Çanakkale’ye şimdi de RES darbesi!
Türkiye’nin oksijen deposu Çanakkale, Kazdağları’nda siyanürle altın aramak isteyen firmalarla yıllardır boğuşurken, iki yıldır da termik santral projeleriyle mücadele halindeydi. Kentin doğasına ve yaşamına darbe vuracak son gelişme ise ‘yaşam alanlarına’ dikilmek istenen Rüzgar Enerji Santralleri (RES) oldu.
Geçtiğimiz günlerde Enerji Bakanı Berat Albayrak, yenilenebilir enerjide yeni yatırım modellerinin geliştirilip, yatırım yapacak firmalara her türlü kolaylığın sağlanacağını açıklamıştı. Bu açıklamanın hemen ardından ülkenin bir çok noktasından yaşam alanlarını yok edecek RES projeleri için projeler gün yüzüne çıkmış, çevreciler de açıklamalarda bulunmuştu. Çanakkale kenti de bu santrallerden nasibini alacağa benziyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) ait internet sitesinde kentin birçok noktasında binlerce tirbünlük projeler için firmaların başvurularına ulaşmak mümkün.
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde şu anda 1 tanesi yürürlükte olan toplam 27 projeye göre kentin güney kesiminde kalan Assos – Babakale hattı da projelerden etkilenecek. Bu hat üzerinde Ayvacık’a bağlı köyler olan Korubaşı, Bektaş, Balabanlı, Koyunevi, Erecek ve Gülpınar (Kıran köyleri diye de adlandırılıyor) üzerine şu anda değerlendirme statüsünde bulunan 1500 megavatı aşkın santral projesi bulunuyor. Eğer bu projeler onaylanırsa bölgeye 600’e yakın tirbün dikilebileceği de uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Bu da korkunç bir çevre felaketi anlamına geliyor. Projelerin değerlendirme safhasının ne zaman sonlanacağı ise henüz bilinmiyor.
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde şu anda 1 tanesi yürürlükte olan toplam 27 projeye göre kentin güney kesiminde kalan Assos – Babakale hattı da projelerden etkilenecek. Bu hat üzerinde Ayvacık’a bağlı köyler olan Korubaşı, Bektaş, Balabanlı, Koyunevi, Erecek ve Gülpınar (Kıran köyleri diye de adlandırılıyor) üzerine şu anda değerlendirme statüsünde bulunan 1500 megavatı aşkın santral projesi bulunuyor. Eğer bu projeler onaylanırsa bölgeye 600’e yakın tirbün dikilebileceği de uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Bu da korkunç bir çevre felaketi anlamına geliyor. Projelerin değerlendirme safhasının ne zaman sonlanacağı ise henüz bilinmiyor.
İLK PROJE ONAYLANDI MI?
25 megavat’lık Gülpınar RES projesine Yıldızlar Holding bünyesindeki Yelen – Gülpınar Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından başvurulduğu ve yürürlüğe alındığı da yine EPDK’nın sitesinde açıkça görülebiliyor. Sitede bu projeye ait kaç adet tirbün dikileceğine dair net bir veriye ulaşılamasa da, uzmanlar tarafından günümüz teknolojisinde bir tirbünün yaklaşık 2-3 megavatlık üretim kapasitesinin olduğu, bu proje kapsamında 10-12 tirbün dikileceği öngörülüyor. Bu projeye dair herhangi bir inşaat olmamasına rağmen, hangi firmadan olduklarını açıklamayan kişilerin köy toplantılarında köylüleri yalan yanlış bilgilerle etkilemeye çalıştığı da köylüler tarafından bildiriliyor.
Bölgelerinde kurulmak istenen RES’lerin zararları üzerine geçtiğimiz hafta sonu Kıran köyleri, Bektaş Köyü’nde toplanarak fikir alışverişinde bulundu. Toplantıya farklı köylerden 100’ü aşkın kişi katılırken, Karaburun’dan da misafirler vardı. Zira ülkede RES talanıyla kısa süre önce tanışan yerlerden bir tanesi de Karaburun. Yaylaköy ve Sarpıncık’ta kurulması planan 260’ı aşkın tirbünün 81 tanesi ne yazık ki mücadele geç başladığı için kurulmuş. Diğerleri için de dava süreçleri devam ediyor. Mücadele süreci, rüzgar santrallerinin getirdikleri, götürdükleri üzerine toplantıya davetli olan Karaburun Kent Konseyi’nden İpar Buğra Dilli ve Hüsnü Dilli bilgi de paylaşımlarda bulundular.
Yaklaşık iki saat süren toplantıda konuşan İpar Buğra Dilli bölgelerinde yapılan rüzgar santrallarının doğaya yaşattığı olumsuz etkilerin bir benzerinin de, eğer mücadele edilmezse Ayvacık’ta da yaşanacağını belirterek, “RES’e neden karşı olduğumuzu soruyorlar. Çünkü doğa diye bir şey kalmadı. O koca pervaneleri taşımak için, hem ana yollar, hem de orman yolları 7 ila 12 metre arasında genişletildi. Her tirbünü birbiriyle bağlamak için yollar yapıldı, hepsinin altına 400 metreküp beton atıldı. Kocaman vinçler kuruldu. Kısacası bir tirbün için neredeyse 1 dönüm yeri yok ettiler. Orada bitki örtüsü kalmadı. Her yeri inanılmaz bir toz bulutu kapladı. Bu toz bulutunun çevresel iki önemli sonucu oldu. Birincisi keçiler tozlu ot yemiyor. Otlamak için dağlara çıkmaya başladılar, çobanlar bidon bidon su taşıdılar dağlara, hayvanların süt verimliliği düştü. Nihayetinde keçi sürüsü sahipleri göç etmek zorunda kaldılar. İkincisi ise zeytin ağaçlarındaki toz sebebiyle kırmızı örümcek hastalığı vasıl oldu. Zeytinler git gide mahsul vermemeye başladı. Üniversiteden hocalara bunun raporunu da tutturduk” dedi.
“TEMİZ ENERJİYE KARŞI DEĞİLİZ”
Toplantıda söz alan birçok isim, rüzgar enerjisine ve temiz enerjiye karşı olmadıklarını, fakat evlerinin, meralarının, çardaklarının ve kısacası yaşam alanlarının yakınında olmasını istemediklerini belirttiler. Acele kamulaştırma kararları ile haberleri bile olmadan toprakları ellerinden alınan veya düşük bedellerle firmalara devredilen örnekler de köylüyle paylaşıldı.
Meraların, arsaların değerinin de düşeceğinin belirtildiği toplantıda, yaşanabilecek bir önemli olumsuzluğun da turizm olduğu dile getirildi. Bölgeye sessizlik ve doğa için gelen yerli ve yabancı turistlerin hem gürültü, hem de çevresel olumsuzluklar sebebiyle bölgeyi artık tercih etmeyeceği ve turizmin sona ereceği de konuşulan konular arasındaydı.
Tirbünlerin çıkardığı sesi merak eden bir köylüye İpar Buğra Dilli, “Tirbünler iki tip gürültü çıkartıyor. Bir tanesi mekanik ve 108 desibel civarında olan duyabildiğimiz ses. Pervanelerin rüzgarı yararken çıkarttığı ses, makinenin çıkarttığı ses de eklenince dayanılacak gibi değil. İkincisi ise kulağımızın duymadığı ama hissettiğimiz bir ses var. Bu da son zamanlarda köylülerde çarpıntı, sinirlilik ve yüksek tansiyona sebep oluyor. Sabahtan akşama kadar zeytinde çalışan köylü kadınlar, 2-3 saat sonra iş yapacak mecaller kalmadığını belirtip iş bırakıyorlar” diyerek yanıtladı.
BEDAVA ELEKTRİK YALANI!
Toplantıda söz alan bir diğer kişi de yine Karaburun’da yıllardır benzer bir mücadele içinde olan Hüsnü Dilli’ydi. Köylülere, birlikte mücadele edildiği takdirde yaşam alanlarının kurtulabileceğini söyleyen Dilli, “Korkacak bir şey yok. Yaşam alanlarımızı savunuyoruz. Tek çıkış yolu var. İnatla yasal ve demokratik haklarımızı kullanmalıyız. Size gelip ‘Bedava elektrik vereceğiz’ diyecekler. Bu baştan aşağı bir yalandır, sakın ha kanmayın. Size ‘Sadece birkaç tane dikilecek’ diyecekler, buna da inanmayın. Asla pazarlık yapmayın. Bunlara parmağınızın ucunu kaptırırsanız, kolunuzu, bacağınızı, bedeninizi kaptırırsınız. Lütfen, hasretle rica ediyorum, teslim olmayın” dedi.
Toplantı sonrasında sosyal medya üzerinden birlik olan köyler, Ayvacık Kıran Köyleri Çevre Platformu’nu kurarak her türlü yasal yolu kullanarak mücadelelerini devam ettireceklerini söylediler.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!