Cumhurbaşkanı Gül'ün Libya yorumu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Libya'daki bu gelişmenin kısa süre içerisinde kan dökülmeden neticelenmesi Türkiye için çok önemlidir. Bu açıdan da aslında Libya'yı şu anda yönetenlerin bir önce görevlerini bırakmaları bu işi kolaylaştıracak ve kendi ülkelerinin başkaları tarafından talan edilmesine de fırsat vermeyecektir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün Libya yorumu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.03.2011 - 09:39

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gana'ya hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye'nin Libya'ya ilişkin kırmızı çizgisi nedir? Kontrolün NATO'ya geçmesi diyebilir miyiz?'' şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti: ''Kuzey Afrika'daki Müslüman ülkelerde olup bitenler aslında temel hak ve özgürlüklerle ilgili bir konu. Türkiye olarak biz daima halkların özgürlüğünü, temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü hep savunmuşuzdur. Baskıcı rejimlerle baskıcı liderlerin daha uzun bir süre bugünkü dünyada yönetimde kalamayacaklarını açıkça her zaman söylemişizdir. Libya ile ilgili gelişmenin aslı budur. Dolayısıyla Libya'daki bu gelişmenin kısa sürede neticelenmesi, kan dökülmeden neticelenmesi Türkiye için çok önemlidir. Bu açıdan da aslında Libya'yı şu anda yönetenlerin biran önce görevlerini bırakmaları bu işi kolaylaştıracak ve kendi ülkelerinin başkaları tarafından talan edilmesine de fırsat vermeyecektir. Irak'ta olup bitenleri, Saddam'ın davranışlarını hatırlarsanız, bunlar bir şekilde tekrarlanabilir.''

 

'En önemli mesele, İslam dünyasının Şii-Sünni çatışmasına girmemesidir'

Cumhurbaşkanı Gül, Libya'daki gelişmelere ilişkin sorular üzerine, NATO'nun, tarihin en büyük savunma örgütü olduğunu dile getirdi. NATO'nun sivil ve askeri kanatlarının birkaç gündür, gece gündüz toplantı halinde olduğunu ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Başında da söylediğim gibi, esas amaç, halkların özgürlüğü ve onların da diğer ülkelerde olduğu gibi baskıdan uzak yaşaması söz konusu iken, maalesef bazı ülkelerin bir fırsatçılık içinde olduğu da açıkça gözükmektedir. Daha düne kadar bu diktatörlerin en yakınları ve onlardan faydalanmak için kendi halklarının bile tasvip etmediği işleri yapanlar, bugün bazı aşırı davranışlar içerisindeler ve şüpheler uyandırmaktalar ve gizli niyetler şüphesi uyandırmaktadır. Bütün bunlar işte NATO'nun da zaten gece gündüz hem sivil hem askeri kanadında tartışılmaktadır. Türkiye gayet ilkeli bir politika izlemektedir bütün bu olaylarda. Belki kısa vadede bunlar tenkit edilebilir bazıları tarafından ama uzun vadede Türkiye'nin daima haklı olduğu, hem insanlar, halklar tarafından hem de yönetimler tarafından görülecektir. Türkiye, bu ilkeli politikasına devam edecektir.''

Cumhurbaşkanı Gül, bir başka soru üzerine, anayasa tartışmalarının yapıldığını hatırlatarak, ''Yeni bir fırsatın seçimlerden sonra olacağı kanaatindeyim. Türkiye, büyük bir özgüven içerisinde, gelecek dünyanın nasıl olduğunu en iyi şekilde görüp, Türkiye'nin de bu dünyada en onurlu yerini nasıl alacağını görerek hareket etmesi gerekir. Bununla ilgili çalışmaları da izliyorum doğrusu'' diye konuştu.

Abdullah Gül, bir gazetecinin, ''Önce Tunus ardından Mısır'da başgösteren olayların Libya'dan sonra kuzeye doğru genişlediğini görüyoruz. Bahreyn'de Şiiler ve Sünniler arasında bir çatışma var. İran'a da yönelik ciddi planlar olduğuna dair basında yazılar var. Domino taşının sonucundaki ülke İran mıdır'' sorusu üzerine de şunları söyledi: ''Böyle bir şey söyleyemem. İran, bölgenin en önemli ülkesidir. İran, köklü tarihiyle kendine has ilmiyle, kendine has yapısıyla çok önemli bir ülkedir. Unutmayın ki Kuzey Afrika'da ve bazı Ortadoğu ülkelerinde 30-40 yıldır sadece bir insanı bilirsiniz. Bu süre içerisinde İran'da seçimler yapılmıştır. En az 5-6 kez cumhurbaşkanı seçilmiştir, görevleri bitmiştir, yerine de seçilmiştir. İran ayrı bir konudur. Burada en önemli mesele, İslam dünyasının herhangi bir şekilde Şii-Sünni çatışmasına girmemesidir, böyle bir basiretsizlik gösterilirse hem kendi insanlarını hem de kendi kaynaklarını tüketmiş olur. Dolayısıyla böyle bir basiretsizliğin gösterileceğine de hiçbir zaman inanmıyorum. Bütün ülkelerle bütün liderler, yeteri kadar tarihten ders almışlardır.''

Gül, Gana Cumhurbaşkanı John Evans Atta Mills ve Gabon Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba'nın davetlisi olarak gerçekleştireceği resmi ziyarete, Devlet Bakanı ve Türkiye-Gabon KEK Eşbaşkanı Faruk Nafiz Özak, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Ulaştırma Bakanı Mehmet Habib Soluk'un yanı sıra milletvekilleri, akademisyenler, iş ve basın dünyasından temsilcilerin katılacağını söyledi. Seyahatinin, Gana ve Gabon'a, Cumhurbaşkanı düzeyinde Türkiye'den gerçekleştirilecek ilk resmi ziyaretler olması dolayısıyla da tarihi bir önem taşıdığını vurgulayan Gül, ayrıca Cumhurbaşkanı sıfatıyla ikili düzeyde Sahra'nın güneyindeki Afrika'ya 4. tur ziyaretini de gerçekleştirmiş olacağını kaydetti.

Abdullah Gül, daha önce 2009 yılında Kenya ve Tanzanya, 2010 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kamerun ve daha sonra Nijerya'yı ziyaret ettiğini anımsatarak, ''Afrika'ya açılım politikalarımız çerçevesinde Afrika ülkeleri ile ilişkilerimizin geliştirilmesine özel önem veriyoruz'' dedi. Türkiye'nin Afrika'da 17'si Sahra'nın güneyinde olmak üzere halen 22 büyükelçiliğinin bulunduğunu ifade eden Gül, ziyareti sırasında 1 Şubat 2010 tarihinde faaliyete geçen Akra Büyükelçiliği'nin yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştireceğini, Gabon'un başkenti Libreville'de büyükelçilik açılmasına yönelik çalışmaların da hızla devam ettiğini söyledi.

Gül, önemli bir bölümü 2011'de faaliyete geçmek üzere önümüzdeki 2 yıl içinde Afrika'daki Türk büyükelçiliklerinin sayısının 27'si Sahra'nın güneyindeki Afrika'da olmak üzere 32'ye çıkacağını belirterek, gelişen ikili ilişkiler ışığında Etiyopya ve Senegal'in 2006'da, Somali'nin 2008'de ve Gambiya'nın geçen yıl Ankara'da büyükelçilik açtığını, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kenya, Uganda, Kamerun, Gine, Madagaskar'ın da Türkiye'de büyükelçilik açma çalışmaları başlattığını ifade etti.
 

Afrika ile ticaret hacmi

Ziyareti sırasında resmi görüşmelerin yanı sıra Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonunun (TUSKON) da katılacağını kaydeden Gül, şöyle devam etti:
''Afrika ülkeleri ile 2003 yılında sadece 5 milyar dolar olan ticaret hacmimiz, küresel ekonomik krize rağmen 2010 yılı sonunda 16 milyar dolara ulaşmıştır. Bunun yaklaşık 4,5 milyar doları Sahra'nın güneyindeki Afrika ülkeleriyle. Gana yaklaşık 300 milyon dolarlık ticaret hacmi ile Sahra'nın güneyindeki 3. ticaret ortağımız olmuştur. Bu rakamları yeterli görmek mümkün değildir. Hedefimiz, Afrika ülkeleri ile toplam ticaret hacmimizin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 30 milyar dolara ulaşmasıdır. Bu maksatla kıta ülkeleri ile ikili ilişkilerimizin hukuki temelinin her alanda oluşturulması yönündeki çalışmalarımız da hızlanmaktadır. Bu hedef doğrultusunda, ziyaretlerim çerçevesinde çeşitli anlaşmalar imzalanacak. Bunlardan bazıları askeri anlaşmalar da olacaktır. Ülkelerimizin Afrika kıtasına olan yönelimi, sadece ekonomi ve ticari hedeflere bağlı olmayan Afrika'nın gelişme ve kalkınmasını da kapsayan entegre bir politikadır. Bu yaklaşımız ışığında 18 Ağustos 2008'de İstanbul'da 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi'ne ev sahipliği yapmıştık. 2013 yılında da belirlenecek Afrika ülkesinde 2. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi düzenlenecektir.''

Afrika ile kurulan sıkı ilişkilerin ulaştırma alanında da kendisini gösterdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, THY'nin 2006 yılında başlattığı Hartum, Addis Ababa, Lagos seferlerine 2007 yılında Johannesburg, Nairobi Dakar, Darüsselam, Uganda ve Akra seferlerini ekleyerek bütün Afrika'yı neredeyse İstanbul'a bağladığını söyledi. Türkiye'nin, Afrika'nın kapasite inşasına katkıda bulunan yatırımlara da öncelik verdiğini kaydeden Gül, TİKA'nın Dakar, Addis Ababa ve Hartum'da bölgesel ofisleri bulunduğunu, kıtaya yönelik teknik ve insani desteğin sivil toplum kuruluşlarının da katkısıyla bugün itibarıyla yılda 100 milyon dolara ulaştığını ifade etti. Bu çerçevede Türkiye'nin kıtada öne çıkan, uluslararası toplumun da takdirini kazanmış donör haline geldiğin belirten Gül, ayrıca Türkiye'nin Afrika'nın barış ve istikrarına da önem verdiğini Afrika'da görev yapan 8 BM misyonundan 6'sına personel ve mali katkıda bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin 2009-2010 yıllarındaki BM Güvenlik Konseyi üyeliği sırasında Afrika ülkeleri ile istişare içinde, bölgede barış, istikrar ve kalkınmaya katkıda bulunduğunu ifade etti. Afrika Birliği tarafından 2008 yılında ''kıtanın stratejik ortağı'' ilan edildiğini belirten Gül, Türkiye'nin Afrika ülkeleri ile yakın istişarelerde bulunmaya devam edeceğini söyledi. Ziyaretinin Afrika'ya açılım politikaları bağlamında son derece faydalı olacağını kaydeden Gül, ayrıca Gabon ve Gana ile ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine, yeni iş birliği alanlarının yaratılmasına, bölgesel ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunmaya imkan sağlayacağın sözlerine ekledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon