Darbe yalanı ile aldattılar! -3-

Ergenekon davasında savunmalarını tamamlayan sanıklar 'Darbe yalanı ile aldattılar!' açıklamasında bulundular. İddiaların çöktüğü belirtilerek "Silivri gerçeği"ni kamuoyunun bilgisine sundular.

Darbe yalanı ile aldattılar! -3-
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.06.2013 - 19:30

Ergenekon davasının soruşturma ve kovuşturma aşamasında gerçekleşen usule aykırılıklar

   101) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak alınacak ifadesinin mutlaka savcılık tarafından alınması gerekirken, ikinci ifade yine emniyetçe alınmıştır.

    102) Emniyet mensupları kesinlikle usule aykırı olmasına rağmen tutuklu şüphelilerin ifadelerinin alınması için cezaevine giderek baskı ve korkutma yöntemlerine müracaat edebilmişlerdir.

    103) Savcılar cezaevinde dinlettikleri tanıkları, yanlarında sorgucu olarak görevi yapan emniyet görevlilerini alarak yasak usullerle sorgulama yapabilmişlerdir. Bu yöntem 12 Eylül rejimini mumla aratır hale getirmiştir.

    104) Cezaevlerine sorgu için sokulan emniyet mensupları içeri girerken kayda tabi tutulmamışlar, cezaevleri emniyetin elini kolunu sallayarak girdikleri uzantılar haline getirilmiştir. Kamera kayıtlarının tamamı silinmiştir.

    105) Soruşturma aşamasında müdafiler sadece sorgu kapsamında, şüpheliler ile görüştürülmüşler, bunun dışında her türlü hukuki yardım engellenmiştir.

    106) Sanıkların zorunlu müdafi taleplerine yeterince özen gösterilmemiş, müdafi tayin edilmeksizin sanıkların yargılanmasına gıyapta devam edilmiştir.

    107) Müdafisi olmayan, istifa etmiş, görevini yerine getirmeyen müdafilerin yerine yeni müdafi tayinleri istenmemiştir.

    108) Şüphelinin müdafisi hakkında açılan kamu davalarında, müdafi hakkında tutuklama kararı olmadığı ve yasaklanma için ortada hiçbir gerekçe ve sebep olmaksızın  yasaklama kararları verilmiştir. Bu konuda yasada belirtilen süreler dolmasına rağmen bu hususa riayet edilerek yasaklama kararları kaldırılmamış, ek süreler için yeni yasaklama kararı verilmeden, eski kararlar ilanihaye devam ettirilmiştir.

    109) Hiçbir gerekçe olmaksızın, sanık müdafiin soruşturma boyunca, dosyayı inceleme ve belge alma yasaklarına ilişkin kararlar otomatiğe bağlanmıştır.

    110) Mahkeme salonunda yapılan fiziki düzenlemeler maksatlı olarak sanık-müdafi arasında görüşme ve hukuki yardımlaşma hakkını ortadan kaldırmış, karşıdan karşıya mecburen bağırarak yapılan konuşmalar yukarıdan sarkıtılan mikrofonlarla kayıt altına alınmıştır.

    111) Soruşturmanın gizliliği kuralı sadece müdafi ve şüpheliye işletilmiş, ancak şüphelilerin aleyhine yayın yapan basın- medya kuruluşlarına bu kural işletilememiştir. Soruşturma dosyasında tüm bilgi ve belgelerin önyargılı medyaya akışı çok rahatlıkla sağlanabilmiştir.

    112) Kovuşturma kapsamında, sanıklar aleyhine duruşma salonunda işlenen suçlarda mahkeme ihbar kurumunu kesinlikle işletmemiştir.

    113) Tüm soruşturma işlemlerini bizzat yerine getirmesi gereken savcılar tanık dinleme, yer gösterme, bilgi alma, keşif, bilirkişi incelemesi, inceleme ve diğer tüm işlemleri emniyet mensuplarına ihale ederek, soruşturmanın yürütümünü emniyetin kontrolüne bırakmışlardır.
    114) İddianamede sanık lehine delillerinde gösterilmesi gerekirken, binlerce sanık hakkında on binlerce sayfa düzenlenen iddianamelerde sanık lehine tek bir delil toplanmamıştır. Bırakınız toplanmasını bir kısım sanık tarafından ibraz edilen deliller dahi iddianameye konmaktan imtina edilmiş, delillerin gizlenmesi yoluna gidilmiştir.

    115) İddianamenin iadesine ilişkin kurum bir kenara bırakılmış, sanık lehine deliller gösterilmemesine, suçun sübutuna etki edecek delillerin toplanmamasına rağmen, iddianamenin iadesi yoluna gidilmemiştir.

    116) Dinlenecek olan tanıkların ne zaman dinleneceği hususu sanık ve müdafilerden gizlenmiş, duruşmadan bir gün önce haber verilmiş, ya da dinlenmesi oldu bittiye getirilerek, sanığın ve müdafiin bu ölçüde kapsamlı dosyada hazırlık yapması engellenmiştir.

    117) Tanıklar gizli oturumlarda, sanıkların yokluğunda ifade vermeye teşvik edilmekte, boş salonda sanıkların yokluğunda alınan ifadeler, bilahare sanığa okunmaksızın, sadece ismi geçenlere kısıtlı olarak soru sorma hakkı tanınmaktadır. Ancak tanık ifadesi bilinmeden sorulan sorularda savunmaya katkı yapmak mümkün olamamaktadır. Normal tanıkların ifadeleri dahi gizli tanık prosedürüne uygun olarak duruşma salonunun dışında kapalı bir oda içinde görüntü yolu ile alınmaktadır.

    118) Duruşma salonunun dışında kapalı oda da dinlenen tanıklar, tanıklıktan ziyade eline verilen metinleri okumakta, sorular karşısında zorda kaldığında kendisine yapılan hukuki yardımlar sanık ve müdafiler tarafından açık mikrofonlardan rahatlıkla duyulmaktadır. Sanıklar bu hususa defalarca itiraz ettiği halde tanığa herkesin huzurunda yapılan bu yardımlar mahkemenin nasıl bir ön yargı ile hareket ettiğini göstermektedir.

    119) En basit itiraz haklarını usul ve kurallara uygun kullanan sanıklar, sadece bu itirazlar nedeni ile duruşma salonundan zorla çıkarılmakta, kendisi ile ilgili tanık ve sanıklar yokluğunda dinlemektedir.

    120) Söz almak isteyen, itirazda bulunan mükerrer soru sorduğu iddia edilen, avukatı ile hukuki yardımlaşma yapan, başka sanığın avukatından bir belge alan sanığa bazen 16 celse bazen de davanın sonuna kadar yasaklamalar getirilebilmektedir.

    121) Savcılara ve mahkemeye en basit düzeyde yapılan eleştiri ya da savunma kapsamında kullanılan sözlerden ötürü sanıklar hakkında defalarca suç ihbarında bulunulmakta, açılan hakaret davalarında sanıklara sadece bir hakaretten ötürü 7 yıl, 8 yıl, 12 yıl gibi son derece ağır cezalar verilmektedir. Ergenekon davasından verilmemiş mahkumiyet kararları savunma çerçevesinde söylenen sözlerden verilmektedir. Bu konuda ceza almamış, dava açılmamış sanık yok gibidir. Bu durum sanıkların sindirilmesi konusunda bir metot olarak uygulanmaktadır.

    122) Tarafsız Silivri Sulh Ceza Mahkemeleri, mahkemenin yaptığı suç duyuruları konusunda savunma dokunulmazlığı kapsamında görüp beraat kararları vermeye başlayınca, Silivri Sulh Ceza hakimleri değiştirilmiş, yeni görevlendirilen hakimler olağanüstü miktarda cezalar vermeye başlamıştır.

    123) Mahkemelerin, sanıklar hakkında savunma kapsamında söylediği sözlerden ötürü yaptığı suç duyurularında, Silivri de görev yapan savcılar, sanıkların ifadelerini almaya gerek görmeden yüzleri geçen davalar açmışlardır. Bu durum savunma dokunulmazlığını ve hakkını ortadan kaldırmıştır.

    124) 2013 Yılı itibari ile sözde Ergenekon ve türevi davalarda tutanak, belge ve deliller 10 milyon sayfayı aşmıştır. Tüm belge ve deliller dijital ortamda yürütülmektedir. Buna karşılık bir sanığa cezaevinde haftada sadece iki saat bilgisayar hakkı verilmektedir. Bu süre içinde çok hızlı okunduğu takdirde bir günlük celse tutanaklarının sadece ¼’ü yani 25 sayfası okunabilmektedir. Bu şartlar altında hiçbir sanık bırakınız davanın tüm delillerini hakkındaki ne kendi delillerini ne de celse tutanaklarını okuma imkanı bulunmamaktadır. Bu hali ile savunma yapma imkanı madden ortadan kaldırılmıştır. Sanıklar duruşmalara adeta seyirci olarak katılmakta, kendileri hakkında ki suçlamalara ve haksızlıklara karşı dahi aktif bir müdahale ve katkıda bulunamamaktadır. Belge, delil, sanık, birleşen dosya enflasyonu bu ortamın oluşmasını sağlamıştır.

    125) Emniyetten sürekli yardımcı eleman ve teknolojik yardım alan üç cumhuriyet savcısı ile emrinde onlarca personel çalıştıran altı yargıç tüm teknik imkanlarla dosyaya vakıf bir şekilde duruşmaya çıkarken, duruşma tutanağını dahi okumamış, müdafisi yaratılan ortam nedeni ile celseye iştirak edemeyen sanıkların savunma için yapabileceği hiçbir husus yoktur. Sanıklar adeta boyunları giyotine uzatılmış vaziyette bıçağın kafalarına ineceği günü beklemektedirler.

    126) Duruşma tutanakları sanık ve müdafilerine en erken iki ay içinde geçmektedir. Oysa söz konusu duruşma tutanakları savcı ve yargıçların önünde aynı gün konmaktadır. Savunmanın, iddia ve yargılama makamı karşısında tüm silahları elinden alınmıştır. Dinlenen tanık ve sanıklara bu tutanaklardan soru sorabilen savcı ve hakimlere karşılık, sanık ve müdafiinin böyle bir hakkı bulunmamaktadır.

    127) Celselerde sanık lehine geçen beyanlarla ya da yargı makamınca düzeltilmesi istenen kısımlarda tashihler yapıldığı şüphesi defalarca dile getirilmesine karşılık mahkemece hiçbir ciddi önlem alınmamıştır.

    128) Davanın başında delillerin tartışılması aşaması yapılacağına ilişkin hakimlerce defalarca açıklanmasına karşılık, Balyoz davasında yapılan uygulamadan sonra bu konudaki sanık taleplerine karşı sessiz kalınmıştır. Bu hali ile savunma yasa hükümlerine göre değil günü birlik verilen kararların insafına terkedilmiştir.    

           
    129) Mahkemenin üç yıl boyunca başkanlığını yapan Köksal Şengün sanıkların %95’nin iki yıl boyunca tahliyesini isterken, görevden alındıktan sonra yeni gelen üye ile birlikte tahliyelerin yine oybirliği ile reddi davanın hukuki olmaktan ziyade siyasi yapısını yeterince açığa çıkarmıştır.

    130) Toplanan delillerden önemli bir kısmı heyet tarafından gizli denilerek sanık ve müdafilerden gizlenmekte, gelen belgelere karşı savunma hakkı ortadan kaldırılmış bulunmaktadır. Neyin gizli olduğu konusu tamamen keyfi uygulamalara yol açmış, sanıklar karanlığa karşı taş atar hale gelmişlerdir. Bu uygulamanın yasada hiçbir karşılığı yoktur.

    131) Sanıklar hakkında iddianamelerde son derece geniş kapsamlı suçlamalarda bulunulduğu gibi, dava aşamasında da gizli tanıklar yolu ile sınırsız isnatlarda bulunurken, sanıkların gösterdiği tanıklardan bir ya da ikisinin dinlenip, gösterilen diğer tüm tanıkların dinlenmesinin reddi savunma haklarının kullanılmasını önemli ölçüde engellemiştir.

132) Sanık ve müdafilerin birçok sorusu yorum gerekçesi ile engellenirken; tanık ve gizli tanıkların, sanıklar aleyhine saatlerce yaptıkları yorumlar ve kişilik haklarına saldırı teşkil eden kanaat hâkimlerin soruları ile tanık ve gizli tanıkların kişisel görüş ve yorumlarını beyan etmeleri teşvik edilmektedir. Bu husus CMK 58 ve 59. Mad. aykırı olduğu açıktır.

133) Soruşturma işlemlerinin hemen tümü emniyetçe yapılmış olup, sanıkların yaptıkları telefon görüşmelerinin suç unsuru olup olmadığı konusunda da kararı polisler verip,  suç unsuru taşıdığını sandıkları görüşmeleri savcılığa göndermekle savcılar, hiçbir inceleme ve araştırma yapmadan bu görüşmeleri suçun unsuru gibi iddianamelere taşımaktadır. Bu durumda neyin suç teşkil ettiğine ilişkin karar mercii, savcılık olmaktan çıkıp emniyet haline gelmiştir. Yasaya aykırı bir yetki devridir. Bu yolla tüm soruşturmalar ve kovuşturmalar emniyette şekillenmekte, savcılar ve hâkimler emniyetin yaptığı planlama ve öngörü doğrultusunda davaya bakmaktadırlar. Davaların emniyette şekillendiğini söylemek asla mübalağalı bir beyan olamaz. Özellikle sözde Ergenekon ve türevi davalarının başından sonuna kadar organizasyonun emniyetin toplantı odalarında yapıldığı konusunda hiçbir tereddüt yoktur. İddianamelerde savcılık yerine, müdürlüğümüz sözcüğünün kullanılması bu görüşlerimizin yazılı kanıtıdır. İddianamelerin bile savcılıkça değil, emniyet birimlerince hazırlandığını göstermektedir. Yargı emniyette başlayıp, artık emniyette sonlanmaktadır.

134) CMK 206 ve 217 mad. de belirlenen hukuka aykırı delillerin dikkate alınamayacağı hususu sadece bu hükümlerde yazılı kalmıştır. Sözde örgüt iddianamelerinin çok önemli bir bölümü hukuka aykırı delillerden oluşmaktadır. Kovuşturmada da bu konu önemsenmemekte bu konuda yapılan itirazların hükümle birlikte değerlendirileceği belirtilerek tüm soruşturma ve kovuşturmalar ve verilen ara kararlar hukuka aykırı deliller üzerinden yürütülmektedir.

135) Kovuşturma süresince celp edilen deliller, yapılan bilirkişi incelemeleri gerek iddianamedeki, gerekse gizli tanık ve tanık beyanları defalarca çürütülmesine rağmen, deliller hiç dikkate alınmaksızın, aynı iddialara benzeri iddianamelerde aynen yer verilmekte, iddialar tekrarlanmakta ve tahliye değerlendirmelerinde dikkate alınmamaktadır.

136) Mahkemenin ara kararlarını celse bitiminde vermesi gerekirken, sanıkların yokluğunda toplanarak ara karar tesis etmesi, gıyapta yargılamanın bir başka örneğini oluşturmuştur.

137) Şüpheli ve sanığın dışında tanıkların ve üçüncü kişilerin telefon kayıtlarının celbi ve incelenmesi, yargılamayı sanıkların dışında üçüncü kişilere sirayet ettirmiş, özel hayatı ortadan kaldırdığı gibi tüm toplum bireylerini şüpheli durumuna sokmuştur. Sözde Ergenekon davaları ile toplum üzerinde yaratılan baskı ve korkuda mahkemelerin çok önemli katkısı olmuştur.

138) Sözde Ergenekon davasına bakan mahkeme ile diğer mahkemeler arasında yaratılan farklar, sözde Ergenekon mahkemesinin özel mahkeme olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Duruşma salonunun fiziki yapısı, duruşma salonunun yeri, kullanılan teknoloji, sanıklar, müdafiler ve izleyecilerin kamera ve ses kayıt cihazları ile kaydedilmesi, duruşma hakimlerinin sadece bir davaya bakmaları izleyici ve müdafi sayısının sınırlı olması, hemen her gün duruşma yapılması, güvenliğinin infaz koruma memurları ile sağlanması, diğer mahkemelerden farklı bir mahkeme olduğunu, doğal mahkeme ve doğal hakim ilkesinden uzaklaşıldığını göstermiştir.

139) Davanın müdafileri duruşma salonunun önünde x-ray cihazından geçirildiği gibi üstleri aranmakta, bazen gece yarılarına kadar süren duruşmalar için avukatın kendisi için getirdiği yiyecek ve içecek içeri alınmamakta, cep telefonları içeriye sokulmamaktadır. Yoğun itirazlar üzerine, internete bağlı olmayan bilgisayarlar ancak içeriye sokulabilmiştir.

140) Duruşma salonun içinde ve dışında cezaevlerinden geçici olarak temin edilen ceza infaz kurumu memurları görev yapmaktadır. Mahkeme ve ceza infaz kurumları sadece fiziki mekânda değil görevli personel bakımından da bütünleşmiş bulunmaktadır.

141) Cep telefonlarına sonradan yapılan yüklemelerin, cep telefonun teknolojisine bağlı olarak çoğu zaman teknik olarak tespit edilemediğinden, sanıkların hiç tanımadığı kişilerin ya da grupların telefonları kasıtlı olarak yüklenerek asılsız şüpheler yaratma yolu ile sanık ve şüphelilerin tahliyesi engellenmekte ve yapay deliller yaratılmaktadır.

142) Dava ve soruşturma ile ilgisi bulunmayan üçüncü kişilerin sanık ve şüphelilerle yaptığı telefon görüşmelerinde isimler saklanmadan iddianameye konmuş, delil klasörlerine eklenmiş, suç ile ilgisi olmayan konuşmaları ortaya atılarak şahsiyet hakları ağır suretle ihlal edilmiştir.

143) Sanıkların dava ile ilgisi olmayan eşi, kız arkadaşı, aile fertleri ve dostları ile yaptığı tüm özel görüşmelerinin fotoğraflarının kamera ve ses kayıtlarının iddianameye ve delil klasörlerine konulması sanığın ve yakınlarının korunması gereken bir kişilik hakkı olmadığı düşüncesinin hakim kılındığını göstermiştir.

144) Sanıklar arasında doktor, avukat, mali müşavir, mühendis gibi meslek sahipleri olan kişilerin müşterileri ile olan ilişkileri suçla ilgisi olmadığı halde tüm çıplaklığı ile sergilenmiş, müşterilerin özel ve ticari sırlarının ortaya çıkmaması için hiçbir tedbir alınmamıştır.

145) Şüpheliler bir ceza davasının objesi olarak görülmemiş, başta maliye, sigorta, dernekler masası ve diğer tüm kamu kurumları harekete geçirilerek ailesine, iş çevresine hukuk dışı baskı yapılarak geçim kaynakları kurutulmak, toplumda yalnızlaştırmak ve tamamen tasfiye edilmek için her türlü siyasi baskı uygulanma yoluna gidilmiştir.

146) Birleşen tüm dosyalar dikkate alındığından 5 yıllık süreçte 600’ü aşkın duruşma icra edilmiştir. Ama dava dikkate alındığından 300’ü aşkın duruşma yapılmıştır. Sanıkların sabah 9:00’dan bazen gece yarılarına kadar bir yıl boyunca sürekli yargılanmaları ve duruşmalar boyunca gizli tanıklar yolu ile iftiralara maruz kalıp, yapılan kısıtlamalar nedeni cevap verme hakkını kullanamaması, manevi işkence ve eziyete dönüşmüştür. İnsan varlığı bir yıl boyunca sabahtan akşama kadar aşağılanmaya maruz kalmasına dayanması mümkün değildir. Sözde Ergenekon davalarına bakan mahkemenin bizatihi yaptığı yargılama modern manevi işkenceye dönüşmüştür.

147) Şüpheli ve sanıkların TSK, aile fertleri, akrabaları, yakınları ve dostları ile yapılan her telefon görüşmesi tek tek sorulmakla, askeri mahallerden verilen sinyaller takip edilmekte askeri adresler en ince ayrıntısına kadar araştırılarak tüm TSK mensupları potansiyel suçlu ve örgüt üyesi TSK’de örgüt olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. Yargılama TSK mensupları açısından adeta cadı avına dönüştürülmüştür.

148) Yargılanmakta olan sanıklar hakkında aynı suçlamalardan ötürü sonu gelmeyen soruşturmalar başka dosyalarla devam ettirilmektedir. Sanıklar bir yanda yargılanırken, savcıların aynı isnatların başka numara vererek açtıkları soruşturma dosyalarından delil toplamaya devam etmeleri, sonu gelmeyen soruşturmalar ve çifte yargılamanın yolunu açmıştır. Savcılar, mahkemeden tamamen bağımsız davranarak sanıklar hakkında açtıkları başkaca dosyalardan gizli tanıklar dinlemekte yapay deliller yaratılarak, bu deliller vasıtası ile yargılama istenildiği şekilde yönlendirilmektedir. Soruşturma bitmeden kovuşturma başlamaz kuralı bu dava için uygulanmayan bir usul ilkesi olarak kalmıştır. Sanıklar, sürekli şüpheli konumundadırlar. Savcılar tarafından davanın gidişatına göre dinlenen tanık beyanları ile mücadele etmek zorundadırlar. İddianame çerçeve belge olmaktan çıkmıştır. Sanıklar sınırsız sayıda ve süreçte suç isnadı ile karşı karşıyadırlar. Savcılar, kovuşturma aşamasında mahkeme yolu ile delil toplama kuralını terk ederek, kendi yargılarını sanık ve yargı makamının dışında devam etmektedirler.

149) Savcılar kovuşturma aşamasında tanıkları mahkeme yolu ile dinlemek zorunda iken bu kurala riayet etmedikleri gibi, aldıkları ifadeleri gizlemekte davanın gelişimine göre yıllar sonra mahkemeye sunarak yargılamaya istedikleri şekilde yön vermektedirler. Mahkeme maalesef bu hukuksuzluğu sadece seyretmektedir.

150) Tüm delillerin dava açılması ile birlikte iddianame ekinde mahkemeye sunulması zorunlu iken, sanıkların birçok delili kovuşturma aşamasında bile emniyette bulunmakta ve bu deliller çoğu zaman sanık ve müdafilerinin talepleri üzerine emniyetten celbi yoluna gidilmektedir.

DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ (DARBE YALANI İLE ALDATTILAR -4-)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler