Cumhuriyet Bellevue Sarayı’nda
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, aralarında Cumhuriyet gazetesinin de bulunduğu Alternatif Nobel Ödülü sahiplerini Bellevue Sarayı’nda ağırladı. Gauck, Cumhuriyet gazetesini temsil eden Özgür Mumcu’ya, Türkiye’deki gelişmelerden duyduğu kaygıyı iletti.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, bu yıl Alternatif Nobel ödülüne layık görülen Cumhuriyet gazetesi, Suriyeli Beyaz Kasklılar, Rus insan hakları savunucusu Svetlana Gannuşkina'yı, Bellevue Sarayı'nda kabul etti. Kabulde Cumhuriyet gazetesi adına Özgür Mumcu, Suriyeli Beyaz Kasklılar grubundan ise Raed Salih ve Habib Faruk hazır bulundu. Alternatif Nobel'e layık görülen ve kadın hakları alanında mücadele eden dernek Nazra’nın kurucusu Mısırlı Mozn Hassan, Mısır hükümeti tarafından yurt dışına çıkışı engellendiği için kabulde bulunamadı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Cumhurbaşkanı Gauck’un kendisine Türkiye’deki gelişmelerden kaygı duyduklarını aktardığını söylerken, “Sayın Gauck basın özgürlüğünün kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlattı. Genel olarak ilkelerden bahsetti ve Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün savunulmasının ne kadar önemli olduğunu ifade etti” dedi.
Gauck'un Almanya'daki Türk toplumuna dikkat çekerek, Türkiye’deki olumsuz gelişmelerin Almanya’daki yansımalarından duydukları endişeyi dile getirdiğini belirten Mumcu, “Türkiye’deki gelişmelerin Almanya’ya nasıl bir etkisi olur, bunu öğrenmeye çalışıyorlar. Bir de gidişat ne olacak, nereye varacak bunu anlamaya çalışıyorlar” dedi.
Üç, beş sene sonra ne olur?
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Özgür Mumcu şöyle konuştu:
“Sayın Gauck, ‘Peki nereye gider Türkiye bundan üç sene beş sene sonra?’ gibi bir soru sordu. Ben de Türkiye için üç sene beş senenin çok uzun süreler olduğunu, her şeyin çok hızlı değiştiğini söyledim.”
Alman Cumhurbaşkanının, Cumhuriyet’e yönelik açılan davanın ayrıntılarıyla ilgili kendisine sorular yönelttiğini söyleyen Özgür Mumcu, “Daha iddianamenin hazırlanmadığını ancak savcıların sorularından suçlamaların ne olduğunu anlayabildiğimizi, bu suçlamaların temelsiz olduğunu düşündüğümüzü aktardım” dedi.
Türkiye’deki sürecin kaygı verici olmaya devam ettiğine dikkat çeken Mumcu, "Önce size uzak olan çevreden başlıyorlar. Size gelmez zannediyorsunuz. Kürt gazetecilerine, sosyalist medyanın başına gelebilir diye düşünülüyordu. Ama Cumhuriyet’e de herhalde olmaz deniliyordu. Ama oluyormuş. Yarın bir gün bu Doğan gurubuna da ilerleyecektir. Bu artık çığ gibi bir şey. Baştan dayanışma sergilenseydi bu aşamaya gelinmesinde zorlanabilirlerdi. Şu anda engel olmaya çalışacağız ama zor görünüyor” dedi.
"Hukuki öngörülebilirlik kalmadı"
Türkiye’nin artık öngörülemez bir ülke olduğunu ifade eden Özgür Mumcu’ya göre artık bir hukuk devletinden de söz etmek mümkün değil. Mumcu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Olağanüstü hal KHK’ları hukuki öngörülebilirliği de ortadan kaldırdı. Daha önce biraz öngörebiliyorduk kanuni sınırları görebiliyorduk. Ancak özellikle Anayasa Mahkemesi’nin denetleyemeyeceği kararıyla birlikte bütünüyle öngörülemez bir noktaya geldik. Türkiye bir hukuk devleti, bir kanun devleti bile değil. Yarın hangi hukuk kuralının uygulanacağını yürütmenin OHAL KHK’sı belirliyor. Anayasa Mahkemesi denetlememe kararını almasıyla birlikte hukuk devletini bitirmiş durumda. Yarın herkes kırmızı don giyecek diye kararname çıksa bu iptal edilemez, gerçekten de kırmızı don giymeyenleri içeri atabilirler.”
"Bize uzaylı, şımarık çocuklar gibi bakılıyordu"
Mumcu, Cumhuriyet ve HDP operasyonları sonrasında Türkiye’deki insan hakları ihlalleri konusundaki sessizliğini bozan, eleştiri tonunu sertleştiren ve akademisyen ile gazetecilere kapıların açık olduğunu duyuran Alman siyasilerin tavır değişikliği ile ilgili olarak, “Evet, Türkiye ile kurulan diyaloğun bir işe yaramadığını ortaya koyuyor, sanki son çareymiş, iş bitiyormuş, umut yitiriliyormuş gibi. Gayet tabii ki bu Türkiye açısından üzüntü verici” yorumunu yaptı.
“Türkiye’deki tüm muhalif gazeteciler Almanya’ya gelip gazetecilik yapacak değil. Bu tabii ki çözüm değil. Bu kadar insanın hepsi gelemeyecek herhalde, saçma” diyen Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Batı’da Türkiye’de özgürlüklerin kısıtlandığı gerçeği çok geç fark edildi. Nedenleri tartışılabilir ama biz bundan yıllar önce cemaat ile iktidarın ortaklığı olduğu dönemde, uluslararası toplantılarda özgürlüklerin kısıtlandığını söylerken bize uzaylı, şımarık çocuklar gibi bakılıyordu. Şu anda birden bire durum fark edilmişe benziyor ama geldiğimiz aşama neredeyse her şeyin bittiği bir aşama.”
"Dışarıdan yardımla demokrasi gelmez"
AB’den ve dışardan Türkiye’nin sorunlarına çözüm beklentisini gerçekçi bulmadığını aktaran Mumcu, “Kendi kendimize bu işi halledeceksek halledeceğiz. Dışarıdan yardımla, demokrasi gelmez bir ülkeye” görüşünü vurguladı.
"Medyanın yüzde 80'i iktidarın elinde"
“Türkiye’de basın özgürlüğü çok fena bir yerde gözüküyor” diyen Özgür Mumcu, medyanın yüzde 80’inin iktidarın elinde olduğunu, gazetelerin eskisi kadar okunmadığını, iki üç tane gazetenin ayakta kaldığını söyledi.
Bu gazetelerin tirajının belli olduğunu, televizyonların neredeyse tamamının iktidarın elinde olduğunu, olmayanların da otosansürle yayın yapmaya çalıştıklarını belirten Mumcu, “Şu anda maalesef kamuoyunun sağlıklı bilgilendirilmesi zaten ihtimal dışında” diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi