının korunması çalışmaları 1964'de başladı
Gen kaynaklarının korunması, bitkisel çeşitliliğin korunması yanında araştırmalar açısından da önem taşıyor. Şimdiye kadar araştırılma imkanı bulunmayan bitkilerin çok değişik yönlerini, güncel ihtiyaçlar dikkate alınarak, gen bankalarından sağlanacak materyallerle araştırmak mümkün oluyor.
Türkiye, bitkisel çeşitlilik açısından çok zengin bir ülke. Bitki genetik kaynakları, çevresel ve diğer baskılarla genetik erozyona uğruyor ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Özellikle, tarımı yapılan türlere ait bitki genetik kaynaklarındaki çeşitliliğin korunması, bitkisel üretimin sürdürülebilirliği bakımından son derece önemli.
Türkiye ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) arasında, tarımı yapılan bitki türlerinin, bu türlerin yabani akrabalarının ve ekonomik potansiyele sahip yabani türlerin sürveyi, toplanması, muhafazası, kullanılması ve değerlendirilmesi amacıyla bir anlaşma imzalandı ve çalışmalara 1964 yılında, bugünkü adı Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü (ETAE) olan Bitki Araştırma ve İntrodüksiyon Merkezi'nde başlandı.
ETAE'de yürütülen ıslah programları çerçevesinde, bitki gen kaynakları (BGK) koleksiyonları kullanılarak bir çok çeşit geliştirilirken, 6 adi fiğ, 2 tüylü fiğ, 1 macar fiği, 1 İtalyan çimi, 1 üçgül, 5 susam ve 1 anason, 42 tütün, 11 vişne, 11 yeşil erik, 18 İtalyan eriği, 16 kurutmalık erik, 8 erik anacı, 21 nar ve 3 ayva çeşidi tescil ettirildi.
İklim ve çevre koşullarında ortaya çıkan ani ve hızlı değişimler, kültür bitkilerinin yeni koşullara uyumu bakımından ciddi sorunlar çıkarıyor. Kültür bitkilerinin yabani akrabaları ise değişen koşullara uyum sağlayacak şekilde gelişmelerini sürdürüyor. Bu nedenle, doğal şartlarda ortaya çıkan yeni genetik oluşumların korunması gerekiyor.
Bugün açılan 250 bin kapasiteli bitki gen kaynakları bankası, bakteri ve mantarların da koruma altına alınması nedeniyle dünyada sayılı gen bankası arasında yer alacak. Çin'deki bitki gen bankasında 300 bin, ABD'deki bitki gen bankasında ise 280 bin kaynak koruma altında. Türkiye'de daha önce Ankara'da kurulan gen bankasında 10 bin İzmir-Menemen'deki gen bankasında 50 bin bitki kaynağı bulunuyor.
Bu çeşitler de Ankara'daki merkeze dahil edilecek. Merkez, hem Türkiye'deki gen kaynaklarını koruma altına almak için araştırmalarını sürdürecek, hemde uluslararası anlaşmalar ile diğer ülkelerden gen kaynağı transfer edecek.
Dünyada birçok ülkenin bitki gen kaynağı bankasına sahip olduğu belirtiliyor.
Dünyada 500 bine yakın bitki türü olduğu tahmin ediliyor
Dünyada 300 bin-500 bin arasında bitki türünün olduğu var sayılıyor. Tanımlanan yaklaşık 250 bin türden 30 binini yenilebilir türler oluştururken, bunlardan 7 bin kadarı da kültüre alınarak veya toplanarak yeniliyor.
Biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynak zenginliği, belirli bir coğrafyanın sahip olduğu canlı tür sayısının çokluğu ile ifade ediliyor.
Dünyada bu anlamda bilinen 8 tane gen merkezi ve 20 tane biyolojik çeşit zengini ülke bulunuyor. Türkiye, biyolojik çeşitlilik zengini ülkelerden biri durumunda. Dünyada bilinen 8 gen merkezinden 3'ü Türkiye'de bulunuyor. İrano-Turan Gen Merkezi, Avrupa-Sibirya Gen Merkezi ve Akdeniz Gen Merkezi, Anadolu;da kesişiyor. Söz konusu 3 farklı gen merkezinin sahip olduğu özelliklerin hepsi Anadolu;da var olduğu gibi kesişmeler neticesi ortaya çıkan doğal zenginlik, dünyanın başka hiçbir coğrafyasında bulunmuyor.
Türkiye'nin bitki geni zenginlikleri
Türkiye'de, 500'den fazla farklı habitat, yani yaşam ortamı, alt türleri ile beraber şimdiye kadar tespit edilebilmiş 3 bin 905'i endemik (yani sadece Türkiye'de yetişen) olmak üzere 12 bin 54 bitki türü, 400'den fazla kuş, 500'den fazla balık, 100 binden fazla sürüngen ve 160 binden fazla omurgasız hayvan türü kayıtlı bulunuyor.
Avrupa'da kayıtlı toplam 12 bin bitki türünden sadece 2 bin 400'ü endemik iken, Türkiye'de bundan daha fazla, 3 bin 905 olması, gen kaynaklarının korunmasının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.
Buğdayın 24, arpanın 8, çavdarın 4 ve yulafın da 6 yabani akrabasına ait dünya tarımı için önemli olan gen kaynakları Türkiye'de bulunuyor. Nohudun 9 yabani türü, mercimeğin 6, yoncanın 30, fiğin 57, mürdümükün 59 ve üçgülün 95 türü, şeker pancarının 8 yabani türü, adaçayının 87 türü, anasonun 22 yabani türü Türkiye'de.
Türkiye, meyve ve sebze bitkilerinin gen kaynakları bakımından da çok zengin. Armudun 10, kirazın 8, eriğin 4, bademin 12, marulun 7, havucun 4 ve soğanın 143 yabani akrabası Türkiye'de bulunuyor.
Türkiye, son zamanlardaki dünyada yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen, doğal yapısını koruyabilmiş nadir ülkelerden biri. Birçok ülkede, özel önlemlerle yapay olarak varlığını sürdürebilen pek çok canlı türü, bugün Anadolu'da yaban yaşamını, tüm güzelliği ve doğallığı ile sürdürüyor.
Biyolojik çeşitliliğin, giderek en önemli doğal kaynağı olduğu kabul ediliyor. Bu kaynakların ekonomik fayda sağlayacak şekilde kullanılması için çok sayıda araştırma yapılıyor. Biyolojik çeşitliliğin korunması, tanımlanması, değerlendirilmesi, kullanılır hale getirilmesi ve kullanılması ''gen bankaları'' ile mümkün oluyor.
Gen Bankası'nın altyapısı son teknoloji ile donatıldı
Ankara'da yapılan gen bankasının temeli, 30 Temmuz 2009'da atıldı ve tamamen yerli kaynaklarla yapıldı. ''Türkiye Tohum Gen Bankası'' binasında, 15 derecede iki oda, 0 derecede iki oda ve -18-20 derecede iki oda da vadeli saklama sistemleri, biyoteknoloji ve fizyoloji laboratuvarları bulunuyor. Binanın teknik özelliklerinin alanında en gelişmiş alt yapıya sahip olduğu belirtiliyor. Gen Bankası binasının her bir katı 800 metrekare olup iki kattan oluşuyor.
Ayrıca, –200 ile –80 derecede çok soğuk şartlarda korunması gereken bitki dokuları ve mikroorganizmalar gibi hassas materyallerin saklanması için özel olarak kurulacak ultra soğuk depolama üniteleri ile paketleme öncesi kurutma ve paketleme ünitesi bulunuyor.
Toplam 2 milyon liraya mal olan gen bankası bünyesinde en az 25 uzman çalışacak.
Gen bankası ''ülke genelinde genetik materyalin toplanması, uluslararası kuruluşlarda bulunan genetik materyalin transferi, Türkiye;deki bitki genetik kaynakları materyalinin bitki ıslahında kullanılmak üzere saklanması ve çeşit geliştirme çalışmalarında kullanımı, genetik kaynakların kaydedilmesi, doğal kaynaklarla ilgili veri tabanı oluşturulması, muhafazaya alınan materyalin ülke içindeki üniversiteler, araştırma enstitüleri ve ilgili diğer kuruluşlar işbirliği içerisinde karakterizasyonu, yerel çeşitlerin koruma altına alınması ve gerektiğinde üreticilerle paylaşılması'' çalışmaları yürütülecek.
Endüstride, çeşitli çevre kirliliği sorunlarının çözümünde ve tarımda değişik amaçlarla kullanılabilecek Mikrobiyal Kültür Koleksiyonu'nun (MKK)oluşturulması ve saklanması, bankanın en önemli faaliyetleri arasında bulunuyor. Türkiye'de tarımsal amaçlı kullanılabilecek ve Türkiye'ye ait mikroorganizmaların kültür koleksiyonları Türkiye Tohum Gen Bankası bünyesinde korumaya alınacak.
Şimdiye kadar Türkiye'de tıbbi ve gıda amaçlı koleksiyonlar kurulmuş olmasına rağmen tarımsal amaçlı mikroorganizmalarla ilgili ülkesel bir koleksiyon oluşturulamadığına işaret eden yetkililer, Gen Bankası'nda yapılacak çalışmalarla toprak, su ve bitki kaynaklı mikroorganizmaların toplanıp, tanımlanacağını, muhafazaya alınacağını ve kullanıma sunulacağını bildirdi. Bu kapsamda, bakteriler, mantarlar ve yosunlar bulunuyor.
Toplanan mikroorganizmalar tanımlandıktan sonra, biyolojik mücadele, bitki besleme, çevre kirliliğinin biyolojik olarak temizlenmesi, suların arıtımı, gıda işleme, hayvan beslemede katkı maddesi olarak kullanılabiliyor.
"Bizim petrolümüz yok ama..."
Açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin tarım alanında lider ülkelerden biri haline gelmesini sağlayacak olan bir büyük projenin daha hayata geçtiğini ifade ederek, bu bankanın 250 bin numune saklama kapasitesiyle ABD ve Çin'den sonra dünyanın en büyük 3'üncü gen bankası olma özelliği taşıdığını söyledi.
Gerekli görülmesi halinde kapasitenin 300 bine çıkarılacağını kaydeden Erdoğan, bu bankanın faaliyetlerine 10 bin adet tohum örneğiyle başlandığını dile getirdi.
İzmir'de bulunan gen bankasındaki 55 bin tohum gen örneğinin de birer kopyasının bu bankaya taşınacağını belirten Erdoğan, zaman içinde Türkiye'deki bütün bitki türlerinin bu bankada muhafaza edileceğini söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Aynı anda dört mevsimin yaşandığı, tarımın hemen her türünün yapıldığı, son derece bereketli, son derece verimli topraklara sahibiz. Dünya'da 11 bin civarında endemik yani nadir bitki türü var. Dikkat edersek, tekrarda fayda vardır, bunlardan üçte birinden fazlası yani yaklaşık 4 bin tanesi ülkemizde bulunuyor.
Ülkemizin yedi bölgesinin tamamında dünyada eşi benzeri olmayan bitkiler bulunuyor. Bildiğiniz gibi ülkemiz toprakları Güneydoğu Anadolu Bölgemiz, Harran ovası dünyada tarımın ilk kez yapıldığı topraklar olarak bilinir. Bu noktada da binlerce yıllık bir tecrübenin sahibiyiz aslında. Evet, bizim petrolümüz yok, bizim uçsuz bucaksız altın madenlerimiz de yok ama belki bunlardan çok daha önemli, çok daha değerli bereketli topraklarımız var. Burada bir Kızılderili atasözünü paylaşmak isterim, (Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde ve son balık öldüğünde o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız'.
Kaynakların verimli kullanılması ve adil biçimde paylaşımı için küresel ölçekte önlem alınması bugün her zamankinden daha fazla önemlidir.''
Şu anda dünya üzerinde tahminlere göre 1.3 milyar insanın açlığın pençesinde bulunduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, küresel finans krizinin bu sayının artmasına yol açtığını kaydetti. Kaynakların sınırsız şekilde kullanılmasının, tabiatın sorumsuzca kirletilmesinin, gelecek nesiller düşünülmeden imkanların büyük bir iştah ile tüketilmesinin gelecek adına herkesin kaygılanmasına yettiğini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bugünden önlem almak zorundayız. Sorumlu davranmak, öngörülü davranmak, tedbirli olmak ve bugünden gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya teslim etmenin mücadelesini vermek zorundayız. Aslında hepimiz sorumluyuz'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması