'Bu ülkede veba hep vardı'
Turgay Kantürk'ün yönettiği Albert Camus'nün 'Sıkıyönetim'i günümüz Türkiyesi'ne göndermeler yapıyor.
Albert Camus’nün 1948’te kaleme aldığı, Bertan Onaran’ın dilimize çevirdiği Turgay Kantürk’ün yönettiği “Sıkıyönetim”, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda (BBT) sahneleniyor. “Sıkıyönetim”, Camus’nün çok tanınan bir başka eseri “Veba” ile neredeyse aynı dönemde 2. Dünya Savaşı sonrasında yazılmış olsa da, bugünü özetliyor gibi...
İnsanların, ülkeyi saran salgınla savaşını anlatan “Sıkıyönetim”de “veba”, korkan insanı seçiyor ve etkisi altına alıyor. Vebadan kurtulmanın tek yolu ise ‘başkaldıran-korkmayan insan...’
Devlet kavramı ile veba hastalığının eşitlendiği metne Kantürk de sadık kalmış ve ön oyun dışında hiçbir ekleme yapmamış. Camus’nün “Korku Çağı” başlıklı metnini, yeniden düzenleyerek sahne için şiirsel bir biçime dönüştüren Kantürk, son yıllarda yönettiği oyunlarda temanın, içeriğin ve toplumsal sözün önemli olduğunu söylüyor.
Oyunda sık duyduğumuz bir replik, her şeyi özetliyor aslında biz seyircilere: “Korku çağı bu; korku çağı!/ Körlüğün, sağırlığın, umutsuzluğun/ ve yoksulluğun çağı bu!”
- Zor bir eser “Sıkıyönetim”. Sahneleme aşamasında nasıl zorluklarla karşılaştınız?
En büyük zorluğu, bütün büyük yapıtlarda gördüğümüz gibi okuyucu ya da seyirciyi zorlayan anlatım ve düşünsel boyutuydu. Bunları göz ardı etmeden, nerdeyse yarı yarıya kısaltılarak günümüz seyircisinin biraz da ‘kolaycı’ olan algısına, yeni ve taze bir söylem araştırmasına giriştik.
- Politik gündemimize denk düşen olaylarda kapalı bir anlatım biçimi seçmişsiniz diyebilir miyiz?
Sizin kapalı dediğiniz, metindeki güncel politik gündeme denk düşen olguları ‘slogancı’ bir biçimde sahnelemeyi tercih etmemem sanırım. Bunu özellikle yapmadığımı belirtmek isterim çünkü bizim seyircimiz, kabullenmeye ve tevekküle eğilimli bir seyirci. Tam da bu nedenlerle günümüzde olanı değil, yakın gelecekte olacağı göstermek isteyen bir anlayışa sahibim. Seyirci olanı değil, olabilecek olanı görünce daha da tedirgin oluyor bence. Onun için yaptığımız göndermeler Camus’nün aracılık ettiği, zarif oklardır; onların da hangi hedefe yöneldiği belli...
- Korkunun, baskının fazlasıyla etkili olduğu ülkemiz de, “veba” salgınının etkisi altında mı sizce?
Bu ülkede veba hep vardı. Şimdi de başka bir biçimde var. Bu ülkede kaç kez sıkıyönetim ilan edildiğini bilmek çok zor değil. Bu kuşak bile bir internet aramasıyla “manzara”yı görebilir. Dünya üstünde de durum belli. Muktedir olanların sıkıntısı, yönetirken “tek” olmaktır. Bu da faşizmin temeli. Bunu tartışan bir metin “Sıkıyönetim”. Bu hastalığın salgına dönüştüğünü, ülkemizde yaşananlarda da gördüğümüz için bu oyun sahnede.
- “Veba”dan kurtulmanın tek yolu başkaldırı mıdır?
Camus’nün “başkaldıran insanı” romantik biri değil. Yaşam, gelecek üstüne kurulu bir düş. İşte tam da bu nedenle, bireysel bir başkaldırı da olsa, eyleme geçmek ve toplumu oluşturan bireylerin sorumluluklarının ve sorunlarının farkında olması gerek. Mutlak iktidarı arayanlar, mutlak yenilgiyi tattılar; tarih bunu belgeledi. Ama onlar da aramaya devam ediyorlar, insanın teslimiyetle ve özgürlükle olan kavgası, insan var oldukça sürecek. Kendi payıma ve bu oyunda görev olan tüm yaratıcılar adına “başkaldırıyoruz” diyebilirim.
Oyunda, Alican Yücesoy, Defne Şenay Güner, Emrah Eren’in de aralarında bulunduğu deneyimli bir kadro rol alıyor. “Sıkıyönetim”, yarın, 15, 16 ve 23 Şubat’ta saat 20.30’da Müşfik Kenter Sahnesi’nde.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi