'Bizden Olsun da...'

'Bizden Olsun da...'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.01.2013 - 08:17

Kamu yönetiminde “bizden olsunlar da...” dönemi sona ererken, bizden olmayanların karşı görüş ve eleştirileri ağırlık kazanıyor. Sonuç olarak, kamuoyuna duyarlı yönelişler, bizden olanlardan çok, bizden olmayan öteki sese kulak vermeye başlıyor, denebilir. Bu bir umut ışığıdır, dikkatle izlenmeli.

Seçimle iktidara gelenler ve gitmek istemeyenler atanacak adayın “bizden olması”na özen gösterirler. Bizden olanlar, sadık olurlur, velinimetlerine ihanet etmezler. Onun için “Bizden olsun da kim olursa olsun” derler. Oysa “Sen de mi Brütüs” örneğinde görüldüğü gibi, davadan dönenler, bazen vefa borcu altında ezilen yandaşlar arasından çıkar, ihanet ederek ödeşirler. Siyaset ve insan ilişkileri tarihi bu kuralın örnekleriyle doludur.

Niyetim 18 Mart Üniversitesi Rektörü’nün sözlerini eleştirmek değil. Değişen çağlar, çağdışı kalmış inançları değiştiremiyor. Akademik unvanlar, çağdışılığın ayıbını örtemiyor. Akıl ve mizan düşkünlerinin ahrete sığınmaktan, erkek cennetine bakire huriler dağıtmaktan başka umarları kalmamış gibidir. Oysa böyle kişileri bulan, aday gösteren ve akademilere başkan atayan kurum ve kişilerin, yaptıkları hatalardan alacakları dersler vardır. “At sahibine göre kişner”, “Şeyh uçmaz müritleri uçurur” derler. Çağdışı inanç ve davranışlar sergileyen valilerin, akademi ve belediye başkanlarının adı sanı unutulur da, atayanların taksiratı kolay kolay bağışlanmaz.

İlahiyatçıların uyarısı

Columbia Üniversitesi’nin kapı komşusu Yüksek Dinbilimleri Kurumu’nun ilahiyat tarihi ve felsefesi Profesörü, İslamiyetin kitaplı dinlere üstünlüğünü, “Allah ile kulun arasına kimsenin giremeyeceği” ilkesi olarak açıkladı ve şöyle uyardı: “İmam hatipli ruhbanların yakın gelecekte İslamiyetin bu üstünlüğüne nasıl son verdiğini göreceksiniz.” Tam anlamadan sormuştum: “İslamiyet bu kadar üstün de sizin programınızda neden yok?” Bilgece yanıtladı: “Kendi aramızdaki mezhep kavgalarına bir son verebilsek, İslama sıra gelebilir.”
Kitaplara dayalı araştırma ve yorumlarıyla tanınan Yaşar Nuri Öztürk çoktandır söylüyordu. Son olarak Profesör Mümtazer Türköne de imam hatiplerin misyonunu tamamladığını yazmış. Yani, “Yeterli sayıda aydın imam yetiştirdik de şimdi sıra üniversite hocalarına geldi” mi demek istemiş, bilemiyorum.

‘Kraldan çok kralcılık...’

Machiavelli, ‘Hükümdar’ (Prens) eserinde, bir sosyalbilimci olarak, dünyayı uyarmıştı: “Gaye vasıtaları meşru kılar.” Halk dilinde “kraldan çok kralcılık” deyimi vardır: Atanmışlar atayanlardan daha cesur, beslemeler besleyenlerden daha sadık, varlıklılar yoksullardan daha girişken olur; birlikte kurulu düzeni savunurlar. Kıyamet korkusu, gelecek kaygısı çarpılan düzeni ayakta tutar.
Göktürk-2’nin atılış töreninde ODTÜ’de yaşanan olaylarda kimi rektörler, kendilerinden beklendiği gibi davrandılar. Maksadı aşan savunmalar inandırıcı değil komik oldu, yapanlar düzeltmek hatta geri çekilmek zorunda kaldılar. Sessiz çoğunluk yine suskunluğu seçti. Bir dengeye varıncaya değin bu tür iniş çıkışların, dalgalanmaların sürmesi beklenebilir.
Medya üzerinden kamuoyu yaratmaya yönelik baskıların uzun sürede başarılı olmadığı, olamayacağı anlaşılıyor. Bireysel kıpırdanmalar, “Ben hep söylemişimdir” kıvırtmaları başladı. Teknoloji devrimi belki bir bilgi toplumu yaratamadı ama yandaş bir medya ile kamuoyu oluşmasına da izin vermiyor.
Kamu yönetiminde “bizden olsunlar da...” dönemi sona ererken, bizden olmayanların karşı görüş ve eleştirileri ağırlık kazanıyor. Sonuç olarak, kamuoyuna duyarlı yönelişler, bizden olanlardan çok, bizden olmayan öteki sese kulak vermeye başlıyor, denebilir. Bu bir umut ışığıdır, dikkatle izlenmeli.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler