'Bu değişiklikle Türkiye'deki siyasi riskler azalacak'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, anayasa değişikliğiyle Türkiye'deki siyasi risklerin önemli ölçüde azalacağını belirterek, ''Bundan sonraki dönemde, bu anayasa değişikliğiyle beraber 2007 ve 2008 yılında yaşadığımıza benzer garip olaylar Türkiye'de artık yaşanmayacak'' dedi.

'Bu değişiklikle Türkiye'deki siyasi riskler azalacak'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.04.2010 - 09:05

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kanal 24'te, anayasa değişikliği paketi ve işsizlik rakamlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı. Bir ülkenin ekonomik istikrarının siyasi istikrarla bire bir bağlı olduğunu belirten Babacan, ''Bir ülke kesinlikle siyasi açıdan ne kadar öngörülebilir ise, o ülkedeki siyasi gelişmeler ne kadar demokratik çerçeve içinde gerçekleşiyorsa ve ne kadar bir hukuk devleti içinde olması gereken şekilde gerçekleşiyorsa o ülkenin ekonomisi o kadar sağlam bir zemine oturmuş olur'' dedi.

Babacan, Anayasa değişikliği çalışmalarının başlamasıyla beraber bunun özellikle sermaye piyasalarında olumlu tepkilerini anında aldıklarını ifade etti. Anayasa değişikliği paketini ilk olarak 22 Mart'ta duyurduklarını anımsatan Babacan, bu tarihte Türkiye'deki sermaye piyasasının en önemli göstergesi olan borsa endeksinin dünya ve diğer gelişmekte olan ülkelerle paralel gittiğini söyledi. Babacan, ''Ancak 22 Mart tarihinden sonra kopuyoruz ve ayrılıyoruz'' dedi.

'Garip olaylar Türkiye'de artık yaşanmayacak'

Babacan, Türkiye'de 2007 yılında bir e-muhtıranın konuşulduğunu, demokrasinin devamlılığının biraz şüpheye düştüğünü, yine 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili Anayasa Mahkemesinin son derece sıkıntılı kararlarıyla karşı karşıya kaldıklarını, 2008'de bir parti kapatma davası yaşadıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti: ''Dışarıdan bakan ya da konuyu siyasi ya da ideolojik yaklaşımlardan sıyırıp objektif olarak değerlendiren herkes şunu görüyor ki, bu anayasa değişikliğiyle Türkiye'deki siyasi riskler önemli ölçüde azalacak. Bundan sonraki dönemde bu anayasa değişikliğiyle beraber 2007 ve 2008 yılında yaşadığımıza benzer garip olaylar Türkiye'de artık yaşanmayacak. Ama ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu yapmış olduğumuz değişiklik gerçekten Türkiye'de demokrasinin bir basamak daha yükselmesi için, Türkiye'de sivil-asker ilişkilerinin daha makul bir zemine oturması için, Türkiye'de yargı reformu adına gerçekten bu işi yapan iyi ülkelere biraz daha yaklaşmamız için çok önemli.''

Bunun özellikle uluslararası yatırımcıların çok iyi gördüğüne işaret eden Babacan, Türkiye'de iş çevreleriyle birebir konuşulduğunda çok farklı olduğunu ama iş dünyası örgütü adına yapılan açıklamaların ekonominin gerçekleriyle bazen çok örtüşmeyebildiğini söyledi. Babacan, iş dünyasından duydukları en önemli şikayetlerden birini, ''Türkiye'de yargı süreçleri, yargı kararların öngörülemez oluşu ya da çelişkili kararlar'' olarak sıraladı.

'HSYK'nın yeni yapısıyla ilgili adım çok önemli'

Mecliste bugün, anayasa değişiklik paketi kapsamında görüşülecek olan ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yeni yapısıyla ilgili adımlarının çok önemli olduğunu vurgulayan Babacan, ''Çünkü orada çok daha demokratik, havuzu genişleten ve bir bakıma hakim ve savcılarımızın geniş tabanının görüşünü, yaklaşımını daha iyi ifade eden bir yapıya doğru işi götürecek. Ki bu da yine Türkiye'de yargı reformu adına son derece önemli adım. Peki biz bu anayasa değişikliğini yapınca artık mükemmele ulaşıyor muyuz? Hayır. Bundan sonraki dönemde çok daha köklü işler yapmamız lazım'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, bir başka soru üzerine, TOBB'un çok geniş bir üye tabanı bulunduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: ''Nasıl biz komşularımızla 'sıfır sorun' diyoruz. Bu belki gerçekte imkansız gibi görünen ama en azından bir hedef, bir yön veren politikadır. Burada, 'her üye 1 kişi alsa, 1 milyon 300 bin kişi iş bulur' yaklaşımı sayın Başbakanımızın, yani bu konuyu biraz daha iş çevrelerinde bir kaygı haline getirmek. İlla tamamen kar-zarar açısından değil de, biraz sosyal kaygılarla bu işsizlik, istihdam konusuna bakabilmekle ilgili Sayın Başbakanımızın verdiği bir hedeftir. Nihayetinde bu, iş dünyamızın kendi vereceği bir karardır ama biz arzu ederiz ki iş dünyamız da işsizlik, istihdam konusunda daha yoğun bir çaba içinde olsun.''
 

'İş dünyası ile hükümetin beraber çözümler üretmesi gerekecek'

Eskiden geçerliliği olan mesleklerin bugün geçerliliğini yitirdiğini, Türkiye'nin çok daha farklı yeni mesleklerde istihdama ihtiyacının bulunduğunu dile getiren Ali Babacan, eski mesleğini kaybetmiş ya da artık eski konularda iş bulamayan vatandaşların eğitimden geçerek, yeni beceriler kazanarak farklı dallarda çalışabiliyor olabilmesinin, Türkiye'nin ekonomik dönüşümünün iş gücü piyasası noktasında bir bakıma gerekliliği olduğunu söyledi.

Babacan, bunun yanında işsizlik göstergelerinde son birkaç aydır gayet olumlu gelişmeler olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi: ''Ocak 2010'da Türkiye'deki istihdam 21 milyon 162 bin. Geçen yıl Ocak ayında bu rakam 19 milyon 873 bindi. Yani 1 milyon 289 bin kişiye ilave istihdam üretildi Türkiye'de. Bu çok yüksek bir rakam. Hatta bütün G-7 ülkelerinde, OECD ülkelerinin tümünde 2011 sonuna kadar işsizliğin yükselme trendinde olacağı bir ortamda bizdeki işsizlik oranlarının düşmeye başlaması, istihdamın artması önemli bir gelişme. İşsizlik geçen sene Ocak'ta yüzde 15,5 iken, ki Ocak-Şubat işsizliğin en yüksek olduğu aylardır. Bu sene Ocak'ta yüzde 14,5 olduğunu görüyoruz. Yani geçen yılın aynı ayına göre 1 puan düşüş var. Ekonomideki hızlı toparlanma, Türkiye'de içerde oluşan güven, dışardan Türkiye'ye duyulan güven arttığı için ekonomideki çarklar artık daha hızlı dönmeye başladığı için bunun işsizliğe olumlu yansımalarını bugünden görüyoruz.''

Mikro bazda ve aktif iş gücü politikaları anlamında yapılacak çok iş bulunduğunu belirten Babacan, makro gelişmenin, genel büyümenin zaten istihdam üreteceğini, ancak biraz daha derinlere inilip işgücü piyasasında neler yapılması gerektiği çalışmasının son derece önemli olduğunu vurguladı. Bununla ilgili ayrıca, İstihdam Strateji Belgesi üzerinde çalıştıklarını bildiren Babacan, ''Bu konuya daha uzun vadeli bakan bir strateji belgesi. Çalışma Bakanlığımız ve ilgili bakanlıklarımızla beraber yürüttüğümüz bu çalışma, önümüzdeki birkaç yıllık dönem için son derece önemli olacak. Yani yapısal sorunlara işsizlikle alakalı daha yakından bakmak gerekiyor. İş dünyasıyla, iş dünyasının örgütleriyle hükümetin beraber çözümler üretmesi gerekecek'' dedi.

 

'Kıdem tazminatı önem taşıyor'

Babacan, Kanal 24'te canlı yayında soruları yanıtladı. Babacan, istihdama yönelik bir soruyu yanıtlarken, Türkiye'nin, işçilerin haftalık çalışma süresinin en uzun tutulduğu ülkelerden biri olduğunu, işverenlerin yeni işçi almak yerine mevcut işçileri daha uzun süreli çalıştırmaya yönelebildiğini anlattı. Babacan, özetle şunları kaydetti: ''Bu da katılıklarla alakalı, yeni işe almanın işverene getirdiği maliyetlerle alakalı. Tam bu noktada kıdem tazminatı önem taşıyor. Kıdem tazminatıyla ilgili yaptığımız çalışmalarda, işçilerimizin haklarına en ufak bir zarar getirmeyecek, tam tersine onların haklarını daha da çok koruyacak, hatta devlet güvencesi altına alacak bir model üzerinde şu anda çalışıyoruz. Artık hem kıdem tazminatımız var hem de işsizlik sigortamız var. Biz bu kıdem tazminatıyla ilgili, çalışanlarımızın, işçilerimizin haklarını geri çekecek, geri düşürecek bir adım, bu noktada yapamayız, bunun da bilincindeyiz. Ama bunu yaparken işveren üzerindeki yükü nasıl azaltabiliriz, işverenlerin üzerindeki riskleri nasıl azaltabiliriz, aynı zamanda işçinin haklarını daha iyi nasıl koruyabiliriz, bununla ilgili şu anda bir çalışma içerisindeyiz, onu yakında tamamlayacağız.''
 

'Vergide denetim ve yaptırımlar yoğunlaşacak'

Babacan, vergi reformu ile ilgili soruya karşılık verirken, Türkiye'de gelir ve kurumlar vergisi gibi doğrudan vergilerin Milli Gelire oranının oldukça düşük kaldığını, özellikle beyana tabi mükelleflerin ''çok çok az'' vergi ödediğini kaydetti. ''Sorunun kaynağına indiğimizde insanların kazandıklarından ödemediklerini ve bu sebeple de devletin harcarken bunu telafi edici vergiler koymak durumunda kaldığını görüyoruz'' diyen Babacan, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilerin öne çıktığını, vergi yapısının ''dengesiz'' olduğunu söyledi.

Babacan, göreve ilk başladıkları dönemde vergi oranlarını düşürerek tahsilatı artırabileceklerine inandıklarını ifade ederek, ''Bu olmadı. Biz vergi oranlarını düşürdük ve ekonomimiz eğer genelde büyümeseydi toplam vergi gelirlerimiz o nispette düşecekti. Vergi oranlarını sadece düşürerek bu iş çözülmedi. Bundan sonraki dönemde artık yaptırımların ve denetimlerin daha yoğun olduğu bir dönem göreceğiz'' diye konuştu.
 

'Büyük bankalarla ilgili düzenleme üzerinde çalışılıyor'

Anayasa değişikliği çalışmaları nedeniyle kendisinin katılamadığı Dünya Bankası-IMF toplantılarında öne çıkan konuların sorulması üzerine Babacan, toplantılarda genel kanaatin ''dünya ekonomisinde toparlanmanın artık daha somut bir şekle geldiği'' yönünde olduğunu söyledi. Babacan, 3 önemli risk üzerinde durulduğunu ifade ederek, bunların ilkinin büyük ekonomilerin yüksek borç stoku, ikincisinin işsizlik, üçüncüsünün de finans kuruluşlarının durumu olduğunu anlattı. Finans kuruluşlarının halen ''normale dönmediğini'' dile getiren Babacan, OECD ülkeleri içinde sadece Türkiye'nin, bu kriz sürecinde bankacılık sektöründe yük üstlenmek zorunda kalmadığına vurgu yaptı.

Bakan Babacan, ''büyük bankalarla ilgili ne yapılmalı'' diye konuşulduğunu, ancak konunun bir karara bağlanamadığını ifade ederek, ''Bir şey yapmalıyız diyorlar büyük bankalarla ilgili ama hiçbir karar yok. Ama biz inşallah herkesten önce bunu yapıp geçeceğiz'' dedi. ''Büyük bankalarla ilgili bir çalışmanız mı var?'' sorusuna Babacan, ''Bankacılık sektöründe oligopolik yapıyı engelleyen ve daha rekabetçi bir yapıyı destekleyen bir düzenleme çerçevesine koyacağız. Şu anda üzerinde çalışılıyor. Merkez Bankası ve BDDK'ya talimat verdim. Bunu yaparken de asla şu anda sağlıklı yürüyen bankalarımızı sıkıntıya sokmayacağız'' diye konuştu.

Babacan, cuma günü Atina'ya gidiyor

Yunanistan'ın ekonomik durumu ve Türkiye'nin rolüne yönelik soru üzerine de Babacan, Yunanistan ile yüksek düzeyde stratejik işbirliği konseyi kurma yönünde çalışma bulunduğunu kaydederek, bunun ilk toplantısının 14-15 Mayıs'ta iki başbakanın başkanlığında Yunanistan'da yapılacağını bildirdi. Babacan, bu toplantıya hazırlık amacıyla Cuma günü Atina'ya bir günlük çalışma ziyaretinde bulunacağını bildirdi.
 

'Et ithalatı, fiyatlar normal seviyeye ininceye kadar sürer'

Et ithalatıyla ilgili soru üzerine Babacan, et fiyatlarında Ocak ayından bu yana ciddi artış yaşandığını, şu an fiyatların Avrupa ve dünya fiyatlarının çok üzerinde kaldığını anlattı. Fiyatların makul seviyeye çekilmesi için ithalat kararı alındığını belirten Ali Babacan, 14 yıldır Türkiye'ye et ithali yapılmadığına dikkati çekerek, kararın önemini vurguladı. ''Türkiye'de canlı hayvan konusunda gümrük kapılarımızı açtık'' diyen Babacan, ithalatın Bulgaristan, Romanya gibi seçtikleri 4-5 ülke ile yapılacağını ve canlı hayvan öncelikli olacağını belirterek, kesimlerin hem katma değer hem de buradaki usullere uygun olması isteğiyle Türkiye'de yapılacağını kaydetti. İthalatın ne kadar süreceği ile ilgili soru üzerine Babacan, Et ve Balık Kurumunun işe başladığını, son 3-4 ayda oluşan köpüğün alınmasının ve fiyatları ''normal, makul seviyeye indirmenin'' amaçlandığını belirterek, ''Normal seviye indiği zaman da bu kapılar yine kapanır. Eğer fiyatlar düşmezse devamı gelecek, miktar da yükselir'' dedi. Babacan, bu arada fiyatların maliyetin altına inmemesine de önem vereceklerini, ülkedeki hayvancılık sektörünü zarara uğratmayacaklarını belirtti.
 

'Özel bir program, stand-by düzenlemesi yok'

Babacan, IMF ile ilişkilere yönelik soru üzerine de, Çin, ABD gibi diğer üye ülkeler Fon ile nasıl çalışıyorsa Türkiye'nin de şu an öyle çalıştığını belirterek, ''Özel bir programımız yok, stand-by düzenlememiz yok. Önümüzdeki dönemde bir ihtiyaç da görünmüyor. Bugün itibariyle ileriye doğru baktığımızda böyle bir ihtiyaç görünmüyor'' dedi. İlişkilerin gayet iyi olduğunu ifade eden Babacan, ''Ayın 12'si-13'ünde 4. madde kapsamında bir heyet İstanbul'dan başlayacak. Sonra 17'sinde Ankara'ya gelecek. Görüşmeler, aşağı yukarı ay sonuna kadar devam edecek. Bir stand-by gözden geçirmesinde ne yapılıyorsa buradaki gözden geçirmenin içeriği de aşağı yukarı aynı. Onlar bir rapor hazırlayacaklar, kendi değerledirmelerini yapacaklar sonra ayrılacaklar. Şu an için kredi unsuru taşıyan herhagi bir program öngörmüyoruz'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Babacan, başka bir soruyu yanıtlarken de, dün Reel Kesim Güven Endeksi'nin 118,8 düzeyinde açıklandığına işaret ederek, bunun krizden önceki dönemlerin üzerinde olduğunu, hafif ticari araç satışlarının, kurulan şirket sayısının, elektrik tüketiminin arttığını ifade etti ve ''Bütün bu sinyaller, Türkiye'de toparlanmanın güçlü işaretleri'' dedi.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler