"Çok vahim ve ağır bedeller"

Çelebi, DİSK Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası'nın uzun yıllardır, özellikle hastanelerdeki taşeron örgütlenmesi konusunda çok büyük bir mücadele başlattığını ifade etti.

Daha çok sağlık alanındaki taşeronlaşma ilişkilerinin yoğun bir hızla devam ettiğini belirten Çelebi, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, bu alanda uzun yıllardır büyük bir mücadele sürdürmekte. Bu mücadeleler ne yazık ki hemen başarıya ulaşmıyor. Taşeronda örgütlenmenin zorlukları, Türkiye koşullarında çok vahim ve ağır bedelleri var. İşten atılma sürecinin en hızlı uygulamaya konulduğu alanlardan bir tanesi. Çok kısa bir dönem önce Okmeydanı Hastanesi'nde örgütlenme çalışmasını yürüttük ve orada da başarı öyküsü var. Bu uygulama alanında değil, birçok alandaki sendikamızın örgütlenmesi var. Bu örgütlenmenin en büyük boyutu Kızılaydır. Kızılayda sendikamızın örgütlülüğü gerçekleşmesine rağmen davalar uzun aylarımızı aldı. İşçi arkadaşlarımızın işleri iade edilmesine rağmen, Kızılay yönetimince işe alınmadı.''

''Sağlıkta taşeron çalışmayı durdurduk"

Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) Başkanı Arzu Çerkezoğlu da Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde hemşire, radyoloji teknisyeni, laborant, tıbbi sekreter, hasta bakıcı gibi resmi rakamlarla 118 bin sağlık emekçisinin yapılan ihalelerle taşeron şirketler aracılığıyla çalıştırıldığını, bu rakama üniversite hastaneleri de eklendiğinde kamu sağlık kurumlarında çalışan taşeron sağlık işçisi sayısının 150 bine yaklaştığını söyledi.
Sağlıkta taşeron çalıştırmanın, iki temel sonucu ortaya çıkardığını belirten Çerkezoğlu, şunları kaydetti:
''Birincisi, bir ekip hizmeti olarak süreklilik, bütünlük ve istikrarın esas olduğu sağlık hizmetinin bölünüp parçalanarak taşeron şirketler eliyle döndürülmesi, sağlık hizmetinin doğasına aykırı olup, niteliğini olumsuz etkilemektedir. İkincisi, taşeron çalıştırma, sağlık emekçilerinin başta iş güvencesi olmak üzere kıdem tazminatı, yıllık izinler, fazla mesailer gibi kazanılmış tüm haklarını ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Hastanesinde yıllardır taşeron şirketler aracılığıyla çalıştırılan 1200 sağlık çalışanı, 13 Ocak tarihi itibarıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kararıyla, asıl işveren olan üniversite hastanesinin işçisi olarak tescil edildi.''

TEKEL işçilerinin eylemi

Çelebi, basın toplantısının ardından bir gazetecinin, ''Dünkü konfederasyon toplantısında, Tekel işçilerinin eylemlerine ara vermesine yol açan bir karar çıktı. 5 gün süre tanındı. Bunun sonunda genel grev kararı çıkacak mı?'' şeklindeki sorusu üzerine, ilk defa 6 konfederasyonun bir araya geldiğini, bunun Türkiye açısından önemli bir dönemeç noktası olduğunu söyledi.

Bu sendikaların, ilk önce özelleştirmelere karşı ''Türkiye'de Demokrasi Platformu'' kurulduğunda bir araya geldiklerini, ikinci olarak Sosyal Güvenlik Yasası'na karşı ''Emek Platformu''nun oluşturulduğunu hatırlatan Çelebi, dün de işçi ve memur konfederasyonlarının bir araya gelerek Tekel işçilerinin yaşadıkları karşısında bir buluşma gerçekleştirdiklerini belirtti.

''Her an bir eylemliliğin kararını verebilirdik dün. Diyebilirdik ki (Üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz)'' diye konuşan Çelebi, şunları kaydetti:
''Eylem tarihini, salı günü akşamına bıraktık. Tarihi saptayacağız ama o tarih gerçekten çok kısa bir tarih olacak. Açlık eylemini arkadaşlarımız salı günü akşamına kadar dondurdular. Eylemi bırakmış değiller. Bunun böyle algılanmasını istiyorum. Bu kararlılığımız devam ediyor. Umuyorum, Hükümet de bu süreci doğru değerlendirir. Oyalanmadan bu süreci tamamlarlar, bir an önce Tekel işçilerinin gerçekten istediği talepler doğrultusunda bu sorunu çözer ama burada ikinci bir irade de 6 konfederasyon da 4/C'nin içinde olmayacağı bir çözüm istiyor. Norm kadrolarıyla beraber arkadaşların kamuda çalışmalarına devam edecek bir formül hükümetten bekliyoruz.''