"Bütçe istikrarı yönlü kaygılar hafifliyor"

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Orta Vadeli Mali Program'ın açıklanmasının iş dünyası için en memnuniyet verici olduğunu belirterek, ''Bütçe açığının bu yıl için 50 milyar TL'den 44 milyar TL'ye revize edilmesi bütçe istikrarı yönlü kaygıları hafifletici niteliktedir'' dedi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.10.2010 - 09:12

Boyner, ''Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış: Gemi İnşa Sanayii'' başlıklı çalışmayı tanıtacağı ''Gemi İnşa Sanayii: Dünyadaki Eğilimler ve Türkiye'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, TÜSİAD'ın imalat sanayii sektörünün karşılaştığı sorunları irdelemek ve çözüm önerileri geliştirmek amacıyla 2008 yılı Mayıs ayında ''Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış'' raporunu kamuoyu ile paylaştığını anımsattı.

Bu rapordan hareketle, TÜSİAD Ulaştırma Çalışma Grubu'nun Türkiye'nin sosyal ve ekonomik istikrara ulaşmasında öncelikli gördüğü sektörlerden biri olan gemi inşa sanayisinde arzu edilen dönüşümün gerçekleştirilmesine katkı sağlamak amacıyla ''Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış: Gemi İnşa Sanayii'' başlıklı çalışmayı hazırladığını anlatan Boyner, bu çalışma ile spesifik olarak gemi inşa sanayisinin mevcut durumunun etkili bir şekilde değerlendirilerek, sektörle ilgili orta ve uzun vadeli stratejik hedef ve politikaların belirlenmesine katkıda bulunmayı amaçladıklarını bildirdi.

Boyner, Türkiye'de gemi inşa sanayisi, emek ve sermaye yoğun bir sanayi kolu olarak ülkemiz ekonomisine katkı sağladığını dile getirerek, şöyle devam etti:
''Gemi inşa sanayimiz, küresel durgunluk öncesinde, bazı ülkelerin on yıllarca gerçekleştirdikleri çalışmalarla ulaşabildikleri seviyede başarılı bir marka olma noktasına gelmiştir. Bu çerçevede, Avrupa'da da birçok rakibini geride bırakarak yeni sipariş adedinde 2008 yılında Almanya'nın ardından 2. sırada yer almıştır. Toplam yerli girdi oranı yüzde 50'nin üzerinde olan gemi inşa sanayisi, yaratılan ana ve yan sanayi istihdamı ile devlete önemli boyutta vergi geliri sağlamıştır.

Ancak, 2008 yılında başlayan küresel kriz ile birlikte bütün dünyada gemi inşa sanayisi sektöründe bir daralma yaşanmış ve ülkemiz de bu olumsuz dalgalanmadan büyük oranda etkilenmiştir. Finansman krizinin özellikle denizcilik bankalarını etkilemesi ve gemi değerlerinin düşmesine paralel olarak sektörde bir finansman sorunu baş göstermiştir. Çalışmamızın bulguları, gemi inşa sanayisinin birincil önceliğinin finansman maliyeti sorunlarının çözülmesi olduğunu göstermektedir. Kriz döneminde büyük istihdam kaybına uğrayan sektörün kriz öncesi potansiyeline ulaşması için ekonomik ve sosyal politikalar uygulanması gerekmektedir.''

Ulusal ekonomik performans ile makro ve mikro hususlar üzerinde de duracağını ifade eden Boyner, ''Orta Vadeli Mali Program'ın geçtiğimiz günlerde açıklanmış olması iş dünyası için en azından 2011-2013 dönemine ilişkin belirsizliği azaltması açısından memnuniyet vericidir. Orta vadeli mali programda 2010 yılı büyüme beklentisinin yüzde 3,5'tan yüzde 6,8'e revize edilmiş olması beklenen bir gelişmedir. 2010 sonrasındaki döneme ilişkin hedeflenen büyüme oranları da üretim fonksiyonlarındaki iyileşmenin devam edeceğinin sinyallerini vermektedir. Bu kapsamda bütçe açığının bu yıl için 50 milyar TL'den 44 milyar TL'ye revize edilmesi ve 2011 ve sonrası için de azalan bir trend içerisinde ele alınması, bütçe istikrarı yönlü kaygıları hafifletici niteliktedir'' diye konuştu.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi

Yurt dışı ve yurt içi piyasalarda Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarından biri olarak gösterilen cari açığın 2010'da 39 milyar dolardan 2013'te yaklaşık 48 milyar dolara çıkmasının öngörüldüğüne işaret eden Boyner, ''Cari açığın finansmanının büyük oranda kısa vadeli portföy yatırımları ile gerçekleştiriliyor olması kaygı yaratmaktadır. Hiç kuşkusuz, bu açığın uzun dönemli bir finansman kaynağı olan doğrudan yabancı yatırım ile finanse edilmesi çok daha sağlıklı olacaktır. Dolayısıyla bu süreçte, doğrudan yabancı yatırımların artırılması için yatırım ortamının iyileştirilmesi yönündeki çalışmalara da hız kesmeden devam edilmelidir'' dedi.

Ümit Boyner, cari açığın bu derecede yüksek olmasının önüne geçilmesi için Türkiye'nin üretim modelinin yapısal reformlarla beslenerek daha rekabetçi ve verimlilik tabanlı hale gelmesi gerektiğini vurgulayarak, bunun kısa vadede makro politikalar ile çözülemeyecek, yapısal nitelikte bir sorun olduğunu söyledi.

Türkiye ekonomisinin 2001 krizinden sonraki görece başarılı performansının arkasında, hayata geçirilmiş olan yapısal reformlar ve sağlanan makroekonomik istikrarın bulunduğunu belirten Boyner, makro politikaların sürdürülebilir yüksek büyümenin sadece bir önkoşulu olduğunu, orta-uzun vadede ise sürdürülebilir büyümenin ve sağlıklı bir dış ticaret dengesinin, verimlilik ve rekabet artırıcı politikalara bağlı olduğunu unutmamak gerektiğini ifade etti.

''Yapısal reformlar hayata geçirilmeli"

Boyner, özellikle küresel kriz sonrasında, dünya rekabetinin kriz öncesi dönemden çok daha zorlu geçeceğini dile getirerek, bu doğrultuda Türkiye'nin de bulunduğu yeri muhafaza etmek için dahi büyük çaba göstermek durumunda kalacağının altını çizdi.
Krizi nispeten daha iyi yöneten bir ülke olarak Türkiye'nin, kriz sonrasındaki dönemde de belirli yapısal reformların devamlılığı için kararlılıkla çalışması gerektiğini belirten Boyner, şunları kaydetti:

''Bu doğrultuda, hukuk güvenliği ile ilgili olarak; idarenin hak doğuran işlemlerinin sağladığı meşru statüler belirli kurallar içinde korunmalı, gerçek ve tüzel kişiler idari işlemlerdeki değişikliklerin doğuracağı kayıplardan etkilenmemelidir. İşgücü piyasasında, mesleki eğitimle vasıf uyumu sağlanmalı, istihdam üzerindeki yükler hafifletilmeli ve düzenlemeler güvenceli esneklik anlayışıyla ele alınmalıdır. Mevcut destek mekanizmalarının, diğer ülke uygulamalarını da dikkate alarak ülkemizin ihtiyaçlarına uyumlu, şeffaf ve katılımcı bir şekilde zenginleştirilmesi sağlanmalıdır. İş dünyasının 'yaşam kurallarına' yeni bir bakış açısı getiren Türk Ticaret Kanunu (TTK) Tasarısı bir an önce yasalaşmalıdır.

Bürokratik işlemlerin azaltılması için işlem süreleri kısaltılmalı ve mükerrer işlemler birleştirilmelidir. Türkiye'de altyapının kalitesinin artırılması ve güçlendirilmesi temin edilmelidir. Bu yapısal önlemlerin hayata geçmesi, Türkiye ekonomisini arzu edilen sürdürülebilir büyüme patikasına oturtacaktır. Biz de bu süreçte gerekli desteği vermeye ve çalışmalara katkıda bulunmaya devam etmeye hazırız.''

Toplantı sırasında gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Boyner, orta vadeli programa ilişkin sorular üzerine, programın öngörülebilirlik adına önemli bir adım olduğunu, ancak bu süreçte Türkiye'nin mikro reformlarına, yapısal reformlarına devam etmesi gerektiğini, yatırım ortamının düzeltilmesi adına iş dünyası olarak gerekenleri yapmaya hazır olduklarını söyledi. Boyner, ''Mali kuralın ertelenmesi, Orta Vadeli Programla devam edilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?'' sorusu üzerine de Orta Vadeli Programda zaten mali bir disiplinin öngörüldüğünü, bunun mutlaka uygulanacağını ümit ettiklerini, bir şekilde kaygıları giderici bir açıklama yapıldığını ifade etti. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndaki (HSYK) istifalarla ilgili soruya ise Boyner, ''Süreç devam ediyor. Şu anda söyleyecek bir şeyim yok'' karşılığını verdi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler