'Bu bizim için bir haktır'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, AB'nin Türkiye için bir hak olduğunu belirterek, ''1959'dan bu yana devam eden, müktesebatı olan konudur. Bu konuda taviz vermeyeceğiz'' dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, The Economist tarafından düzenlenen ''Değişim Sürecinde Türkiye-Türk Hükümetiyle 18. Yuvarlak Masa Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, 2002'den bu yana Türkiye'nin kaydettiği gelişmelere değindi.
Hükümetin kurulduğu ilk dönemden itibaren AB sürecini Türkiye'de en ileri götüren iktidar olduklarını belirten Babacan, şöyle devam etti: ''Her ne kadar AB tarafında sorunlar olsa da, AB'de ciddi sıkıntılar yaşansa da, AB'de yaşanan sıkıntılar dönüp dolaşıp Türkiye'nin AB sürecine olumsuz etki yapsa da biz bu kararlığımızı aynen devam ettiriyoruz ve sürecin rayında gitmesi, ilerlemesi için de azami çaba gösteriyoruz. Bunu biz kazan-kazan süreci olarak görüyoruz. Bu sürecin sonunda Türkiye, üye olsun ya da olmasın sürecin kendisinin her iki taraf için de çok faydalı olduğunu, olacağını düşünüyoruz. Bu sebeple de ısrarla, inatla bu süreci devam ettiriyoruz. Eminim ki bugünlerde 'Türkiye şöyle bir vazgeçse, Türkiye'yi yıldırsak, Türkiye'ye zaten oldukça zor dönemler yaşattık, yaşatıyoruz, Türkiye şöyle bir kendiliğinden vazgeçse' diye düşünen AB'de çevreler vardır. Ama bu olmayacak. Bu bizim için bir haktır. 1959'dan bu yana devam eden, müktesebatı olan konudur. Bu konuda taviz vermeyeceğiz.''
Türkiye'nin reform süreci için AB sürecinin çok önemli çapa olduğunu dile getiren Babacan, AB müktesebatının pek çok unsurunu Türkiye'nin üstlenmeye başladığını, fasılların açılıp açılmadığından bağımsız olarak AB müktesebatının üstlenilmesiyle ilgili çalışmaların devam ettiğini söyledi. Şu anda açılmaya hazır en az 6-7 fasıl olduğunun altını çizen Babacan, ''Bunu biz söylemiyoruz. Bunu AB Komisyonu, 27 başkente yazdığı raporlarda açık bir şekilde ifade ediyor. Ancak pek çok siyasi konu, siyasi kaynaklı engelleme çabaları, bizim yeteri kadar hızlı gitmemezi bu süreçte önlüyor'' diye konuştu.
'Yeni Türkiye'nin farkına varmak lazım'
Babacan, Türkiye'nin Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Kuzey Afrika'da ve Orta Asya'da çok daha etkili, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika ile ilişkileri geliştirmesi, Afrika'da 12 tane büyük elçiliğe 18 tane daha ekleniyor olmasının; Türkiye'nin sahip olduğu kültür, tarihi miras ve içinde bulunduğu coğrafyanın bir bakıma kendilerine yüklediği doğal bir görev olduğunu söyledi. Türkiye'nin başka bölgelerde daha aktif olmasının AB sürecinden uzaklaşması anlamına gelmediğini belirten Babacan, ''Bundan rahatsız olanlar olabilir. Yeni Türkiye'nin farkına varmak lazım. 8 yıldır Türkiye'nin içinden geçtiği bu dönüşümün sonuçlarını mutlaka dikkate almak lazım. Türkiye için ekonomik, sosyal, siyasi transformasyon olmuştur'' dedi.
Babacan, Türkiye'nin enerji konusunda bölgesinde gittikçe etkin bir ülke olduğunu, özellikle çok önemli enerji hatlarının geçtiği ve geçeceği bir ülke konumunda bulunduğunu, uluslararası enerji politikalarına katkılarının büyük olacağını söyledi. Türkiye'nin artık çok daha açık bir toplum haline geldiğini ifade eden Babacan, ''Tabuların, yasakların hızla kalktığı bir ülkedir. 1-2 yıl önce korkulan, anılmaya, ağza alınmaya çekinilen bazı ifadeler, kavramlar bugün artık açık açık konuşulmaktadır. Artık tartışan bir Türkiye var. Tartışmaktan, konuşmaktan korkmayan bir Türkiye var'' dedi. Referandum ve anayasa değişikliği sonrasının, Türkiye'de artık demokrasinin kalitesinin yükseldiği, gerçek anlamda bir sivil demokrasinin artık Türkiye'ye yerleşmeye başladığı bir dönemi de beraberinde getirdiğini ifade eden Babacan, keyfiliklerin önüne geçme ve ortak akıl ürünü politikalar oluşturmanın yine Türkiye'nin uzun vadeli sürdürülebilir istikrarlı büyümesinin temeli olduğunu vurguladı.
'Kimseyi şaşırtmadık'
Ali Babacan, Türkiye'nin pek çok reform yaptığını, AKP kurulduktan sonra yoğun bir şekilde program hazırlığı içerisine girdiklerini, 8 yıldır aynı şeyleri yapıyor olmanın rahatlığı içerisinde olduklarını, kimseyi şaşırtmadıklarını söyledi. Kendi politikalarını 2002 seçimlerinden önce detaylı şekilde açıkladıklarını, henüz IMF ile tanışmadan ne yapacaklarını ortaya koyduklarını ifade eden Babacan, ''Ne dediysek yaptık. Üstelik ısrarla, inatla yaptık. Neler geldi geçti. 2004, 2005, 2006, dalgalanmalar, son kriz... Ne yaptık? Temel politikalarımızdan asla taviz vermedik'' diye konuştu. 2002'de Türkiye'nin bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 12 olduğunu hatırlatan Babacan, ''Biz yüzde 12 açığı aldık, 2006'da yüzde 1 fazlaya döndük. 2007-2008 açık tekrar yükseldi. Geçen sene ortaya koyduğumuz orta vadeli programda bu açıkları kademe kademe aşağıya çekmeye başladık'' dedi.
Serbest kur rejimi ve serbest sermaye hareketleri istisnasız bir şekilde uyguladıklarını vurgulayan Babacan, ''İyi günde, kötü günde... 'Bugün rüzgar kuvvetli esiyor hadi şurada politikayı değiştirelim, ileride acaba yağmur mu yağmur, hadi şurada şöyle bir değişiklik yapalım.' Temel politikalarda bu tür şeyler olmaz'' görüşünü dile getirdi. Dünya bütçe açıklarının son derece yüksek olduğu, gelişmiş ülkelerin ekonomileriyle ilgili çok ciddi riskler oluştuğunu, yüksek borç ve yüksek kamu açıklarının o ülkeler için uzun vadede büyümenin üzerinde risk ve baskı kaynağı olduğunu söyledi.
'Türkiye'nin risk ölçütleri çok daha iyi noktalarda'
Türkiye'de mali sıkılaştırmayı herkesten önce, geçen yıl haziran ayında başladıklarını belirten Babacan, programı açıkladıktan sonra Türkiye'nin kredi notlarının artmaya başladığını hatırlattı. Babacan, ''Piyasalar açısından baktığınızda Türkiye'nin bugün risk ölçütleri şu anda AB'ye üye, avro bölgesinde, hatta G-7 üyesi olan ülkelerle mukayese ettiğimizde çok daha iyi noktalarda'' dedi.
Türkiye'de ilk 6 aydaki yüzde 11'lik büyümenin ana kaynağının tüketim ve özel sektörün yatırım harcamaları olduğunu bildiren Babacan, durumu müsait olduğu halde bankaların kredi kullandırmakta çekindiği ülkeler bulunduğunu, daha kötüsünün bankaların kendisinin zorluk çektiği ülkeler olduğunu söyledi.
Ali Babacan, ''Türkiye'de bu da olmadı. Türk bankacılık sektörü bu krizde çok iyi bir sınav verdi. Son krizde Türk bankalarından tek bir tanesi hiçbir sorun yaşamamıştır'' dedi. Hükümet ile parlamentonun birlikte çalışmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Babacan, pek çok ülkede reform ihtiyacı bulunduğunu söyledi.
'Günlük esen rüzgarlarla politika değiştirmeyen bir hükümetiz'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, dünyanın hala zor dönemlerden geçtiğini, temellerdeki sorunların durduğunu, bankacılık sisteminin hala problemli olduğunu, bütçe yapılarının son derece bozulduğunu ifade etti. Bazı ülkelerde işsizliğin büyümeye devam ettiğini, yüksek işsizliğin o ülkelerin büyüme oranları üzerinde çok ciddi baskılar oluşturmaya devam edeceğini belirten Babacan, ''Zor bir dönem. Ancak bu zor dönemlerde dahi temel ilkelerden taviz vermemek gerekiyor. Korumacılık, ticaretle ilgili kısıtlamalar. Bunların hepsi yanlış yollar...'' dedi.
Türkiye'nin dünyada 16. büyük ekonomi olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: ''Politika uygulamalarında ısrarla, inatla doğruları yapan bir ülkeyiz. Serbest ticaret, serbest sermaye hareketleri ve serbest kurdan yanayız. Bunu da ısrarla, inatla sürdürüyoruz. Bu konuda 8 yıldan sonra bir taviz, bir farklı uygulama kimse bizden beklemesin, olmayacak. Güven bizim ana temamız. Her sabah yeni bir kararla uyanmamak büyük bir önem taşıyor. Biz doğruları yaptıktan sona Türkiye ekonomisinin yükselişi devam edecektir.'' Bütün dünyada istihdamın temel sorunken, geçen yılın ikinci çeyreği ile bu yılın ikinci çeyreği karşılaştırıldığında Türkiye'de 1,5 milyon yeni istihdam yaratıldığını bildiren Babacan, dünyada son derece kritik dönemlerden geçildiğini söyledi.
Babacan, ''G-20 masası etrafında aldığımız kararların hepsi Türkiye'nin yaptığı doğruları bir bakıma diğer ülkelere 'yapsınlar, etsinler' diye anlattığımız, konuştuğumuz kararlar. G-20'de ne tartışılıyorsa Türkiye zaten 1-1,5-2 yıl önce onların hepsini yapmış bir ülke. Biz günlük esen rüzgarlarla politika değiştirmeyen bir hükümetiz'' şeklinde konuştu.
'Zamanlamasını ve sıralamasını doğru yapmamız gerekiyor'
Babacan, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kamu bankalarının özelleştirme çalışmalarıyla ilgili Babacan, kamu bankalarıyla ilgili gündemlerinde 3 konu bulunduğunu, bunların Halk Bankası'nın halka açık yüzde 25'lik kısmını artırmak, Vakıfbank'ın yine halka açık kısmını artırmak, diğerinin de Ziraat Bankası'nın halka arzı olduğunu söyledi. Bunun için Özelleştirme İdaresi ile bankaların sürekli çalışma içinde olduğunu, ancak uygun zamanı ve uygun ortamı, piyasa koşullarının uygun olduğu bir dönemi yakalamanın önemli olduğunu vurguladı.
Atacakları adımların birbirini engelleyen, olumsuz etki eden bir yapıya gelmesini engellemek gerektiğini ifade eden Babacan, şöyle konuştu: ''Zamanlamasını ve sıralamasını doğru yapmamız gerekiyor. Ama ne zaman ne büyüklükte, zamanı geldiğinde peyderpey kararlar verilir. Onların sıralamasına ilişkin alternatifler, senaryolar var. Ama piyasa şartlarına göre kendi iç hesaplarımıza göre... Zamanlama konusunda çok spesifik şeyler söylemek istemiyorum. Çünkü dünya piyasalarıyla kendi iç piyasamızla çok ilgili. Evvelsi gün Türkiye'de çok önemli bankacılık operasyonu oldu. Türkiye'nin önemli bankalarından bir tanesine yine dünyanın önemli bankalarından biri ortak olarak girdi. Bunlar önemli gelişmeler. Bizim de kamu bankalarıyla ilgili atacağımız adımlarda her biri önemli olacak, her biri ses getirecek. Zamanlamasını iyi tespit etmemiz, sıralamasını doğru yapmamız gerekiyor. Bunların hepsi gündemimizde...''
Borçların yeniden yapılandırılması
Borçların yeniden yapılandırmasıyla ilgili sorular üzerine Babacan, buna ilişkin çalışmanın devam ettiğini, çalışmanın kapsamının çok geniş olmasından dolayı tek tek, alan alan dikkat etmek istediklerini söyledi. Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Telafisi mümkün olmayan, bir af anlamına gelebilecek, olacak hataların tekrarını beraberinde getirebilecek adımlar atmak istemiyoruz. Çalışma ilk olarak sadece vergi ve sigorta primlerinin yeniden yapılandırılmasıyla başladı, ama kapsam ondan sonra genişledi. Şimdi bunu belli noktada da tutmaya çalışıyoruz. Pek çok kesimden talepler var. Bu talepleri tek tek iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Eğer Türkiye'de bir hukuk, ceza yaptırım sistemi varsa, bu ceza yaptırım sisteminin çalışmaya devam ediyor olması çok önemli. Bir adım attığınızda attığınız adımın, bundan sonra hataların devamını getirecekse ya da cezaların etkinliğini azaltacaksa o adımları da atmak istemiyoruz. Dikkatli yapmak istiyoruz. Sıkıntılar getirecek, Türkiye'ye uzun vadede zarar verecek adımlar da olmasın istiyoruz.''
Toplam tahsilat rakamıyla ilgili rakamların ''havada uçuştuğunu'' ifade eden Babacan, bu rakamların hiçbirine güvenmemek gerektiğini, kapsamın henüz belli olmadığını, kapsam belli olduğunda vatandaşların ne kadarının buna dahil olacağı, sadece peşin değil, taksitlendirmenin de olacağını, bütün bunların zaman içinde ortaya çıkacağını, çalışmaya henüz son noktanın konulmadığını söyledi. TÜPRAŞ, Doğan Holding ve Turkcell gibi büyük şirketlerin bu çalışmadan faydalanıp faydalanmayacağı sorusu üzerine ise Babacan, ''Spesifik konulara şu anda girmek istemiyorum. Çalışmalar bitip de kararlarımız nihai hale gelmeden konuşmak istemiyorum. Mahsuplaşmayla ilgili yasa şu anda Meclis Genel Kurulu'nun gündeminde. Biraz daha çalışma bitsin, ondan sonra detaylı bilgi vermek gerekir'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza